Ahh ah hiç sormayın efendim, bugünlerde çok dertliyim. Devletimize onca yıl müfettiş olarak hizmet etmiş, yağmur çamur demeden memleketin her yerine koşturmuş, görevden 1. derecenin 3. kademesinden ayrılmış bu kardeşiniz, yılbaşında yapılan zamla birlikte 19.327,81 TL emekli maaşı almaya başlayacak. Şimdi ben bu maaşla ne ederim, nerelere giderim?
Diyebilirsiniz ki, kardeşim sen de o kadar hak etmişin, ona göre maaş alıyorsun. Keşke öyle olsaydı efendim. Başımıza bir hal geldi ki sormayın. Cahildik dünyanın rengine kandık, gençtik hiç yaşlanmayacağız sandık.
Müfettişken maaş bordrolarındaki ufak bir ayrıntıyı nedense önemsemiyorduk. Aldığımız maaşın çok küçük bir kısmı maaş olarak görünüyor ve emekli keseneğine tabi tutuluyor, geriye kalan ciddi bir kısmı ise denetim tazminatı, temininde güçlük zammı vb. kalemlerden oluşuyor ve bunlar emekli sandığı keseneğine tabi tutulmuyordu.
Daha açık ifade etmek gerekirse, ücretimizin sadece sınırlı bir kısmı üzerinden emekli sandığına para yatırılmış, geriye kalan büyük kısmı üzerinden emekli sandığına ödeme yapılmamış, dolayısıyla buna bağlı olarak bugün aldığımız emeklilik maaşı kuş kadar, ev kirasına bile yetmez.
Kanunen elbette yapılacak bir şey yok, bize tazminat vb. olarak yapılan ödemelerde emekli keseneği yapılmayacağı yönünde yasal düzenleme yapıldığı için, her şey kitabına uygun, peki hukuka ve ahlaka uygun mu? Emekli sandığına kesinti yapılmayan diğer tutarlar ücret değil miydi? Bu tutarları ücret olmaktan çıkaran haklı bir unsur var mı? Murat Batı hocama sorup, yapılacak bir şey var mı görüş alacağım valla, bize de yazık değil mi kardeşim?
Son umudum Nedim Türkmen üstattaydı, üstadın en son yazısıyla tüm hayallerim suya gömüldü. Üstadın çalışan maliyeci kardeşlerimiz için yeri göğü inleten yazısı gündem oldu. Güzünüzden kaçtıysa mutlaka okuyun efendim, müthiş bir yazı. https://www.sozcu.com.tr/maliyeciler-kayit-disi-ekonomiyi-bitirmeye-kararli-ama-p126514
Maliyeciler artık hak ettiği ücreti alsın diye iç parçalayan bu yazıda, maalesef biz emekli maliyeciler yine unutuldu. Gençliğini ve en güzel yıllarını devlete veren maliyeden emekli olanlara verilen bu maaşlar reva mıdır?
Diğer taraftan, özel sektörde çalışanlara tahsis edilen araçlardan ve verilen yemek kartından bile vergi çıkarmaya çalışan maliyenin, sırf kendi müfettişine daha az emekli maaşı ödemek için, ödediği maaşların büyük bir kısmı üzerinden emekli sandığına kesintisi yapmaması yakışık alıyor mu? Ayıp değil mi?
Bu kedi ne menem bir şey, Alman cinsi mi acaba, hangi özellikleri var, pet-shoplarda bulunur mu diye sakın düşünmeyin efendim. Bu kedi sizin bildiğiniz kedilerden değil, olay esasen kuantum fiziğinde bir düşünce deneyiyle ilgili. Schrödinger adında Avusturyalı bir fizikçi, atomların aynı anda birden fazla durumda olabileceğine yönelik fikri planda böyle bir deney tasarlamış.
Schrödinger’in kedisi deneyinde; bir kedi, küçük bir şişe zehir ve radyoaktif bir kaynak kapalı bir kutuya bırakılır. Radyoaktif kaynağın bir saat içinde ışıma ihtimali ile ışımama ihtimaline eşittir. Eğer kutunun içindeki sensor radyoaktivite algılarsa şişeyi kıran mekanizma çalışır ve ortama yayılan zehir kediyi öldürür.
Yapılan yoruma göre bir saatin sonunda kedinin canlılık ve ölülük halleri eşdeğerdir. Yani kedi hem ölü hem de canlıdır. Ancak kutuyu açıp baktığımızda bu iki durumdan birisi gerçek olacaktır.
Kuantum fiziği konusunda ders aldığım, artık rahmetli olmuş hocalarımın yüzünü kara çıkartacak değilim. Efendim, artık beni biraz tanıdınız sanırım, daha önce denenmemiş, zor işler için çaba harcamayı seviyorum Şimdi bu meşhur deneyi alıp, vergi alanına uyarlamaya çalışacağım.
Kutuya kapatacağımız kedinin Türk Vergi Sistemi olduğunu kabul edelim. Enflasyon düzeltmesine ilişkin düzenlemelerin de zehir olduğunu kabul edelim. Yasama organımızı da radyoaktivite kaynağı olarak kabul edelim.
Şu an itibarıyla enflasyon düzeltmesinde yıl içerisinde yaşanan sorunların yarattığı karmaşa gerçekten inanılmaz boyutlarda olmuştur. Meslek mensuplarını hayattan bezdiren bu uygulamanın kaldırılacağına yönelik umut ve beklentiler hala sürmektedir.
Şu anda bütün iş yasama organındadır, deneydeki radyoaktivite kaynağının ışıyıp ışımayacağı belirsiz olduğu gibi, şu anda meclisin söz konusu yasal düzenlemeyi yürürlükten kaldırıp kaldırmayacağı belirsizdir.
Yasal düzenleme yürürlükten kaldırılmazsa, enflasyon düzeltmesinin içinde yer aldığı zehir şişesi kırılacak ve kedimizi yani temsili vergi sistemimizi öldürmüş olacaktır. Yani özetleyecek olursak, şu anda vergi sistemimiz ölü mü canlı mı bilemiyoruz. Meclisimiz çıkaracağı bir yasayla enflasyon düzeltmesini kaldırmazsa, enflasyon düzeltmesi vergi sistemimizi zehirleyerek öldürecektir. Eğer enflasyon düzeltmesi kaldırılırsa vergi sistemimiz düşe kalka da olsa yaşamaya devam edecektir.
Umutla bekliyoruz, enflasyon düzeltmesi zehrini içinde taşıyan şişe kırılmadan, yasal bir düzenlemeyle yürürlükten kaldırılır ve hep birlikte derin bir nefes alarak, oh çekeriz.
Efendim, hiç Prag’a gittiniz mi? Geçtiğimiz asırda Kafka’nın sokaklarında dolaştığı, tarihte Bohemya Krallığının başkenti olmuş, günümüzde ise Çek Cumhuriyeti’nin baş şehri olan Prag, hiç düşünmeden dünyanın en büyüleyici şehirlerinden birisidir diyebilirim.
Kısmet olmuş, 8-10 yıl önce ziyaret etme şansı bulmuştum. Cafe Slavia’da tatlı ve kahvenin tadını çıkardıktan sonra, tam karşısındaki Ulusal Opera ve Balo Binası’nın inanılmaz atmosferinde Madam Butterfly’ı heyecanla izlemiştim. Temsilden sonra şöyle çıkıp biraz yürüyüp, içecek bir şeyler almak için ufak bir marketi açık bulmuş ve içeri dalmıştım.
Rafları şöyle bir göz gerdikten sonra hayatımın en büyük şoklarından birisini yaşadım. Uzun süre baktım ama inanmakta zorluk çektim, bira fiyatları su fiyatlarıyla aynı seviyedeydi, hatta ithal Fransız suları çoğu içkiden daha pahalıydı. Üç beş parça bir şey alıp, vay be deyip söylenerek dışarı çıkmıştım.
Nedendir bilinmez, uzun yıllardır çok büyük bir sıkıntımız var. Alkollü içkiler üzerinde inanılmaz derecede ağır bir vergi yükü var. Keyfinden vazgeçmek istemeyen halkımız alkolden alınan vergilerden kaçınmak için, sonunda kimyagerlik yapmayı da öğrendi, dar gelirli çoğu yurttaşımız kendi içkisini evde yapar hale geldi.
Diğer taraftan alkolden o derece yüksek vergi alınıyor ki, olay iyice seyrinden çıktı, yaşam tehlikesi uyandırmaya başladı, İstanbul’da son bir haftada nerdeyse 20’ye yakın insan sahte içki nedeniyle ölmüş durumda. Bandrol uygulaması sahteciliği önlemede maalesef başarılı olamamış görünüyor.
Vergi sistemimizin bütün yükü nerdeyse motorlu taşıtlara, akaryakıta, alkollü içkilere ve tütün mamullerinin üzerine yıkılmış durumda. Hadi diğerleri neyse de alkollü içeceklerde durum çok tehlikeli, insanlar sahte içki nedeniyle canından oluyor. Ne dersiniz, alkollü içkilerdeki vergileri azaltmanın artık zamanı gelmedi mi?
Efendim, müjdemi isterim, Kanal İstanbul’un üzerine yapılacak köprülerden ilki olan Sazlı dere Köprüsünün ayakları 90 metreye yükselmiş. Biliyorum diyeceksiniz ki, daha ortada kanal yok köprü ne işe yarayacak, öyle demeyin efendim, köprüyü veren Allah bir gün altından geçecek kanalı da verir.
Elbette devletimizin hikmetinden sual olunmaz, ama insan yine de düşünmeden edemiyor. Acaba önce kanalın yapılmasını mı bekleseydik? İstanbul’un bir kısmını dev bir adaya çevirecek proje gerçekleşir mi? Gerçekleşse bile yapımı kaç yıl sürer? Bu arada yapılacak köprü eskimeye ve çürümeye başlar mı bilemiyoruz. Netice itibarıyla arabayı atın önüne koşmasak daha iyi olmaz mıydı?
Efendim, benim açımdan WhatsApp son yılların en büyük icadı, iş ve özel yaşamımda bir hayli yoğun şekilde kullanıyorum, muhtemelen siz de benim gibi aynı durumdasınızdır. Ancak, bazen siz de yaşıyorsunuzdur, bu mecranın kullanımı sırasında bazen yanlış anlaşılmalar başınıza geldiği gibi bazen de insanın tepesini attıracak olaylar yaşandığı oluyor.
Geçenlerde çok kalabalık bir grupta bir iki arkadaşın yaptıkları bana çok rahatsız edici geldi. Kendilerine yaptıklarının adabı muaşeret kurallarına uymadığını ifade ettim. Bu açıklamama hadi ya öyle bir şey mi varmış diyerek müstehzi bir ifadeyle karşılık verdiler. Bunun üzerine, grubu terk etmenin akıl ve ruh sağlığım açından daha yararlı olduğunu görerek, izin isteyip ayrıldım.
Şimdiye kadar bu konuda bir şeyler yazan olduğunu görmedim. Yine zor bir işe soyunmuş olacağım ama denesem ne kaybederim ki, hadi gelin hep birlikte “WhatsApp Kullanımında Adabı Muaşeret Kuralları”nı belirlemeye ve yazmaya çalışalım.
Efendim, sizi bilmem ama ben whatsapp’ı iş yaşamında çok yoğun kullanıyorum. Birlikte çalıştığım arkadaşlardan bir şey rica ediyorum, müşterilerim veya onların muhasebe müdürleri yahut mali müşavirleri bana çoğunlukla whatsapp’tan ulaşıyorlar, kimi zaman bir şey soruyorlar, kimi zaman bir belge istiyorlar, kimi işlemleri de buradan organize ediyoruz.
Benim açımdan en tehlikeli grup, whatsApp’ı facebook gibi kullanmaya çalışan insanlar. Nasıl derseniz, katıldığınız gruplarda bazı insanlar tıpkı facebookta olduğu gibi Can Yücel’den şiirler, Mevlana’dan bir lafa bakarım tadında laf çakmalı özlü sözler, Hayyam’dan rubailer, çoğunluğu sosyal medyadan alınmış ve hiçbir şey vermeyen içerikler paylaşıyor.
Ama öyle bir iki tane değil, gün boyunca belki on veya onbeş tane, hiçbirimizin o kadar vakti yok ki kırmadan dökmeden anlatmaya çalışıyoruz ama o kadar da kolay olmuyor.
Efendim, ikinci tehlikeli grup da bunlar, bu arkadaşlarımız neredeyse ıssız bir adadan dönmüş, sohbete susamış durumdalar, saatlerce yazsalar da yorulmuyorlar. Bazen sohbet de edilir, sıkıntı yok ama ortamı köy kahvesine çevirenlerin olduğu gruplardan kaçmakta fayda var.
Bu konuda kural kitabına eklenmesini talep ettiğim husus şudur. Düşüncelerinizi özlü olarak tek bir baloncuğa (iletiye) sığdırmaya çalışın. Üç beş kelimelik ardı ardına 7-8 tane ileti gönderenler bana çok rahatsız edici geliyor. Karşınızdakilerin bildirimleri açıksa, adamların telefonunu çın çın öttürmenin bir âlemi var mı?
Efendim, diğer bir rahatsız edici bir durum şu: Grupta konuşulmasını istediğiniz yahut bir konuya ilişkin insanların fikrini almak için bir şey yazıyorsunuz. Birisi yazmaya başlıyor, tamam derdime çare olacak cevap gelecek diye seviniyorsunuz. Bir bakıyorsunuz karşınızdaki bambaşka bir konuya ilişkin bir şey paylaşmış. Sorduğunuz şey güme gidiyor, arada kayboluyor.
Yav kardeşim, whatsapp’ta yapılan konuşmaların gerçek dünyada yapılan konuşmalardan farkı yok ki? Arkadaşınız bir şey yazmış sormuş, onun lafını ağzına tıkayacak şekilde, sözünü kesmenizin bir anlamı var mı? Adamın sözüne diğer insanlar belki cevap verecek, bir şeyler yazacak, bekle iki dakika ölür müsün?
Diğer tehlikeli bir unsur da sosyal medyada ilginç ne görse paylaşma hastalığı olanlar, bu arkadaşlarımız ise x’in whatsapp şubesi gibi çalışıyor. Geçen gün bir arkadaşım yaklaşık yarım saat üçünde üç dört paylaşım gönderdi, birisi sosyal bir konu hakkında 7-8 sayfalık bir pdf, arkasından bir haber akışı, arkasından ünlü bir köşe yazarının politik gündemi değerlendiren 15 dakikalık röportajı.
Arkadaşıma şunu yazmak zorunda kaldım, bu gönderilerin tamamını dikkate alsam en az bir saatimi harcarım. Oysa benim o kadar boşa harcayacak zamanım yok. Ayrıca şahsi x hesabım var, ilgimi çeken hesap ve konuları zaten takip ediyorum diyerek kendisine teşekkür ettim.
Doğaldır, hepimizin eşi dostu var, ayrıca yaşlanmaya başladık, arkadaşlarımızın yakınlarının kayıpları oluyor. Özellikle kalabalık gruplarda, bir arkadaşımız bir vefat haberi paylaşıyor. İnsanlar saatlerce baş sağlığı mesajı paylaşıyor. Fakat günün sonunda başsağlığı dilenen arkadaşımızın grupta olmadığı anlaşılıyor.
Kural kitabına yazılmasını istediğim diğer bir öneri şu şekilde. Tabii ki grupta birisinin bir yakınının ölümüne ilişkin haber paylaşılabilir, ama haberle birlikte ilgilinin cep telefonu da paylaşılır. Bana göre taziyenin muhatabına yapılanı makbuldür. Grupta açığa yapılan taziyeler, iletişim kirliliği yarattığı gibi çoğu zaman hedefine varmıyor. Gruba yazmak yerine, aynı mesajı yakınını kaybeden ilgili arkadaşa ileti şeklinde göndermek çok mu zor olur?
Efendim bana ayrılan sürenin bu hafta da sonuna gelmiş bulunuyorum, hepinize iyi hafta sonları diliyorum, kalın sağlıcakla.
17.01.2025
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.
>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.