Gelişmekte olan ülkeler, kalkınmalarını sağlayabilmek için ülke içi tasarrufların yetersiz olduğu zamanlarda ödemeler dengesinde açık vermemek için dış yatırıma ihtiyaç duyarlar ve bunu da yabancı sermaye girişi ile karşılarlar. Yani tasarruf açığının neden olduğu dış açıkları kapatmada ülkeye giren yabancı sermaye etken bir faktör olarak karşımıza çıkar. Makro açıdan baktığımızda bu çerçeve bizi dış yatırımlara götürmekle birlikte ülkeye giren her uluslararası sermayenin de doğrudan dış yatırım anlamına gelmediğini belirtmek gerekir.Burada önemli olan mali nitelikteki dış yatırımların (Portföy Yatırımlarının) aksine üretime dönük olarak gerçekleştirilen doğrudan yatırımlardır. Doğrudan sermaye yatırımlarını belirli ülkelere çeken ya da belirli ülkelere akışını engelleyen faktörler bulunur. Bunların arasında yaygın olarak kabul edilenler; piyasa hacmi, işgücü maliyeti, açıklık, döviz kuru, ticaret engelleri, ticaret açığı, büyüme ve vergilerdir. Değinilen ekonomik faktörlerin yanı sıra, politik ve yatırım ortamını ilgilendiren (hukuki alt yapı gibi) başka faktörler de sayılabilir. Söz konusu belirleyiciler UNCTAD tarafından, üç ana başlıkta toplanmıştır: Bunlar; ekonomik faktörler, yatırım ortamına ait faktörler ve politik faktörlerdir.
Doğrudan sermaye yatırımlarının miktarı ve niteliği ülkelerin kalkınma düzeyini belirleyen önemli faktörlerden biridir. Doğrudan yatırım miktarı ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkinin doğru yönlü olduğu, sadece teorik ve analitik çalışmalardan elde edilen bir sonuç olmayıp, bir çok ülke deneyimiyle ortaya çıkan bir sonuçtur.
Daha yüksek refah düzeylerine ulaşmak amacıyla kaynakların belirlenen stratejiler doğrultusunda verimli alanlara kanalize olmalarını sağlamak için kullanılan politika araçlarından biri olarak teşvikleri sayabiliriz. Doğru hazırlanan bir teşvik programından kaynakları gelişen eğilimler doğrultusunda verimli yatırım alanlarına kanalize etmesi beklenebilir. Ayrıca teşvikler, yatırım ve iş yapmanın maliyetini azaltarak yatırımların sektörünün, zamanlamasının, yerinin (ülke-bölge) ve büyüklüğünün belirlenmesinde rol oynar.Dışa açılmada önemli gelişmelerin yaşandığı son dönemlerde ülkeler arasında faktör fiyatlarında ve sermaye maliyetlerinde ortaya çıkan farklılıklar sermayenin uluslararası akışkanlığını (mobility) hızlandırmıştır. Bu noktada geliştirilen teşvik programları ülkeler arasında rekabete de konu olabiliyor. Sermaye veren gelişmiş ülkeler yaşanan bu rekabetten rahatsız olduklarını açıkça deklere edip uluslararası kuruluşlar kanalıyla bir takım kısıtlayıcı kurallar getirme yönünde çaba harcasalar da, pratikte özellikle vergi maliyetlerinin avantaj yaratacak şekilde düşürülmesi yönünde ülkeler arasında kararlı bir eğilim gözleniyor.
Teşvikler, doğrudan sermaye yatırımlarının yönünü, miktarını, zamanlamasını, bölgesini ve niteliğini belirleyen temel faktörlerden biri. Teşvikler, sermayenin maliyetini düşürdüğü ölçüde yatırımlar üzerinde etkin oluyor. Sermaye maliyetinin avantaj yaratacak şekilde azaltılması, daha fazla doğrudan sermaye yatırımının realize edilmesini sağlıyor. Teşviklerin, yatırım kararları üzerinde etkili olmakla birlikte tek başına belirleme gücüne sahip olmadığı konuya ilişkin yapılan analitik araştırmalarda ve ülkelerin gerçekleştirdikleri tecrübelerle de doğrulanıyor. Teşvikler, diğer belirleyici faktörlerle birlikte ele alındığında tamamlayıcı bir unsur olarak önemli konuma geliyor.Uluslararası sermaye hareketlerinin artışına paralel olarak doğrudan yatırımlardan daha fazla pay almak amacıyla teşvik uygulamalarında ülkeler arasında rekabet yaşanıyor.Yaşanan rekabet sonucu, teşvik amaçlı kullanılan enstrümanların hem sayısı hem de uygulama biçimi genişliyor.Yatırım ve üretim maliyetleri içinde önemli bir yük tutan verginin teşvik aracı olarak önemi artıyor. Sermayenin, vergi maliyetlerinin nispeten daha avantajlı olduğu ülkelere yönelme eğiliminde olması, ülkeleri sermaye maliyetini düşürerek rekabet edebilir düzeye çekmek için vergi maliyetlerini hafifletmeye zorluyor.Teşvik politikasının başarısı, araçların kendi içinde tutarlılığına ve uygulanan genel ekonomi politikasıyla uyumuna bağlı.Teşvik araçlarının etkinlikleri kesimler, bölgeler ve sektörler itibariyle farklılık gösterebiliyor.Teşvik amaçlı ayrılan kaynakların, teşviksiz gerçekleşmesi mümkün olmayan verimli yatırım alanlarına yönlendirilmesi için teşvik kriterlerinin açık, net ve objektif olması gerekiyor.
Teşviklerin dağıtımında belirlenen kriterlerin her proje için eşit ve adil olması kamu otoritesine olan güven açısından önem taşıyor.Teşviklerin belirlenen doğru stratejiler çerçevesinde yürütülmesi ve uygulamaların dinamik olarak izlenerek zamanında gerekli değişikliklerin yapılabilmesi teşvik politikasının başarısının temel koşullarından biri sayılıyor. Teşviklerin piyasa üzerinde potansiyel bozucu etkilerin minimize edilmesi ve serbest piyasa ekonomisinin gelişmesine yardım edecek nitelikte hazırlanması gerekiyor.Uygulama prosedürünün teşvik mantığına uygun olarak basit, sade, istikrarlı olması ve prosesin hızlı işlemesi sistemin etkinliği için gerekli ön koşullardan.Teşvik uygulama sonuçlarına ilişkin verilerin belli aralıklarla kamuoyunun bilgisine sunularak saydamlığın sağlanması, teşviklerle ilgili gereksiz spekülasyonların önlenmesi ve teşvik otoritesine olan güvenin güçlü tutulması açısından da önemli.
Türk Vergi Sisteminde 1963 yılından bu yana başarı ile uygulanan ve yatırım yapmayı teşvik eden yatırım indirimi avantajı bulunuyor.Yatırım indirimi uygulamasına göre , 100 birimlik yatırım yapan , 40 birim kazancına kadar kurumlar vergisi ödemiyor.Örneğin 2005 yılında 50 milyon YTL'lik yatırım yapan bir şirket , 20 milyon YTL'ye kadar olan kazancı için hiç vergi ödemiyor.Bu da şirketin durumuna göre 5-6 yıl ya da 8-10 yıl hiç vergi ödememesi anlamına geliyor.Ancak 8 nisan 2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan yasa ile yatırım indirimi uygulaması yürürlükten kaldırıldı.Getirilen yasa ile yatırım indirimi kaldırılıyor ve indirilemeyen yatırım tutarı için 2006 , 2007 ve 2008 yılları için 3 yıl süre veriliyor.İzleyen yılda olaya son verilerek kazanılmış hak yatırımcıların elinden alınıyor.Anayasamızdaki temel hükümlerden olan hukuk devleti olma özelliği , kişilerin daha önceki dönemlerde hukuken kazandıkları hakların daha sonra mevzuatta değişiklik yapılsa bile korunmasını gerektiriyor.Bu durum bir çok ulusal ve uluslar arası hukuk sisteminde de mutlak surette kabul ediliyor.Özellikle vergiler bakımından geriye yürümezlik ilkesi hukuk güvenliğinin temel şartlarından.Kazanılmış haklar bakımından yeni bir düzenleme çıkarıldığında , kazanılmış hakları olumsuz olarak etkiliyorsa , bu düzenleme geriye yürüyor demektir.Yatırım indirimi ile ilgili yapılan düzenleme bu çerçevede Anayasa'da yer alan temel ilkelere aykırılık içeriyor.Yatırım indiriminin kaldırılmasında aksayan bu hukuki yönler yabancı yatırımcı açısından da ciddi bir güven eksikliğine yol açıyor.Doğrudan yabancı yatırımların ülkeye gelmesindeki en önemli etkenlerden biri olan ülke itibarı ve güvenilirliği bu tür istikrarsızlıklar sonucunda ciddi anlamda sarsılıyor.Türkiye'nin doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekememesindeki önemli etkenlerden biri de bu tip güven sarsıcı ve yatırım ortamını bozucu düzenlemelerdir.Doğrudan yabancı yatırımların özellikle Türkiye gibi bir ülke için önemi açıktır . Kalkınmanın finansmanı ve sürdürülebilirliği için en güvenilir kaynaklardan biri olan doğrudan yabancı yatırımların ülkeye kazandırılmasında etkili olabilecek değişiklikler yapılırken uzun vadeli düşünülerek karar alınması ülke çıkarları açısından da daha doğru olacaktır.
22.08.2006
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.