Vergi, kamu giderlerinden kaynaklanan kamu borçlarını karşılamak amacıyla, gerçek ve tüzel kişilerden devletin egemenlik gücüne dayanarak cebri olarak aldığı karşılıksız değerlerdir.
Verginin Temel Unsurları;
Anayasa’nın 7.maddesinde “Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, kanunla değiştirilir veya kanunla kaldırılır.” hükümleri bulunmaktadır.
Vergi Hukukuna ilişkin Anayasal ilkeler Anayasa’nın 73.maddesinde belirlenmektedir. Vergi adaleti kavramı geniş bir kavram olup farklı anlamlar içermektedir. Bu kavram zaman, yer, değerler, ideolojilere göre değişmektedir. Vergi adaleti mali güç ve fayda yaklaşımı olmak üzere ikiye ayrılır. Mali güç yaklaşımı, herkesin mali gücüne göre vergi ödemesini belirtmektedir. Fayda yaklaşımı ise kişilerin yararlandıkları hizmete göre kamu giderlerine katılımını belirtmektedir. Vergi adaleti ilkesi, vergisel yükümlülüklerin adaletli dağıtılmasının temelini oluşturabilmesi için herkesin mali gücüne göre vergilendirilmesini sunmaktadır. Vergilerin genelliği ve yükümlülerin eşitliği ilkesi vergi adaleti ilkesinin alt unsurlarındandır.
Vergilerin genelliği ilkesi (Yatay adalet), mali gücü olan herkesin vergisel ödevlerini yerine getirmesini ifade etmektedir. Yükümlülerin eşitliği (Dikey adalet) vergilendirmede eşitlik ilkesinin bir gereği olarak yani aynı ekonomik güce sahip olanlardan benzer oranda ekonomik gücü farklı olanlardan ise vergilendirilmesinin farklı yapılmasıdır. Mali güç gelirler, servet ve harcamaların kapasitesi ölçüsü anlamına gelmektedir.
2.1.Vergide Adalet İlkeleri
Anayasanın 73. Maddesinde yer alan ‘‘Herkes mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.’’ Vergi adaleti bazı faktörlere göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bunlar: toplum, zaman, yer ve kişilerdir. Vergi adaletini sağlamak adına oluşan ilkeler şunlardır: genellik ilkesi, uygunluk ilkesi, açıklık ilkesi, belirlilik ilkesi ve eşitlik ilkesidir.
Vergide genellik ilkesi açısından en önemli husus bireylerin eşit olarak vergisel yükleri paylaşmaları ve ortak katılımı sağlanarak servet, harcama ve gelirler üzerinden sınıf farkı gözetilmeksizin vergi ödemesinin alınmasıdır. Devletin egemenlik gücüne bağlı olarak vergi alınmasıdır.
Dolaylı bir etkiye sahip olan uygunluk ilkesi vergi mükelleflerinin vergisel yükümlülüklerini uygun zamanda tahsil edilmesini olanaklı hale getirmektedir. Vergiyi ödeyen tarafın ekonomik anlamda zorlanmaması için uygun dağılımını benimsemektedir. Vergi mükellefleri için uygunluk ilkesinin önemi büyüktür. Uygun vergilendirme bir diğer önemli husustur. Vergi adaletini sağlaması amacı ile gelir, servet ya da harcamalar üzerinden mi vergi alınacağının uygunluğu vergi yükünün mükellefler üzerinde dağılımını belirtmektedir.
Açıklık ilkesine göre vergi yasalarının herkes tarafından anlaşılır düzeyde olabilmesi önem kazanmıştır. Vergi mevzuatlarının çok sık değişimi karmaşık bir durum oluşturmaktadır. Bu karmaşıklık ise vergi bilincini olumsuz etkilemektedir. Mükellefler açısından açık, anlaşılır yazılması açıklık ilkesinin bir koşuludur.
Vergi mükelleflerine göre belirlilik ilkesi ödemesini yapacakları verginin matrahını, oranını, ödeme zamanını, ödeme yerini ve şeklini bilmeleri önemlidir. Vergi kanunlarının anlaşılamaması mükellefler için zorluk oluşturmaktadır. Belirsizlik içermemelidir. Mükellefler nerede ne kadar tutarda ve ne zaman vergi ödemesi yapması gerektiğini bilmezlerse vergi adaletine uygun olmayan durumlar meydana gelmektedir. Belirlilik ilkesine göre vergide keyfilik durumu yoktur.
Adil, dengeli bir vergilemenin olabilmesi için vergi adaletinde eşitlik ilkesi benimsenmiştir. Aynı durumda olan mükelleflerden aynı oranda vergi alınması eşitlik ilkesinin bir sonucudur.
Vergilendirme süreci, verginin doğmasına sebep olan olayın meydana gelmesi ile başlayan ve vergi borcunun tahsil aşaması vergileme sürecini oluşturmaktadır.
3.1.VERGİYİ DOĞURAN OLAY
Vergilendirme sürecinde önemlilik arz eden unsur vergiyi doğuran olaydır. Usul Kanununda Vergi Alacağının Tayini 19.madde de düzenlenmiştir. Maddi hüküm olarak ‘‘Vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar. Vergi alacağı mükellef bakımından vergi borcunu temsil eder.’’ şeklindedir. Vergiye sebep olan olayın belirlenmesinde bazı aşamalar vardır. Bunları sıralayacak olursak;
Anayasa’mızın 73.maddesinde üçüncü bendinde,
‘‘Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.’’ hükmü ile vergilendirmede yasallık ilkesi benimsemiştir.
Amacı ise Yasallık ilkesi, yalnızca keyfi olarak uygulanan, takdiri ve sınırsız ölçülere dayalı olan uygulamaların önüne geçebilmek uygulanmamaktadır. Bununla birlikte vergi sisteminde adalet, istikrar ve düzenin sağlanması amacı esastır ve vergi yönetiminde ki kararlılığın sağlanması amacına yönelik bir ilkedir.
Vergiyi sebep olan olayın doğumu neticesinde vergi borcu da doğmuş olmaktadır. Kanununda konuya ilişkin bir hüküm bulunması gerektiği ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’ un (KMYKK) 37. Maddesinde ‘‘Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerinin kanuni dayanakları bütçelerinde gösterilir.’’ ifadesi ile vergilendirme sürecinde ön izin ilkesi benimsemiştir.
3.2. TARH
Vergiyi doğuran olay ile birlikte kanunen doğmuş verginin somut anlam taşıması için vergi idaresi tarafından yapılması gereken ilk işlem verginin tarh edilmesidir. Kişinin ödeyeceği vergi miktarını bilmesi ve kendisinden talepte bulunulması vergi tarhına bağlı olarak gerçekleşmektedir. Usul Kanununda belirtilen 20.maddeye göre tarhiyat işleminde göre ‘‘vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve oranlar üzerinden vergi idaresi aracılığı ile hesaplanarak bu vergi alacağının miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.’’ şeklinde ifade edilmektedir.
3.2.1. Tarhiyat Çeşitleri
A. Beyannameye Dayalı Tarhiyat
Beyan esasına dayanan vergi sisteminde yükümlülerin yazılı beyanı ya da sözlü olarak beyanı üzerine tarh işlemi yapılır. Yazılı beyan asıldır. Mükellefin beyanıyla tarh ve tahakkuk aynı anda gerçekleşir. Verginin matrahı mükellefin beyanı üzerine gerçekleştirildiği için vergi tarhiyat ile birlikte tahakkuk eder. Böylece tahakkuk fişi oluşur ve vergilendirme sürecinde tarh-tebliğ-tahakkuk aynı anda tamamlanmış olur.
Vergi Usul Kanunu’na (VUK) göre beyana dayalı vergiler ‘Tahakkuk fişi’ ile tarh, tahakkuk ettirilerek ödenecek aşamaya gelmesi sağlanmaktadır. İdare tarafından bir tahakkuk fişi tanzim edilerek bir nüshası vergi mükellefine veya mükellef adına işlem yapana verilir. Bu nüsha makbuz yerine geçmektedir. Elektronik ortamda gönderilen beyannamede ise tahakkuk fişi elektronik ortamda oluşturulmaktadır. Elektronik ortamda vergi mükellefe iletilir İletilmesiyle birlikte mükellefe tebliğ edilmiş sayılır. Beyanname posta yoluyla iletilirse tahakkuk fişi oluşturulur. Tahakkuk fişinin vergi mükellefine verilecek nüshası kapalı zarfta adresine gönderilir. Diğer nüshası ise vergi dairesinde saklanmaktadır.
Tamamlayıcı veya ek vergi tarhı olarak nitelendirilen tarhiyatta beyana dayalı bir vergi bildirimi ve sonrasında vergi idaresi tarafından tespit edilen matrah farkı bulunmaktadır. Vergi Usul Kanunu’ un (VUK) 29. maddesinde hüküm altına alınarak ‘‘Her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçütlere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir’’
Vergi Usul Kanunu’ un 30. Maddesinde, ‘‘vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, belge, kayıtlara veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine olanak bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili onlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır.’’
-Yasal süre içinde vergi beyannamesinin verilmemiş olması,
-Süresinde verilen beyannamede matraha ilişkin bilgilerin gösterilmemesi,
-Kanunen tutulması zorunlu defterlerin tutulmaması, tasdik ettirilmemesi ya da inceleme elemanlarına ibrazının yapılmaması,
-Defter kayıtları ve ilgili belgelerin noksan, usulsüz ve karışık olması,
-Defter ve beyannamelerin gerçeği yansıtmadığı yolunda delil bulunmadığı,
-Her türlü harcama ve tasarrufların vergisi ödenmiş veya vergiye tabi olmayan gelirlerden sağladığının vergi mükellefi tarafından ispatının sağlanamaması durumları da söz konusudur.
Bu durumlarda defter, kayıt, belge veya kanuni ölçülere göre tespitinin mümkün olmadığı kabul edilerek resen tarh yöntemi uygulanır.
İdarece tarh; ikmal’ en, resen vergi tarhı dışında kalan hallerde, mükelleflerin verginin zamanında tarh edilmesi için başvuruda bulunmamaları ödevlerini yerine getirmemeleri nedeni ile verginin zamanında tarh edilememesi dolayısıyla kanunen belirlenmiş oranlar üzerinden idare tarafından tarh işleminin yapılmasıdır. Verginin idarece tarh edilmesi yoklama fişine istinaden yapılmaktadır.
3.3. TEBLİĞ
Tebliğ, vergilendirme süreci ile ilgili hüküm belirten hususların ilgili makam ile vergi mükellefine ya da ceza sorumlusuna bildirilmesidir.
3.3.1. Tebliğin Esasları Nelerdir?
-Vergilendirme ile ilgili vesikalar ve yazılar;
-Adresi bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta aracılığı ile taahhütlü olarak tebliğ edilir.
-Adresi bilinmiyorsa ilan yoluyla tebliğ edilmesi sağlanır.
-İlgili kişinin kabul etmesi şartı ile tebliğin daire veya komisyonda yapılması gerekmektedir.
- Tahakkuk fişi tebliğ edilmez.
3.3.2. Kimlere Tebliğ Yapılır?
-Tebliğ vergi mükelleflerine, yasal temsilcilerine, vekillerine ve vergi cezası kesenlere yapılmaktadır.
-Kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde adresinde ki bulunan bireylere veya işyerlerindeki memurlara yapılır.
-Tüzel kişilerde tebliğ, bunların başkanları, müdürleri veya kanuni temsilcilerine yapılır.
-Tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare görevinde ki veya kanuni temsilcilerine yapılır. (Vakıflar ve cemaatler vb.)
3.3.3. Tebliğ Usulleri Nelerdir?
-Posta yolu ile tebliğ
-Memur aracılığı ile tebliğ
-Daire ve komisyonda tebliğ
-İlan yolu ile tebliğ
-Vasıtalı tebliğ
-Veli, vasi veya kayyumlara tebliğ
-Elektronik ortamda tebliğ
-Kapıya yapıştırma usulü
3.4. TAHAKKUK
Vergi Usul Kanununa göre verginin tahakkuku ile kesinlik kazanarak tarhı yapılarak ve mükellefe tebliğ edilen verginin ödeme aşamasına gelmesidir. Bu aşama kendiliğinden gerçekleşebileceği gibi yargı idaresi tarafından açılan davaya red kararı verilmesi üzerinde oluşabilir. Kendiliğinden gerçekleşme özelliği verginin tahakkukunu idari bir işlem olarak diğer aşamalardan ayıran önemli bir özelliktir.
3.5.TAHSİL
Ödemeler tahsile yetkili kişiler tarafından makbuz karşılığında yapılmaktadır. Doğrudan vergi idaresine yapılabildiği gibi Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen banka yoluyla da yapılabilir. Çizgili çek ile ödeme yapılabilir. Postane aracılığı ile ödeme yapılacak ise para postaya verildiği an ödeme tarihi gerçekleşmiş sayılmaktadır. Vergiyi doğuran olay ile meydana gelen vergisel ödevlerin arasında ki durum tahsil aşaması ile sona ermektedir.
20.03.2024
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.