Vergilendirme yetkisi literatürde farklı şekillerde tanımlanmıştır. En genel ifadeyle bir devletin, sınırları içerisinde bulunan gerçek veya tüzel kişiler üzerinde egemenlik erkinin bir sonucu olarak sahip olduğu vergi koyma yetkisi vergilendirme yetkisi olarak ifade edilmektedir. Bu yetkinin kulanım gerekliliği açısından devletler, kullanım şekli bakımından da toplumlar nezdinde sahip olduğu önem yadsınamaz. Toplumlar keyfiyetten uzak bir vergilendirme modelinin veya vergi sisteminin varlığını istemektedir. Kaldı ki bu hukuk devleti ve dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesini benimseyen devletlerin dikkatli olmakla yükümlü olduğu bir durumdur.
Kanunsuz vergi olmaz ve vergilerin kanuniliği ilkesi vergilendirme yetkisinin sınırlarını çizen önemli kavramlardır. Nitekim 1982 Anayasanın 73. maddesinin 3. bendinde “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” denilerek söz konusu kavramlara somut bir anlam kazandırılmıştır. Bu noktada Türkiye de vergilendirme yetkisinin yasama organına ait olduğunu belirtmek gerekir. Yasama organının kanun koyucu olma özelliği bunu açıklar niteliktedir. Fakat bu yetkiyi yasama organı yani Türkiye Büyük Millet Meclisi bazı istisnai durumlarda bakanlar kuruluna bırakabilir. Bu da yine 1982 Anayasasının 73. maddesinin 4. bendinde açıkça yer alır. Yani, “Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir. Söz konusu 73. maddenin 4. bendi sadece Bakanlar Kuruluna belirli sınırlar çerçevesinde yetki vermektedir.
1982 Anayasası sadece Bakanlar Kurulu’na vergilendirme ile ilgili bir takım yetkiler (kanunla sınırlandırılmış) vermiştir. Bununla birlikte 127. madde de mahalli idareler detaylandırılmış ve aynı maddenin son bendinde “Mahallî idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile, kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezî idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır” denilerek Anayasa Mahkemesinin dönemler itibariyle farklı yorumladığı ifadelere yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi 29.12.2011 tarihinde aldığı bir kararında 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 96/B maddesini, ki bu madde belediyelere sınırlı yetkiler veren, oran ve tarifeleri belirleme olanağı tanıyan bir maddedir, Anayasanın 73. maddesinin 3. ve 4. bentlerine aykırı bulmuş ve iptal etmiştir. Bu kararla birlikte söz konusu yetki Bakanlar Kurulu’na verilmiştir. Fakat Anayasa Mahkemesi 2013/55 karar sayılı ve 10.04.2013 tarihli kararında tartışmaya açık bir karara imza atmıştır. Söz konusu karar 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 60. maddesine ilişkindir. 60. madde, “Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcı, işin mahiyetine göre yılda 20 YTL’den az; 800 YTL’den çok olmamak üzere belediye meclislerince tespit edilir” şeklinde düzenlenmiştir. Yapılan itirazda bu maddenin Anayasa’nın 73/4. maddesine aykırı olduğu belirtilmiştir. Fakat Anayasa Mahkemesi üç gerekçeye dayanarak 60. maddenin uygun olduğunu ve itirazın reddini karara bağlamıştır. Bu üç gerekçe Anayasanın 73. ve 127. maddeleri ile Türkiye’nin de kabul ettiği Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartıdır. Burada 127. madde ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartnamesi açısından Anayasa Mahkemesi verdiği kararda haklılık payına sahiptir. Ancak 73. madde açısından önemli bir hata bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi 73. maddeyi irdelerken “…bir başka ifadeyle yerel özelliği baskın olan vergi, resim ve harçların, sınırları belli edilmek kaydıyla yerel idarelerin yetki alanları içinde bırakılması demokratik devlet ilkesine uygun düşmektedir” şeklinde bir açıklama yapmaktadır. Yani vergi, resim ve harcı ikili bir ayrıma tabi tutmaktadır. Genel nitelikli vergi, resim ve harçlar ve yerel nitelikli vergi, resim ve harçlar. 1982 Anayasasının hiçbir maddesinde böyle bir ayrım söz konusu değildir. Bu kararla birlikte harçların belirleme yetkisi belediye meclislerinde dolayısıyla belediyelerde kalmıştır ve bu uygulama devam etmektedir.
Söz konusu bu açıklamalar doğrultusunda vergilendirme yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu, Anayasa’nın 73/4. Maddesinde belirtilen durumlar ve sınırlar çerçevesinde Bakanlar Kurulu’nun bu yetkiyi kullanabileceği ve Anayasa’nın hiçbir maddesinde başka kişi, kurum veya birimlere böyle bir yetkinin verilmediği açıktır. Burada yeni Anayasa çalışmaları başladığında üzerinde durulması gereken bir konunun Anayasanın 73/4. maddesinin bu haliyle yeterli olup olmadığıdır. Kanımızca söz konusu bu madde, “Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna ve BELEDİYELERE verilebilir” şeklinde düzenlenirse mevcut sorunlar bertaraf edilecektir.
29.12.2015
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.