Değerli okurlarımız bilindiği üzere, denetime tabi olan şirketlerde denetçinin Yeni TTK'nın 399'uncu maddesi hükmü uyarınca her halde görevini yerine getireceği faaliyet dönemi bitmeden seçilmesi şarttır. Yine, Yeni TTK'nın Geçici 6'ncı maddesi ile de, 397'nci madde uyarınca denetime tabi tutulan şirketlerin yetkili organı tarafından 31.03.2013 tarihine kadar denetçinin seçilmesinin şart olduğu düzenlemesine yer verilmiştir. 31.03.2013 tarihine kadar 2013 faaliyet döneminin denetçisi seçilmek zorundadır.
Bu yazımızın konusunu ise, Bakanlar Kurulu Kararı ile topluluk şirketlerine getirilen bağımsız denetim zorunluluğunda, topluluk şirketlerinden ne anlaşılması gerektiği oluşturacaktır. Nitekim, bağımsız denetimin kapsamına bu şirketlerin zorunlu olarak girebilmesi için bağlı ortaklık, iştirak gibi kavramların açıklığa kavuşturulması gereklidir. Çünkü, bu kavramların açıklığa kavuşturulması şirketler topluluğunun bağımsız denetime girmesi ya da bağımsız denetim dışı kalması sonucunu doğuracaktır. Gerçek kişilerin şirketlere ortak olması ile şirketlerin kendi aralarında ortaklık kurması durumları bağımsız denetimin kapsamına girip girmemek bakımından oldukça önemlidir.
23.01.2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 2012/4213 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile hangi şirketlerin bağımsız denetime tabi olacağı netleşmiş oldu. Bu Karar uyarınca, tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aşağıdaki üç ölçütten ikisini sağlayan şirketler bağımsız denetime tabi olacaklardır.
Aktif toplamı 150.000.000.-TL ve üstü Türk Lirası,
Yıllık net satış hasılatı 200.000.000.-TL ve üstü Türk Lirası,
Çalışan sayısı 500 ve üstü.
Burada akla gelen ve asıl olarak bu yazımızın konusunu da oluşturan önemli bir soru, örneğin, bir gerçek kişi 5 (beş) şirketin de diyelim ki %50'den fazla paya sahip ortağı ise ve yukarıdaki hadlerden ikisi aşılıyorsa bu şirketler bağımsız denetime tabi olacaklar mıdır?
Bu soruya cevap verebilmek için bağlı ortaklık, iştirak gibi kavramların açıklığa kavuşması gerekmektedir. Kararda yer alan ibare “tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aşağıdaki üç ölçütten ikisini sağlayan şirketler”in bağımsız denetime tabi olacağı yönündedir.
Türkiye Muhasebe Standartı (TMS) 5, Konsolide Finansal Tablolar'da yer alan bağlı ortaklık ve iştirak tanımları aşağıdaki gibidir (Nitekim yukarıda bahsettiğimiz Bakanlar Kurulu Kararında da TMS'ye atıfta bulunulmuştur):
Bağlı Ortaklık: Ana ortaklık tarafından hisselerinin doğrudan veya dolaylı olarak %50’den fazlasına veya aynı oranda oy hakkına ya da yönetim çoğunluğunu seçme hakkına sahip olunan şirketlerdir.
İştirakler: Ana ortaklık tarafından hisselerinin doğrudan veya dolaylı olarak en az %10’una, en fazla %50’sine kadar veya aynı oranlarda oy hakkına sahip olunan şirketlerdir.
Sermaye Piyasasında Konsolide Mali Tablolara Ve İştiraklerin Muhasebeleştirilmesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: XI, No: 21)'de yer alan tanımlar ise aşağıdaki gibidir:
Ana ortaklık : Bir başka ortaklığın bağlı ortaklığı durumunda olsun ya da olmasın, sermaye ve yönetim ilişkileri çerçevesinde bağlı ortaklığı ve/veya müşterek yönetime tabi ortaklığı bulunan, hisse senetleri borsalar veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem gören şirketleri,
Bağlı ortaklık : Ana ortaklığın, doğrudan veya diğer bağlı ortaklıklarıveya iştirakleri vasıtasıyla, sermaye ve yönetim ilişkileri çerçevesinde %50’den fazla oranda hisseye, oy hakkına veya yönetim çoğunluğunu seçme hakkına veya yönetim çoğunluğuna sahip olduğu işletmeleri,
Müşterek yönetime tabi ortaklık : Yönetimi, konsolidasyona dahil ortaklıklar ile birlikte veya tek başına başka hissedar ve/veya hissedarlar grubunca ortak olarak paylaşılan işletmeleri,
İştirak : Ana ortaklığın, yönetimine ve işletme politikalarının belirlenmesine katılma anlamında devamlı bir bağının ve/veya doğrudan veya dolaylı sermaye ve yönetim ilişkisinin bulunduğu ya da sermayesinde yüzde yirmi veya daha fazla, yüzde elliden az oranda paya veya bu oranda yönetime katılma hakkına sahip bulunduğu işletmeleri, ifade eder.
Görüleceği üzere, bağlı ortaklık, işletmenin doğrudan veya dolaylı olarak %50 oranından fazla sermaye ya da oy hakkına veya en az bu oranda yönetim çoğunluğunu seçme hakkına sahip olduğu şirketlerde kullanılmaktadır. Bu oranın %10-%50 arasında olması halinde ise bağlı ortaklıktan değil iştirakten bahsedilmektedir.
Yine Türkiye Muhasebe Standartları 5, Konsolide Finansal Tabloların amaç başlıklı birinci maddesinde; “Bu standart bir şirketler topluluğuna dahil ana ortaklık ile bağlı ortaklıkların ve kontrol gücüne sahip olunan iştiraklerin ve diğer ortaklıkların varlık, borç, sermaye, gelir ve giderlerinin tek bir ortaklık şeklinde gösterilerek topluluğun finansal durumu ve faaliyet sonuçları hakkında gerçeğe uygun ve güvenilir bilgi verilmesini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.” denilmektedir.
Uluslararası Muhasebe Standartları’ndan 27’nin 6. paragrafında ise ana şirket; “Bir veya daha fazla bağımlı şirkete sahip olan şirkettir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Nitekim Yeni TTK’nın 195 ve izleyen maddelerinde düzenlenen şirketler topluluğunda hakim şirket tanımlanırken, “bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketinin, doğrudan veya dolaylı olarak; oy haklarının çoğunluğuna sahipse veya şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkını haizse veya kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer pay sahipleri ya da ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturuyorsa, bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketini, bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında tutabiliyorsa, birinci şirket hâkim, diğeri bağlı şirkettir. Bu şirketlerden en az birinin merkezi Türkiye’de ise, bu Kanundaki şirketler topluluğuna ilişkin hükümler uygulanır…” Görüldüğü üzere Yeni TTK’da da düzenleme şirketlerin ortaklığı üzerinedir.
Sonuç olarak, başta sorduğumuz soru olan bir gerçek kişi örneğin 5 (beş) şirketin de %50'den fazla ortağı ve bu şirketler denetime tabi olmanın şartlarından ikisini toplamda sağlıyor ancak tek tek sağlamıyor ise bağımsız denetime tabi olmayacaklardır. Bağımsız denetime tabi olunabilmesi için önemli olan şirketler arasındaki ortaklık yapısı olmaktadır. Yukarıda detaylı olarak faklı boyutlarıyla ele aldığımız ana ortaklık, bağlı şirket, iştirak tanımları ve uygulamasından kasıt şirketler arasındaki ortaklıktır.
Burada tek tek bağımsız denetim zorunluluğuna girme şartlarını sağlamayan ancak şirketler topluluğu olduklarında bağımsız denetime tabi olacak olan şirketlerin, bağımsız denetimden kaçınmak için şirketler topluluğunun kendi aralarında ortaklık kurmak yerine ortakları olan gerçek kişileri pay sahibi yaparak bağımsız denetimden kaçınabilmeleri mümkün olabilecek midir gibi bir soru akıllara gelebilir. Yukarıdaki düzenlemelere baktığımızda bu mümkün gözükmektedir. Ancak kurumsal yapıların bu yöntemi tercih edeceklerini düşünmemekteyim. Ya da bu konu yasal olarak engellenmek isteniyorsa bu hususların düzenlemelerle açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
11.03.2013
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.