YAZARLARIMIZ
Ali Rıza Akbulut
Yeminli Mali Müşavir
E. Baş Hesap Uzmanı
alirizaakbulut@gmail.com



Dış Kırılganlık

Son dönemlerde yurt dışındaki finansal rating kuruluşlarının Türkiye tahlillerinde, ülkenin dış kırılganlığının arttığından bahsediliyor.
Hepimizin bildiği gibi ekonomiler için kabaca iki ana riskten bahsedebiliriz. Birincisi ülkenin kendi dinamiklerinden kaynaklanan içsel riskler, diğeri diğer ülke ekonomilerinin yapısından kaynaklanan dışsal riskler.
Tahlillerde içsel risklerin azalıyor olması, mali disiplin yönünden belirli bir aşama kaydetmemize bağlı olduğu belirtiliyor ve bu durum ülkemiz için olumlu bir gösterge.
Ancak dışsal riskler için aynı şeyi söylemek oldukça zor.

Dışsal riskten korunmanın birinci yolu dışarı ile hiç ilişkiye girilmemesi durumudur ki global dünyada halihazırda bu türlü bir kapalı ekonomi modeli neredeyse yoktur. Her ne şekilde olursa olsun dış ekonomik ilişkiler hem finansal anlamda hem de ticaret anlamında var ola gelmiştir.
Bu durumda bu dış ilişkilerden kaynaklanan riskler her zaman mevcut olacaktır.

Özellikle dış finansman ihtiyacı yüksek olan ülkeler için dış kırılganlığın daha riskli olabileceği aşikârdır.
Şu an için ülke açısından merkezi yönetim borçlarının gayri safi milli hasılaya oranı diğer ülkelere göre bir hayli iyi durumda olmasına rağmen, genel borç stoğu anlamında oldukça kötü bir tabloya sahibiz.
Yani dış finansman ihtiyacımız oldukça yüksek. Buna rağmen aynı yükseklikte bir varlığa da sahip değiliz. Yani dış likiditemiz, uluslararası borçlarımızı karşılayacak düzeyde bir likiditemiz yeterli düzeyde değil.
Bunun basitçe anlamı hem borçluyuz hem de ödeyecek paramız yok. 

Bu durum diğer ülkeler nezdinde kredi itibarımızın zayıflaması anlamına geliyor. Kredi verecek kurum ve kuruluşlar tarafından riskli ülke olduğumuz müddetçe hem daha az finansal kaynak bulma problemi ile karşı karşıyayız hem de bulunan kaynak daha kısa vadeli olmak durumunda. Her finansman yöneticisi bilir ki; vade kısaldıkça faiz artıyor demektir.
Bundan dolayıdır ki Temmuz sonunda IMF, GSYHnin nerdeyse yüzde 25 ine ulaşan brüt dış finansman ihtiyacından dolayı Türkiyenin dikkatini çekmiştir. Devamında ise cari açığın önümüzdeki yıllarda belirgin derecede daralmaması durumunda, Türkiyenin net uluslararası yatırım pozisyonu orta vadede yüzde 10-15 civarı bozulabileceğinden bahsetmiştir.

Cari açık sorunu ülkemiz için hala bir risk olarak devam etmektedir. Ve dış kırılganlık riskimiz buna paralel olarak artmaktadır.
Uluslararası kuruluşlar, Türkiyede geçen yıl yüzde 5,8 olan cari işlemler açığı/GSYH oranının bu yıl yüzde 4,6ya daralmasını beklediklerini ifade ediyorlar. Ancak hemen ekliyorlar; bu daralma rekabet gücü veya yurtiçi tasarruflarda yapısal kazanımlardan değil, daha çok düşük petrol fiyatlarından kaynaklanıyor olacak.
Kısacası doğrudan yabancı yatırım artmadığı (ki bunun için siyasal ve sosyal yapı anlamında güçlü bir ülke izlenimi olmalı), yurt içi tasarruflar belirli bir olgunluğa erişmediği ve işletmeler verimli ve rekabetçi bir yapıya ulaşmadıkları sürece, uluslararası likidite anlamında ülke her zaman risklerle karşı karşıya kalacaktır.
Tüm bunlar için; daha istikrarlı ve tahmin edilebilir bir politik çerçeveye, yapısal reformlara, daha düşük ve istikrarlı enflasyona, öngörülebilir bir para politikasına ihtiyaç var.

27.10.2015

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM