GİRİŞ[1]
Varlık Barışı sağlayan şahıs ve şirketler; 2012 ve önceki yıllarına ilişkin muhtemel vergi incelemesi ve cezalara karşı, barışa sağladıkları katkı payı oranında kendilerini koruma altına almaktadır. Korumanın kapsamı; gelir vergisi, kurumlar vergisi ve katma değer vergisi ile buna bağlı vergi ziyaı cezası ile sınırlıdır.
Barışın ikinci önemli boyutu ise 31 Ekim 2013 tarihine kadar yurt dışında elde edilen bazı kazançlarını 31 Aralık 2013 tarihine kadar yurt içine transfer eden tam mükelleflerin bu kazançları gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilecektir. İşte bizde bugünkü yazımızda Yeni Varlık Barışı uygulamasının iki önemli ayağında, özellik arz eden hususları irdelemiş olacağız.
VARLIK BARIŞINDA ÖZELLİK ARZ EDEN HUSUSLAR
1.VERGİ İNCELEMESİNE KARŞI SAĞLANAN AVANTAJLAR:
1.1.Hangi Hallerde İnceleme Yapılmayacak?
Gelir Vergisi kanununun Geçici 85. Maddesine göre; varlık barışı kapsamında bildirilen veya beyan edilen yurt dışı varlıklar için hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacaktır. Yani yurt dışı varlığını ilgili kurumlara bildiren veya beyan eden, %2 vergisini ödeyen ve yasal defter kayıtlarına alan mükelleflere; bu beyanlardan hareketle inceleme ve soruşturma yapılamayacaktır. Bu parayı nerden buldun? Bu Bahama adasındaki şatoyu hangi parayla aldın? Altınların kaynağı kara mı, ak mı? Meşru mu? Gayrimeşru mu? Diye sorulamayacak, gel! bunun ayrıca vergisini öde! Denilemeyecektir.
1.2.Diğer Nedenlerle Yapılan İncelemelerde Tarhiyat ve Mahsuplar Nasıl Yapılacak?
-Bildirim veya beyan dışındaki herhangi bir nedenle, maddenin yürürlüğe girdiği 29 Mayıs 2013 tarihten sonra 2012 yılı ve önceki yıllara ilişkin vergi incelemesi veya takdir komisyonu kararı uyarınca gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farklarından, barış kapsamında bildirilen veya beyan edilen tutarların, bu tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi koşuluyla mahsup edilmesi gerekir.
-Bildirilen veya beyan edilen tutarlar mahsup edilerek vergi inceleme raporları düzenlenecektir.
- Takdir komisyonları beyan edilen tutarları dikkate almadan kararlarını tanzim edecektir. Ancak takdir komisyonu kararına istinaden ise vergi daireleri tarhiyatın yapılması aşamasında mahsup ederek kalan tutarlar için işlem tesis edecektir.
-29 Mayıs 2013 tarihinden önce vergi incelemesi başlamışsa veya bu tarihten önce takdire sevk işlemleri yapılmışsa(eğer inceleme elemanı incelemeyi bitirmeden işi takdir komisyonuna havale ederse, sevk tarihi değil ilk incelemeye başlama tarihi esas alınacaktır.) bu incelemeler varlık barışından yararlanamayacak, mükellefe normal tarhiyat ve ceza istenecektir.
1.2.1.Vergi İncelemesine Başlamaktan Kasıt Nedir?
-İncelemeye başlamanın tutanak altına alınması,
-Mükellefin yazı ile incelemeye davet edilmesi,
-Kanuni defter ve belge isteme yazısının tebliğ edilmiş olması,
-Matrah tesisine yönelik tutanak tanzim edilmesi,
-Kanuni defter ve belgelerin inceleme elemanına ibraz edilmesi,
hallerinde incelemeye başlanılmış sayılacaktır.
Bir örnek; ABBA Turizm A.Ş.’nin 2011 yılına ilişkin kanuni defter ve belgeleri 22 Mayıs 2013 tarihinde incelenmek üzere Vergi Müfettişine ibraz edilmiştir. Müfettiş KASAR Ltd. Şti.’nin; ABBA A.Ş.’ne tanzim etmiş olduğu KDV hariç toplam 1.000.000.-TL tutarındaki faturaları kanuni defterlere alış kaydedildiğini ve ilgili dönem beyannamelerinde 180.000.TL kdv’nin indirim konusu yapıldığını karşıt inceleme tutanağı ile tespit etmiştir. ABBA A.Ş.’nin kanuni temsilcisi ise tutanakta; bu malları gerçekten aldığını ve ödemeleri banka ve/veya çek ile ödediğini beyan ve ifade etmiştir. ABBA A.Ş. ise 30 Haziran 2013 tarihinde 1.200.000.-TL tutarında bir beyanda bulunarak varlık barışından yararlanmıştır. Kıbrıs’da Osman Usta üstüne kayıtlı arsanın şirkete ait olduğunu kanaat verici bir vesikaya bağlamış %2 vergisini ödemiş ve 30 Temmuz 2013 tarihi itibariyle de kanuni defterlerine kaydetmiştir. Özel fona aldığı bu tutarı ise sermayeye ilave ettirerek ticaret sicile tescil ettirmiştir.
Ancak 14 Eylül 2013 tarihinde başka bir vergi müfettişi 2011 yılı kanuni defter ve belgelerini ABBA Turizm A.Ş.’den yazı ile istemiştir. İncelemesini sahte fatura düzenlediği vergi tekniği raporuna bağlanıp KOD’a alınan KASAR Ltd. Şti.’nin ABBA A.Ş.’ne düzenlediği faturalarla sınırlı tutan müfettiş inceleme tutanağını tanzim etmiştir. İşte bu aşama da vergi inceleme raporu nasıl tanzim edilecek ve mükellef varlık barışından yararlandırılacak mıdır?
Kanaatimiz odur ki, ABBA A.Ş. varlık barışından yararlandırılacaktır. İndirimi reddedilen 180.000.-TL katma değer vergisinin matrah farkına tekabül eden 1.000.000.-TL mahsup edilecek ve mükellefe her hangi bir tarhiyat ve/veya vergi ziyaı cezası istenmeyecektir. Ancak usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezaları saklıdır. Mükellefin kalan 200.000.-TL varlık barışı kalkanı ise devam edecektir.
Çünkü 22 Mayıs 2013 tarihindeki inceleme; bir karşıt incelemedir. Yani ABBA A.Ş. için matrah tesisine yönelik bir inceleme ve/veya tutanak mevcut değildir. Asıl KASSAR Ltd. Şti. için sürmekte olan incelemeyle bağlantılı bir karşıt inceleme yapılmıştır. Dolayısıyla asıl matrah tespitine ilişkin inceleme kanunun yürürlük tarihi olan 29 Mayıs 2013’den sonra başladığı(14 Eylül 2013) için mükellef varlık barışından yararlandırılmış olacaktır.
1.2.2.Aynı Fiilden Kaynaklanan Tarhiyatlarda Mahsup Nasıl Yapılır?
Yapılan vergi incelemesinde aynı fiilden(faturasız mal satışı, kasa fazlalığı, hasılatın gizlenmesi,v.s) kaynaklanan matrah farkı bulunması durumunda, bildirilen veya beyan edilen tutarlar bu matrah farkından mahsup edilecek ve mahsup tutarı kadar gelir, kurumlar veya katma değer vergisi tarhiyatı önerilemeyecektir. Geçici vergiler yıllık gelir veya kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere alınmakta olup mahsup dönemi geçtikten sonra önerilen geçici vergi tarhiyatlarında geçici verginin aslı aranmadığı için(sadece ceza ve faiz aranır) aynı matrah farkı için geçici vergi de hesaplanmayacaktır.
Bir örnek; ABBA İplik Dokuma Ltd. Şti. Aslı Beyaz’ın Arnavutluk’ta sahip olduğu 3.500.000.-TL rayiç bedelli Araziyi 28 Temmuz 2013 tarihinde vergi dairesine beyan ederek o gün itibariyle 3.500.000 x%2=75.000.-TL vergiyi ödemiştir. Vergi inceleme elemanı 29 Temmuz 2013 tarihinde ABBA İplik Dokuma Ltd. Şti.’nin 2010 yılına ilişkin defter ve belgelerinin incelemesine başladığı ve inceleme neticesinde; ortaklardan Aslı Beyaz’ın işletmeden çok yüksek tutarlarda ve sürekli alacaklı olduğu, işletmenin bir de zarar eden ve yıllardır kar dağıtmayan bir işletme olmasına rağmen kayıt dışı işlemler ve ortağın açıktan satışlar yoluyla yaptığı tahsilatları işletmeye borç para olarak koyması şeklinde tespit ve tenkitler sonucu 4.000.000 TL hasılatını gizlediği sonucuna varmıştır.( Ortağın banka hesabına gelen bu tutarın %80’i maliyet kabul edilmiştir. Yani Kurumlar vergisi matrah farkı=(4.000.000 - 4.000.000x%80) 800.000.-TL, ve geçici vergi matrah farkıdır. Bu mal %1 Kdv oranlı pamuk satışı olarak kabul edilmiştir. KDV Matrah Farkı=4.000.000.TL’dir.
Yukarıdaki verilere göre Şirketin 3.500.000.-TL’lık matrah farkı için gelir vergisi, kurumlar vergisi ve katma değer vergisi, geçici vergi ile buna bağlı vergi ziyaı cezası kadar bir koruma kalkanı mevcuttur. Buna göre vergi inceleme raporunda; 800.000.-TL kurumlar vergisi ve geçici vergi matrah farkı mahsup edilecek ve vergi ve ceza istenmeyecektir. Aynı fiilden kaynaklanan 4.000.000.-TL KDV matrah farkından ise 3.500.000.-TL mahsup edilecek, kalan 500.000.-TL matrah farkı üzerinden ise %1 oranında Kdv tarhiyatı ve aynı tutarda ceza istenecektir.
1.2.3.Farklı Fiilden Kaynaklanan Tarhiyatlarda Mahsup Nasıl Yapılır?
Vergi incelemelerinde farklı fiillerden kaynaklanan matrah farklarının bulunması halinde, bildirilen veya beyan edilen tutarlar gelir, kurumlar veya katma değer vergisi yönünden bulunan her bir matrah farkından ayrı ayrı mahsup yapılacak, bildirilen veya beyan edilen tutarların bulunan matrah farkları toplamından küçük olması halinde ise, bu tutarın vergi türüne isabet eden matrah farkı ile oranlanması suretiyle mahsup işlemi gerçekleştirmesi gerekmektedir.
1.2.4.Mahsuba İlişkin Diğer Hususlar Nelerdir?
- Birden fazla vergilendirme için matrah farkı bulunması ve inceleme raporlarının farklı tarihlerde düzenlenmesi durumunda, rapor tarihine göre sırasıyla mahsup işlemi yapılacaktır.
-İnceleme raporlarının aynı tarihte düzenlenmesi durumunda ise bildirilen veya beyan edilen tutarların bulunan matrah farkları toplamından küçük olması halinde mahsup işlemi, bildirilen veya beyan edilen tutarların her bir vergilendirme dönemine isabet eden matrah farkı ile oranlanması suretiyle yapılması gerekir.
-Bildirilen veya beyan edilen tutarlar gelir, kurumlar veya katma değer vergisi tevkifatı matrah farklarından da mahsup edilebilecektir.
-Varlıklarını bildirim veya beyana konu eden ve defter tutma yükümlülüğü bulunmayan gelir vergisi mükellefleri hakkında bulunan matrah farklarının hangi gelir unsuru ile ilgili olduğunun önemi olmaksızın, beyan edilen tutarlar bulunan matrah farklarından mahsup edilmesi gerekir.
- Haksız iadeden kaynaklanan tarhiyatlar ile gelir, kurumlar ve katma değer vergisi dışındaki diğer vergilerden kaynaklanan tarhiyatlar ve usulsüzlük, özel usulsüzlük cezaları da mahsup konusu yapılmayacaktır.
- İndirimi reddedilen katma değer vergisine ilişkin matrahtan, bildirilen veya beyan edilen tutarlar mahsup edilecektir. İndirimi reddedilen katma değer vergisinin hangi orana karşılık geldiğinin bilinememesi ya da bedelin tespit edilememesi halinde ise mahsup uygulamasında dikkate alınacak matrah tutarı %18 KDV oranı dikkate alınmak suretiyle hesaplanacaktır.
Bir örnek; ABBA Lojistik A.Ş. şoförlerinden Bekir Kızıl adına Moğolistan’da mevcut bankada tutulan 4.500.000.-TL karşılığı altın 30 Mayıs 2013 tarihinde Eminönü Ekonomi Bankası Şubesine bildirilmiştir. 29 Haziran 2013 tarihinde ise aynı banka şubesinde açılan şirket hesabına aynı tutardaki altın transferi gerçekleşmiş ve %2 oranındaki 90.000.-TL vergi ödenmiştir. Şirket şoförü adına olan altınların şirketle bağlantısını kanaat verici vesikalar ile ispatlamaktadır. Yönetim kurulu başkanının bizzat şahsı adına Bekir Kızıl’a vermiş olduğu Moğolistan yetkili organlarınca düzenlenmiş bu hususları içeren vekaleti mevcuttur.
Vergi Başmüfettişi 20 Eylül 2013 tarihinde firmanın 2008 ve 2009 ile 2010 hesap dönemlerini incelemeye almıştır. 2008 yılı zamanaşımlı olduğu için bu döneme ait raporlar 30 Kasım 2013 tarihinde tamamlanmıştır. Diğer sonraki yıllar raporları ise 15 Nisan 2014 tarihinde tanzim edilmiştir.
2008 yılı için; kasa hesabının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi yapılmış, kasa hesabında sürekli olarak normalin üzerinde bir meblağ olduğu tespit edilmiştir. Yani kasada fiilen yer almayan meblağın işletme sahipleri tarafından işletmeden çekildiği ve kendi şahsi ihtiyaçları için kullanıldığı tespit edilmiştir. Kasa hesabı için yapılan adat hesaplamasında 750.000.-TL faiz hesaplanması gerektiği gerekçesiyle kurum matrah farkı tespit edilmiştir. Ayrıca Maliye Bakanlığı ve son yıllarda yargı kararlarında da ortaklara borç verme işleminin finansman temini hizmeti kapsamında değerlendirdiği için Başmüfettiş 750.000.-TL üzerinden fatura düzenlenerek, %18 KDV hesaplanması gerektiği gerekçesiyle KDV matrah farkı tespit etmiştir. Bu incelemede firmanın 2008 yılında temin ettiği faturaların KDV hariç 2.000.000.-TL’lık kısmının sahte ve/veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğuna karar vermiştir. Bu faturaları bilerek kullandığına kani gelerek üç kat vergi ziyaı cezası istemiştir. Buna istinaden Başmüfettiş; %18 oranındaki 180.000.-TL, %8 oranındaki 24.000.-TL, %1 oranındaki 2.000.-TL Katma Değer Vergi’nin indirimini reddetmiştir. Ancak 500.000.-TL tutarındaki sahte faturanın ise hangi oranda KDV’ye tabi olduğunu ise tespit edememiştir.
2009 yılı için; Vergi Başmüfettişi tarafından, işletmenin aktifine bir yıl önce girmiş olan deponun, gerçekte 2.000.000.-TL bedelle satılmış olduğu tespit edilmiştir. Kayıtlarda KDV hariç 500.000.-TL üzerinden fatura kesilip hasılat kaydedilmiştir. Firmanın uluslar arası taşımacılıktan kaynaklanan 300.000.TL tutarında haksız iade aldığı tespit edilmiştir. Sözleşmelere ilişkin ödenmeyen damga vergisi matrah farkı 3.000.000.-TL’dir.
2010 yılı için; Şirketin 400.000.-TL tutarındaki amortisman giderini mükerrer kaydettiği tespit edilmiştir.
Yukarıdaki tespitlere göre tanzim edilecek vergi inceleme raporlarındaki mahsuplaşma ve istenecek vergi ve cezalar aşağıdaki gibi olacaktır.
-30 Kasım 2013 tarihinde tanzim edilen 2008 raporları için;
Adat hesabından dolayı 750.000.-TL matrah farkı aynı fiilden kaynaklanan hem kurumlar ve hem Kdv için mahsup edilecek vergi/ceza tarhiyatı istenmeyecektir. Sahte faturadan kaynaklanan Vergi Farkına tekabül eden matrah farkı ise; indirimi reddedilen %18 için 1.000.000.-TL, %8 için 300.000.-TL, %1 için 200.000.-TL hesaplanmıştır. İndirimi reddedilen katma değer vergisinin hangi orana karşılık geldiğinin bilinememesi ya da bedelin tespit edilememesi nedeniyle %18 KDV oranı dikkate alınmak suretiyle hesaplanan mahsuba konu matrah farkı ise 500.000.-TL’dir. Bu durumda 2008 yılı için tespit edilen mahsuba konu matrah farkı 750.000 + 2.000.000 = 2.750.000.-TL’dir. Dolayısıyla 2008 yılı raporunda varlık barışından dolayı oluşan 4.500.000.-TL koruma kalkanından 2.750.000.-TL mahsup edilmiştir. Geriye mahsup edilecek 4.500.000 – 2.750.000=1.750.000.-TL koruma kalkanı kalmıştır. Ancak 2008 yılı için herhangi bir vergi ve ceza istenmemiştir. Fakat tanzim edilen rapor ile sahte faturayı bilerek kullanan şirketin kanuni temsilcileri için suç duyurusu adli mercilere yapılmıştır.
-15 Nisan 2014 tarihinde tanzim edilen 2009 ve 2010 raporları için;
1- 2009 yılı için, işyeri satışından dolayı 2.000.000 – 500.000 =1.500.000.-TL hasılatını gizlediği için bu tutarda ayni fiilden kaynaklanan kurumlar ve katma değer vergisi matrah farkı tespit edilmiştir. Ancak 300.000.-TL tutarındaki haksız iade zaten varlık barışı kapsamında mahsuba konu edilmediği için o tutar vergi ve ceza tarhiyatı istenecektir. Aynı şekilde Damga Vergisi varlık barışı kapsamında mahsuba konu edilmediği için gerekli vergi ve ceza tarhiyatı yapılacaktır.
2- 2010 yılı için, şirket 400.000.-TL amortisman giderini mükerrer olarak kayıtlarına intikal ettirdiği için bu tutar kurumlar vergisi matrah farkı olarak tespit edilmiştir.
Bu durumda 2009 ve 2010 raporları her ne kadar farklı vergilendirme dönemleri bile olsa, aynı tarihte raporları tanzim edildiği için ve bu dönem bulunan matrah farkları toplamı 1.500.000 + 400.000 = 1.900.000.-TL olduğu ve bu tutar ise varlık barışında geriye kalan koruma kalkanı tutarı 1.750.000.-TL’den küçük olduğu için mahsuba yetmeyecektir. İşte bu nedenle denetim elemanının bir oranlama yaparak mahsup edilecek tutarları tespit etmesi gerekecektir.
Bu hesaplamaya göre; 2009 yılı mahsuba konu matrah farkı 1.500.000 / 1.900.000=%79 olacaktır. Yani 2009 yılında 1.750.000x%79=1.382.500.-TL mahsup edilecektir. Kalan1.500.000 - 1.382.500 = 117.500.-TL için ise hem kurumlar vergisi hem de %18 katma değer vergisi tarhiyatı cezalı olarak istenecektir.
2010 yılı mahsuba konu matrah farkı 400.000 / 1.900.000=%21 olacaktır. Yani 2010 yılında 1.750.000x%21=367.500.-TL mahsup edilecektir. Kalan 400.000 – 376.500 = 32.500.-TL için ise kurumlar vergisi tarhiyatı cezalı olarak istenecektir.
2.YURT DIŞINDA ELDE EDİLEN KAZANÇLARA İLİŞKİN İSTİSNA:
2.1. İstisna Uygulamasından Kimler Yararlanacak?
Gelir Vergisi Kanununun Geçici 85. Maddesiyle 31.12.2013 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmiş yurt dışında elde edilen bazı kazançlar, gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Tabi ki,bu kazançların ilgili mevzuat çerçevesinde yurt içine getirildiği mükelleflerce kanaat verici vesikalarla bir şekilde ispat edilmek zorundadır.
Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükellefler dahil Türkiye’de tam mükellef olarak vergilendirilen gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri istisna uygulamasından yararlanabilecektir.
2.2.Hangi Kazançlar İstisnadır?
1-Kanuni ve İş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlara ait iştirak hisselerinin dışarıda satışından 31.10.2013 tarihine kadar (bu tarih dahil) elde edilen kazançlar.
2-Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlardan 31.10.2013 tarihine kadar (bu tarih dahil) elde edilen iştirak kazançları.
3-Yurt dışında bulunana işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla 31.10.2013 tarihine kadar (bu tarih dahil) elde edilen kazançlar
4-Kanuni ve İş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan ve 31.12.2013 tarihine kadar (bu tarih dahil) elde edilen kazançlar.
2.3.İstisna Kazançların Beyanı
1-29 Mayıs 2013 tarihinden itibaren 31 Ekim 2013 tarihine kadar elde edilen ve 31 Aralık 2013 tarihine kadar yurt içine transfer edilen iştirak kazançları 2013 yılına ilişkin 2014 yılında verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gelire ilave edilmek veya kurum kazancına dahil edilmek ve beyannamelerin ilgili satırında gösterilmek suretiyle vergiden istisna edilecektir.
2-29 Mayıs 2013 tarihinden itibaren 31 Ekim 2013 tarihine kadar elde edilen ve 31 Aralık 2013 tarihine kadar yurt içine transfer edilen iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançları 2013 yılına ilişkin 2014 yılında verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gelire ilave edilmek veya kurum kazancına dahil edilmek ve beyannamelerin ilgili satırında gösterilmek suretiyle vergiden istisna edilecektir.
3--Yurt dışı şube kazançlarının(yurt dışında bulunan işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde edilen) 01.01.2013 tarihinden 31.10.2013 tarihine kadar elde edilen kısmı geçici vergi dönemleri itibariyle beyana konu olsa dahi 31.12.2013 tarihine kadar yurt içine transfer edilmesi şartıyla 2013 yılına ilişkin 2014 yılında verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gelire ilave edilmek veya kurum kazancına dahil edilmek ve beyannamelerin ilgili satırında gösterilmek suretiyle vergiden istisna edilecektir.
4-Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumların, 29 Mayıs 2013 tarihinden sonra 31 Aralık 2013 tarihine kadar gerçekleşen tasfiyelerinden doğan ve 31 Aralık 2013 tarihine kadar yurt içine transfer edilen kazançları 2013 yılına ilişkin 2014 yılında verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gelire ilave edilmek veya kurum kazancına dahil edilmek ve beyannamelerin ilgili satırında gösterilmek suretiyle vergiden istisna edilecektir.
- Özel hesap dönemine tabi olan mükellefler ise belirtilen tarihler((29 Mayıs 21013 – 31 Ekim 2013 arası; iştirak kazançları, iştirak hissesi satış kazançları ve şube kazançları),(29 Mayıs 2013 – 31 Aralık 2013 arası;kurumların tasfiyelerinden doğan kazançları)) arasında elde ettikleri söz konusu kazançlarını, hesap dönemlerine göre 2013 ve 2014 yıllarına ilişkin verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gelire veya kurum kazancına dahil etmek ve beyannamelerin ilgili satırında göstermek suretiyle istisnaya konu edebileceklerdir.
-1/1/2013 tarihinden önce elde edildiği halde kayıtlara intikal ettirilmeyen ve beyan dışı bırakılan iştirak kazançları, iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar, yurt dışı şube kazançları ile bu tarihten önce(01 Ocak 2013 tarihinden önce) elde edilen yurt dışı tasfiye kazançları ile ilgili olarak bu istisna hükmünden yararlanılması mümkün değildir. Fakat %2 verginin ödenmesi ve varlıkların yurt içine transferinin(taşınmazlar hariç) gerçekleşmesi şartıyla varlık barışından yararlanılması tabi ki, mümkündür.
TEBLİĞ İLE KANUN MADDESİNİN LAFZI ARASINDA BİR ÇELİŞKİ Mİ VAR?
Kanun maddesinin lafzında yer alan hüküm;”Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların;
a)Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlara ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan kazançları,
b)Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlardan elde ettikleri iştirak kazançları
c)Yurt dışında bulunan işyeri ve daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ticari kazançları,
31.10.2013 tarihine kadar elde edilenler dahil olmak üzere, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31.12.2013 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmesi kaydıyla gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.
Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan kazançları, 31.12.2013 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olması kaydıyla gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.”şeklindedir. Kanun maddesi gayet açık bunu bir örnekle açıklayalım.
Bir Örnek;Şişli Vergi Dairesinde Tam mükellef ABBA İnşat A.Ş. 15 Ocak 2013 tarihinde Fransa’daki bir beton firmasına ait iştirak hisselerini(alış bedeli 500.000.-TL, alış tarihi: 20 Şubat 2012) 2.000.000.-TL’ye satmıştır. Kanuna göre ABBA İnşaat A.Ş. 2013 yılı beyannamesini Nisan/2014 tarihinde verirken beyannamedeki 5.000.000.-TL kurum kazancından beyannamenin satırında göstermek koşuluyla 2.000.000 – 500.000=1.500.000.-TL iştirak hissesi satış kazancını 5.000.000.-TL kurum kazancından düşmesi gerekmektedir. Yani kurumlar vergisinden istisna tutulması gerekmektedir
Ancak 11 Haziran 2013 tarihli Resmi Gazete ile yayımlanan 1 seri No.lu Varlık Barışı Genel Tebliğinin “7.4.”İstisna Uygulamasına Konu Yurt Dışı Kazançların Beyanı” başlıklı bölümündeki düzenlemelere göre ise; iştirak hissesi satış kazancı 29 Mayıs 2013 – 31 Ekim 2013 tarihine ait olmadığı için bu istisnadan yararlanmak mümkün değildir. Halbuki kanunun lafzında 31 Ekim 2013 tarihi dahil o tarihe kadarki elde edilen kazançlar kastedilmiştir.
Kanunun yürürlük tarihi olan 29 Mayıs 2013 tarihi ise nerede önem arz ediyor? Kazançların transferinin 29 Mayıs 2013 tarihinden başlayarak en geç 31 Aralık 2013 tarihine kadar yapılabileceği belirtilmektedir. Yani 13 Mart 2013 tarihinde elde ettiğin iştirak hissesi satış kazancını 30 Mayıs 2013 tarihinde transfer edersen veya en geç 31 Aralık 2013 tarihinde yurtiçine transfer edersen 2013 kurumlar vergisi beyannamesinde bu kazancı, kurum kazancından indirebilirsin denilmektedir.
Peki o zaman kanun lafzından ;”01.01.2013 tarihinden önceki 2012, 2011 yani önceki 4 yılında kastedildiğini mi? Anlamak gerekiyor. İşte burada genel tebliğ devreye giriyor. Yani mademki, istisna kurumlar veya gelir vergisi beyannameleri üzerinde gerçekleştirilecek işte o zaman hesap dönemini veya takvim yılını dikkate almak gerektiği söylenerek bir düzenleme yapılması doğaldır. Ancak bu konuda da yine tebliğde bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Aynı bölümün son fıkrasında aynen” 1/1/2013 tarihinden önce elde edildiği halde kayıtlara intikal ettirilmeyen ve beyan dışı bırakılan iştirak kazançları, iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar, yurt dışı şube kazançları ile bu tarihten önce(01 Ocak 2013 tarihinden önce) elde edilen yurt dışı tasfiye kazançları ile ilgili olarak bu istisna hükmünden yararlanılması mümkün değildir.” Denilmektedir. Bu durumda eskilerin deyimiyle düzenlemenin“mefhum-u muhalifinden” 01 Ocak 2013 tarihinden önce elde edildiği halde kayıtlara intikal ettirilmiş bu tür kazançlar istisna hükmünden yararlanabilir anlamı çıkmaktadır. Yani 2011 tarihine ait kayıtlara intikal ettirilmiş iştirak kazancı transfer edilmek şartıyla 2013 yılı kurumlar vergisinden istisna edilebilirdi. Tabi ki, bu anlam belki biraz zorlama olabilir. Bu nedenle bakanlığın tebliğdeki düzenlemede milat olarak 01 Ocak 2013 tarihini alması makul kabul edilebilir.
Ancak kanunun yürürlük tarihi olan 29 Mayıs 2013 tarihi dahil 31 Ekim 2013 tarihleri arasında elde edilen ilgili kazançların sadece istisna kapsamında olduğunun düzenlenmesi açıkça kanun maddesinin lafzı ile tebliğdeki düzenlemelerin birbiriyle çeliştiğini göstermektedir.
Belki şu; “Bakanlık yurt dışı fonları Türkiye’ye çekmek için bu düzenlemeler yapıldı. Bu nedenle kanunun yayımı tarihi olan 29 Mayıs 2013 tarihinden sonra şahıs ve kurumları teşvik ederek iştirak hisselerini satmaya ve bu fonları ülkeye getirmesi istenilerek özellikle bu tarihten sonraki elde edilen kazançlar kastedildi” denilebilir. Ancak o zaman bunun kanun maddesiyle düzenlenmesi gerekirdi. Çünkü kanun maddesinde aynen;” 31.10.2013 tarihine kadar elde edilenler dahil olmak üzere, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31.12.2013 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmesi kaydıyla gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.” Denilmektedir. Elde edilme tarihi en geç 31 Ekim 2013’dür. Ancak en eski hangi tarihli kazanç olduğu kanun lafzında net değildir. Fakat Lafzında net olmayan elde edilen kazancın en eski tarihinin tebliğdeki düzenlemede olduğu gibi 29 Mayıs 2013 ve sonrası olduğunu çıkarmak için kahin olmak gerekirdi. Lafzından anlaşılan 29 Mayıs 2013 tarihi transferin en erken tarihidir.
Bu konuda en son şunu söyleyebiliriz; eğer konun koyucu ile bakanlığın düzenlemesindeki niyet aynı ise yazım konusunda ciddi bir zaafiyetin olduğu aşikardır.
Ancak şube kazançlarında ise bu sıkıntı biraz olsun ortadan kalkmış gibi görünüyor. Yurt dışı şube kazançlarının(yurt dışında bulunan işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde edilen) 01.01.2013 tarihinden 31.10.2013 tarihine kadar elde edilen kısmı geçici vergi dönemleri itibariyle beyana konu olsa dahi 31.12.2013 tarihine kadar yurt içine transfer edilmesi şartıyla 2013 yılına ilişkin 2014 yılında verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gelire ilave edilmek veya kurum kazancına dahil edilmek ve beyannamelerin ilgili satırında gösterilmek suretiyle vergiden istisna edilecektir. Aslında burada bile 01 Ocak 2013 tarihiyle 31 Ekim 2013 tarihleri arasında elde edilen şube kazançlarının istisna kapsamında olduğu sonucuna yine biz tebliğdeki zorlama bir yorum ile ulaşıyoruz. “2013 yılında geçici vergi dönemleri itibarıyla geçici vergi beyanına konu edilmiş olsa dahi” ifadesinden yola çıkarak bu sonuca ulaşıyoruz. İşte burada kanundaki düzenleme doğru olarak devreye giriyor ve;”kazancın en erken 29 Mayıs 2013 tarihinden en geç 31 Aralık 2013 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmesi şartıyla” denilmek suretiyle kanuni düzenleme ile tebliğdeki düzenlemenin uygunluğu sağlanmıştır.
Aslında bu düzenlemelerdeki niyet; iştirak hissesi satış kazancı, iştirak kazancı ve yurt dışı tasfiye kazançları varlık barışındaki düzenleme ile teşvik edilmek istenmiş ve bu fonların yurtiçine getirilmesinin hızlandırılması amaçlanmıştır. Yani mükelleflere böyle bir af kanunu çıktı; iştirak hisseni sat!, iştirak kazancını al!, tasfiyeye gir! Ve bu paraları yurt içine getir ki, istisnadan yararlanarak bu kazançlar üzerinden vergi ödeme! Denilmek istenmiştir. Bu nedenle tebliğde kazancın elde edilmesindeki en erken tarih 29 Mayıs 2013 olarak belirlenmiştir. Ancak yurt dışı şube kazançlarında ise var olan ve devam eden bir süreç vardır. Bu nedenle 01 Ocak 2013 tarihi ile 31 Ekim 2013 tarihi arasındaki (bu tarihler dahil) elde edilen şube kazançları istisna edilmiştir. Neticede kanunun lafzı ile tebliğdeki düzenlemenin paralellik arz etmesine biraz daha özen gösterilebilirdi.
SONUÇ
Yeni Varlık Barışında; usul hükümlerine özellikle dikkat edilmesi( %2 verginin ödenmesi, transferin süresinde gerçekleşmesi, zamanında kanuni deftere kayıt, v.s) gerekmektedir. Ancak en önemlisi kanaat verici vesikalar ile doğacak sıkıntıların ve muhtemel cezalı tarhiyatların önüne geçilmesidir.
Küreselleşen dünyada sermaye hareketlerinin yönü kadar gelir kaynaklarının kayıt altına alınması da aynı ölçüde önem arz etmektedir. Bir çok ülke bu amaçla Varlık Barışına benzer düzenlemeler ile güvenli ortama katkıda bulunmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’ninde kendi payına düşeni yerine getirme çabası olumludur.
[1] Yeni Varlık Barışı-1 başlıklı makalemiz https://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/abbascosar/021/adresinde 13 Haziran 2013 tarihinde yayımlanmıştır.
25.06.2013
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.