Bireylerin kendilerini hukuki güvende hissetmeleri için hukuk sistemi ve hukuk kuralları vasıtasıyla kazandıkları hakların korunacağına ve sahip oldukları hakların kesintisiz bir biçimde sürekli kullanılabilir halde bulunacağına inanmaları gerekmektedir. Aksi bir durumda hukuki güvenliğin sağlanması güçleşecektir. Bu durum toplum düzeninin iyi ve istikrarlı bir biçimde işlemesinin de önüne geçecektir. Temel haklarının korunmadığı kanısına kapılan bireylerin hukuk düzeninden beklentisi azalacaktır.
03.07.1989 tarih ve 1988/5 Esas sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararına göre, “Kanunların geriye yürümezliği ilkesi, bir hukuki işlem veya eylemin, bir hukuki ilişkinin vuku bulduğu ya da meydana geldiği dönemdeki kanunun hükümlerine bağlı kalmaya devam edeceğini ifade eder. Sonradan çıkan kanun, kural olarak yürürlüğünden önceki olaylara ve ilişkilere uygulanamaz.” Vergi kanunları açısından düşünüldüğünde, kanunların yürürlüğe girdikten sonra meydana gelen vergiyi doğuran olaylara uygulanması esastır (Şenyüz vd., 2023: s.63). Nihayetinde bir vergi kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki vergiyi doğuran olaylara uygulanması düşünülemez. Yani çıkarılan vergi kanunu geçmişe etkili olamaz. Kanunların geriye yürümemesinin altında, kazanılmış haklara saygı ve hukuki güvenlik ilkeleri yatmaktadır.
Vergi kanunlarının geriye yürümezliği ilkesi ile ilgili olarak Anayasa’da açık bir hüküm yer almamaktadır. Ancak iki türlü geriye yürümeden bahsedilebilir. Bunlar doktrinde gerçek olmayan (geniş anlamda) ve gerçek (dar anlamda) geriye yürüme olarak ayrılmaktadır. Genel olarak ifade edilecek olursa gerçek olmayan geriye yürüme, yeni getirilen kuralın eski kural yürürlükte iken başlamış, ancak tamamlanmamış hukuki işlem, olay ve durumlara uygulanmasıdır. Gerçek geriye yürüme ise, yeni getirilen kuralın eski kuralın yürürlük tarihinde başlamış ve tamamlanmış hukuki işlem, olay ve durumlara uygulanmasıdır. Anayasa mahkemesinin yaptığı denetimler sonucu verdiği kararlarda, gerçek olmayan geriye yürüme ile ilgili düzenlemeleri iptal etmez iken gerçek geriye yürüme niteliğindeki düzenlemelerin iptali yönünde görüş bildirdiği durumlar mevcuttur.
7440 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 2022 yılı için geçerli olacak ek kurumlar vergisi getirilmiştir. Yaşanan deprem felaketinin ardından maliye politikalarının etkin olarak kullanılması beklenen bir durumdu. Ancak kurumlar için bu şekilde bir ek vergi beklenmiyordu. Kaldı ki kurumların bu ek vergiye hazırlıksız yakalandığı da görülmektedir. Bu çerçevede kurumlar vergisi mükellefleri tarafından 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilmek suretiyle, kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirim tutarları ile indirimli kurumlar vergisine tabi matrahları üzerinden, dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin yüzde 10 oranında; kurumlar vergisi istisnaları ile yurtdışından elde edilen ve en az yüzde 15 oranında vergi yükü taşıdığı tevsik edilen istisna kazançlar üzerinden ise yüzde 5 oranında tek seferlik ek vergi alınacaktır.
Tartışılan konulardan birisi bu durumun kanunların geriye yürümezliği ilkesine aykırılık teşkil ettiğidir. Kaldı ki burada tamamlanmış bir vergilendirme dönemine yönelik olarak çıkarılan bir kanuna uygulama alanı oluşturulmuştur. Yani kanunların gerçek geriye yürümesi durumu söz konusudur. Burada gerçek geriye yürüme her ne kadar Anayasa Mahkemesinin bazı kararlarında anayasaya aykırı bulunmuş olsa da kamu yararı gerekçesiyle yapılan bu düzenlemenin yine Anayasa Mahkemesi tarafından söz konusu bu gerekçeyle aykırı bulunmayacağı beklenmektedir. Nihayetinde doğal afet ve savaş gibi durumlarda idarenin kamu yararını gözeterek yaptığı düzenlemelerde geriye yürüme aranmamaktadır. Konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi, 26.11.1999 günlü, 4481 sayılı "17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 1998 yılı kazanç ve iratlarına da ek yükümlülük getiren hükümlerinin iptal istemini, Yasa'nın genel gerekçesinde de belirtilen deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması gibi sosyal ve ekonomik koşulların zorunlu kıldığı nedenlerle, ek vergi getirilmesinde kamu yararının gözetildiğini belirtilerek reddetmiştir (AYM, E.1999/51, K.2001/63).
Burada önemli olan kalıcı uygulamalarla bir çözüm oluşturmaktır. Bunun içinde deprem vergisi veya başka bir adla vergisel düzenlemeler yapılarak finansal kaynak oluşturulabilir. Bu düzenlemelerin anayasal güvence altına alınması da konunun ehemmiyetini ve dolayısıyla güvenirliliğini artıracaktır. Ancak o zaman kanunların geriye yürümezliği, kazanılmış haklara saygı gibi hukuki güvenliği zedelediği düşünülen uygulamalara ihtiyaç duyulmayacaktır.
15.03.2023
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.