193 sayılı Gelir Vergisi kanunun 61.maddesinde Ücret; “işverene tabi belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.”şeklinde tanımlanır.4857 sayılı iş kanununun 32.maddesinde “Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.”denilmekte.5510 sayılı SGK ve Genel Sağlık Sigortası kanununun 3.maddesinde “yasanın 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bendi kapsamında sigortalı sayılanlara saatlik, günlük, haftalık, aylık veya yıllık olarak para ile ödenen ve süreklilik niteliği taşıyan brüt tutarı,”T.C.Anayasasının 55.maddesinde ise “ücret emeğin karşılığıdır.”şeklinde ifade edilmiştir.
95 sayılı İLO sözleşmesinin 1.maddesinde ise “Bu Sözleşme bakımından <ücret> tabiri, yapılan veya yapılacak olan bir iş veyahut görülen ve görülecek olan bir hizmet için yazılı veya sözlü bir iş akdi gereğince bir işveren tarafından bir işçiye, her ne nam altında ve hangi hesaplama şekli ile olursa olsun ödenmesi gereken ve nakden değerlendirilmesi kabil olup karşılıklı anlaşma veya milli mevzuatla tesbit edilen bedel veya kazançları ifade eder.”diye ifade edilmiştir.
Bütün bu tanımlara baktığımız da hepsinde ücret hususunda ortak ifadeler kullanılmıştır.Peki ücret tanımlaması böyleyken yani bir işverene tabi bir işyeri hekimine emeği veya hizmeti karşılığı ödenmesi gereken ücretin bir tarifeyle sabitlenmesi hukuksal açıdan doğrumudur?değilmidir?
4857 sayılı İş hukukumuzun 81.maddesi “Devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran işverenler, Sosyal Sigortalar Kurumunca sağlanan tedavi hizmetleri dışında kalan, işçilerin sağlık durumunun ve alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin sağlanması, ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık hizmetlerini yürütmek üzere işyerindeki işçi sayısına ve işin tehlike derecesine göre bir veya daha fazla işyeri hekimi çalıştırmak ve bir işyeri sağlık birimi oluşturmakla yükümlüdür.
İşyeri hekimlerinin nitelikleri, sayısı, işe alınmaları, görev, yetki ve sorumlulukları, eğitimleri, çalışma şartları, görevlerini nasıl yürütecekleri ile işyeri sağlık birimleri, Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipleri Birliğinin görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir yönetmelikte düzenlenir.” demektedir.
6023 sayılı Türk Tabipler Birliği kanununun 28/ıı.madde hükmü ise;”Tabip odalarının veya birlik teşekküllerinden herhangi birisinin göstereceği lüzum üzerine, muayene, ameliyat ve girişimsel işlem ücretlerinin miktarlarını gösteren rehber tarifeler düzenlemek. Bu tarifeler Merkez Konseyince tasdik edildikten sonra Sağlık Bakanlığına bildirilir."şeklindedir.
Tabipler odaları ve işyeri hekimi çalıştıranlar arasında zaman zaman meydana gelen anlaşmazlıklar ise genelde ücret tarifesinin uygulanabilirliği konusunda yaşanmaktadır.Hatta işverenle hekim arasında yapılan tarifeden farklı anlaşmalar ,sırf tabibin disiplin cezası almaması amacıyla odalara da farklı şekillerde yansıtılmaktadır.Öyle ki bir yanda işveren tarifeden daha düşük ücret ödeme çabasında olurken ,diğer yanda hekim işi kaçırmamak ve oda kurallarını çiğneyip disiplin cezası almayı nasıl önleyebilirimin çabası içine düşmektedir.
Tabi burada Tabibler birliğinin İşyeri hekimlerinin ücretini tespit edip bir tarife yayınlamaya yetkisi varmıdır?yokmudur?
Bilindiği üzere Tabipler Birliği Anayasa’nın 135.maddesinde zikredildiği üzere kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadını güder.
Tabipler Birliğinin bir işyeri hekim asgari ücret tarifesi yayınlaması,aslında ilk bakışta meslek mensuplarını koruması amacıyla yapıldığı izlenimini verse de aslında Tabipler birliğinin tek amacının meslek mensubunun haklarını korumak olmadığı,halk ile olan ilişkilerini de düzenlemek olduğu hususunun gözetilmesi gerekir.
Zaten 6023 sayılı TBB kanununun 4.maddesi birliğin görevlerini tanımlamakta ve bu görevler içinde bir asgari ücret tarifesi hazırlamak yer almamaktadır.İdare heyetinin görevleri arasında ise (28/II); “Tabip odalarının veya birlik teşekküllerinden herhangi birisinin göstereceği lüzum üzerine, muayene, ameliyat ve girişimsel işlem ücretlerinin miktarlarını gösteren rehber tarifeler düzenlemek. “yer almaktadır.
Üzerinde durulması gereken konu aslında;yukarda belirttiğim hükümle TTB nin düzenleyeceği tarifenin çalışanlara mı ,yoksa hangi suretle ve hangi sözleşmeyle çalışırsa çalışsın tüm hekimlere mi yönelik olduğudur.Hükmün lafzına baktığımızda ;muayene,ameliyat ve girişimsel işlem ücretleri ayrı ayrı belirtilmiştir.İşyeri hekimliği ücreti diye bir ifade ise yoktur.Maddenin özünde de olmadığı açıktır.Fakat TBB nin böyle bir yola başvurmasında ki amaç,hekimler arasında rekabeti önlemek ve tıbbi deontolojik hatalara zemin bırakmamaktan başka bir şey değildir.
Bugün hekim ile işveren arasında kurulacak olan iş sözleşmesi Tabipler Birliği tarafından hazırlanmış tip sözleşmeyle sağlanmaktadır.Bu da sözleşme serbestliği ilkesine ve emredici hukuk kurallarına ters düşmektedir.Ancak sözleşmenin işveren tarafından hazırlanması da deontolojik kurallara uygun olmayan şartların konulmasına yol açabileceğinden ayrı bir sıkıntı ortaya çıkmaktadır.Kanaatimce sözleşmenin deontolojik unsurları barındırır şekilde TBB tarafından tip sözleşme olarak hazırlanması ancak başta ücret olmak üzere deontolojik kısımları bozmayacak bölümlerin ise serbestçe hazırlanması sözleşme serbestliğine ve emredici hukuk kurallarına aykırı olmayacaktır.
Hekim ile işveren arasında kurulan ilişki bir iş ilişkisidir.Aralarında yapılacak bir sözleşmenin tam süreli yada kısmi süreli olması ise hiç birşeyi değiştirmeyecektir.İş hekimi kurulan bu iş ilişkisi neticesinde görevini ifa etmektedir.Yapılan sözleşmede ve kurulan iş ilişkisinde serbest irade esastır.Bu bahisle de ücret hususunda bir sınırlama hukuken uygun değildir.4857 sayılı yasanın 39.maddesi gereği tespit edilen asgari ücret ise zaten bir alt sınırdır.Ayrıca bir belirleme yapmak Anayasanın 10.ve 55.maddelerine de aykırı düşecektir.
Yargıtay Hukuk genel kurulunun 2005/9-753 E.ve 2005/12 sayılı kararında da konuyla ilgili aynı yönde karar verilmiştir.
Kaynaklar:
T.C.Anayasası
İlo Sözleşmeleri
4857 sayılı İş Kanunu
Doç.Dr.M.Fatih Uşan’ın değerlendirme yazısı
Yargıtay Kararları
09.12.2009
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.