“6183” rakamı iki hafta öncesine kadar, belki birçok kişi için hiçbir şey ifade etmiyor olabilir. Artık öyle bir kazındı ki herkesin kafasına, çıkması da mümkün değil.
Ama bir kez de ben anlatayım istedim.6183 sayılı yasanın adı “Amma alacakların tahsil usulü hakkında kanun” şeklindedir.28.07.1953 tarihinde yayımlanmıştır. O günden bugüne kadar da bazı değişiklikler, güncellemeler olmuştur.
Tabii bizim asıl konumuz yaklaşık iki hafta önce Maliye Bakanı emriyle başlatılan Borçlu mükelleflerin Banka hesaplarına Blokaj ve münakale işlemi hakkındadır. Bu işlem aslında herkes için sürpriz olmuştur. Çünkü ilgili kanun,1953 de yayınlanmış, yürürlüğe girmiş olmasına rağmen, böyle bir uygulama ilk defa yapılmıştır. Herkes şaşkınlık içine girmiş, paniklemiş, birçok kişinin çeki ödenmemiş alacaklı da parasını alamadığı için o da vergi borcu olmasa dahi, çekin karşılığını alamadığı için o da mağdur olmuştur. Yani Blokaj konulan konulmayan. vergi borcu olan olmayan zincirleme mağduriyet yaşamıştır, yaşamaktadır.
Hukuk devletlerinde bu uygulama var mıdır. Yapılabilir mi? Yasanın hangi maddesi bu işleme müsaade ediyor. Bunların aydınlığa kavuşması gereklidir. Bu konuda en yetkili merci, Maliye Bakanlığı, Gelir idaresi başkanlığı, Vergi dairesi başkanlıkları, pek tabiî ki Odamız, yani kısaca SMMMO ve Yeminli Mali müşavirler odasıdır. Maliye Bakanı bu konuda açıklama yaptı. Doğru yanları da az değildir. Maliye Bakanı birçok gazetede de yaptığı açıklamalarında mükelleflerin biraz üzüleceğini ancak vergi borcunu ödeme alışkanlığı edineceğini belirtti. Aslında yanlış değil “sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yermiş.”
Bu açıklamaları yaptığım için sanmayın ki uygulamayı doğru buluyorum. Hiç de doğru bulmuyorum. Ama mükellefimizde lütfen vergisini ödesin.
Gelelim 6183 sayılı yasanın 54.maddesine, yani can alıcı noktaya; Bu madde Cebren tahsil ve şekilleri başlığı taşır. Bu başlık bize neyi anlatıyor. Vergi idaresi cebren tahsil yapabilir. Ama bunun yöntem ve şekilleri bu maddede yazılan şekillerde olur. Bunlarda üç tanedir.
1. Amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi,
2. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi,
3. Gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi.
Bu üç yolun yapılan işleme en yakını 2. madde gözüküyor. İdarenin dayanağı da bu madde. Bu maddedeki mal tanımının bankadaki parayı da kapsadığını söylüyorlar. Oysa Mezkur yasa malın tanımı da 3. maddesinde yapmıştır. Yasa malı şu şekilde tanımlamaktadır.
“Yalnızca mal olarak geçen terim: Menkul, gayrimenkul “gemiler dahil” mallarla, her çeşit hak ve alacakları, “ifade eder.
Bankadaki para menkul değildir. Gayrimenkul hiç değildir. İnsanın kendi parası alacak da değildir. Geriye bir tek hak kalıyor. Hak hepimizin bildiği gibi maddi olmayan bir varlıktır. Bankadaki para ise maddi bir varlıktır.
Demek ki yapılan işlem; Cebren tahsil yöntemi değil. Öyleyse yapılan işlemin adı nedir? Yasanın neresinde gizlenmiştir? Biz mi göremiyoruz? OOOOF Aklım karıştı. Bahse girerim düşünme yetisine sahip her varlığın aklı karışır. İşin içinden çıkamaz.
Varsayalım Cebren tahsil yöntemlerinden biriside bu yapılan işlem. O zaman Bu işleminde bir usul kaidesi yokmudur. Vardır tabiî ki; madde 55 aynen şöyle der.
“Amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “Ödeme emri” ile tebliğ olunur.
Ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları nereye ödeneceği, müddetinde ödemediği veya mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı kayıtlı bulunur. Ayrıca, borçlunun 114 üncü maddedeki vazifeleri ve bu vazifeleri yerine getirmediği takdirde hakkında tatbik edilecek olan ceza bu ödeme emrinde kendisine bildirilir.”
Peki, mükelleflere ödeme emri gönderilmiş midir. Bazılarına gönderildiği, bazılarına ise gönderilmeden işlem yapıldığı hepimizce de malumdur. Gönderilmeden işlem yapılması külliyen yanlıştır. Ya ödeme emri gelen mal bildiriminde bulunan buna rağmen hesaplarına blokaj yapılanlar. Üst paragrafta belirttim. Yasa demiyor mu? Ya borcunu ödeyeceksin yada mal bildiriminde bulunacaksın. Yoksa cebren tahsile giderim diye… İdare kısaca şunu mu demek istiyor acaba “e ödeee”
Hele, münakale talebi veya emri yok mu, işte bu bardağı taşıran son damladır. Belki çoğunuz bu kelimeyi yeni duyuyor olabilirsiniz. Gerçi Tecrübeli meslektaş ağabeylerim kesin biliyordurlar. Bu kelime Arapça kökenli bir kelimedir. Anlamı bir şeyi bir yerden başka bir yere aktarmadır. Evet, Vergi idaresi paraya sadece blokaj yapmıyor. Birde şu nolu hesabıma münakale edin diyor. Peki, münakale 6183 sayılı yasanın hangi maddelerinde geçmektedir. Onu da söyleyeyim; madde 41 ve madde 42 de geçmektedir. Bu iki madde mükellefin ödeme şekillerinden bahseder. Yani münakale yapılabilmesi için mükellefin Bankaya ve Vergi idaresine yazılı olarak talepte bulunması gereğinden bahseder. Vergi idaresinin değil. Vergi idaresinin böyle bir emir verme gibi hukuki bir yetkisi yoktur.
Vergi dairesi başkanlıklarına gönderilen Bakan imzalı emir yazıları ise T.C.Anayasasının 137. maddesine aykırıdır. Bu emir kanunsuz bir emirdir. Emri verende, uygulayan da Anayasa hükmü gereği sorumludur.
İdarenin bu işlemlerine karşı tek yol, yargı yoludur. Hacizlerin, vergi borçlarından kaynaklanması dolayısıyla görevli mahkeme, vergi mahkemeleridir. Yargılama usul ve esasları ise 2577 sayılı idari yargılama usulü kanununda açıklanmıştır.
İdare tarafından uygulanan hacizlere karşı dava açma süresi haczin türüne göre değişmektedir. Çünkü ihtiyati hacze karşı dava açma süresi 7 gün, kesin hacze karşı dava açma süresi ise 30 gündür. İdare, uyguladığı haciz ister ihtiyati haciz isterse kesin haciz olsun, borçluya bir haciz bildirimi ile haczi tebliğ etmek zorundadır. Süre bu tebliğden itibaren işlemeye başlayacaksa da haczi öğrenme tarihinden itibaren, yine bu sürelere uyularak açılacak davalar da geçerlidir.
A.Bumin Doğrusöz üstadın bir yazısında belirttiği görüşleri ise son derece doğrudur. Sayın Doğrusöz aynen şöyle söylemektedir.
“Aniden başlatılan bu uygulama, pek hukuk devleti kavramıyla, hukuki güvenlik ilkesi ile bağdaşmıyor.
Hukuk devletlerinde kişiler sürprizlerle karşılaşmazlar. En azından, bu şekilde bir toplu uygulama yapılmadan önce, bir bildirim, bir açıklama ile uyarılırlar. Mükellefin tek borcu, vergi borcu değildir. Başkaca borçları, verilmiş çekleri, kendilerine göre ödeme ve nakit akış planları vardır. Bu tür uygulamalar; Mükelleflerin bu yüzden uğradıkları maddi ve kredibilite yitirme gibi manevi zararları için tazminat isteme haklarının doğumuna yol açan uygulamalardır.”
Sonuç olarak; 4811 sayılı yasayla henüz barış yapmışken, sanırım barış bozuldu artık. Artık mükelleflerin endişeleri vardır, şüpheleri vardır. Kayıt altında bulunmanın büyük bir risk olduğu görüşü kafalarda yer etmeye başlamıştır. Bu uygulamaya son verildiği yazılıp çiziliyor. Birileri ben yaptım. Bir başkası benim sayemde blokaj kalktı diyor. Ama kalkan bir şey yok. Uygulama aynen devam ediyor. Başta SMMM odaları, YMM odaları ve tüm Sosyal Toplum örgütlerinin bu konudaki görüşlerini dile getirmesi gereklidir. Vergi ödeme bilinci tüm üyelere eğitimle aşılanmalıdır. Zor kullanılarak yapılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki; Zor kullanmak karşı tarafı, bir direnç geliştirme çabasına iter. Herkese Saygılarımı sunuyorum.
20.04.2009
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.