Global ekonomilerdeki büyümelerin hızlanması ve buna paralel olarak ortaya çıkan beklentilerin bir parçası olarak, firmaların bağımsız bir organca denetimine olan ihtiyaç artmıştır. Dolayısıyla bu ihtiyacı karşılayabilecek nitelikte bağımsız denetim firmalarının sayısı da hızla çoğalmıştır.[1] Giderek artan global entegrasyon sürecinde, dış ülkelere yatırım yapan ya da şirket evlilikleri düşünen yabancı şirketler, sermaye aktarımı yapacakları şirketlerde güvenilirlik, şeffaflık ve açıklık aramaktadırlar. Bu amaçla denetim firmalarına başvuran yabancı yatırım şirketleri, sektöre olan talebi gitgide daha da arttırmaktadırlar.
Türkiye’de 1989’da mesleki anlamda resmen tanınan bağımsız denetim, son birkaç yılda büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Son yıllarda sektör, dünya genelinde yüzde 20 oranında büyürken, bu oran Türkiye’de yaklaşık yüzde 45’ e ulaştı. Şu anda Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu’ndan (SPK) lisans almış 94 adet bağımsız denetim firması mevcuttur. Son beş yılda yüzde 100’ün üzerinde büyüme kaydettiklerini belirten sektörün önde giden şirketlerinin yöneticilerine göre, bu büyümenin en önemli nedeni Türkiye’nin global entegrasyon sürecine hızlı adapte olmasıdır. Türkiye’nin 2006’da yaklaşık 18 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmiş olması da bu alanda kaydedilen ilerlemenin bir göstergesidir. Çünkü yabancı sermaye , denetimi iyi yapılmış şirketlerle temasa geçtiği gibi, gittikleri ülkelerde de güvenilirlik ve şeffaflık aramaktadır.[2]
Bağımsız dış denetim sektöründe gerçekleşen bu talep artışı, denetim piyasasında yer alan denetim şirketleri arasındaki rekabete yeni bir boyut getirmiştir. Bağımsız dış denetim kuruluşları böyle bir rekabet ortamında ayakta kalabilmek için çeşitli stratejiler izlemektedirler.
Genel olarak incelediğimizde, tüm dünyadaki audit piyasalarında “Big 4” olarak adlandırılan Price Waterhouse Coopers, Ernst&Young, Deloitte Touche Tohmatsu ve KPMG isimli 4 şirketin hakimiyeti göze çarpmaktadır. Türkiye’de de bu şirketlerin sektördeki etkinlikleri dikkat çekmektedir.
Sektörü oluşturan tüm bu şirketlerin uyguladıkları rekabet stratejileri mevcut pazar koşullarına, müşteri potansiyellerine ve firma yapılarına göre çeşitlenmektedir. Bağımsız denetim sektörünü incelediğimizde, özellikle, birleşme ve satınalma stratejileri ile odaklanma stratejilerinin daha çok tercih edildiğini görmekteyiz.
Bağımsız denetim sektöründe odaklanma stratejisi belirleyen firmaların odaklanma noktaları çalıştıkları sektörlerdir. Belirli sektörlere odaklanan denetim kuruluşları o sektörlere dair çeşitli analizler yaparak , sektörlere ait özellikleri, pozitif ve negatif unsurları, gelişim noktaları ve potansiyellerini, risk opsiyonları ile gelir – gider hesaplarını inceleyerek, detaylı bilgi edinimi yoluna giderler. Bu yolla sektöre dahil olan firmalara verdikleri denetim hizmetleriyle kolay , hızlı ve kaliteli çözüm yolları sunabilmekte ve içinde bulunulan sektörün ihtiyaçlarına yönelik sistemler geliştirebilmektedirler. Örneğin, “big four”dan biri olan KPMG firması, tüm dünyada birçok şirkete geniş çaplı bir hizmet vermesine rağmen özellikle bankacılık ve finansal hizmetler konusunda uzmanlaştıklarını ve bu konuda big four’da en fazla deneyim ve uzmanlığa sahip şirket olduklarını iddia ediyor ve bu alanın kendileri için çok büyük ve önemli bir uzmanlık alanı olduğunun önemle altını çiziyorlar[3]. Yine Deloitte Touche Tohmatsu firması da, dünyada havacılık ve ulaştırma, tüketici, enerji, finans, sağlık, üretim, teknoloji, medya ve telekominikasyon olmak üzere yedi sektöre odaklı çalıştıklarını açıklamaktadır[4].
Bağımsız dış denetim firmaları sektörel odaklanmanın yanı sıra, faaliyet branşları açısından da odaklanmayı seçebilmektedirler. Günümüzde denetim alanında faaliyet gösteren firmaların verdiği hizmetlere bakacak olursak;
- Denetim (audit) ve muhasebe hizmetleri: Mali tabloların, ulusal bazda genel kabul görmüş ve uluslararası muhasebe standartlarına uygun bir şekilde hazırlanmasını sağlamak ve denetlemek;
- Dış kaynak kullanımı (outsourcing) hizmetleri: Şirketlerin ana faaliyet konusu dışında kalan muhasebe ve mali işler konularında dış kaynak olarak destek vererek , firmaların kendi uzmanlık alanlarına yoğunlaşmalarını sağlamak;
- Vergi denetimi ve danışmanlığı hizmetleri: Vergi ve mali mevzuat konularında firmalara yol göstermek, olası yanlış vergi uygulamalarını tespit ederek hatalı uygulamaların önüne geçmek ve vergi planlamasını sağlamak,
- Kurumsal risk hizmetleri: Firmaların karşılaşabilecekleri riskleri belirleyip, çeşitli çözüm yolları bulmak ve risklerin kontrol altına alınmasını sağlamak,
- Kurumsal finans: Şirket birleşmeleri ve satınalmalar gibi konularda firmalara danışmanlık, destek, değerleme, aracılık hizmetleri, sermaye oluşumu, aracılık hizmetleri ve stratejik davranışlar konularında hizmet vermek,
- Yönetim Danışmanlığı: Yürütülen faaliyet kollarında karşılaşılan sorunlara çözümler sunulması, büyüme ve konsolidasyon sırasında değişimlere kolay bir biçimde ayak uydurulmasını sağlayıcı destek yönetim hizmetleri vermektir.
Sözü edilen bu faaliyet branşları arasında, belirli konulara odaklanan ve bu konuda ayırd edici bir uzmanlık kazanan denetim şirketleri, bu alandan elde edilen getiriler sayesinde artı bir değer elde edebilmiş ve diğer faaliyet alanlarına yönelmek üzere kaynak temin etmiş olmaktadırlar. Sektörün önde giden şirketlerinden biri olan Pricewaterhouse Coopers da bölge odaklı ve piyasayı segmentlere ayırma stratejisini belirlediğini belirtmektedir[5] ve audit konusundaki uzmanlığı sayesinde pazarda edindiği konumla , 2006 mali yılında bu alanda yüzde 7,8 oranında büyüme kaydetmiş, danışmanlık hizmetleri gelirlerinde ise yüzde 19,7 yükseliş sergileyerek 4,38 milyar dolara ulaşmış ve en yüksek büyümeyi bu branştan elde etmiştir.
Bağımsız dış denetim sektöründe odaklanma stratejileriyle kazanılan uzmanlık, ölçek ekonomileri ve maliyet avantajı , ekonomik entegrasyon ve uluslararası yatırım artışlarıyla birlikte denetçi firmaları hizmetlerini çeşitlendirmeye ve rekabeti artan denetim pazarında bir adım öne geçebilmek için harekete geçmeye zorlamıştır.
Sektörü düşük fiyat stratejisi açısından değerlendirdiğimizde, genellikle orta ve özellikle küçük ölçekli denetim firmalarının bu stratejiyi benimsediğini görüyoruz. Mükellef büyüklükleri diğerlerine göre daha küçük olan firmalar diğer rakipleri arasından sıyrılabilmek için düşük fiyat stratejisi ile hareket edebilmektedirler. Küçük ölçekli mükellefler büyük denetim firmalarının maliyetlerine katlanamayacaklar ve düşük fiyatlı denetim hizmetlerini tercih edeceklerdir. Bu durumda rakiplerine göre daha düşük fiyat uygulayan denetim firmalarını tercih edeceklerdir. Düşük fiyat stratejisini benimseyen firmalar , bu uygulama ile müşteri portföylerini arttıtabilecekler böylece gelirlerini yükseltebileceklerdir.
Denetim hizmetlerinin birbirine denk olduğu ve denetim firması değiştirme (switching) maliyetlerinin düşük olduğu piyasalarda, bağımsız denetim kuruluşları, yoğun bir fiyat rekabeti içinde pazar payı elde etmek için sürekli mücadele etmek durumunda kalacaklardır.
Strateji literatürü incelendiğinde , farklılaşma stratejisi uygulamasının, kıran kırana gerçekleşen fiyat rekabeti ortamından sakınmanın bir yolu olduğu anlaşılır. Eğer bir bağımsız denetim kuruluşu, sundukları ürün ve hizmetleriyle rakiplerinden farklılaşabiliyorsa ve hizmet alıcıları için bu farklılaşma bir değer oluşturuyorsa, bu durumda , denetçi firma farklılaşan hizmetleri üzerinden ekstra bir ücret kazanma potansiyeline sahip olacaktır. Diğer yandan, bir ürünün farklılaşması, onu, alıcılar ve ikame firmalar açısından daha maliyetli hale getirir. Denetçi değiştirme maliyetlerinin bu şekilde yükselmesiyle de , farklılaşmayı gerçekleştiren mevcut denetim kuruluşunun fiyat arttırımlarına izin verilecektir.
Farklılaştırma stratejisi, denetimi yapılan ve hizmet verilen firmalar açısından değer yaratıp başarılı oluyorsa, potansiyel olarak bir rekabet avantajı kazanılması durumu sözkonusu olacaktır. Ayrıca sektörel uzmanlaşmayla birleşen farklılaşma stratejisinin başarılı olması bağımsız denetim kuruluşlarına bir pazarlık gücü avantajı da sağlayacaktır[6].
Farklılaşma stratejisine örnek olarak , Deloitte Touche Tohmatsu’nun 2000 yılında başlattığı Inflation Ware yazılımı örnek verilebilir. Mali tabloların çok kısa sürede uluslararası standartlara uygun olarak enflasyondan arınmasını sağlayan “Inflation Ware” yazılımı, denetim şirketleri tarafından yapılan enflasyon muhasebesini, şirketlerin kendi bünyelerinde gerçekleştirebilecekleri bir çalışmaya dönüştürerek, şirketleri yüksek maliyetlerden, zaman kaybından, güncelleme konusundaki kısıtlamalardan korumaktadır. Ayrıca Deloitte’un geliştirdiği bu yazılım sayesinde bir şirketin aktiflerinin, kuruluşundan itibaren bugüne kadar enflasyondan ne kadar etkilendiğini ortaya koyuyor.
Gelişen ekonomik süreçle birlikte zorlaşan rekabet ortamı, denetim sektöründeki firmaları, rekabet avantajı yakalayabilmek ve nihayetinde pazar ve kar payını yükseltebilmek için birleşme ve satınalma stratejilerine yöneltmiştir. Satınalma ve birleşme stratejileri, rekabet derecesinin yüksek olduğu bağımsız denetim sektöründe, pazar alanlarını genişletme , uzmanlık alanlarını daha kısa ve etkin bir yoldan çeşitlendirme, piyasaya ait değişkenler üzerinde nüfuzlu bir etkiye sahip olma özelliklerinin kazanılarak, önemli bir rekabet avantajı elde edilmesini sağlayan stratejilerdir. Bu yolla sağlanan ölçek ekonomileri sayesinde , maliyetler düşüş eğilimi gösterecekler, bu sayede de düşük maliyet avantajları hem kaliteyi yükseltme finansmanı, hem de yüksek kar marjları elde etmeyi sağlayacaktır.
Bağımsız denetim sektöründe yer alan firmaların birleşme stratejilerini benimsemeleri bir çok avantajı beraberinde getirecektir. Ölçeğini arttırmak, büyümek ve pazarda etkin bir konum elde etmek isteyen bir bağımsız denetim kuruluşunun , tüm bu hedefler doğrultusunda sıfırdan başlayarak yeni yatırımlara girişmesi çok uzun zaman, çok büyük sermaye ve uğraş gerektiren bir yol olacaktır. Zira bu doğrultuda hizmet sunmak istediği yeni pazarlara ait pazar araştırmalarının yapılması, coğrafi ve sektörel cazibe merkezlerinin belirlenmesi, ilgili altyapı yatırımlarının oluşturulması, enformatik ve istatistiki çalışmalar yapılması, yeni yüksek eğitimli uzmanlar yetiştirilmesi ve sektörlerin farklı ihtiyaçlarına özgü sistemler geliştirilmesi gibi birçok aksiyonu gerçekleştirip, yeni iş alanlarında yer edinmesi gerekmektedir. Tabi böyle bir tablonun renkli ve canlı bir hal alması uzun ve maliyetli bir süreç sonunda gerçekleşebilecektir.
Oysa ki birleşme ya da satınalma stratejisi belirleyen bir denetim firması, yukarıda sözü edilen tüm unsurlara daha güvenilir, daha ekonomik koşullarda ve daha kısa bir zaman içerisinde sahip olacaktır. Sektörde yer alan ve daha önce rakibi konumunda olan bir başka denetim firmasını satınalan şirket, bu stratejiyi belirleyerek, satınaldığı ya da birleştiği firmanın müşteri portföyüne ortak olarak pazar payını yükseltebilir. Yeni bir uzmanlık alanına yönelerek, hizmet çeşitlendirmesi yoluna gitmek isteyen bir firma ilgili konuda , birleştiği şirketin uzmanlığı ve eğitimlerinden yararlanıp , çeşitlendirme ve uzmanlaşma sürecini kısaltabilir. Satınalma ve birleşme stratejileri sayesinde denetim firmaları, birleşmeye gittikleri firmaların halihazırdaki altyapı ve kaynaklarından yararlanacaklar ve bu durumda kaynakların etkin kullanımını da gerçekleştirmiş olacaklardır. Bu durum maliyetlerini düşürüp kar marjlarını yükseltecek ve rakipleri arasından daha rahat sıyrılabilmelerine imkan verecektir. Birleşmelerle adını duyuran denetim firmalarının piyasa ölçeklerini büyütmeleri ve mevcut uzmanlıklarını arttırmaları, hizmet verdikleri ya da potansiyel görünen müşteri kesimi açısından pozitif bir marka imajı oluşturarak güven telkin edecek ve tercih konusu olmasını sağlayacaktır.
Birleşme ve satınalma stratejileri, dünya bağımsız denetim sektöründe 1989’dan itibaren şaha kalkan bir uygulama olmuştur. Bu tarihten beri gerçekleşen birleşmelerle dünyanın en büyük denetim firmalarının sayıları sekizden dörde inmiştir.
1970’li ve 1980’li yıllarda “Big 8” (sekiz büyükler) olarak adlandırılan firmalar, uluslararası çapta sekiz en büyük muhasebe şirketini ifade etmekteydi. İlk birleşmelerin sonucunda ortaya çıkan sekiz büyükler şu firmalardan oluşmaktaydı:
1. Arthur Andersen
2. Arthur Young & Company
3. Coopers & Lybrand
4. Ersnt & Whinney (eski adıyla Ernst & Ernst )
5. Haskins & Sells ( Avrupalı Deloitte Plender Griffiths ile birleşince Deloitte,Haskins ve Sells ‘ e dönüştü )
6. KPMG ( Peat Marwick International ve KMG Grup’un birleşmesiyle oluşmuştur.)
7. Price Waterhouse
8. Touche Ross
1989 ile 1998 yılları arasında sözkonusu denetim firmalarının arasındaki rekabet gittikçe şiddetlenmeye başlamıştı. 1989’un Haziran ayında Ernst & Whinney’nin Arthur Young ile birleşip Ernst & Young olması ve Ağustos ayında da Deloitte,Haskins & Sells’in Touche Ross ile birleşip Deloitte & Touche ismini almasıyla sekiz büyükler , altı büyükler’e dönüştü.
1998’in Temmuz ayında, Price Waterhouse, Coopers & Lybrand ile birleşerek PricewaterhouseCoopers adı altında hareket edilmeye başlandı. Böylece 6 Büyükler, 5 Büyükler’e dönüşmüş oldu.
· Arthur Andersen
o Andersen, Delany
· Ernst & Young
o Arthur Young
o Ernst & Whinney
§ Ernst & Ernst
· PricewaterhouseCoopers
o Coopers & Lybrand
o Price Waterhouse
· Deloitte Touche Tohmatsu
o Deloitte & Touche
§ Deloitte Haskins & Sells
§ Deloitte Plender Griffiths (UK)
§ Haskins & Sells
§ Touche Ross
§ Touche, Ross, Bailey & Smart
§ Ross, Touche
§ George A. Touche
§ Touche, Niven, Bailey & Smart
§ Touche Niven
§ Bailey
§ A. R. Smart
o Tohmatsu & Co.
· KPMG
o Peat Marwick
§ William Barclay Peat
§ Marwick Mitchell
o KMG
§ Klynveld Main Goerdeler
§ Klynveld Kraayenhof
§ McLintock Main Lafrentz
§ Deutsche Treuhand Gesellschaft
2001 yılında 5 büyüklerden biri olan Arthur Andersen, 2001 yılında açığa çıkan Enron skandalı’nda, Enron’un denetimlerine ait dökümanları parçalayarak milyon dolarlık kayıpların üstünü kapatmaya çalıştığı ve adaleti engellediği konusunda suçlanmıştır. Sonuçların doğrulanmasıyla birlikte gerçekleşen devrilişin anlamı Arthur Andersen için yolun sonu demekti. Birçok ülkede faaliyet gösteren şubeler, bugünkü Big Four (dört büyükler)’da yer alan şirketlere satıldı[7]. Türkiye’deki Arthur Andersen temsilciliği de Temmuz 2002’de Ernst & Young adı altında faaliyetlerine devam edeceğini açıklamıştır.[8]
Arthur Andersen’in ayrılışıyla beraber dünyada yalnızca dört uluslararası büyük bağımsız denetim kuruluşu kalmıştır: Deloitte Touche Tohmatsu; Ernst&Young; KPMG International ve PricewaterhouseCoopers. Bu durum büyük şirketler için önemli bir problem oluşturdu, çünkü sözkonusu şirketler audit çalışmaları ve audit dışındaki danışmanlık hizmetleri için, ayrı ayrı denetim şirketleri şeklinde talep gördüler. Böylece beşinci büyük firmanın kaybı, denetim firmaları arasındaki rekabeti hatırı sayılır bir şekilde azaltırken, hizmet satınalan birçok şirket için maliyetleri arttırdı.
Anlaşılacağı üzere 1989’dan bu yana bağımsız denetim sektöründe birleşme ve satınalma stratejilerine oldukça sık rastlanmıştır. Uygulamalarına halen devam edilmekte olan bu stratejiler, son dönemde Türkiye’de de göze çarpmaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren büyük denetim firmaları, önümüzdeki yıllara ait planlarında, birleşme ve satınalma stratejilerine dönük bir büyüme hedeflediklerini açıklamışlardır.
Birleşmelerle birlikte ölçeğini arttıran denetim kuruluşları hazıra konduğu uzmanlaşmış kaynaklar sayesinde , kalite konusuna daha çok odaklanabilecek ve bu sayede de bir rekabet avantajı elde etmiş olacaktır. Kalite odaklı rekabet stratejisi, firmanın rakiplerine göre düşük maliyetle çalışmasını engelleyebilir dolayısıyla fiyat seviyesini yükseltebilir. Fakat yüksek kaliteli hizmet arzı, kalitenin ve hatasız hizmetin önemli olduğu piyasa talebini bu stratejiyi benimseyen ve uygulayan firmaya yöneltecektir. Böylelikle, firma, kaliteli hizmet ve ürünleri nedeniyle yükselen maliyetini, artan talep sayesinde karşılayabilecektir.
Bahsedilen tüm pozitif yanlarına rağmen birleşme kararları alınırken, hayatın her alanında olması gerektiği gibi, etik ve ahlak kavramları gözönünde bulundurulmalı ve hileli yollarla ve zımni anlaşmalarla rekabeti tamamen kısıtlayan ortamlar oluşturmaktan kaçınılmalıdır. Özellikle denetim gibi hassas olan bir konuda , gerek firmalarla, gerekse rakiplerle yapılan anlaşmalarda, meslek etiği ve ahlakının gerektirdiği davranışlara aykırı tavırlar sergilemek ve hem devleti, hem de toplumdaki karar alıcıları, alacakları ekonomik kararlar konusunda yanılgıya düşürmek, kabul edilebilir bir davranış olmayacaktır.
DİPNOTLAR
[1] Leon Coşkun, “Denetim Sektörü Şaha Kalktı”,Aktaran: Füsun Akay, Platin, Yıl:10, (Mart 2007), s.89.
[2] Füsun Akay, “Denetim Sektörü Şaha Kalktı”, Platin , Yıl:10, (Mart 2007), s.88.
[3] Sir Michael Rake -KPMG Dünya Başkanı- , “Türkiye’de Fırsat Çok, 3 Konu Hızla Çözülmeli”, Aktaran: Özgür Gözler, Capital, 1 Mayıs 2007, http://www.capital.com.tr/haber.aspx?HBR_KOD=%204151 , (8 Mayıs 2007), par.32.
[4] Levent Yaveroğlu –DTT Kurucu Ortağı- , “Yabancı Akıl Hocaları Türkiye’de Rekor Kırdı”, Aktaran:Hanife Baş, Hürriyet, 16 Mart 2006, http://hürarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=4107344&p=2 , (05 Haziran 2007), par.3.
[5] Samuel A. Dipiazza -Pricewaterhouse Coopers Global CEO’su - , 2007, http://www.pwc.com/servlet/pwcPrintPreview?LNLoc=/Extweb/ncpressrelease.nsf/docid/61CD925049B34081802572260052E917 ,(10 Mayıs 2007), par.3.
[6] Jeffrey R. Casterella, “Auditor Industry Specialization, Client Bargaining Power and Audit Pricing”, Auditing: A Journal of Practice & Theory, 1 Mart 2004, http://goliath.ecnext.com/coms2/gi_0199-449784/Auditor-industry-specialization-client-bargaining.html#abstract , (07 Mart 2007), par.12-14.
[7] “Big Four”, Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Big_Four_audit , (20 Nisan 2007), par.1.
[8] Şaban Erdikler -2002 Andersen Türkiye Genel Müdürü- , “Andersen Türkiye E&Y ile yoluna devam ediyor”, Activeline, Temmuz 2002, http://www.makalem.com/Search/ArticleDetails.asp?nARTICLE_id=1290 , (25 Nisan 2007), s.1.
05.11.2007
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.