YAZARLARIMIZ
Ceyhun Gönen
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Esas Denetim
http://twitter.com/CeyhunGonen
ceyhungonen@gmail.com



Yeni Çek Kanunu İle Yapılan Düzenlemeler Çerçevesinde Çeklerde Reeskont Uygulaması

I. GİRİŞ

Bilindiği üzere meclisin uzun süredir üzerinde çalıştığı Çek Kanunu, 20 Aralık 2009 tarih ve 27438 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. 5941 sayılı Çek Kanunu; çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ve kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hâllerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları belirlemektedir.

Çekte hapis cezasının kalkması başta olmak üzere bu gibi bir çok yenilik getiren yeni çek kanunu ile değişen en önemli unsurlardan biri de şüphesiz çeke vade kavramının resmen kazandırılmış olmasıdır.

Yazımızın konusunu idare ile mükellef arasında ihtilaflara neden olan reeskont uygulamasının yeni dönemde çeklerin 5941 sayılı Çek Kanunu’nda yapılan düzenlemelerle vade kavramını kazanmasıyla senetli alacak ve borçlar gibi reeskonta tabi tutulmasının mümkün olup olmadığı oluşturmaktadır.
 

II.  ÇEK’İN TİCARİ HAYATIMIZDA KULLANIM ŞEKLİ

Türk Ticaret Kanunu’nun 707. Maddesinde çekin görüldüğünde ödeneceği, buna aykırı herhangi bir kaydın yazılmamış hükmünde olacağı, keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çekin ibraz günü ödeneceği hükmedilerek çeke bono ve poliçeden farklı bir nitelik kazandırılmıştır. 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 4. Maddesinde, çekle işleyen hesabın bulunduğu banka şubesinin ibraz edildiği anda karşılığı bulunan çeki ödemek mecburiyetinde olduğu, 16. Maddesinde ise keşide tarihinden önce ibraz edilen çekin yeterli karşılığı bulunmadığı gerekçesi ile ödenememesi halinde keşidecilerin hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. Yani “Çekle Ödemelerin düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki mülga 3167 sayılı kanun” ile Ticaret kanunu birbirine paralel hükümler içermektedir. TTK 707. Madde ile mülga 3167 sayılı kanunun 4. Maddesinde; her ne kadar keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çekin ibraz günü ödeneceği belirtilmişse de, ticari hayatımızda çekler senet gibi kullanılmakta, çeklerde genellikle keşide tarihi düzenlenme tarihinden sonraki bir tarih belirlenerek çeke vade kavramı kazandırılmaktadır. Hal böyle olunca Ticaret Kanunu’ muzda çek, bono ve poliçeden farklı olarak düzenlenmiş olsa da uygulamada bono ve poliçe gibi vadeli olarak kullanılmaktadır.
 

III. ÇEK’TE REESKONT UYGULAMASI

VUK’ nun 281 ve 285. Maddelerinde alacak ve borçların mukayyet değer ile değerleneceği, fakat istenilmesi durumunda vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacak ve borçların değerleme gününün değerine irca olunabileceği belirtilmiştir. Bu şekilde senede bağlı alacak ve borçların değerleme gününün değerine getirilmesi işlemine pratikte reeskont işlemi denilmektedir. Bir başka ifade ile alacak ve borç senetlerini mukayyet değerlerinden, vadelerine ve faiz oranına göre değişen, bir meblağı düşmek suretiyle net bugünkü değere (değerleme günü-bilanço günü) ulaşılması reeskont işlemini ifade etmektedir. [1]

Bir alacak veya borcun reeskonta tabi tutulabilmesi için alacak veya borcun vade içeren senede bağlı olması gerekmektedir. Ticari hayatımızda çekler uygulamada vadeli olarak senet gibi kullanılsa da, reeskonta tabi tutulması Gelir İdaresi tarafından kabul edilmemektedir. Bu durumla ilgili olarak mükellefler ile idare uzun yıllar ihtilafa düşmüş, farklı olarak bir çok mahkeme kararı verilmiştir. Fakat en son Danıştay Vergi Dava Daireleri tarafından çeklerin vergi kanunları bakımından reeskonta tabi tutulmasının mümkün bulunmadığına dair verilen karar neticesinde tartışmalar son bulmuştur.[2] Söz konusu kararda özetle şu şekildedir;

“Türk Ticaret Kanununda kambiyo senetleri arasında yer almakla birlikte çekin, yasal olarak vade ve faiz kaydı taşımasının mümkün olmaması, muhatap tarafından görüldüğü anda karşılığının ödenmesinin zorunlu bulunması nedeniyle bono ve poliçeden farklı nitelik taşıdığı ve sadece nakit ödeme aracı olarak işlem görmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Uygulamada çekin çeşitli sebeplerle vadeli düzenlenmiş olması, adına çek düzenlenen yükümlünün ancak değerleme gününde vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar için uygulanması öngörülen 213 sayılı Yasanın 281 inci maddesindeki düzenlemeden yararlandırılmasına olanak vermeyeceğinden, ısrar kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. ”

28.02.2009 tarih ve mükerrer 27155 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5838 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’nun 18. Maddesi ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun’a” Geçici 2. madde eklenerek, bir çekin 31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödenmek üzere bankaya ibrazının  geçersiz olacağı, hüküm altına alınmıştır. Bu değişiklik, vadeli çeklerin reeskonta tabi tutulup tutulmayacağı konusunda yapılmış olan tartışmaların tekrar canlanmasına neden olmuştur. Fakat Gelir İdaresi bu tartışmaları uzatmamış; 18 inci maddenin gerekçesinin, çeklerin zamanında ödenememesi sonucunda ticari hayatta karşılaşılan sorunlara ve mağduriyetlere çözüm üretilmesi, dolayısıyla çeklerin bono ve poliçeler gibi vadeli senet haline getirilmesi amaçlanmamış olması sebebiyle çeklerin vergi kanunları bakımından reeskonta tabi tutulmasının mümkün bulunmadığına dair bir sirküler yayınlayarak tartışmalara son vermiştir.[3] Söz konusu sirküler özetle şu şekildedir;

“Uygulamada birliğin sağlanması amacıyla, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, 5838 sayılı Kanunla yapılan düzenlemenin amacının,  çeke vade konulması ya da ileri tarihli çek düzenlemesinin sağlanması olmayıp, madde hükmü ile belirlenen tarihe kadarki süreç zarfında, çeklerin kullanılmasıyla ilgili olarak ticari hayatta karşılaşılan sorunların ve bu sebeple yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi ve sadece çekin tahsilinin üzerindeki keşide tarihinden önce olamayacağına yönelik olmasıdır.

Bu nedenle, çekin ödeme aracı olmasından dolayı senet olarak kabul edilmesi imkan dahilinde bulunmadığından 5838 sayılı Kanunun 18 inci maddesiyle yapılan düzenlemeye uyan çeklere de reeskont uygulanması mümkün değildir.”
 

IV. 5941 SAYILI ÇEK KANUNU’NUN DÜZENLEMELERİ NETİCESİNDE ÇEKTE REESKONT UYGULAMASI MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?

5941 sayılı yeni çek kanunu; çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ve kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hâllerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları belirlemektedir.

Çekte hapis cezasının kalkması başta olmak üzere bu gibi bir çok yenilik getiren yeni çek kanunu ile değişen en önemli unsurlardan biri de şüphesiz kanunun “İbraz, ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve gecikme cezası” başlıklı 3. Maddesinin 8. fıkrası ile çeke vade kavramının resmen kazandırılmış olmasıdır. TBMM Adalet Komisyonunda maddeye kanunlaşan şekliyle son fıkra olarak eklenen bent şu şekilde düzenlenmiştir;

“Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanununun 707 nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır.”

Bu değişikliğin gerekçesi TBMM Adalet Komisyonu Raporunda şu şekilde açıklanmıştır:[4]

“Bu yeni fıkraya göre ileri düzenleme tarihli çeklerin üzerinde yer alan tarihten önce, bankaya ibraz edilmesi ve karşılığının kısmen veya tamamen bulunmaması halinde, bu çekle ilgili olarak karşılıksızdır işleminin ve hukukî takip yapılmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bu düzenlemeye göre, ileri tarihli çekle ilgili olarak kambiyo senetlerine özgü hukukî takip yoluna başvurulabilmesi için üzerinde yazılı düzenleme tarihi itibarıyla kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve bu Tasarı hükümlerine göre karşılıksızdır işlemi yapılması gerekmektedir.”

Yukarıdaki bent hükmüne göre, ileri tarihli çek, üzerinde yazılı keşide tarihinden önceki bir tarihte karşılığı tahsil edilmek amacıyla bankaya ibraz edildiğinde, eğer hesapta para bulunuyorsa, ibraz eden hamile çekin karşılığı ödenecektir. Buna karşılık, hesapta para mevcut değilse, bu çekle ilgili olarak, üzerinde yazılı keşide tarihinden önceki bir tarihte karşılığı tahsil edilmek amacıyla bankaya ibraz edildiği için, “karşılıksızdır” işlemi yapılmayacaktır. Dolayısıyla, üzerinde yazılı keşide tarihinden önceki bir tarihte karşılığı tahsil edilmek amacıyla bankaya ibraz edilen ve hesapta karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak hukuki takip yapılamaz. Çek bedeliyle ilgili olarak hukuki takip yoluna gidilebilmesi için, “çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır.”
 

V. SONUÇ

Türk Ticaret Kanunu’nda çekin görüldüğünde ödeneceği ve çekte vade olmadığı yönündeki hükümlere benzer hükümler içeren 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun 5941 sayılı yeni Çek Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle yürürlükte kaldırılmış bulunmaktadır. Mülga 3167 sayılı kanun” ile Ticaret kanunu birbirine paralel hükümler içermektedir. Çekte hapis cezasının kalkması başta olmak üzere bu gibi bir çok yenilik getiren yeni çek kanunu ile değişen en önemli unsurlardan biri de; keşide tarihinden önce ibraz edilen çeklerin karşılığının bulunmaması halinde hukuki takip yapılmasının mümkün bulunmadığı şeklindeki düzenleme ile çeke vade kavramının resmen kazandırılmış olmasıdır.

Çekte reeskont uygulaması uzun yıllar idare ile mükellef arasında tartışmalara neden olmuştur. Danıştay Vergi Dava Daireleri tarafından çekte reeskont uygulamasının mümkün bulunmadığı yönünde verilen karar ile tartışmalar son bulmuştur. 5838 sayılı Kanun’un 18. Maddesinde yer alan “bir çekin 31.12.2009 tarihine kadar, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ödenmek üzere bankaya ibrazının  geçersiz olacağı” hükmü ile yeniden alevlenen tartışmalara bu defa Gelir İdaresi yayınladığı VUK 41 nolu sirküleri ile son vermiştir.

Fakat bu defa durum çok farklıdır. Çünkü yeni kanun ile çeke vade hükmü resmen kazandırılmıştır. Gelir İdaresi 41 nolu VUK sirkülerinde; çeke vade kavramının geçici olarak kazandırıldığı, asıl amacın ekonomik krizin etkilerinin azaltılmak olduğu gerekçesi ile kabul etmediği çekte reeskont uygulamasını yeni kanun çerçevesinde nasıl değerlendirecektir? Maliye Bakanlığı ya da Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yapacağı düzenlemeleri herkes gibi biz de merakla bekliyoruz.

NOT: Bu makale Mart 2010 Lebib Yalkın Dergisinde yayınlanmıştır. 
 


22.06.2010

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM