Ekonomik sistemin finansmanı açısından bankacılık sektörünün yaşamsal bir önemi var. Ülkemizde özellikle 2000 sonrasında birçok değişme ve gelişme yaşandı. Değişiklikler hem yasal açıdan hem de kurumsal açıdan ortaya çıktı ve olumlu sonuçlarını da kısa süre içinde verdi.
Dünya çapında yaşanan krize rağmen Türkiye'de bancılık sektörü karlılık anlamında ivme kaybetmedi. Sektörün bu özelliği, yabancı uzmanların ve uluslararası finans çevrelerinin de takdirlerini toplamış durumda. Her ne kadar mülkiyet yapılarında gitgide daha fazla yabancı etkisi hissedilse de, sektörün güçlü konumu ekonominin geleceği açısından olumlu.
MESAJLAR BAYIYOR
Bankacılık sektörü, övgüye değer özellikleri yanında 'ilginç' uygulamalara da imza atıyor. Bunlardan en sık karşılaşılanı, cep telefonlarına yönelik 'tacizler'. Taciz diyoruz, çünkü bir şekilde cep telefonunuz banka kayıtlarına girmişse yandınız demektir. Banka ile müşteri ilişkisi kurduğunuzda telefonunuz kayıt altına alınıyor. Böyle bir ilişkiniz olmasa da bankalar size ait adres ve telefon bilgilerini GSM operatörlerinden alabiliyorlar. Bunun sonucunda da, kredi faizlerinin ne kadar uygun olduğunu belirten kısa mesajlar hemen her gün gelmeye devam ediyor. Birkaç bankada hesabınız varsa hepsinden ayrı mesaj geliyor. Araştırdığımız kadarıyla bunlardan kurtulma yolu da yok.
ÇAĞRILAR DA BAYIYOR
Taciz mesajlarla da kalmıyor; çağrı merkezlerinden aranmanız artık vakayı adiyeden. Bu aramalara cevap verdiğinizde kimi zaman hoş sesli müşteri temsilcisiyle, kimi zaman da makineyle muhatap oluyorsunuz. Aranma sebebi, kredi kart limitinin artırılması veya bireysel kredi bilgilendirmesi.'Canım ne var bunda, telefonu açmazsınız olur, biter' diyebilirsiniz. Bankalardan gelen telefonun açılmaması veya çağrının reddedilmesi çözüm değil. Telefonu açmadığınızda veya gelen çağrıyı reddettiğinizde gelen aramalardan kurtulamıyorsunuz. Adeta banka hırs yapıyor ve çağrıyı cevaplayana kadar belirli aralıklarla sürekli olarak aranıyorsunuz.
TÜKETİMİN HEDEF OLMASI SORUN
Bankaların yapmaya çalıştıkları şey kendi açılarından doğru. Bankaların temel amacı, garanti olarak gördükleri kredi müşterilerine daha fazla para satabilmek. Bu yapılmaya çalışılırken de farklı adlar altında tüketici kredisi türleri icat ediliyor. Böylece potansiyel müşterinin aklına 'karpuz kabuğu' getirilmek isteniyor.
Ancak, kredi pazarlama adına yapılan bu faaliyetler gerçekten bezginlik yaratıyor. Bankanın birisi bir uygulama başlattığında, pastadaki payını azaltmak istemeyen diğer bankalar izlemekte gecikmiyor.
Kuşkusuz, rahatsızlık veren mesajlar ve aramalar sadece bankalara özgü değil. Bu tür mesajlardan kurtulmak için uzun süre önce yasa önerisi bile verildi. Hızla değişen gündem, önerinin yasalaşmasının önündeki önemli engellerden sadece birisi. Konunun bizce asıl önemli noktası, bankaların kredi pazarlamasında 'tüketiciyi' hedef almaları. Böyle bir yaklaşım bankaların risk azatlımı politikaları açısından doğru olmakla birlikte ekonominin geleceği açısından endişe verici.
Sadece tüketimi özendiren bir parasal yaklaşımın, bir süre sonra dışa bağımlı bir ekonomik yapı ortaya çıkaracağını öngörebilmek için uzman olmaya gerek yok. Ekonomimizin ihtiyacı olan; üretim kapasitesini, üretimi ve buna bağlı olarak ihracatı artıracak alanlara yönelik parasal destekler. Bu yönde adımlar atılmaksızın tüketimin özendirilmesini ekonominin geleceği açısından kaygı verici buluyoruz.
Yaşlılara ve hastalara beyanname hizmeti
2011 yılında sahip oldukları mal ve hakları kiraya verenlerin 1 Ocak 2011-31 Aralık 2011 dönemine ait beyana tabi kira gelirleri için 2012 yılının Mart ayının 1. gününden 26. günü akşamına kadar beyannamelerini vermeleri gerekiyor.
Maliye Bakanlığı, sadece kira geliri elde eden 60 yaşını doldurmuş mükellefler ile engelli mükelleflerden yaşlılığı, sakatlığı veya hastalığı nedeniyle vergi dairesine gelemeyecek durumda olanlar için evde beyanname hizmeti başlattı.
Uygulamadan yararlanmak isteyenlerin bağlı bulundukları vergi dairesinden randevu almaları gerekiyor. Bu durumda olanlar 444 0 189 numaralı telefondan Vergi İletişim Merkezi'ni (VİMER) de arayarak randevu alabiliyorlar.
Emekli çalışan işten ayrılırsa kıdem tazminatı alır mı?
SSK'DAN emekli olduktan sonra, aynı iş yerinde emekli olarak çalışan kişi iş yerinden ayrılırken kıdem tazminatı alıyor mu? Bir yıl için tazminat tutarı ne kadardır? Halila Hasan
Emekli olduktan sonra aynı veya başka bir işyerinde emekli olarak çalışan işçinin iş sözleşmesi, 1475 sayılı (eski) İş Kanunu'nun 14. maddesinde sayılan kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ererse kıdem tazminatına hak kazanır.
Örneğin iş sözleşmesi, işveren tarafından işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı dışında bir nedenle, işçi tarafından 4857 sayılı İş Kanunun 24. maddesinde sayılan haklı nedenlerle sona erdirilirse, işçi kıdem tazminatına hak kazanır. İşçi kendi isteğiyle işten ayrılırsa kıdem tazminatına hak kazanmaz.
İşçinin çalıştığı her tam yıl için ödenecek kıdem tazminatı, işçinin 30 günlük ücreti kadardır. 30 günlük ücretin hesabında, işçiye devamlı olarak sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün olan sosyal yardımlarda dikkate alınır.
GÜNÜN SÖZÜ
'Her türlü otorite alçaltıcıdır; hem otoriteyi kullananları hem de üzerinde otorite uygulanılanları alçaltır.'
Oscar Wilde
(Kaynak: Akşam Gazetesi | 28.02.2012)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.