KONU
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 13’üncü maddesi ile hükme bağlanmış olan “mücbir sebepler”, mükelleflere tanınmış çok önemli haklardan bir tanesidir. Mücbir sebeplerin mükellef hakları içindeki konumu ile olası etki ve sonuçlarının mühlet verme ve beklenmeyen durumla beraber irdelenmesi yazımın konusunu oluşturmaktadır. Mucbir sebepler, üç bölüm halinde yazılacak olup , 1. bölüm daha önce yazılmış, kalan 2 bölümde konunun daha iyi anlaşılması için detaylı olarak izah edilecektir.
VUK’daki Mücbir Sebep Düzenlemeleri
VUK, mücbir sebebi tanımlamadan, mücbir sebep durumlarını belirtmeyi yeğlemiştir. VUK’un 13’üncü maddesi, “Mücbir sebepler:” şeklinde bir girişin ardından dört bent halinde bunların neler olduğunu belirtmiştir. Durum böyle olunca da, vergi hukuku alanında mücbir sebebin ne olduğu gerek bu maddede sayılan durumlardan ve gerekse içtihatlardan hareketle tanımlanmaya ve kapsamı belirlenmeye çalışılmaktadır.
VUK’un 13’üncü maddesindeki mücbir sebepler şunlardır:
1. Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk;
2. Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler;
3. Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler;
4. Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyle defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması,
gibi hallerdir.
Yazımın 1.Bölümünde vergi ödevlerinin herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk halleri yazılmıştır. Burada 13/1 maddesiyle ilgili olarak bir kaç hususa daha değinmek istiyorum.
VUK’un 13/1’inci maddesinde “vergi ödevi”nden söz edildiği için, mükellef hakkı durumunda olan işlemlerde “ağır hastalık”, “ağır kaza” ve “tutukluluk” hallerinin bu işlemler yönünden hukuki bir etki ve
sonuç doğurmayacağını ileri süren yazarlar ve yargı kararları söz konusudur. Durum böyle olmasına rağmen, VUK’un 13/1’inci maddesindeki mücbir sebep halinin sadece mükellefin ödevi ile sınırlı olmayacağını savunan yazar ve yargı kararları da vardır. Düşünceme göre; VUK’un 13/1’inci maddesinde kullanılan “vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine” ibaresinin hukuken yok sayılması olanaklı değildir. Ancak, bu ibarenin VUK’un 13/3’üncü maddesindeki “Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler” ile maddenin bitimindeki “gibi hallerdir” ibareleri ile birlikte değerlendirilmesi halinde, yasa koyucunun VUK’un 13/1’inde sadece mükellef ödevlerine yönelik olarak bu düzenlemeyi yapmadığı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, VUK’un 13/1’inci maddesinde hükmünü bulan “ağır kaza”, “ağır hastalık” ve “tutukluluk” hallerinin sadece mükellef ödevlerine değil, aynı zamanda mükellef haklarına yönelik olarak da kullanılabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla, yasanın öngördüğü nitelikte ağır kaza, ağır hastalık veya tutukluluk gibi bir mücbir sebep söz konusu olduğunda mükellef hakkı durumunda ki dava açma, uzlaşma, pişmanlık gibi müesseselere yönelik süreler mücbir sebep ortadan kalkana kadar durur. Bu görüşümü Danıştay’ın kararı de teyid etmektedir.
VUK’un 13/1’inci maddesindeki “ağır kaza”, “ağır hastalık” ve “tutukluluk” halleri, sadece bir insanın başına gelebilecek mücbir sebep durumlarıdır. Bu mücbir sebeplerden tüzel kişiliklerin yararlanması
çok sınırlı haller dışında düşünülemez. Bu sınırlı haller de, başına ağır kaza, ağır hastalık veya tutukluluk hali gelen kişinin o tüzel kişilik (işletme) için vazgeçilmez önemde (o kişi olmadığı taktirde, adeta o işletmenin de olamayacağı sonucunu verebilecek önemdeki kişi) bir kişi olması durumudur. Aksi taktirde, bir tüzel kişilik sıradan bir çalışanının başına ağır hastalık, ağır kaza veya tutukluluk hali gelmesinden hareketle hakkında VUK’un 13’üncü maddesinin uygulanmasını isteyemez. Kollektif şirketin temsil yetkisine sahip paydaşının ağır hastalığının zorlayıcı neden sayılması gereken nitelik taşımasının, kişisel vergi ödevlerinde geçerli olduğunda kuşku yoktur.
Ancak, şirketin iş ve işlemlerinin müdür düzeyinde yöneticiler tarafından yürütüldüğü, kimi kamu kuruluşlarına gerekli ödemelerin yapıldığı, şirketin nakit akışının sürdüğü vergi inceleme raporuyla saptanan süre içinde, temsil yetkisini haiz paydaşın zorlayıcı neden sayılan ağır hastalığının, taksitlendirilen şirkete ait vergi borçlarının ödenmesi bakımından zorlayıcı neden kabulü, VUK’un 15’inci maddesinin, yasa yapıcının amacı aşılarak uygulanması anlamını taşıdığından Maliye ve Gümrük Bakanlığı’nca kurulan işlemde yasaya aykırılık görülmemiştir. Danıştay, şirket müdürünün tutuklu olmasının asıl vergi borçlusu olan şirket için VUK 13/1’inci madde kapsamında mücbir sebep sayılmayacağına hükmetmiştir.
2. Vergi Ödevlerinin Yerine Getirilmesine Engel Olacak Yangın, Yer Sarsıntısı ve Su Basması Gibi Afetler
VUK’un 13/2’nci maddesinde mücbir sebep olarak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler hükme bağlanmıştır. Yangın genel anlamda insan eliyle çıkarılan bir yıkım şeklidir. Su basması insan eliyle olabileceği gibi, doğal olayların etkisiyle de olabilecek bir yıkım şeklidir. Yer sarsıntısı ise kesinlikle sadece doğal bir yıkım şeklidir. İnsanın etken olduğu yangın ve su baskınlarında mücbir sebep halinin tespitinde ve kararının verilmesinde kişinin önleme veya engel olma güç ve iradesinin olup olmadığına bakılır. Eğer bir kişi, çıkan yangın veya su baskınını önleme veya bunu ortadan kaldırma ya da vergisel anlamda olumsuz sonuçların doğmasını engelleyebilme yeti, irade ve güce sahipken, bunu kullanmamış ise bu durumda mücbir sebepten yararlanma hakkı olamaz. Ancak, tam olarak bunun tersi bir durum varsa; yani, kişi bütün iradesini, yetisini ve gücünü kullansaydı da bu yıkımı engelleyebilecek durumda olmasaydı, bu durumda mücbir sebeplerden yararlanma hakkı vardır.
Afet kavramına nelerin girdiği tartışmalıdır. “Afet”in Türkçe karşılığı yıkımdır. İnsan etkisiyle (yangın, su basması vb) veya doğadan kaynaklanan nedenlerle (deprem, su basması, sel baskını, çığ, don,haşerat saldırısı, salgın hastalık vb) yaşanan yıkımlar, eğer insanın kendi iradesi ve gücüyle engelleyemeyeceği boyutlarda ise VUK’un 13’üncü maddesinde hükmünü bulan mücbir sebepler kapsamına girer. Afet kavramına “şu konu girer, bu konu girmez” tarzı yaklaşımların hukuken kabulü mümkün değildir. Her olay kendi özelinde değerlendirilir. Hukukta genellemelerden hareketle karar verilemez. VUK’un 115’inci maddesindeki don ve haşerat saldırısının afet kapsamında mücbir sebep olarak değerlendirilemeyeceğini söylemek hukuken doğru olmaz. Öyle bir don olayı yaşanabilir ki, bu durum vergi mükelleflerinin ödevlerini yapmalarını ve haklarını kullanmalarını çok ciddi biçimde sekteye uğratabilir. Bu da, meteoroloji biriminden doğrulattırılabilir. Ayrıca, bu kadar yüksek ve kapsamlı don olayının insan sağlığına etkileri de tıbbi birimlerden araştırılabilir. Dolayısıyla, hukuki olaylarda genellemeler çoğunlukla yanlış sonuçlara götürür ve olayın özelini unutturur.
VUK’un 13/2’nci maddesindeki mücbir sebep halleri de, yine mükellefin ödevlerine bağlanmıştır. Ama, 13/1’inci maddenin açıklamasında da belirttiğim gibi bunu salt mükellefin ödevlerine yönelik olarak değil, maddenin tamamının bütünlüğü içinde mükellefin haklarını da kapsayacak biçimde değerlendirmek ve yorumlamak gerektiğini düşünüyorum. Danıştay kararlarında, kanunlarda belirtilmediği halde, hukuki ve fiili engellerin dava süresini uzatan veya işlemesini durduran sebepler olarak kabul edilmesiyle, “mücbir sebep”lerin dava açma süresinin işlemesini etkileyeceği görüşü kuvvet kazanmaktadır. Özellikle doğal afet gibi, kişilerin iradeleriyle değiştiremeyecekleri veya önleyemeyecekleri durumlarda mücbir sebep halinin nazara alınmayarak dava açma süresinin işlediğini kabul etmenin haklı bir nedeni olamaz. Danıştay’ın verdiği bir kararda da açık biçimde VUK’un 13/2’inci maddesindeki mücbir sebep hallerinin sadece mükellef ödevleri ile sınırlı değil, aynı zamanda dava açmak, uzlaşmaya başvurmak gibi mükellef haklarına da şamil olduğunu kanıtlamaktadır. Danıştayın mucbir sebep hallerin olması halinde dava açmayı kabul ettiğine ilişkin kararları bulunmasına rağmen temyize başvuru yapılması konusunu ise kabul etmemektedir. Yine de mükellef elinde bulunan belgelerle temyiz başvurusunda bulunmasında yarar vardır.
3. Kişinin İradesi Dışında Meydana Gelen Mecburi Gaybubetler
Gaybubet; Arapça kökenli bir sözcük olup, yokluk, bulunmayış anlamına gelmektedir. Hukuki bir kavram olan gaiplik sözcüğü de buradan gelmektedir. İngilizce karşılığı “absence”tır. Burada vergi mükellefinin, vergi sorumlusunun veya ceza muhatabının iradesi dışında yok olma veya bulunmama hali söz konusudur. Burada iki tür bulunmama veya yok olma hali üzerinde durulabilir. Bunlar:
1. Kişinin bulunamaması durumu.
2. Mükellefiyet ile ilgili olan şeylerin (defter, belge, kayıt, kayıt ortamı vb) bulunamaması durumu.
Vergi mükellefi, vergi sorumlusu veya ceza muhatabı çeşitli nedenlerle (genel salgın hastalık, karantina, genel grev, lokavt, mecburi askerlik, genel veya kısmi seferberlik, yurtiçine girememe vb.) vergisel ödevlerini yapamıyor veya haklarını kullanamıyor ise, burada VUK 13/3 kapsamında bir mecburi gaybubet durumu söz konusudur.
İkinci durumda ise, mükellefin, vergi sorumlusunun veya ceza muhatabının mükellefiyet ile ilgili hak ve ödevleri için olmazsa olmaz durumdaki defter, belge, kayıt, kayıt ortamı gibi şeylerin olmaması halidir. Böyle bir durumda vergi mükellefi, vergi sorumlusu veya ceza muhatabı idarenin hukuken kendisinden beklediği ödevleri veya kendisi açısından yaşamsal önemdeki dava açma, uzlaşmaya başvuru vb. hakları kullanmak için gereken defter, belge ve kayıtlara yok olma (gaybubet) nedeniyle ulaşamamakta ve bunları hukuki etkinlikte yerine getirememektedir.
Mecburi gaybubet halinin de, diğer mücbir sebepler gibi tartışmasız netlikte ortaya konulması ve kanıtlanması gerekir. Aksi takdirde soyut bir söylem olarak “mecburi gaybubet içindeydim” demek ve vergisel ödevlerin zamanında yerine getirilmemiş olması nedeniyle cezalı işlemden kurtulmak ya da dava veya uzlaşmada süresel hak kayıplarının ortadan kalkmasını talep etmek mümkün değildir.
Kişinin yurt dışına çıkması mucbir sebep hali olarak kabul edilmez. Çünkü yurt dışına çıkışta kişinin iradesi söz konusudur. Böyle bir durumda kişi vekil veya temsilci seçme yoluna gitmesi mümkündür. Nitekim genel vekil atadıktan sonra yurt dışına çıkan bir mükellefin biten inşaata ilişkin beyannamenin zamanında verilmemesine yurt dışında bulunmasını gerekçe göstererek yaptığı savunma Danıştay tarafından yerinde bulunmamıştır. Ancak işyerini başkasına devrederek yurt dışına çıkan bir mükellefin beyanname vermediği dönemler için tahakkuk eden verginin ödenmemesi üzerine düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davada, davacı tarafından ilgili dönemde yurtdışında görevli olduğu ve verilen beyannamelerdeki imzaların kendisine ait olmadığının ileri sürülmesi üzerine vergi mahkemesi vergi borcunun bulunmadığı sonucuna vararak ödeme emrini iptal etmiştir. Danıştay dava dairesi ise, işyeri devrini idareye bildirmeyen kişinin sözleşmeyle mükellefiyeti başkasına devretmesini VUK' nun 8.maddesine aykırı bularak bu kararı bozmuş ancak Danıştay Vergi Dava Daireleri genel kurulu vergi mahkemesi kararını uygun bulmuştur.
4. Sahibinin İradesi Dışındaki Sebepler Dolayısıyla Defter ve Vesikalarının Elinden Çıkmış Bulunması
Mükelleflerin veya vergi sorumlularının defter, belge ve kayıtları esas itibariyle kendi işyerlerinde bulunması ve zamanaşımı süresi içinde istendiğinde de, vergi inceleme elemanlarına veya yoklamaya
yetkili elemanlara ibraz edilmesi gerekir. Ancak, uygulamada yasal defterlerin pek çok mükellef bakımından kendi işyerleri yerine, mali müşavirlerinin işyerlerinde durduğu da bilinen bir gerçektir. Zaman zaman mükellefler ile mali müşavirleri arasında yaşanan sıkıntılardan kaynaklanarak, mükellef defter ve belgelerine belirli süreyle veya hiç bir zaman ulaşamamaktadır. Böyle bir durumda VUK’un 13/4’üncü maddesindeki mücbir sebep halinin ileri sürülüp sürülemeyeceği tartışmalıdır. Ancak, vergi mükellefleri veya sorumluları defter ve belgelerini yazılı olarak bir teslim ve tesellüm belgesi ile mali müşavirine teslim etmişlerse ve mali müşaviri mükellefin yazılı (mümkünse noter marifetiyle) defter ve belge istemini geri çevirmişse veya sessiz kalmışsa veya mali müşaviri ortada yoksa bu durumda mükellef bunun tespiti için dava açabilir.
Dava sonucunda alacağı tespit tutanağı ile her zaman VUK 13/4’üncü maddedeki mücbir sebep halinden yararlanabilir. Mükellef veya vergi sorumlularına yönelik olarak VUK çerçevesinde yapılan vergi incelemelerinde mükelleflerden veya vergi sorumlularından defter ve belgeleri VUK’taki kurallar çerçevesinde inceleme elemanları tarafından teslim alınmaktadır. Gerek kurallı biçimde tutanağa bağlanarak alınan defter ve belgeler ve gerekse kuralsız olarak tutanağa bağlanmadan alınan defter ve belgeler mükellefe iade edilmediği taktirde VUK 13/4 mücbir sebep olarak kullanılabilir. Böyle bir durumda inceleme elemanının ve onun bağlı olduğu idarenin hukuki sorumluluğu vardır.
Sahibinin iradesi dışında defter ve belgelerin elinden çıkmış olması durumuyla hırsızlık halinde karşılaşabiliriz. Bu durumda önceki TKK açısından ispatlanması gerekir. önceki TTK'nda "bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defter ve kağıtlar, yangın su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet sebebiyle ve kanuni süresi içinde ziyaa uğrarsa tacir ziyaa uğradığı tarihten itibaren 15 gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yerin yetkili mahkemesinden kendisine bir evrak verilmesini isteyebilir. Mahkeme lüzumlu gördüğü delillerin toplanmasını isteyebilir. Böyle bir belge almamış olan tacir defterlerini ibrazdan kaçınmış sayılır, hükmü bunu getirir. Her ne kadar bu hükümde hırsızlık, zayi belgesi alınması gereken olaylar arasında sayılmamış olsa da adli yargıda defter ve belgelerin çaldırılması da mücbir sebep olarak sayılmıştır. Yeni TTK'nda ise, "bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defter ve belgelerin yangın,su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde ziyaa uğrarsa tacir bu durumu öğrendiği tarihten itibaren 15 gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesi isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delilleri toplatabilir" hükmü ile yeni TTK'nda açıkça hırsızlık sebebiyle defter ve belgelerin elinden çıkmasına yer verilmiştir.
Mücbir Sebep Halinin Sonuçları
VUK’un 15’inci maddesi uyarınca; 13’üncü maddede yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez. Bu takdirde tarh zamanaşımı işlemeyen süreler kadar uzar. Bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi lazımdır. Maliye Bakanlığı, mücbir sebep sayılan haller nedeniyle; bölge, il, ilçe, mahal veya afete maruz kalanlar itibarıyla mücbir sebep hali ilân etmeye ve bu sürede vergi ödevlerinden yerine getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkilidir. Bu yetki vergi türleri ve işyerleri itibarıyla;beyannamelerin toplulaştırılması, yeni beyanname verme süreleri belirlenmesi ve beyanname verme zorunluluğunun kaldırılması şeklinde de kullanılabilir.
VUK’un 373’üncü maddesi uyarınca; kanunda yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik ve ispat olunursa vergi cezası kesilmez.
VUK’un 373’üncü maddesinin işleyebilmesi için iki koşuldan bir tanesinin gerçekleşmiş olması gerekir. Bunlar:
1. VUK’un 13’üncü maddesindeki mücbir sebebin herhangi birinin meydana geldiğinin herkesçe ve doğal olarak da Maliye Bakanlığı’nca biliniyor olması. Örneğin; 06 Şubat 2023 Yürek yarası Hatay ve çevredeki iller depremi ya da 2021 yılı Batı Karadeniz Sel Felaketi gibi.
2. Vuk’un 13’üncü maddesinde hükme bağlanmış olan mücbir sebeplerden herhangi birinin meydana geldiğinin mükellef, vergi sorumlusu ve ceza muhatabı tarafından hukuken tartışmasız kanıtlarla ispat edilmesi. Örneğin; ağır hastalık halinin hastane raporlarıyla ortaya konulması; defter ve belgelerin yandığının itfaiye raporu, mahkeme tespit kararı ile kanıtlanması; işyerine hırsız girip defter ve belgelerin çalındığının karakol tutanağı, sigorta tespit raporu, mahkeme tespiti ve tanık ifadeleri ile ortaya konulması; defter ve belgelerin ibraz edilememesi halinde söz konusu defter ve belgelerin daha önce bir inceleme elemanı tarafından alındığının defter teslim alma tutanağı ile kanıtlanması gibi.
Mücbir sebep nedeniyle cezaya muhatap olmamak bakımından genel hukuk kuralları gereği mücbir sebep ile cezaya neden olan eylem arasında hukuki güçlü nedensellik bağının tartışmasız biçimde
ortaya konulması gerekir. Aksi taktirde birbiriyle ilgisi bulunmayan eylem ve mücbir sebebe dayanarak VUK’un 13’üncü maddesi ve 373’üncü maddesindeki korunma hükümlerinden yararlanılamaz. Örneğin; mükellef 01.01.2024-31.03.2024 tarihleri arasında ağır hastalık nedeniyle hastanede yatarak tedavi görmüş ve 01.04.2024-30.05.2024 tarihleri arasında da doktor raporuyla evinde kesin istirahat etmesi
istenmiş olsun. 01.01.2024-30.05.2024 tarihleri arasındaki mükellefiyet ilişkin ödevlerini yerine getirmemiş olmaktan dolayı bu mükellefe herhangi bir cezai işlem uygulanamaz.
Söz konusu mükellefin yerine getiremediği ödevlerine ilişkin süreler VUK’un 15’inci maddesi uyarınca uzar. Ancak, söz konusu mükellefin Haziran 2024 dönemine ait olup, Temmuz 2024’de vermesi gereken KDV beyannamesini süresinde vermemiş olmasını, 01.01.2024-30.05.2024 arasındaki mücbir sebep haline dayandırarak izah edemez ve yapılacak cezalı tarhiyattan kurtulamaz.
Mücbir sebep kabul edilebilir durumlara örnekler şunlar olabilir
1-Tasfiye memurunun Devlet Güvenlik Mahkemesinde tutuklu bulduğu süreler,
2-Uzlaşmaya davet edilen mükellefin uzlaşma günü ve saatinde sorgulanmak üzere gözaltına alınarak mahkemeye çıkarılan mükellef, elinde olmayan mecburi gaybubet olarak değerlendirilerek mükellefe yeniden uzlaşma günü verilmiştir.
3-Uzlaşma talebinde bulunan ancak daha sonra askere alınan mükellefin verdiği vekaletnamenin uzlaşma görüşmesinin yapılacağı günde uzlaşma komisyonuna intikal etmemesi sebebiyle temin edilmediği durumda düzenlenen tutanağa karşı mükellefin yeni bir uzlaşma tarihi verilmesi yolundaki talebine idare, "adı geçen mükellef tarafından bakanlığımıza gönderilen dilekçe ekinde bulunan vekaletnamenin uzlaşma görüşmesinin yapılacağı 3.1.1996 tarihinden önce 2.1.1996 tarihinde noterlikçe düzenlendiği tespit edildiğinden ve asker olan kimsenin dilediği zaman birliğinden ayrılarak sivil hayatı ile ilgili işlemleri yapmasının zorluğu dikkate alınarak bu durumun mücbir sebep sayılması uygun bulunmuştur. Bu itibarla, mükellef talebinin kabul edilmesi ve kendisine yeniden uzlaşma görüşmesi için yeni bir gün tayin edilmesinde sakınca bulunmamıştır.
4-Ölen bir kişinin varislerinin veraset ve intikal vergisi beyannamesine dahil edilecek servet unsurlarını bilememeleri halini mücbir sebep olarak kabul edilmiştir.
5-Beyannamenin elden verildiği durumlarda vergi dairesi çalışanlarının işi yavaşlatma eylemi yani grev yapması veya posta yoluyla gönderilen beyannamelerin posta idaresinin grevde olması mücbir sebep sayılmıştır.
6-Hapis cezasına çarptırılan bir kişi için vasi tayin edilinceye kadar geçen süre mücbir sebep nedeniyle işlemeyen süre olarak kabul edilir. Ayrıca hapis cezasına hükmolan kişi için vasi tayin edilmemiş veya tayin edilmesi talep edilmemişse ilgilinin bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğü veya defterdarlık kendiliğinden sulh yargıcından vasi tayin etmesini ister.
7-Elektronik defter veya elektronik gönderilen beyanname ve bildirimlerin kabulü sırasında yaşanan teknik arızalardan kaynaklan nedenlerden dolayı beyanname kabulünün yavaşlaması veya kesintiler yaşanması sebebiyle beyanname bildirim veya defter gönderemeyen mükelleflere 23 ve 24 nolu vuk sirküleri ile Maliye Bakanlığı tarafından mucbir sebep kapsamında değerlendirilmiştir.
8- 45 ve 52 nolu vuk sirküleri ile Mısır ve Suriye'de meydana gelen olaylardan etkilenen mükelleflerin bu durumlarını kanıtlamak kaydıyla tevsik etmeleri halinde bu durumla karşılaşan mükelleflere mücbir sebep halleri uygulanmıştır.
Mucbir sebep hallerine ilişkin önemli olan hususları önümüz haftalarda son bölüm olarak mucbir sebeplere ilişkin özellik arz eden hususlarla mucbir sebep nedeniyle borcun ifa edilememesi konularını yazmaya devam edeceğim.
20.05.2024
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.