Bilindiği gibi Vergi Usul Kanunu’na göre taşınmaz, makine ve teçhizat, demirbaş gibi amortismana tabi iktisadi kıymetlerin maliyet bedeli ile değerlenmesi gerekiyor. Dolayısıyla bunlar 5 sene önce de, 40 sene önce de alınsa alış tarihindeki iktisap bedeliyle defterde gösteriliyor.
Bu da özellikle enflasyonist ortamlarda, arsa/bina gibi iktisap tarihi eski ve değeri yüksek iktisadi kıymetlerin defterdeki değeriyle rayiç bedeli arasında önemli farklar olmasına yol açıyor.
Aslına bakılırsa VUK ve UFRS arasında “kar” kavramı farklı kurallara dayanıyor. Bu açıdan UFRS’de standartların hedeflerinden biri şirket karının yüksek gösterilmemesiyken; VUK’ta ise kar düşürülüp vergi matrahının aşındırılmaması amaçlanıyor.
Durum böyleyken de ikisi arasındaki en temel farklılıklardan biri de iktisadi kıymetlerin değerlemesi olarak gösterilebilir. Bunların defterdeki değeri, ne ile değerleneceği ve amortisman uygulamaları konusunda iki düzenleme arasında zıt kurallar bulunmakta.
Ancak tüm gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerini bağlayan, yani uygulanması zorunlu olan Vergi Usul Kanunu’ndaki bu kuralın,
- Banka ve diğer kredi kuruluşlarına karşı ticari defterlerin daha zayıf gözükmesi,
- Olası bir satış durumunda oldukça yüksek satış karları ile karşı karşıya kalınması olarak gösterilmesi,
gibi mükellefler tarafından istenmeyen sonuçları oluyor.
Bu olumsuzlukları en azından azaltmak için 2021 yılında üç farklı yeniden değerleme uygulaması getirildi.
Bunlardan ilki, matrah artırımı, ortak cari hesapların düzeltilmesi, kamu alacaklarının yapılandırılması ve stok düzeltilmesi gibi önemli konuları da kapsayan 7326 sayılı Af Kanunuyla oldu.
İkinci ve üçüncü yeniden değerleme uygulaması ise geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlanan 7338 sayılı Kanunla VUK’un 298’nci maddesi ve Geçici 32’nci maddesi ile yapıldı.
Birbirleriyle bağlantılı olması ve benzerlik/farklılıkların fazla olması nedeniyle akılları karıştırdığı için 7326 sayılı Kanunla getirilen ve halen geçerli birinci düzenlemeyi ayrı bir başlıkta, ikinci ve üçüncü düzenlemeleri ise ayrı bir başlıkta ele alarak bölmekte fayda bulunuyor.
Bu Kanunla daha önce 2018 yılında uygulanan ve sadece taşınmazlar için geçerli olan VUK’un Geçici 31’inci maddesindeki yeniden değerleme uygulaması, bu sefer diğer iktisadi kıymetleri de kapsayacak şekilde yeniden düzenlendi.
Son tarihi 31.12.2021 olan uygulamada, mükelleflere iktisadi kıymetlerini ÜFE katsayısının değişim oranına göre yeniden değerleme imkanı verildi.
Düzenlemeyle net değerdeki artış üzerinden %2 oranında verginin ödenmesi ve artıştaki bu artışın özel bir fon hesabında takip edilmesi gerekiyor.
Uygulamanın avantajları ise;
i. Yeni değerler üzerinden amortisman ayrılabilecek olması nedeniyle daha fazla amortisman gideri yazılabilecek olması,
ii. İktisadi kıymetin elden çıkarılması halinde satış karının düşmesi ve daha az kurumlar/gelir vergisi ödenmesi,
iii. Bu kıymetlerin defter değerinin ve özkaynakların artması nedeniyle bilançoda iyileşmenin meydana gelmesi,
Şeklinde özetlenebilir.
İkinci yeniden değerleme uygulaması VUK’un enflasyon düzeltmesi başlıklı Mükerrer 298’nci maddesinde eklenen fıkra ile yapıldı.
Bu düzenlemenin getirilmesindeki temel neden 31.12.2021 tarihinde sona erecek birinci değerleme uygulamasının geçici olması.
İktisadi kıymetlerin defterde maliyet bedeli ile gösterilmesinin yukarıdaki dezavantajlarının kalıcı bir şekilde asgari seviyeye indirmek istenmesi nedeniyle getirilen uygulamada ise bir süre sınırı bulunmuyor.
Önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek olan düzenlemeye göre bilanço esasına göre vergilendirilen gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, belirlenen yeniden değerleme oranını dikkate alınarak iktisadi kıymetlerini yeniden değerleyebilecek.
Ayrıca bu uygulamanın zorunlu olmadığını, mükelleflerin tercihine bırakıldığını belirtmek gerekiyor. Bununla birlikte ilgili hesap döneminin sonunda enflasyon düzeltmesi şartları oluştuysa yeniden değerlemenin yapılması mümkün değil.
Net değer artışlarının yine bir fon hesabında gösterilmesi zorunlu. Bu fon sermayeye ilave dışında başka bir hesaba nakledilirse ya da işletmeden çekilirse gelir/kurumlar vergisine tabi tutulacak.
Ancak mevcut değerleme uygulamasından farklı olarak bu uygulamada herhangi bir vergi ödenmiyor. Diğer bir fark ise yukarıda da belirttiğimiz gibi ÜFE oranlarındaki artış yerine yeniden değerleme oranının dikkate alınması gerekiyor.
Mevcut %2 vergi ödenerek yararlanılabilen değerleme uygulamasının avantajlarının çoğu bu uygulama için de geçerli.
Üçüncü uygulama ise yine 7338 sayılı Kanun ile getirildi ve yukarıdaki ilk iki uygulamanın bir bakıma karışımı niteliğinde.
İkinci uygulamayla ilgili çünkü bundan sadece bir kez olmak üzere ikinci yeniden değerleme uygulamasının yapılmasından önce yararlanılabiliyor.
İlk uygulamayla da ilgili çünkü şartları bu yeniden değerleme uygulamasıyla bire bir aynı. Değerleme işlemi yine ÜFE katsayısındaki değişim oranları dikkate alınıyor ve net değer artışı üzerinden %2 vergi hesaplanıyor.
Bu açıdan üçüncü değerleme uygulaması için ikinci değerleme uygulamasından daha cazip koşullarda yararlanmak için getirilen bir yöntem demek mümkün.
Bunun nedeni ise ikinci uygulama ile yapılacak olan değerleme öncesinde ÜFE oranları dikkate alınarak bir başka değerleme ile net değerde daha fazla artış olacak olması.
Öncelikle üç uygulamayı da birbirinden bağımsız bir şekilde değerlendirerek birbiri arasında tercih yapmanın doğru olmayacağını belirtmekte fayda bulunuyor. Çünkü yukarıda da açıklamaya çalıştığımız gibi üç uygulama da iç içe geçmiş durumda ve birbiriyle ilişkili.
Yakın tarihte üç uygulamanın çıkmış olması, şartların bazı noktalarda aynı bazı noktalarda ise birbirinin zıttı olması gibi nedenlerle akılları karıştırdı. Hatta bunlarla ilgili yanlış değerlendirmeler de yapılmakta.
Mesela ikinci değerlemenin vergisiz olması nedeniyle bu yıl sonuna kadar yararlanma şartı olan birinci uygulamanın gereksiz olduğu, boş yere vergi ödeneceği şeklinde yorumları da görüyoruz.
Bunun doğru bir yorum olduğunu savunmak zor. Çünkü birinci değerleme uygulamasından yararlanıp daha sonra 2022 veya sonraki yıllarda da ikinci uygulamadan yararlanıldığı durumda amortismana tabi iktisadi kıymetin defter değerinde ve net değerinde meydana gelecek artış daha yüksek olacak.
Örneğin 100.000 TL iktisap bedeli olan bir iktisadi kıymet bu yıl sonuna kadar ÜFE oranları ile yeniden değerlenirse, ÜFE katsayısına göre 150.000 ya da 200.000 TL gibi daha yüksek bir değere ulaşacak, ikinci yeniden değerleme işlemi de bu 150.000 ya da 200.000 TL üzerinden yapılacak.
Yani ikinci değerlemede defter değerinde ve net değerdeki artış 1,5 veya 2 kat daha fazla olacak. Eğer ilk değerleme işlemi yapılmasaydı ikinci değerlemede esas alınacak değer 100.000 olacaktı.
İktisadi kıymet yeni bir tarihte alınmamışsa yeniden değerleme oranının ÜFE katsayısındaki değişim oranından daha az olacağı da kesin. Yani bu açıdan mevcut (yani birinci değerleme yöntemi) özellikle eski iktisadi kıymetler için ikinci değerleme uygulamasına göre tutar anlamında daha fazla artış yaratıcı nitelikte.
Üçüncü değerleme uygulaması ise ikinci yeniden değerleme uygulamasıyla bağlantılı. Getiriliş amacı yukarıda da belirttiğimiz gibi ÜFE oranları dikkate alınarak ikinci değerlemenin daha iyi şartlarda yapılabilme imkanın sağlanması.
ÜFE katsayısının dikkate alınması ve yine %2 verginin hesaplanması gibi şartlarının ilk değerleme uygulamasıyla aynı olması da birinci değerleme işleminin önemini kaybetmediğinin göstergesi.
Peki başlıktaki hangi değerleme yöntemi mükellefler için daha cazip sorusunun yanıtı ne? Aslında bazı istisnai durumlar dışında cevap “hepsi”.
Görülüğü gibi üç uygulamanın da ayrı ayrı avantajı bulunuyor. Bilançoların iyileşmesi, değerleme uygulamaları sonucunda yeni değerler üzerinden amortisman ayrılabilmesi nedeniyle vergi avantajı yaratılması üç değerleme işlemi için de geçerli.
Kaldı ki üç değerleme uygulaması da hiçbirinin yerini tutan, yani birbirine ikame olan uygulamalar olmadığı gibi, bunlardan sadece birinin tercih edilmesi de zorunlu değil.
Tam tersi uygulamalardan beraber yararlanmak mükelleflerin daha lehine.
Bu nedenle önemli avantajlar sağlayan değerleme uygulamasının mükellefler tarafından sağlıklı planlanması önem arz ediyor.
02.11.2021
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.