7194 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler arasında belki de en fazla gündem oluşturanı, binek otomobillere yönelik gider kısıtlamaları konusu oldu. Konuyla ilgili olarak katıldığımız eğitim faaliyetlerinde ve diğer ortamlarda en fazla soruya bu konuda muhatap olduk. Geçmiş dönemde uygulanan gider kısıtlaması ve kendi muhakememiz çerçevesinde yanıtlar verdik. Konuya ilişkin olarak yayımlanacak tebliğde hangi açıklamalara yer verileceğini merakla beklemekteydik. Söz konusu tebliğin taslağı geçtiğimiz günlerde Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde yayımlandı. Ancak, yapılan bazı açıklamalar tartışmaya açık görünüyor. İyisiyle kötüsüyle taslak üzerine birkaç kelam edelim istedik.
Taslakta amortisman giderlerine yönelik kısıtlamanın yürürlük tarihiyle ilgili olarak karşılaştığımız bir soruya isabetli bir yanıt verildiğini görüyoruz. 7194 sayılı Kanunun 52 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde “Bu Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddeleri 1/1/2020 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi gelir ve kazançlarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” hükmüne yer verilmiştir. Bununla beraber, Kanunun yürürlük tarihinden önce iktisap edilen otomobillerin amortisman sınırlamasına tabi olup olmayacağı yönünde bir belirleme, Kanun metninde yer almamıştır. Bu durum tereddüte neden olmuştur.
Tebliğ taslağında yapılan açıklamaya göre, amortismanlara ilişkin gider kısıtlaması Kanunun yayımlandığı 7/12/2019 tarihinden itibaren iktisap edilen binek otomobillere uygulanacak olup, bu tarihten önce iktisap edilmiş binek otomobillerde değişiklik öncesi hükümlere göre amortisman gideri yazılabilecektir. Söz konusu açıklama bizce de isabetli olmuştur.
Yine isabetli bulduğumuz bir diğer belirleme, finansal kiralama yoluyla edinilen otomobillere yönelik olmuştur. Kira giderleri için öngörülen 5.500 TL’lik sınırlama, finansal kiralama ödemeleri için geçerli olmayacak, bu kapsamda yapılan ödemelerde aylık kiralama gideri kısıtlaması uygulanmayacaktır.
Yukarıda bahsettiğimiz ve olumlu bulduğumuz açıklamalara karşın, katılmadığımız birtakım açıklamalar da yapıldığını görüyoruz. Bunlardan bir tanesi, kira giderleri için belirlenen 5.500 TL’lik sınıra KDV’nin dahil olup olmadığıyla ilgili. Tebliğ taslağında aynen aşağıdaki gibi bir paragraf mevcut:
“Gider olarak dikkate alınabilecek tutar olan aylık kira bedelinin 2020 yılı için 5.500 Türk lirasına kadarlık kısmı 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa göre hesaplanan katma değer vergisi hariç bedeldir. Ancak, 3065 sayılı Kanuna göre KDV’nin indirim konusu yapılamadığı durumlarda, indirim konusu yapılamayan KDV dahil 5.500 TL’lik tutar, safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.”
Yukarıda yer alan açıklama Kanun’a aykırıdır. Zira, Kanun hükmünde otomobillere yönelik “aylık kira bedelinin” 5.500 TL ile sınırlandırılması yönünde düzenleme yapılmıştır. Kiralama işlemi dolayısıyla gider yazılabilecek toplam tutar gibi bir ifade kullanılmamıştır. Oysa yukarıda aktarılan açıklamada, kiralama nedeniyle ödenen KDV’nin indirim konusu yapılamadığı için gider yazıldığı durumlarda, KDV dâhil olarak gider yazılabilecek tutarın 5.500 TL ile sınırlı olduğu belirtilmektedir.
Bilindiği üzere bir işlemin bedeli olarak ifade edilen tutar, teamülen KDV hariç tutardır. Aksi belirtilmediği üzere sözleşmelerde yer alan bedellere KDV dahil değildir. Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşleri de bu yöndedir. Diğer taraftan KDV’nin indirilebilmesi veya indirilemediği için gider yazılması halleri; KDVK 29, 30, 58 ve GVK 40/6 hükümleri çerçevesinde yürüyen ayrı bir uygulamadır. 7194 sayılı Kanun’da düzenlenmemektedir. Araçlarla ilgili olarak gider yazılması mümkün olmayan harcamaların KDV’si de KDVK 30/d uyarınca KKEG olmaktadır.
Kanun hükmünde aylık kira bedeli için bir sınırlama öngörülmüşken, KDV’nin gider yazıldığı durumlarda KDV dâhil 5.500 TL gider yazılabileceği şeklindeki yorum açıkça Kanun’a aykırıdır. Doğru olan, 5.500 TL’yi aşan tutarın KDV’sinin KKEG olarak değerlendirilmesidir.
Tartışmaya açık bulduğumuz diğer bir açıklama ise binek otomobillerin satışı halinde yapılacak işlemlerle ilgili olarak karşımıza çıkmaktadır. Tebliğ taslağında amortisman sınırlamasından bahsedilmiş, Kanunda belirlenen hadler üzerinden hesaplanan amortismanların safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği belirtilmiştir. Daha sonra konunun uygulanma biçimi bir örnek yardımıyla açıklanmıştır. İlgili örnek aynen aşağıdaki gibidir:
“Örnek 9: İnşaat işiyle iştigal eden kurumlar vergisi mükellefi (TDE) Ltd. Şti. 1/9/2020 tarihinde vergisiz fiyatı 240.000 TL olan bir adet binek otomobil satın almıştır. Söz konusu araç için mükellef tarafından ödenen özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi tutarı toplamı 354.720 TL olup, mükellef tarafından binek otomobilin iktisabı için ödenen vergiler safi kazancın tespitinde tercihen doğrudan gider olarak dikkate alınmıştır. Adı geçen mükellef söz konusu binek otomobili 28/11/2023 tarihinde 100.000 TL bedel karşılığında satmıştır.
Buna göre, işletme kayıtlarına vergisiz satış fiyatı üzerinden alınan binek otomobil için 2020 yılında en fazla 160.000 TL’ye isabet eden kısım için ayrılan amortisman, kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir. Mükellef kurum tarafından bu kapsamda yıllar itibariyle ayrılan amortisman tutarları aşağıdaki gibidir:
Yıl Amortisman Tutarı
2020 10.666 TL
2021 32.000 TL
2022 32.000 TL
2023 32.000 TL
Diğer taraftan, 193 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi, 68 inci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile bu Tebliğin 13 üncü maddesinde yapılan açıklamalar çerçevesinde, mükellef kurum tarafından iktisap edilen binek otomobil için ödenen ve tercihen gider olarak dikkate alınan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi tutarı toplamı olan 354.720 TL’nin 2020 yılı için azami 140.000 TL’si safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilecek, söz konusu tutarı aşan (354.720 TL – 140.000 TL) 214.720 TL kanunen kabul edilmeyen gider olarak mükellef kurumun 2020 hesap dönemi kurum kazancına ilave edilecektir.
Mükellef kurumun binek otomobilini 2023 yılında sattığında yapması gereken muhasebe kaydı aşağıdaki gibi olacaktır (KDV ihmal edilmiştir):
102- Bankalar 100.000
257- Birikmiş Amortisman 106.666
689- Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar 33.340
254- Taşıtlar 240.000”
Yukarıdaki örnekte yer alan ifadeler ve muhasebe kaydından sanki taşıt için yalnızca 160.000 TL’lik sınır üzerinden amortisman ayrılması gerekiyormuş, 160.000 TL’yi aşan (240.000 – 160.000) 80.000 TL üzerinden amortisman ayrılmaması gerekiyormuş gibi bir anlam çıkmaktadır. Taşıtın satılması üzerine yapılan kayıtta, net defter değeri belirlenirken yalnızca -160.000 TL üzerinden ayrılan- 106.666 TL amortismanın dikkate alınması da bu durumu teyit etmektedir.
Mükellefler defterlerini yalnızca vergisel amaçla değil; muhasebe çıktısının diğer müşterileri olan bankalar, yatırımcılar gibi başkaca kesimlerin de ihtiyacını karşılayacak biçimde tutmak durumundadırlar. Bu bakımdan ilk akla gelen uygulama biçimi, amortismanların taşıt değerinin tamamı üzerinden ayrılıp, Kanunen belirlenen sınırı aşan tutara isabet eden kısmının KKEG olarak dikkate alınmasıdır. Ancak bu şekilde amortisman ayrıldıktan sonra taşıtın satılması durumunda uygulamanın nasıl olacağı tebliğ taslağında yer almamaktadır. Bakanlığın bu yönde de açıklama yapması gerekmektedir. Örneğin KKEG niteliğindeki amortisman nedeniyle ortaya çıkan satış kazancının da vergi matrahının belirlenmesinde dikkate alınmayacağı yönünde belirleme yapılmalıdır. İşte tebliğ taslağında böyle bir tartışmaya girmemek bakımından; Kanunen belirlenen sınırı aşan tutar üzerinden amortisman ayrılmayacakmış gibi bir yaklaşım benimsendiği anlaşılıyor.
Bilindiği üzere amortisman ayırmak ihtiyari bir uygulama olup, Bakanlığın belirlediği faydalı ömre göre hesaplanan oranlardan daha düşük bir oranda/tutarda amortisman ayrılması mümkündür. Ayrıca bağımsız denetime tabi mükellefler açısından zaten iki ayrı amortisman uygulaması ve iki ayrı finansal tablo seti gündeme gelmektedir. Bu çerçevede Bakanlığın öngördüğü uygulamanın isabetli olduğu, sorunu çözdüğü de düşünülebilir. Fakat maliyet bedelinin tümü üzerinden amortisman ayrılması 7194 sayılı Kanunla yasaklanmadığı gibi; bu tebliğ ile de engellenemez. Hal böyle olunca, belirlenen sınırı aşan tutarlarda amortisman ayıran mükellefler için uygulamanın nasıl olacağı da açıklanmalıdır.
Muhasebe camiası uygulamaya adapte olmaya çalışırken, yayımlanacak Tebliğin de tartışmaları mümkün olduğunca gidermesi faydalı olacaktır. Bakanlığın da tebliğ taslağında bu yönde değişiklikler yapacağını tahmin ediyoruz. Bu çerçevede yukarıda bahsettiğimiz tartışmaların da giderilmesini temenni ediyoruz.
20.02.2020
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.