YAZARLARIMIZ
Ali Özbek
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Marka ve Patent Vekili
aliozbek68@gmail.com



Damga Vergisi Kanununa Nüfuz Etmek Gereği; (Noterlerin De Okuması Dileğiyle)

            Bilindiği üzere 488 kanun numaralı Damga Vergisi yasası 11.07.1964 tarihinde yürürlüğe girmiş ve daha sonra 29.07.1970 tarihinde 1318 sayılı yasa,21.11.1980 tarihinde 2344 sayılı yasa,15.12.1990 tarihinde 3689 sayılı yasa,04.05.1994 tarihinde 3986 sayılı yasa,22.07.1998 tarihinde 4369 sayılı yasa,02.01.2003 tarihinde 4778 sayılı yasa,09.04.2003 tarihinde 4842 sayılı yasa,16.07.2004 5228 sayılı yasa,10.12.2004 tarihinde 5255 sayılı yasa,30.12.2004 5281 sayılı yasa ile çeşitli değişiklikler olmuştur. 

            Bütün bu revizyon çalışmalarına rağmen,Damga vergisi konusundaki sıkıntılar giderilememiştir.Zaten Damga Vergisi konusuna da gerek idare gerekse mükellef tarafından yeterli ehemmiyet verilmemiştir. 

            Benim bu makalemde temas edeceğim konularda aslında bu hususlardadır.Acizane yardımcı olabilirsem ne mutlu bana. 

488 sayılı Damga Vergisi  kanununun 1.maddesi bu kanunun kapsamına giren unsur lardan bahsetmektedir.Bu unsurlardan bahsederken de kanuna ekli (1)sayılı tabloda yazılı kağıtlar damga vergisine tabidir denmektedir. 

Bu kağıt ibaresini açmak,hatta açıklamak gereklidir.Yılmaz Özbalcı da;Damga vergisi kağıt üzerine oturtulmuş bir mükellefiyettir .Diyerek damga vergisinin olmazsa olmazından bahsetmiştir.

Kanunun (1).maddesinde bu kağıdın özelliklerinden bahsederken;

a)Yazılı olmasından b)İmzalı yada imza yerine geçen bir işaret konulmasından c)Herhangi bir hususu ispat veya belli etmesi d)Kağıdın (1) sayılı ek listede yer alması gerektiğinden söz etmektedir. Eğer bunlar yok ise Damga vergisinden söz etmenin mümkün olmayacağı aşikardır 

Damga vergisi, ticari ve medeni hukuk kapsamına giren işlemlerden alınan bir hukuki muamele vergisidir de denilebilinir.Ancak vergi direkt olarak bu işlemlerden değil,bu hukuki işlemlerle ilgili düzenlenen kağıtlardan alınır. 

Damga Vergisi hususunda genelde yaşanan sıkıntılar noterlere yaptırılan işlemlerde yaşanmaktadır.Bunlar sırasıyla;

a)Kağıdın mahiyetinin tespiti

b)Kağıt nüshaları

c)Kağıdın birden fazla akit ve işlem içermesi

d)Belli Para gösterme mecburiyeti

e)İkmalen tarhiyat

f)Pişmanlık hükmünden faydalanabilirlik

g)Cezai sorumluluk
 

a)Kağıdın mahiyetinin tespiti hususu ve belli bir parayı gösterme mecburiyeti;

            Damga vergisi kanununun 4. maddesi “Bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılır ve buna göre tabloda yazılı vergisi bulunur.

Kağıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılır.

Mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınır.”şeklindedir. 

Damga Vergisi Kanununun ekli (1) sayılı Tablo’da kağıtlar ismen sayılmıştır.Vergileme ismen yer aldığı pozisyondaki nispet veya miktar itibariyle yapılacaktır. 

Aslında 4.madde kağıda farklı isimler konularak vergiden kaçma yolunu tıkayan bir hükümdür.Yani ilgili tabloda “mukavelename”adı geçmekte,biz bu adı protokol olarak yazarsak vergi ödemememiz gerekir diye düşünebilirsiniz.Ama ilgili kanun maddesinin 2. fıkrası bu hususu önleyici bir hüküm içermektedir.

Noter katibi düzenlediği bir kağıdın mahiyetini tespit ederken kanunun 4. maddesini özenle uygulamalıdır.Bunu yaparken;1-Şekli kanunlarda tayin edilip edilmediğine 2-Kanunen belli şekle tabi tutulmuş olup olmadığına 3-Başka bir kağıda atıfta bulunup bulunmadığına 4-Belli bir parayı ihtiva edip etmediğine 5-Atıfta bulunulan kağıdın daha önce hüküm ifade eder hale gelmiş olup olmadığına 6-Muafiyet ve istisna hükümlerine tabi olup olmadığına bakması gereklidir.

Yoksa düzenlediği her belgeyi aynı şekil ve mahiyette görmesi sıkıntılar ortaya çıkarmaktadır. 

Örneğin, Gayrı menkul satış vaadi ve Kat karşılığı inşaat  sözleşmesini ele alalım; 

Damga vergisi;Nispi esastaki vergilemede ,hukuki muameleyi “hacmi”itibariyle kapsar.Bunun için kağıdın düzenlendiği anda,hukuki muamele hacminin yani meblağın kesin olarak ve şüpheye meydan vermeyecek şekilde belli olması gereklidir.Vergiyi doğuran olayı ifade eden kağıdın düzenlenmesinden sonra oluşacak şartlara göre belli bir meblağın ortaya çıkması da bu meblağa göre vergileme yapılması olanağını vermez.Danıştay 9. daireside 14.05.1991 gün E.1990/1384,K.1991/1739 sayılı kararı da bu yöndedir.

Ayrıca Asıl işleme bağlı olarak düzenlenen kağıtlar asıl işlemin tekamül etmemesi üzerine vergilendirilmeyi gerektiren niteliğe kavuşmazlar.

Danıştay 7.dairenin bir kararında ise “Bir kağıdın nispi vergilendirilmesi için belli bir paranın miktar olarak açıkça yer alması veya yazı içinde yer alan ifadelerden muayyen bir bedelin hesaplanabilmesi gereklidir.”deniliyor.(08.10.1985 E.1982/3791,K.1985/1977 ) 

Şuan Bursa ilimizde yapılan uygulamada ise örnek verdiğim sözleşmede 492 sayılı Harçlar kanununun 42. maddesinden yola çıkılarak 488 sayılı damga vergisininde bu şekilde uygulanması gerekir savıyla hareket edilmektedir.Üstüne üstlük T.C.Adalet Bakanlığı Hukuk işleri Genel müdürlüğü’nün Türkiye Noterler Birliği Başkanlığına gönderdikleri B.O3.0.HİG.O.OO.OO.01-151-07-33 sayılı yazısına istinaden işlem yapmaktadırlar.

Bu yazıda; “Bilindiği üzere; 492 sayılı Harçlar Kanununun 41. maddesinde noter harçlarının (2) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer veya ağırlık ölçüsüne göre nispi, işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı, 42. maddesinin 2. fıkrasında, menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili her türlü mukavele senet ve kağıtlarda değer gösterilmesinin mecburi olduğu, 63. maddesinde, bu Kanunda  sözü edilen “kayıtlı değer” veya “emlak vergisi değeri” deyiminin 1319 sayılı Emlak vergisi Kanununun 29. maddesine göre belirlenen vergi değerini ifade ettiği, 46. maddesinde ise, birbiriyle ilgili işlerin bir arada bulunması halinden yüksek harç alınmasını gerektiren iş üzerinden bir harç alınacağı belirtilmiştir. Benzer şekilde 488 sayılı damga vergisi Kanununun 6/2 maddesinde bir kağıtta toplanan akit ve işlem birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde damga vergisinin en yüksek alınmasını gerektiren sözleşme veya işlem üzerinden alınacağı hükmü bulunmaktadır.”denilmektedir.

Şimdi bu yazıyı irdeleyelim;

a)Öncelikle Damga vergisi kanunu ayrı,Harçlar Kanununu ayrı bir kanundur.Bu kanunda olmayan hükümlerde diğer kanunun hükümleri geçerlidir diye bir madde de yoktur.Atıfta da bulunulmamıştır.

Öyleki belli bir parayı ihtiva etme zorunluluğu getiren damga vergisi ilgili maddesi 11. maddesidir.Bu madde de ise şöyle demektedir. “Cari hesap şeklinde açılan kredilerle her türlü ikrazata ait taahhütname ve mukavelenameler (İskonto ve iştira senetleri taahhütnamesi - Dispans - dahil) ve bunların temlik, yenileme, devir ve değiştirilmesine müteallik bütün kağıtlarda ve keza matlupların devir ve temlikine ilişkin mukavelename ve temliknamelerde ikraz veya temlik edilen para miktarının veya azami haddinin gösterilmesi mecburidir. Gösterilmediği takdirde bu kağıtların her birinden alınması gereken Damga Vergisi ile cezası olayın meydana çıktığı tarihte, ilgili bulunduğu cari hesapta kayıtlı kredi veya ikrazat miktarına göre hesaplanır ve alınır.

Bu vergi ve cezanın ödenmesinde mukriz ve müstakrizlerle temlik eden ve adına temlik yapılan şahıslar ve müesseseler müteselsilen sorumludurlar“ 

Görüldüğü gibi ;noterler tarafından çoğu zaman karşılaştığımız “Beyefendi veya hanım efendi;bu sözleşmeyi onaylayamayız.Muhakkak bir bedel belirtmek zorundasınız.”şeklindeki sözler kanuna aykırıdır.Belli bir para gösterme mecburiyeti sadece ve sadece 11. maddede söylendiği gibi ikrazat ile ilgili düzenlenen kağıtlarda söz konusudur.Danıştay dairelerinin verdiği kararlar da bu yöndedir. 

İlgili yazıda 492 sayılı harçlar kanununun 42. maddesinde yazılan hükmün Damga vergisi içinde uygulanmak istenmesi,hemde bunun adaletin hukuğun en üst makamı tarafından yapılması son derece yanlıştır.T.C. Anayasasının 73. maddesi açıktır.Vergi resim ve harçların kanunla konulacağını söylemektedir.Oysaki 488 sayılı Damga vergisinde bu hususla ilgili Harçlar kanunu 42. maddesinde olduğu gibi bir hüküm yoktur.İleri sürülen 6/2. maddesi ise “Bir kağıtta toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir aslından doğma oldukları takdirde Damga vergisi en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınır.” Denmektedir.Görüldüğü gibi alakasız bir hüküm.Bu hükümle harçlar kanunun 42. maddesinin ilişkilendirilmesi ve bahsi geçen sözleşmeye uyarlanması son derece yanlıştır. 
 

b- Kağıt nüshaları ve Kağıdın birden fazla akit ve işlem içermesi; 

KAĞIT NÜSHALARININ BİRDEN FAZLA OLMASI:

“Madde 5 - Bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kağıtların her nüshası ayrı ayrı aynı miktar veya nispette Damga Vergisine tabidir. Su kadar ki, poliçe ve emre yazılı ticari senetlerin yalnız tedavüle çıkarılan nüshaları vergiye tabi tutulur.” 

Maddeyi incelediğimizde,Damga vergisine tabi kağıdın bir veya birden fazla nüsha olarak düzenlendiğinde her nüshanın ayrı ayrı aynı miktar ve nispette vergiye tabi tutulması gerektiği açık seçik belirtilmiştir.Örneğin bizlerin mesleki sözleşmelerimiz 3 nüsha düzenlendiyse 3 nüsha içinde ayrı ayrı aynı tutarda damga vergisi ödenmesi gereklidir.

En sık karşılaşılan soru ise ;Fotokopiler nüsha sayılırmı ?Nüsha ile sureti nasıl ayıracağız.

Şöyle izah edeyim;1-Aynı hüküm ve kuvvete haiz olmak üzere birden çok düzenlenmiş olmalıdır.2-Hepsine ayrı ayrı imza veya işaret konulmalıdır.3-Araya karbon konulması sonucu etkilemez.4-Suretlerde imza yoktur.suretlerin geçerliliği aslının aynı olduğu tasdik edilerek sağlanır.Örneğin 100.000,00 YTL tutar belirtilen bir mukavele için binde 7,5 nispetinde yani 750,00 YTL damga vergisi ödenecektir.Eğer suret çıkarmak istiyorsak bu durumda da 1 sayıl tablonun IV /3 sayılı pozisyona göre damga vergisi alınacaktır oda 0,50 ykr.dir. 

Fotokopide ise evet yazılı metinlerle birlikte,kağıdın vergiye tabi olmasını gerektiren imza veya imzalarda görünür.Ancak bu durum fotokopilerin vergilendirilmesi sonucunu doğurmaz.Çünkü genel hukuk kaidelerine baktığımız zaman fotokopiler suretten dahi zayıf kabul edilirler.Danıştay kararlarında da durum bu şekilde izah edilmektedir. 

Bir başka özellik ise;Eğer bir sözleşmenin birden fazla nüsha olacağının yasal düzenleme gereği bulunmasıdır.Bu durumda da tek nüsha düzenlendiğinden bahsedilemez. 

Aslında konu o kadar geniş ve bilinmezlik içindedir ki,bu yüzden İkmalen tarhiyat,Pişmanlık ve cezai sorumluluk hususlarını bir dahaki makalemde yazmam doğru olacak kanısındayım.Tüm meslektaşlarıma saygılarımı sunuyorum.

07.01.2009

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
     Ayrıntılar için tıklayın.

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM