Çalışma yaşamında iş kazalarının oluşturduğu riskler hem işveren hem de çalışan için oldukça fazla önem arz etmektedir. Zira iş kazalarına karşı ne kadar önlem alınırsa alınsın şüphesiz ki tam anlamıyla önlemek imkansızdır. Bu imkansızlığın yanı sıra , gerek maliyetlerin artması , gerekse de işçilerin çalışma esnasında zorlanmaları nedeniyle iş güvenliği önlemleri de tam olarak uygulanamamaktadır.
Ülkemizde iş kazaları sektörlere göre çeşitli dağılım göstermektedir. Bu sektörlerin başındaysa, Tuik verilerine göre başta madencilik ve ocak sektörleri, devamında ise sanayi ve inşaat sektörleri gelmektedir. Bu sektörlerin diğer sektörlere göre baskın gelmesinin sebebiyse , çalışmaların emek yoğun biçimde insan faktörüne bağlı olarak yapılmasıdır.
Son yıllarda İş güvenliği ve iş güvenliği uygulamalarını yapan firmaların da iş alanında yer bulması, yasal olarak iş güvenliğinin zorunlu hale getirilmesi sonucunda iş kazalarına karşı alınacak önlemler artmıştır. Fakat sadece iş kazaları için alınacak önlemler yeterli gelmemektedir. Bu önlemlerin yapılabilirliği ve uygulama sahasında yer bulamaması nedeniyle iş güvenlik önlemleri iş kazalarına karşı yeterli gelmemektedir. Bu yetersizliğin üç ana sebebi bulunmaktadır.
Yukarıda görüldüğü üzere, işçi, işveren ve iş güvenliği firmalarının iş, verim, zaman formunu maksimize etmek için belirli temel önlemler gözardı edilmektedir.
Makineleşmenin artmasıyla , insan faktörünün azaldığı sektörlerde, iş kazaları önemli azalışlar göstermektedir. Ancak , insan faktörünün azaltılamadığı sektörlerin başında gelen inşaat , madencilik v.s. gibi sektörlerde ise iş kazaları, devletin de duruma el atmasına rağmen önlenememiştir.
Yazımızın konusu olan iş kazalarında artışın üç önemli faktörünü inceleyeceğiz.
İşçi faktörü, iş kazalarının ana unsurudur. İşçilerin yeterli bilgiye haiz olmamaları ve bu yönde , iş kazalarına “korunmak yerine işverenin yaptırımı “ olarak bakmalarından dolayı kaza ve kazanın yaratacağı riskler azaltılamamaktadır. Şöyle ki , işçi , işverenin tüm zorlamaları ve iş güvenlik personellerinin tüm yaptırımlarına karşı yine de iş güvenliğini “zorunluluk” olarak gördüklerinden , ayrıca işçilerin çalışma esnasında iş güvenliği malzemelerinin yaratacağı zorluk nedeniyle iş kazasının ana faktörü olan “işçi” faktöründe alınan önlemler yetersiz gelmektedir.
İşveren yönünden , iş güvenliği uyulması zorunlu bir unsurdur. Bu kapsamda , iş güvenliği, işveren için bir zorunluluk unsuru olduğundan , gerekli uygulama ve denetim için bir çok işveren iş güvenlik firmalarıyla çalışmakta, tüm yaptırımları bu firmalara bırakmaktadırlar. Maalesef bu durumda da iş güvenliği , pratikte şeklen ve kağıt üzerinde yapıldığından iş güvenliği firmaları , öncelikle kendilerini koruyacak önlemleri almakta, ikinci planda ise reel olarak iş güvenliği uygulamaları yapmaktadır.
Bahsedildiği üzere , iş güvenliği firmaları da en başında bir sektör ya da daha anlaşılır bir tabirle “işyeri/işveren” olduğundan koruyucu ve önleyici faaliyetleri öncelikle kendisi için almaktadır. Bu durumda tam olarak işveren beklentilerine yanıt verilmemektedir. Örneğin , 200 kişinin çalıştığı bir şantiyede iş koşullarına bağlı olarak “bulaşıcı , salgın “ hastalıkları önlemek için sağlık tarama aracı maliyetin artması nedeniyle sürekli getirilmemekte veya işyeri doktor / hekim haftalık ziyaretler nedeniyle sürekli bulundurulamamaktadır.
Yukarıda sayılan sebepler nedeniyle iş kazalarında gerekli önlemler alınamakta ve yasal tedbirler sağlanamamaktadır. Bu konuda işçi , işveren , iş güvenliği firmalarının yanı sıra, iş güvenliği gerektirecek işçilerin eğitimli olmaması , “bize bir şey olmaz” anlayışı ,iş kazalarında önemli rol oynamaktadır.
Türkiye’ de iş kazalarının önüne geçilememesinin sebeplerinden belki de en büyük nedeni iş kazalarının “kader” olarak yorumlanmasıdır. Uygulamada teorik olarak bilinen fakat sahada uygulanamayan bir çok önlem iş kazalarında etkin rol oynamaktadır. Aslında iş kazasına “kaza” demek bile alınan tedbirlerin yetersizliğiyle bağdaşmamaktadır.
İş kazalarının birinci ana etmeni işçidir. Bilindiği üzere, sigortasız işçi çalıştırılmaması kanunen yasaktır. İş kazası olmadan önce , olduğunda ve sonrasında yapılması gerekenler işçi , işveren açısından oldukça önemlidir.
İşveren açısından iş kazalarını önlemenin en iyi yolu, işi sadece iş güvenlik firmalarına bırakmamaktır. Eğer , işveren sahada iş güvenliği ile ilgili daimi bir personel bulundurursa riski azaltabilecektir. Çalıştırdığı personele iş güvenliği kurallarına uymadığı takdirde fotoğraflamalar yaparak , işçiye uyarı , maaştan kesme hatta geçerli sebeple işten çıkarma gibi yaptırımları uygulayabilmelidir.
Örnek : A işçisi X şantiyesinde tüm uyarılara rağmen baret , emniyet kemeri, yelek, iş ayakkabısı gibi önleyici malzemeleri kullanmamaktadır. Bu durumda işveren B, A işçisini iş güvenliğine uymadığı için şantiye sahası içinde fotoğraflama yaparak özlük dosyasında delil oluşturabilir. Tekrarında ise işçiden yazılı savunma ister, işverenin işini yapmasına engel olacak hal ve davranışlarda bulunduğunun tespitiyle işten tazminatsız olarak çıkarılabilir.
İşçi , en başta işverenin koyduğu önlem ve kuralları dikkate almalıdır. Bunun yanı sıra , eğer işveren tarafından iş güvenliğini sağlamak için koruyucu malzeme verilmemişse bunu işverenden sözlü ya da yazılı olarak talep edecektir. İşçinin , çalışma sırasında en büyük sorumluluğu işverene karşı değil , kendisine yöneliktir. Bu durumda işçi , işini en iyi güvenli ve ihmalsiz bir şekilde sürekli yapabilmenin yollarını aramalıdır. Ayrıca , işverenin işgüvenliğine uymamanın sonucunda kendisine tebliğ edilecek uyarılar akabinde iş sözleşmesi feshi oluşmaması için gerekli önlemleri alacaktır. Bunun yanısıra işçi , yüksekte çalışma , bulaşıcı hastalık , tansiyon v.b. sorunları varsa işverene bildirmeli , eğer yaptığı iş sağlık durumuna uygun değilse farklı bir iş seçmelidir.
Herşeyden önce yaralamalı / ölümlü iş kazasında sağlık ekiplerine haber verilmelidir. Sağlık tedbirleri acilen uygulanmalıdır. Ayrıca o yerin kolluk güçlerine de haber verilmeli, durum tutanakla kayıt altına alınmalıdır. Daha sonra kurum bildirimlerinde bu tutanak oldukça önemli sayılacaktır. Varsa , kazayı gören şahitler de tutanakla kayıt altına alınmalı ve ifade vermelidirler. Kaza geçiren işçiye hastanede işveren ya da temsilcisi tarafından mutlaka refakat edilmelidir. Hastanede tutanak tutulacaksa da işverenin beyanının da yazılması işveren açısından önemli olacaktır.
İş kazaları bilindiği üzere 3 (üç) iş günü içerisinde sosyal güvenlik kurumuna bildirilmelidir. İş kazalarını bildirmemenin kurumca maddi ve cezai ağır yaptırımları vardır. İşveren bu durumda kazayla ilgili her ayrıntıyı kuruma tam olarak bildirmelidir.
İleride delil olmak üzere, işveren de kaza yerini fotoğraflamalıdır, kaza yerinde hiçbirşey hareket ettirilmeden (eklenmeden , çıkarılmadan) inceleme ekiplerinin intikali beklenmelidir. Bu durumda işveren , kaza yeriyle ilgili her türlü önlemi almakla, delilleri korumakla sorumludur.
Her ne olursa olsun , en küçük ya da en ağır kazalar hastanede iş kazası sayılmaktadır. İş kazalarının yasal yaptırımları vardır.
Örnek : X İşçisinin başparmağı çalışma esnasında küçük bir sıkışma sonucunda morarıyor ve akşam mesai saatinden sonra tedavi için hastaneye gidiyor. Hastane , işçinin beyanına göre ufak bir sıyrık da olsa iş kazası raporu tutabilmektedir. Bu durumda işçinin hastaneye gitmesinden haberi olmayan işveren , hastanenin iş kazası raporu tuttuğunu bilemeyecek ve iş kazasını bildirmenin yasal süresi olan üç işgününü geçirmiş olacaktır. Yasal süresi içerisinde bildirilmeyen iş kazalarının ise ağır maddi yaptırımları bulunmaktadır. Böyle bir durumda , işveren işveren en küçük bir kaza ya da sıyrık da olsa mutlaka gerekli önlemleri almalıdır. Ayrıca işveren , SGK sisteminden sürekli olarak (günlük) iş kazası durum sorgulaması yapmalıdır.
İş kazası sonrasında tabi ki iş kazasını bildirmek yeterli olmamaktadır. Ayrıca işçinin rapor kontrolü de yapması gereklidir. Akabinde , ilgili kurumca istenebilecek belgeler hazırlanmalıdır. Bu belgeler, olay sırasında tüm işçilerin ıslak imzalı bordroları , ifadeler, resmi yazı ve tutanaklardır.
Şüphesiz hiçbir yerde karşılaşmak istemeyeceğimiz bu durum için yapılacak en önemli şey olay yerine sağlık ekipleriyle beraber savcı , kolluk ekiplerinin gelmesini beklemektir. Olay sonrasında delil karartacak herhangi bir eylemde bulunulmamalı, bulunacakların da önüne geçilmelidir. Örneğin , her türlü iş güvenlik önlemini almış olan işveren için , işverenin haberi olmaksızın başka işçilerce olay yerindeki iş güvenlik ekipmanları saklanabilir, kaza geçiren işçinin bareti , iş güvenlik ekipmanları gizlenebilir, ya da işverenlerce iş güvenliği uygulanmamışsa, sonradan iş güvenlik malzemeleri işverenlerce eklenebilir. Bütün bunlar sahte delil ya da karartılmış delil sayılabilmektedir.
Ölümlü iş kazaları sonrasında ,sigorta kurumu işverene rücuan tazminat davası açmaktadır. Ayrıca , işçinin bundan sonraki çalışma yılları (yaşıyormuş varsayılarak ) hesaplanarak dava açılmaktadır.
Son olarak , iş güvenliği konusunda son yıllarda ciddi adımlar atılmıştır. Fakat , işçinin , işverenin , iş güvenlik firmalarının öncelikli olarak kendilerini korumaları nedeniyle ortak bir nokta yakalayamamışlardır. İş güvenliğinin en büyük dinamizmini , iş güvenliğini sadece “ iş “ olarak görmeyen , gerçekten de kazaların önüne geçmek isteyen iş güvenlik firmaları ve iş güvenlik firmalarının da arkasında “işçi iş kazalarına karşı “ destek olarak yer alacak firmalar oluşturacaktır.
01.04.2019
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.