Daha önceki yazılarımızda 6335 sayılı Yasa ile 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanununda yapılan değişiklik sonrası 1 Ocak 2013’ten itibaren defterlerin VUK’a göre mi, yoksa Türkiye Muhasebe Standartlarına (TMS) göre mi tutulacağını ve finansal tabloların neye göre oluşturulacağını ele almıştık. Konu hakkında farklı görüşler dile getirilmişti. Bu yazımızda konuyu tekrar ele alma nedenimiz Kamu Gözetimi Kurumunun konuyla ilgili görüşünü açıklamış olmasıdır. Kamu Gözetimi Kurumu açıklamaları ile konu açıklığa kavuşturulmuştur.
6335 sayılı Kanunla 6102 sayılı Yeni TTK’da yapılan değişiklik sonrası TMS/TFRS uygulamalarında; Tek Düzen Hesap Planı, VUK ve TTK hükümleri çerçevesinde defter kayıtları tutulabilecek, ancak denetime tabi olanlar ve 1534'üncü maddede sayılanlar için mali bilançolar, yıl sonralarında ayrıca TMS/TFRS kurallarına göre düzenlenecektir. Nitekim ülkemizde bu uygulama halka açık ve SPK’ya tabi şirketler tarafından yürütülmekte, bu şirketler için zorunlu olan bağımsız denetim, uluslararası muhasebe standartları ile uyumlu TMS/TFRS’ye göre yapılmaktadır. Daha önceki yazılarımızda konuya ilişkin olarak dile getirdiğimiz görüşümüz aşağıdaki gibidir.
“TTK’nın 64’üncü maddesinin 5’inci fıkrasında yer alan ve TTK’nın defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar, değerleme, saklama ve ibraz yükümlülüklerinden; mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar ve değerleme yükümlülüklerini TTK uyarınca denetime tabi olacak firmaların finansal tablolarının oluşturulmasında dikkate alınması gibi bir sonuca ulaşılmaktadır. Aksi türlü, tüm firmalar bakımından bu yükümlülüklerin TTK’ya tabi olanlar için zorunlu olacağının iddia edilmesi söz konusu ise, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nca ortak çıkartılacak tebliğde bu husus açıklığa kavuşturulmalıdır.
TTK’ya tabi gerçek ve tüzel kişilerin tamamı için mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar ve değerleme yükümlülüklerinin zorunlu tutulması halinde 1’inci başlık altında verdiğimiz değişiklikler de anlamını yitirmeyecek midir? Kanaatimizce yitirecektir. Vurgulamak gerekir ki, 64/5’inci fıkranın giriş cümlesi uyarınca, TTK’ya tabi gerçek ve tüzel kişilerin, VUK’un defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleri ile 175 ve mükerrer 257’nci maddesinde yer alan yetkiye istinaden yapılan düzenlemelere uymak zorundadır. Yukarıdaki iki paragrafta ele aldığımız 64/5’inci fıkranın ikinci cümlesi ise, VUK’a ilişkin bu zorunluluğa vurgu yapmaktadır. Yani TTK uyarınca mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar ve değerleme yükümlülüklerinin, VUK’taki zorunlulukları ortadan kaldırmadığını düzenlemektedir.
Tekrardan belirtmek gerekirse, Yeni TTK’nın 64/5’inci fıkrasının ikinci cümlesini TTK uyarınca denetime tabi olacak firmalar için yapılan bir düzenleme gibi algılamak gerektiği kanaatindeyim. Ancak, Maliye Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca ortak çıkarılacak tebliğde bu konu mutlaka açıklığa kavuşturulmaya muhtaçtır.
Denetime tabi olacak firmalar için 6102 sayılı Kanun’un 397’nci maddesi ile Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye istinaden Bakanlar Kurulu Kararı Taslak metnine göre, oldukça yüksek kriterler getirilecektir. 200 milyon Türk Lirası (TL) yıllık net satış hasılatı kriteri ile 150 milyon TL aktif büyüklük ve 500 ve üstü çalışan kriteri getirileceği anlaşılmaktadır. Bir şirketin bağımsız denetime tabi tutulabilmesi için bu üç kriterden ikisini sağlamış olması şartı da aranmaktadır. Bu kriterlerden tek başına yıllık net satış hasılatını geçecek firma sayısı İstanbul Sanayi Odasının verilerine göre 2011 yılı en büyük 500 sanayi firmasından yalnızca 384’ü geçecek ve bir şartın daha sağlanması halinde bağımsız denetime tabi olacaktır. Halbuki, Türkiye’de yaklaşık 90 bin civarında anonim şirket ve 750 bin civarında da limited şirket bulunmaktadır.
6102 sayılı Kanun' un 64/5 fıkrasının ikinci cümlesini yukarıda belirttiğimiz gibi ele almamız durumunda tüm şirketler TTK ve VUK uyarınca defter tutacak ve az sayıda bağımsız denetime tabi olacak şirketler ayrıca TMS uyarınca finansal tablo oluşturacaktır. Tersi düşünülecek olur ise, tüm firmalar TMS’ye göre muhasebe tutacak ve finansal tablolarını oluşturacak ve bunları VUK’a göre dönüştürecektir. Bu durum, TTK’ya göre bağımsız denetime tabi olmayan tüm şirketler için daha yüksek bir iş gücü kaybı oluşturmayacak mıdır?
Eğer ki, tüm firmalar bakımından bağımsız denetim getirilmiş olsa ve bütün işlemler TMS uyarınca yapılacak olsa idi bu bir sistem oluşturmuş olacaktı ve küçük çaplı firmaları dışarıda bırakmak kaydı ile olması gereken de aslında bu idi. Ama bundan geri adım atılmış oldu.”
Nitekim Kamu Gözetimi Kurumu hadlerin belirlendiği Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin usul ve esaslara ilişkin olarak görüşünü açıklamıştır. Buna göre, “Madde 6- Denetime tabi olunup olunmadığının belirlenmesinde, şirketler ile bu şirketlerin bağlı ortaklıkları ve iştiraklerinin aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatı hesaplanırken vergi mevzuatı çerçevesinde kamu idarelerine sunulmak üzere hazırlanan son iki hesap dönemine ilişkin bilanço ve gelir tablosu dikkate alınır. Denetim kapsamına girildikten sonra 11 inci madde hükmü uygulanır. Yurtdışında bulunan bağlı ortaklık ve iştiraklerinin, varsa denetimden geçmiş uluslararası muhasebe standartlarına uygun finansal tabloları, olmaması halinde tabi oldukları mevzuat uyarınca hazırladıkları finansal tabloları dikkate alınır.
MADDE 11- (1) Denetime tabi olan şirketler, finansal tablolarını 6102 sayılı Kanun ve TMS’ye göre hazırlar. Bu şirketler daha sonraki hesap dönemlerinde denetim kapsamında olup olmadıklarını değerlendirirken, aktif toplamının ve yıllık net satış hasılatının hesabında 6102 sayılı Kanun ve TMS’ye göre hazırladıkları finansal tabloları dikkate alır. Bu durumda, bağlı ortaklık ve iştirak kavramları 6102 sayılı Kanun ve TMS’deki anlamlarıyla dikkate alınır. Ölçütlerin belirlenmesinde bağlı ortaklıkların tam konsolidasyon yöntemine, iştiraklerin ise özkaynak yöntemine göre konsolide edildikleri finansal tablolar kullanılır…”
Kamu Gözetimi Kurumunun bu açıklaması ile konu açıklığa kavuşmuştur. Bağımsız denetime tabi olmayan şirketler vergi kanunları uyarınca finansal tablolarını oluşturacaklardır. Bağımsız denetime tabi olma kriterlerine bakılırken de vergi kanunları uyarınca oluşturulan tablolar dikkate alınacaktır. Ancak, bağımsız denetime tabi olan firmalar TMS uyarınca finansal tablolarını oluşturacaklardır ve bağımsız denetimden çıkma kriterlerine bakılırken bu kez TMS uyarınca oluşturulan finansal tablolara bakılacaktır.
Bu düzenlemenin anlamı tarafımızca da dile getirildiği üzere bağımsız denetime tabi olmayan şirketlerin vergi kanunlarına göre finansal tablolarını oluşturmaları gerektiğidir. Bağımsız denetime tabi olanlar ise Yeni TTK ve TMS uyarınca finansal tablolarını oluşturacaklardır.
KARŞILAŞTIRMAYA KONU OLAN GEÇMİŞ YIL FİNANSAL TABLOLARI DA DENETLENECEK MİDİR?
Diğer bir tartışma konusu ise karşılaştırmalı tablolar sunulur iken geçmiş dönem finansal tablolarının da denetimden geçip geçmeyeceği meselesi idi. Kamu Gözetimi Kurumu bunu da açıklığa kavuşturmuştur. Geçmiş hesap dönemlerinde denetime tabi olunmamış ise, denetimden geçmiş finansal tablolarla karşılaştırmalı olarak sunulan geçmiş dönem finansal tablolarının denetimden geçmiş olması zorunlu değildir.
06.05.2013
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.