Tarh işlemi Vergi Usul Kanunu’nun 20. maddesinde; “Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi idaresi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.” şeklinde tanımlanmıştır. Anlaşılacağı üzere tarh veya bir başka ifadeyle tarhiyat, mükelleflerin vergi borçlarının kanunda belirtilen matrah ve oranlar çerçevesinde hesaplanması suretiyle miktarının tespit edilmesidir.
Türk vergi sisteminde esas olan, tarh işleminin mükellefin beyanı doğrultusunda yapılmasıdır. Ancak mükellefler çoğu zaman üzerine düşen yükümlülükleri gerektiği gibi yerine getirememektedir. Ya hiç beyanname göndermemekte veya eksik göndermektedir. Bu durumlarda vergi idaresi tek taraflı olarak tarh işlemini gerçekleştirmektedir. İdarenin tek taraflı tarh işlemleri re’sen, idarece veya ikmalen yapılmaktadır.
Re’sen vergi tarhı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde; “Re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır.” şeklinde açıklanmaktadır. Yine söz konusu madde de re’sen tarhiyatın yapılmasını zorunlu kılan durumlar belirtilmiştir. Bunlar;
Ayrıca vergi beyannamesinin kanuni veya ek süreler içinde verilmekle beraber beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgilerin bulunmaması durumunda yine VUK’un 30. maddesine göre; mükellefe, takdir komisyonu tarafından 15 günden az olmamak üzere bir mühlet verilerek vergi matrahına ilişkin bilgileri vermeye ve kanuni defterlerini ibraz etmeye davet olunur. Bu davet üzerine mükellef istenilen bilgileri verir ve kanuni defterlerini ibraz ederse, defter ve vesikalar “ihticaca salih” bulunmak şartıyla, mükellefe takdir olunacak matrah defter ve vesikaları kayıtlarına göre tespit olunacak miktardan fazla olamaz.
Re’sen tarhiyatla ilgili olan VUK’un 30. maddesi içerisinde geçen “ihticaca salih” olmama vergi incelemelerinde sıklıkla karşılaşılan ve re’sen tarhiyat için kullanılan önemli bir kavramdır. Bu kavramın anlamı, bir konuyu, meseleyi hüküm vermeye elverişli şekilde delillendirmektir. Vergi Usul Kanunu’nda defter ve belgelerin “ihticaca salih” bulunması, matrahın tespitinde ve tayininde mükellefin defter ve belgelerinin delil olma noktasında elverişli olduğu anlamına gelir. Yani belgelerin gerçeği yansıttığı, kayıtların düzgün tutulduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Vergi incelemelerinde “ihticaca salih” olma konusunda birtakım farklı uygulamalarla karşılaşılabilmektedir. Vergi incelemesinde vergi inceleme elemanı defter ve belgelerin “ihticaca salih” olmadığını öne sürerek re’sen vergi tarhının yapılması gerektiğini belirtmekte ve inceleme yaparken mükellefin defter ve belgeleri dışında herhangi bir parametreye başvurmamaktadır. Bu noktada vergi incelemesi yapılırken söz konusu defter ve belgelerin “ihticaca salih” olmadığı bulgusunun güçlendirilerek bu defter ve belgelerdeki noksanlığın matrah tespitinde kullanılmayacak derecede olduğunun belirtilmesi gerekmektedir.
Konuyla ilgili olarak, Danıştay 4. Dairesi’nin 29.12.1999 gün ve E.No: 1999/191, K. No: 1999/5325 sayılı kararının hüküm kısmına bakıldığında; “olayda, inceleme elemanı tarafından işletmenin uğraş konusuna ilişkin mal ve giriş çıkışları yönünden randıman hesaplamaları yapılarak, kayıt dışı hasılat bulunmuş ve bu durum defter ve belgelerin ihticaca salih olmadığının kanıtı kabul edilerek re’sen takdir sebebi yaratılmıştır. Ancak davacının defter ve belgelerinin noksan, usulsüz ve karışık olduğuna dair başkaca açık ve inandırıcı bir tespit ve hukuken geçerli deliller ortaya konulmadığından, olayda Kanun’da öngörülen anlamda bir re’sen tarh nedeninin varlığından söz edilemez. Randıman yöntemiyle inceleme yapılması, maddi olmaktan ziyade tahmin ve kanaat unsurlarının ağırlıkta olduğu sonucunu doğurur ki bunun defter ve belgelerin açık olarak ihticaca salih olmadığını gösterdiğini söylemek mümkün değildir. Bu durumda, defter kayıtlarıyla belgelerin vergi incelemesi için yeterli olmadığı kesin ve açık olarak ortaya konulmaksızın tahmin ve kanaate dayalı olarak bulunan matrah üzerinden salınan gelir ( stopaj )vergisinde isabet görülmemiştir.” Yani tahmin ve kanaat üzerinden vergi incelemelerinde defter ve belgelerin “ihticaca salih” bulunmadığı ve re’sen vergi tarhı gerektiği hükmü aslında bizzat “ihticaca salih” değildir.
Bu genel çerçeve doğrultusunda vergi incelemelerinde defter ve belgeler eksik bulunduğu takdirde ve “ihticaca salih” olmadığı hükmü ortaya çıktığında bu eksikliklerin güçlü kanıtlara dayandırılması esastır. Zira vergilendirmede belirlilik ilkesi bunu zorunlu kılmaktadır. Bu noktada önerimiz Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesine “ihticaca salih” olmama konusunda açıklayıcı bir ifadenin eklenmesinin yerinde olacağıdır.
26.08.2021
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.