Değerli okurlarımız, bilindiği üzere 6335 sayılı yasayla şirket ortaklarının şirketten borçlanabilmelerinin önü açılmıştır. Ortakların şirketten borçlanabilmeleri için Yeni TTK'nın 358'inci maddesinde düzenleme yapılmıştır, ancak bu düzenleme konunun açıklığa kavuşturulması bakımından yeterli değildir. Nitekim konu faklı boyutlarıyla önceki yazılarımda ele alınmıştır. Bugün ele alacağım husus ise, kanun maddesinin yeterince açık olmaması nedeniyle şirketten borçlananların Türk Ceza Kanununun (TCK)güveni kötüye kullanma suçu ve hileli iflas suçu ile karşı karşıya kalabileceklerini vurgulamaktır.
Bilindiği üzere Yeni TTK'nın 358'inci maddesine göre, pay sahipleri;
-Sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve
-Şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamayacaktır.
Bu düzenlemeden ilk bakışta anlaşılan sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa eden ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olan şirketlerin ortakları şirketten borçlanabilecektir.
Ancak, borçlanmanın düzeyinin ne olacağına ilişkin bir sınırlama madde hükmünde yer almamaktadır. Örneğin, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ödeyen ve 1.000.-TL kar beyan eden bir şirketin ortağı örneğin şirketten 1.000.000.-TL borçlanabilecek midir? Böyle bir borçlanma düzenlemenin ruhuna aykırı olacaktır.
Nitekim 6335 sayılı Kanunun gerekçesinde de borçlanma yasağının yumuşatıldığı ancak kaldırılmadığı vurgulanmıştır. Borçlanmanın önünü açmaktaki amacın ortakların ve şirket yöneticilerinin acil kaynak ihtiyaçlarının şirket kaynaklarından karşılanabilmesinin mümkün hale getirilmek istendiği belirtilmiştir.
Yine, “şirketin içinin boşaltılması” veya “şirketin hortumlanması” (şirket varlıklarının uzun süreli, yüksek oranlarda ve karşılıksız olarak borçlanma adı altında şirket ortaklarına veya yöneticilerine kullandırılması) halinde, 5237 sayılı TCK'nın 155'inci maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunun ya da bu şekilde gerçekleşen borçlanma sonucunda şirketin iflas etmesi halinde ise 161'inci maddede düzenlenen hileli iflas suçunun oluşabileceği de gerekçede vurgulanmıştır.
Sonuç olarak 358'inci madde düzenlemesi çok muğlak bir düzenlemedir ve açıklığa kavuşturulması gereken birçok nokta bulunmaktadır. Şirket ortakları da şirketten para çekmenin kurallarını bilmelidir ki, TCK'nın güveni kötüye kullanma ve hileli iflas suçu ile karşı karşıya kalmamalıdırlar.
GENEL KURULLAR VE DENETÇİ SEÇİMİ
Değerli okurlarımız, genel kurullar ve denetçi seçimi başlıklı yazımızda Yeni TTK'nın 399'uncu maddesi uyarınca genel kurullarca denetçi seçiminin faaliyet dönemi sonuna kadar düzenlendiğini ele almış ve genel kurulların Mart sonuna kadar yapılamamış olması halinde denetçi seçiminin yıl sonuna kadar yapılacak genel kurllarda yapılabileceğini belirtmiştim. 399'uncu madde düzenlemesi bu yöndedir. Yeni TTK'nın Geçici 6'ncı maddesinin 2'nci fıkrasına göre ise denetçinin en geç 31.03.2013 tarihine kadar seçilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Geçici birinci madde düzenlemesi sadece 2013 dönemi için yapılan geçici bir düzenlemedir. 2014 ve sonraki dönemleri için geçerli bir düzenleme değildir. Denetçi seçiminin Mart sonuna kadar yapılacak genel kurullarda yapılması denetimin daha sağlıklı olması bakımından faydalı olacaktır.
14.02.2013
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.