Kitabın sonundan başlamak gerekirse; “Devlet”, yazı demektir, yazı ise mevzuat.
“Tüm şirketler”, devletin kanun eliyle imtiyaz verdiği kurumlar olup haliyle sevk ve idare usullerindeki “sırlar” mevzuatta gizlidir. Şirket yönetmek “Mevzuat” ile onun varlık nedeni olan “Devlet”in ne ifade ettiğini kavramayı kaçınılmaz kılar. Bilinen iş yapma modellerinin tüm kod ve şifrelerini değiştirecek kudretteki yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve önümüzdeki yılbaşında yürürlüğe girecek mevzuat seti ile alakalı, şirket ortakları ve yöneticileri nezdinde bir nebze de olsa farkındalık sağlamak ve öneriler sunmak amacıyla bu satırlar kaleme alınmıştır.
Besim F.Dellaloğlu hocanın, “Bu memleketi kurtarmak isteyenler uzun süre roman yazdılar.” şeklindeki haklı serzenişi, Avrupa Birliği müktesebatına uyum yolcuğumuzla birlikte değişmeye yüz tutmakta. Öncelikle, fotoğrafa biraz geriden bakarak etrafımızda neler olup bittiğini anlamaya çalışalım.
Dikkat edileceği üzere, son yıllarda mevzuat açısından hiç olmadığı kadar üretkeniz. Aslında, bu değişim süreci kendiliğinden gelişen bir durum değil. Bu yolculuk, 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg’da gerçekleştirilen “Hükümetler Arası Konferans”ta, Avrupa Birliği (AB) normlarının müzakere sürecini belirleyen “Müzakere Çerçeve Belgesi”nin imzalanmasıyla resmen başladı. Ekseriyetle ekonomik ve teknik alanları kapsayan sürecin “iş dünyası” üzerindeki etkisi neredeyse sınırsız denilebilecek düzeydedir. Sadece ticaret alanında da değil. Bilim ve araştırma, eğitim ve kültür, gıda güvenliği, tarım, enerji, çevre, serbest dolaşım, turizm, sağlık, mülkiyet hakları, deniz emniyeti ve benzeri makro alanlarda AB kurumsal yapısı ile uyum zorunluluğu kapsamında düzenlemelere gidilmektedir. Yeni TTK ise bunlardan sadece bir tanesi olup sonuncusu olmayacaktır.
Bir bakışta Avrupa Birliği müktesebatı normları
AB müktesebatı, toplumsal yaşamı ilgilendiren tüm alanlarda AB'nin yürürlükte olan hukuk sistemi ve kurallar bütünüdür. 1 Ekim 2009 tarihi itibarıyla 14.607 adet mevzuata ulaşmıştır. Sanıldığının aksine dinamik bir yapıya sahip olup, her sene 5.000 sayfa artarak, sürekli değişikliğe uğramaktadır. Yürürlükteki AB mevzuatının yaklaşık 120.000 sayfadan oluştuğu tahmin edilmektedir. Çoğunluğu ekonomik konuları kapsayan 35 başlık (fasıl) altında sıralanmış çalışmaların yönlendirilmesi, izlenmesi ve koordinasyonu ile üyelik sonrası faaliyetleri yürütmek maksadıyla “Avrupa Birliği Bakanlığı” ihdas edilmesi, bu sürece verilen önemin en bariz göstergesidir.
İşte, 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek yeni TTK ile uydusu konumundaki Bağımsız Denetim ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS), geleneksel iş yapma modelinden (bakkal hesabından) evrensel düzeyde sistematik bir yapıya geçişin mottosu olacaktır. Özellikle, mevcut iş yapma tarzının amentüsünü bütünüyle değiştirebilecek yeni TTK’yı sıradan yasal metinler kabilinden sembolik ilgiyle geçiştirmek, hakim ortakları veya imza yetkili yöneticileri hapsen tazyikle muhatap edecek ve muteber firmaların olumlu sicilini bir anda bozacak ağır sonuçlar doğurabilir.
TOBB Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu’nun ifadesiyle; “Ülkemizde ticari hayatı yeniden inşa edecek yeni Türk Ticaret Kanunu ile Türkiye’de yeni bir dönem başlayacaktır.”
Bu makalenin kaleme alınmaya başlamasının üzerinden neredeyse altı ay geçti. Yukarıdaki paragrafta özellikle hapis cezasını öngören birçok düzenleme geçtiğimiz günlerde değiştirildi. Devrim niteliğindeki yeni TTK’nın uygulaması esnasında çok güçlü bir direnç oluşturacak hatalardan dönülmesinde, Sayın Şükrü KIZILOT hocamızın emeği ve katkısı büyüktür. “Yeni TTK Temmuz ayına kadar değişecek, aksi halde adımı değiştirim” diyebilecek kadar bu işe gönül veren hocamıza teşekkürlerimi sunarım.
İyi de, Avrupa Birliği müktesebatına neden ihtiyaç duyuldu?
Doğal kaynakları ele geçirmek uğruna gerçekleştirilen yüzlerce yıllık iç savaşlar Kıta Avrupasındaki milyonlarca insanın hayatına mal oldu. Kalıcı barışın siyasi ve ekonomik yansıması olan Avrupa Birliği oluşumunu kaçınılmaz yapan son trajedi ise, II.Dünya savaşında Türkiye nüfusunu aşan sayıdaki insan kaybıdır. Böylesine ağır felaketlerden alınan dersler, insanlık tarihinin en büyük barış projesi olarak nitelendirilen Avrupa Birliği’nin doğuşunu başlattı.
Yaşanan bu tecrübeler ışığında ortaya çıkan 120.000 sayfalık metne; Avrupa Birliği müktesebatı (kazanılan bilgiler) veya AB hukuku denilmekte olup asli amaç; yaşarken öleceğini bilen tek canlı olan insanın “yaşam kalitesi”ni artırmaktır.
Türk Şirketleri değişime hazır mı?
İş dünyasının ihtiyaç ve uyuşmazlıklarına çözüm bulamayan, dünyadaki değişime intibak edemeyen eski kanunun, elli beş senedir yürürlükte olmasına karşın gerek bürokrasi gerekse iş dünyasında ciddiye alınmaması tabii bir algı haline gelmiştir. Bunun sonucunda, yılların tüccar veya sanayicisi diyebileceğimiz kesim bile kanundan tek bir madde dahi öğrenmeye ihtiyaç duymamış, zira çalışma hayatlarında hiç eksikliğini hissetmemişlerdir. Bu durum yıllar içinde tüm kesimleri kapsayan kötü ve köklü bir alışkanlığa dönüşmüştür. 1957 yılından bu güne yürürlükte olan kanunda, hapis cezasını öngören birkaç numunelik yaptırımın uygulanmamış olması ilgisizliğe tuz biber ekmiştir.
Ticari Hayatın Yeni Anayasası
Beş yılda hazırlanıp altı yıl yasama organında dinlendirilen yeni Türk Ticaret Kanunu, hata ve eksikleriyle birlikte oldukça cesur olduğu kadar “ceza kanunu” ile paydaş olabilecek sert hükümler içeren dominant karakterli bir düzenlemedir.
Özenle dikkat çekmek istediğimiz husus şudur; Yaklaşan paradigma değişikliğinin en büyük düşmanı yukarıda zikrettiğimiz kireçlenmiş alışkanlıklar olacaktır. Geleneksel bakış açısını değiştirmediğimiz müddetçe, operasyonel maliyetlerimizin artacağı gerçeğinin sanayici ve ticaret erbabı tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir.
Yeni TTK ve beraberinde getirdiği çağdaş hukuk normlarının AB kurallarına uyum çalışmalarımızın bir ayağı olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca mesleği sanayici ve tüccar olanlarca yeni kanunun özümsenmesi, 1535 maddenin tamamı olmasa da en azından ceza hükümleri hakkında fikir sahibi olacak düzeyde bilgilendirilmeleri gerekir.
Yukarıda değindiğimiz köklü değişimler, özel sektörü çok derinden etkilediğinden Sanayi ve Ticaret Odalarına ayrıca bir sorumluluk yüklemektedir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Bir Taşla İki Kuş Vurabilir
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, ilgili üyelerini yeni sürece hazırlamak için uzun zamandır broşür ve kitapçık bastırmakta, tüm yurtta düzenlediği seminer ve konferanslarla şirketlerimizi yaklaşan “tsunami” hakkında uyarmaktadır. Aynı şekilde, gerek hukukçu meslektaşlarımız gerekse basiret sahibi pek çok firma sahip ve yöneticisi hem kendilerini hem de çalışanlarını bilgilendirmek için zaman ve sermaye tahsis etmektedirler. Ancak, TÜRMOB başta olmak üzere İstanbul Mali Müşavirler Odası’nın seçkin gayretini özellikle tebrik ve takdir etmek gerekir. Aynı anda, kırk bin üyesini hem yeni TTK, hem TFRS hem de Bağımsız Denetim alanında eğitime tabi tutmayı düşünmüş, planlamış, kaynak ayırmış, eğitmenleri yetiştirmiş, örgütlemiş ve meslektaşlarını günlerce süren eğitim kamplarına alarak örnek bir sivil toplum örgütü başarısına imza atmıştır. Tüm emeği geçenleri kutluyorum. Bunun yanında, üniversite hocası olarak TÜRMOB tarafından düzenlenen “zorunlu eğitim”ler esnasında edindiğim bir farkındalığı kamuoyu ile paylaşmak ve ardından önümüzdeki süreçte ülkemize fayda sağlayacağına inandığım iki öneriyi ilgililerin dikkatlerine sunmak istiyorum.
Aslında okuyor olduğunuz çalışmamızın ana fikri de burada yatmaktadır; yaklaşan köklü değişiklilere muhatap olacak esnafından tüccar ve sanayi spektrumuna uzanan kesimi temsil makamında olan TOBB’un yukarıda belirttiğim etkin çabalarına katılımın ihtiyari bırakılması durumunda yetersiz kalacağını bizzat kendi aldığım zorunlu eğitimler ve uyguladığım sosyal deneyler sonucunda tespit ettim. Zira, bu yasal değişiklikler tek bir seminerde anlatılamayacak derecede fazla sayıda ve kıymetli tecrübeleri içermektedir.
Pratik Sonuçları Olan İki Önerimiz Var
Birincisi, TOBB önderliğinde tüm sermaye şirketlerinin “yönetim kurulu üyeleri” ile “şirket müdürlerinin” en azından iki hafta sonunu kapsayacak “zorunlu eğitim” programına katılmaları sağlanarak, yaklaşan yeni iklimden haberdar edilerek sancılı süreci özümsemeleri sağlanmalıdır.
Birçok Avrupa ülkesinde şirket kurmak isteyenlerin “zorunlu eğitime” tutulduğunu, en az iki yıllık bütçesine bakılarak işletme sermayesinin arandığını bir kenara not ettiğimizde, yakında benzer bakış açılarına hazırlıklı olmak gerektiğini söylemek mümkündür.
Ayrıca, zorunlu eğitim uygulamasından ilave bir kazanım daha elde edebiliriz. Halihazırdaki 650.000 adet kayıtlı firmanın yarısına yakınının gayri faal olduğu ve bu nedenle 2013 yılında başlayacak Bağımsız Denetim uygulamasından nasıl muaf tutulabileceği son günlerin önemli bir tartışma konusudur. Bu noktada zorunlu eğitim fikrini tamamlayıcı ikinci önerimiz ise, zorunlu eğitimlerde temsil edilmeyen firmaların Ticaret Sicil kaydından düşümleri yapılarak çürük ve sisteme zarar verenler otomatikman ayıklanabilir. Böylelikle yeni Ticaret Anayasa’nın önemli hedefleri arasındaki “dürüst resim” ilkesinin temeline ilk harcı TOBB eliyle atmış olabiliriz.
Nihayetinde, yeni TTK ve beraberindeki düzenlemelerin getireceği maddi ve manevi yükleri konuşarak zaman kaybetmek yerine, AB uyum süreci rüzgarını “kaldıraç” olarak değerlendirebilirsek eğer, bir taşla iki kuş vurulabilir.
Zorunlu eğitim ilk başta, kulağa hoş gelmeyebilir. Ancak Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nun da “Ülkemizde ticari hayatı yeniden inşa edecek yeni Türk Ticaret Kanunu ile Türkiye’de yeni bir dönem başlayacaktır.” tespitinde vurguladığı üzere ticaretin “Anayasası” olacak yeni TTK.’nun muhtemel etkilerine hazırlıklı olmak, basiret sahibi her yetkilinin temsil ettiği kuruma karşı ihmal edemeyeceği bir sorumluluktur.
Kim ne derse desin, yeni Türk Ticaret Kanunu, itibarı zedelenmiş ticari hayatımıza saygınlık kazandıracak, ortak derdimiz olan yönetim zaaflarının neden olduğu basiret noksanlığını giderebilecek donanımdadır.
Bizleri 10. büyük ekonomik sıraya ve onun getireceği yaşam kalitesine ulaştıracak yol haritasında, 365 Oda ve Borsayı kapsayan 1,3 milyon işletmenin tek temsilcisi ve en seçkin meslek üst kuruluşu olan TOBB’un üstleneceği öncülük ve liderlik yeteneği hayati önemde olup mutlaka harekete geçirilmesi gerekmektedir.
Ümit ediyorum ki, ticari hayatta kazanılacak itibarın bilimsel, sosyal ve kültürel alanlara katacağı değerler neticesinde, ülkemizin “yaşam kalitesi” yükselerek toplumsal barışa değin uzanan katkı sunacaktır.
17.07.2012
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.