Kurumlar nezdinde yürütülen vergi incelemesi sonucunda tespit edilen matrah farkı üzerinden ikmalen veya re’sen kurumlar vergisi tarh edilebilmektedir. Beyan dışı bırakılan bu matrah üzerinden tarh edilen kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan matrahın kar dağıtımı kabul edilip, edilemeyeceği ve kar dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi olup olmayacağı tartışma konusudur.
Kâr en yalın ifadeyle “ işletmeye konulan sermayenin karşılığıdır.” şeklinde tanımlanabilir. Kâr kavramı, bilindiği üzere mali kar ve ticari kar olarak ikiye ayrılmaktadır. Devlet otoritesi, vergi kanunlarıile işletmelere belirli kurallara uyma zorunluluğu getirerek, karı azaltıcı işlemleri olabildiğince engellemeye çalışır.Bu kurallar çerçevesinde elde edilen kâr mali kâr olarak tanımlanabilir. T.T.K. hükümleri dikkate alınarak işletmenin faaliyeti sonucunda elde ettiği gelirden, bu gelirin elde edilebilmesi için katlanılan gider ve maliyetlerin düşülmesi sonucu bulunan kar ile de ticari kar kavramı kastedilmektedir.
Kurumlar kârları üzerinde T.T.K.’ daki sınırlayıcı hükümler haricinde serbestçe tasarruf hakkına sahiptirler. Bu kârları şirket bünyesinde tutabilecekleri gibi, ortaklarına dağıtabilir ya da yönetim kurulu üyelerine ve çalışanlarına dağıtabilirler.
Ticari teamül gereği, kâr amacıyla kurulan kurumların elde ettiği karı dağıtması beklenmektedir. Ülkemiz özelinde halka açık kurumlar dışında kar dağıtımı yapan kurumlara çok az rastlanmaktadır. Ayrıca halka açık kurumların kar dağıtım politikaları incelendiğinde dahi bu durumun istenen seviyede olmadığı görülecektir.
Bahsedilen uygulamalar sonucu kurum karları üzerinden sadece kurumlar vergisi alınabilmekte; kar dağıtımı olmadığı için de vergi yükü kurumlar vergisi ile sınırlı kalmaktadır. Esasen kar dağıtımı kararı alacak kişiler ile kar dağıtımı sonucu vergi yüküne katlanacak kişilerin aynı olduğu düşünüldüğünde kar dağıtım kararı almaları beklenilmeyecektir.
Ülkemizde bulunan kurumlar üzerindeki vergi yükünün dünya örnekleri ile kıyaslanması neticesinde daha ağır olduğunu söyleme imkânı bulunmamaktadır. Kurumların sürekli olarak elde ettiği karı dağıtmayarak bünyesinde tutan kurum ortaklarınıngeçimlerini sağlayacak düzeyde dahi kurumdan gelir elde etmemelerine rağmen bu kurumda ortak kalma sebeplerininsorgulanması gerekmektedir.
Bu durumda,kurumların vergi incelemesi neticesinde tespit edilen matrah farklarının akıbeti ne olmalıdır? Beyan ettiği karı bile dağıtmayan kurumlar, beyan dışı hâsılatlarını nasıl açıklayacaklardır? Bu matrah farklarının hepsine dağıtılmış kar payı denebilir mi?
Kurumların matrah farkını oluşturabilecek bazı durumları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;
Bu ve buna benzer tespit edilen birçok durum matrah farkına sebebiyet verebilecektir. Matrah farkına sebebiyet verebileceği tespit edilen hususların detaylarına inmeden yukarıda yönelttiğimiz soruların cevaplanması mümkün değildir. Vergi alanına giren herhangi bir konu incelenirken her olayın kendi özelinde irdelenmesi gerekmektedir. Çünkü VUK’un 3’üncü maddesinde belirtildiği gibi vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Bu hükme göre vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin tespit edilip, vergilemenin bu tespit neticesinde yapılması elzemdir.
Vergi incelemesi neticesinde bulunan matrah farklarının dağıtılmış kar payı kabul edilmesi neticesinde kurumlar KVK’nın 30’uncu maddesinde belirtildiği gibi dağıttıkları kar paylarına istinaden tevkifat yapmaya mecburdur. Mükellef kurumların mezkûr kanun hükmüne aykırı hareket etmeleri neticesinde vergi zıyaı sebebiyet verdikleri görülmektedir.
Vergi zıyaı VUK’un 341’nci maddesinde belirtildiği üzere mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder. Mezkur kanunun 344’üncü maddesinde belirtildiği üzere mükellef kurumlara 341 inci maddede yazılı hallerde vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir.
Mükellef kurumlar ise vergi incelemesi neticesinde tespit edilen matrah farkının dağıtılmış kar payı sayılmasını dolayısıyla kar payı üzerinden tarh edilen vergileri ve vergi zıyaı cezalarını kabul etmemektedir. Konuyu dava yoluna taşıdıkları görülmektedir. Danıştay kararları tetkik edildiğinde; Mahkemelerin çoğunlukla son yıllarda idarenin lehine yani tespit edilen matrah farklarının dağıtılmış kar payı sayıldığına yönelik kararlarına rastlanmaktadır.
Bu durumun temel kaynağının ülkemizdeki vergi bilincinin yerleşmemiş olmasından kaynaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Elbette her matrah farkının yazımızda belirttiğimiz vergi hukukunda yer alan kıyas yasağı gereği dağıtılmış kar payı olduğunu söylemek mümkün değildir.
Mükellef kurumların mağdur olmamaları için matrah farkı olarak tespit edilen hususların detaylarına inmeleri ve toptancı bir yaklaşımla dava yolunu seçmemeleri gerekmektedir. Kurumların vergi ziyaına sebebiyet veren hususları analiz etmeli, kanunun özünü kavramaları ve ezbere dayalı vergileme anlayışını terk etmeleri kanunda yer alan cezada uzlaşma veya cezada indirim müesseslerini kullanmaları bunlara rağmen tespit edilen hususların yanlış yorumlandığını düşündükleri takdirde dava yolunu seçmeleri menfaatlerine olacaktır.
11.12.2019
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.