Ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi, önemli harcamaların yapılmasını gerektirmektedir. Söz konusu maliye politikası amacı açısından devletin yüklendiği fonksiyonun boyutuna göre değişmekle birlikte; bu harcamaların yeterli ve sürekli olabilmesi ise, güvenilir finansman kaynaklarının varlığına bağlıdır. Duyulan ihtiyacın tamamını karşılayacak büyüklükte olamamakla beraber, sözü edilen nitelikleri taşıyan en önemli kaynak vergilerdir. Devletin vergi politikası, toplam tasarrufu artırıcı ve ekonomik kalkınmada payı bulunabilecek yatırımları teşvik edici nitelikte olmalıdır. Bununla birlikte, ekonomik kalkınma sorunun vergi politikası yönüyle çözümlenmesine çalışılırken ekonomik dengeyi bozucu eğilimlerin göz önünde bulundurulması gerekir. Kalkınma çabası içerisinde bulunan ülkelerde, mükellef açısından tasarrufu azaltıcı bir etki yaratan vergi, devlet açısından cebri tasarruf niteliğini taşımaktadır. Bununla beraber söz konusu ülkelerde, vergi adaleti sağlanamadığı gibi optimum hasılat da alınamamaktadır.
Kalkınma için büyük atılımlar yapmaları gereken az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin, vergilere aşırı derecede yüklenmeleri ise, sakıncalar yaratabilir. Gelişmekte olan ülkelerde, vergi politikası ve buna ilişkin uygulamalar, ülke ekonomisi açısından son derece önemlidir.
Gelişmekte olan ülkelerde vergi politikasının amaç ve araçlarının dört ana başlık altında toplanması mümkündür. Bunlar sırasıyla;
1) İktisadi büyüme ve kalkınmanın finansmanı,
2) Gelir dağılımında adalet,
3) Ekonomik etkinlik ve
4) Ekonomik istikrar olarak sayılabilir.
Sırasıyla kamusal ve özel tasarrufları artırmak; düşük gelirli grupların vergi yükünü azaltmak, enflasyon ve işsizlikle mücadele etmek ve vergilemenin neden olduğu sosyal refah kaybını azaltmak şeklinde açılımları yapılabilecek olan bu amaçlara ulaşmak için bir ülkedeki vergileme düzeyi ve vergileme yapısı çok büyük önem taşımaktadır. Aşırı bir kamu borçlanmasına başvurmadan ve iktisadi faaliyetleri olumsuz etkilemeden, diğer ülkelerdeki vergi sistemleriyle ters düşmeden etkin ve adil bir vergi sisteminin kurulması gelişmekte olan ülkeler için hem bir zorunluluk bir o kadar da ulaşılması zor bir hedef olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaten gelişmekte olan ülkelerde gelirin izlenmesi zor, etkin bir vergi idaresi mevcut değildir. Bununla birlikte gelir dağılımındaki adaletsizlik bazı kesimlerin vergi kaçırmalarını ve vergiden kaçınmalarını kolaylaştırmaktadır. Kayıt dışılık ise sağlıklı istatistiklerin toplanmasını engellemektedir. Maliye politikaları ise bir ülkede makro ekonomik dengeyi korumak ve ortaya çıkan dengesizlik hallerini gidermek amacıyla kamu gelirleri ve giderleri kullanılarak uygulanan politikalar olarak tanımlanabilir. Kamu kesimi gelirlerinin önemli bir bölümünü oluşturduğu için vergi gelirlerini artırabilecek vergi politikaları izlenmesi bu açıdan önem taşımaktadır. Etkin bir vergi politikasının amaçları ise şu şekilde açıklanabilir:
Kayıt dışı ekonomi ve istihdamın önlenmesi önemli
Gelişmiş ülkelerde %10-15 civarında olan kayıt dışı ekonomi ülkemizde %66 civarındadır. Uygulamada kayıt dışılık belge kullanımından kaçınılması, çalışan işçilerin SSK’ya bildiriminin yapılmaması, satılan dairenin satış bedelinin düşük gösterilmesi gibi örneklerle karşımıza çıkabiliyor. Bunu önlemek içinse SSK prim oranlarının düşürülmesi, vergi denetiminin etkinleştirilmesi, belge kullanımının yaygınlaştırılması gibi tedbirlerin alınması kayıt dışı ekonominin payını azaltabilir.
Vergi oranlarının düşürülerek vergi tabanın genişletilmesi ise Türkiye’yi vergi ödeyenler için “cehennem”, ödemeyenler için “cennet” olmaktan kurtaracak bir yol olabilir. Ancak vergi tabanı genişletilmeden vergi oranlarının düşürülmesi vergi gelirlerinde düşüşe yol açacaktır. Vergi yasalarında yapılacak bazı değişiklikler, etkin denetimler, vergi idaresinin yeniden yapılanması ve vergi tabanın genişletilmesiyle birlikte vergi gelirlerinde artış olması beklenebilir. Gerek IMF gerek Dünya Bankası da ülkemiz için bir yandan talebin gelir esnekliğinin yüksek olduğu mallara doğru vergi tabanını genişletirken öte yandan mevcut vergi muafiyetinin istisna ve indirimlerinin tedrici olarak kaldırılması gerektiğini belirtiyor. Özellikle daha önce de uygulaması başarısız olan ve “nereden buldun?”diye bilinen uygulamanın altyapısı hazırlanarak uygulamaya konulması vergi tabanının genişletilmesini sağlayabilir.
Türkiye’de yeteri kadar vergi toplanamayışının önemli nedenlerinden biri de sağlıklı belge düzeninin olmayışıdır. Nitekim gider yazılabilecek harcamaların kapsamının dar oluşu fatura-fiş kullanımını azaltmakta, bu durum da fiş-fatura vermeyen işletmenin defterine düşük gelir kaydetmesi ve mal alışlarının da bir kısmının belgesiz olması anlamına gelmektedir. Gider yazılabilecek harcamaların kapsamı genişletildiğinde belge düzenlemek zorunda kalacak işletmenin,gelirinin tamamını kaydetmesi ve ayrıca daha önce gizlenen KDV gelirinin de ayrıca beyan edilmesi sağlanabilecektir.
26.06.2006
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.