2012 yılının ikinci ayındayız ama bugünlerde zannediyorum vergicilerin ve muhasebecilerin en önemli işleri 2011 yılı kapanışıyla ilgilidir. Önümüzdeki hafta verilecek geçici vergi beyannamesiyle birlikte 2011 yılı işlemlerini büyük ölçüde tamamlamış olacaklar. Elbette bazı işletmelerde nisan ayında verilecek kurumlar vergisi beyannamesiyle ilgili ek bazı işlemler de ortaya çıkabilir.
Tam zamanı diye düşünerek; bu makalede, 2011 yılıyla ilgili son hatırlatmalar yapılacaktır.
1. Defterlerin yazdırılması
Mal ve hizmet alım belgelerinin yasal defterlere kaydedilmemesi veya yasal defterlerin zamanında yazdırılmaması, özel usulsüzlük cezası yanında yüklenilen katma değer vergisinin indiriminin yapılamaması ile sonuçlanabilmektedir.
Yasal defterlerin zamanında yazdırılmamasını tespit eden vergi inceleme elemanlarının, vergi indirimini reddedip cezalı katma değer vergisi tarhiyatı istemeleri kesindir.
Bu çerçevede yapılacak tarhiyata karşı açılacak davanın ne şekilde sonuçlanacağı kesin olmayıp, kaybedilmesi riski ise alınabilecek bir risk değildir. Kaldı ki dava kazanılsa dahi, dava süreci ve maliyeti, yasal yükümlülüğün yerine getirilmesinin maliyeti ile karşılaştırılabilir değildir.
Sonuç olarak, katlanılamayacak maliyetlerle karşılaşmamak için, yasal defterlerin zamanında bastırılması konusunda dikkatli olunmasında yarar bulunmaktadır.
2. Şüpheli hale gelen alacaklar için karşılık ayırma prosedürünün yerine getirilmesi
Vergi Usul Kanunu'na göre, dava veya icra aşamasında bulunan ya da yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen ödenmemiş bulunan küçük alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmektedir.
Bu çerçevede;
- 2011 yılında dava veya icra konusu yapılan alacaklar için, daha sonraki yıllarda karşılık ayrılamayacağı da dikkate alınarak, bu yılda karşılık ayrılması,
- Alacakların doğrudan gider yazılmayıp, karşılık ayırmak suretiyle dönem matrahının tespitinde dikkate alınması,
- Daha önceki yıllarda şüpheli hale gelen ve karşılık ayrılan alacaklardan 2011 yılında tahsil edilenlerin gelir yazılması,
- Yasal koşullar doğrultusunda tahsili olanaksız hale gelenlerin ise karşılık hesaplarının kapatılarak izlenmeye son verilmesi,
unutulmamalıdır.
3. Vazgeçilen alacakların takibi
Vergi Usul Kanunu'nun 324'üncü maddesinde, konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacakların, borçlunun defterlerinde bir karşılık hesabında izlenmesi, bu tutarın üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kâr hesabına alınması öngörülmüştür.
Olağan ve sık karşılaşılan bir durum olmamakla birlikte, zararla itfa edilmemiş ve süresini doldurmuş vazgeçilen alacakların gelir yazılması unutulmamalıdır.
4. Yenileme fonunun takibi
Vergi Usul Kanunu'nun 328'inci maddesine göre, maddede belirlenen koşullara uyulması halinde, sabit kıymetlerin satışından doğan kazanç vergilenmeksizin pasifte geçici bir hesapta üç yıl süreyle tutulabilmekte, bu süre sonuna kadar kullanılmaması halinde ise kullanılmamış olan kazanç, üçüncü yılın vergi matrahına eklenmektedir.
Yenileme fonunun kullanılma süresi konusunda Gelir İdaresi görüşü ile yargı kararları arasında farklılık bulunmakta olup, bu farklılık sürenin başlangıç yılının tespitinden kaynaklanmaktadır. Gelir İdaresi süreyi, iktisadi kıymetin satıldığı yıldan başlatırken, yargı kararlarında süre satışın yapıldığı yılı izleyen yıldan başlatılmaktadır.
Bu açıklamalar çerçevesinde üç yıllık süre konusunda karar verilmesi, üç yıllık süre dolmasına karşılık kullanılmamış yenileme fonu varsa, bu tutarın üçüncü yılın vergi matrahına eklenmesi gerekir.
5. Belgelendirilmemiş yurtdışı giderler için götürü gider hesaplanması
Gelir Vergisi Kanunu'nun 40'ıncı maddesinin (1) numaralı bendinde yer alan düzenlemeyle, ihracatçıların bazı yurt dışı giderlerinin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belgelendirilemediği hallerde de ticari kazancın tespitinde indirimine izin verilmiştir.
Maliye Bakanlığı, belgelendirilmemiş giderlere karşılık olmak üzere götürü gider kaydının yapılabilmesi için giderin mutlaka yapılmış, ancak belgesinin temin edilememiş olması gerektiği görüşündedir. Bakanlığa göre, götürü olarak hesaplanan giderlerin kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi için giderin yapılmış olması, işletmeden gider karşılığı nakit çıkışın olması ve bu çıkışın da muhasebe kayıtlarında izlenmesi gerekmektedir.
Yargı kararları Maliye Bakanlığı görüşü doğrultusunda değildir. Çeşitli Danıştay kararlarında;
- Götürü gider indiriminden yararlanabilmek için, yapılan işin sayılan faaliyetler kapsamında bulunması ve yapılacak götürü gider indiriminin yurt dışındaki bu işlerle giderlere ilişkin olması şartı arandığı,
- Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan giderlerin tevsik edilmesinin zorunlu olduğu, ancak Gelir Vergisi Kanunu'nun 40/1. maddesinde yer alan hükümle bazı giderlerin tevsik edilmediği hallerde de gider yazılmasına izin verildiği,
- İhracat hâsılatının binde 5'i oranındaki tutarın götürü gider olarak indirim konusu yapılabilmesi için belgesi temin edilemeyen bir harcamanın mevcut olduğunun ve bu harcamanın muhasebe kayıtlarına intikal ettiğinin ispatına gerek olmadığı,
belirtilmektedir.
Bizim görüşümüz de yargı kararları doğrultusunda, yani ihracat hâsılatının binde 5'i oranındaki tutarın götürü gider olarak indirim konusu yapılabilmesi için belgesi temin edilemeyen bir harcamanın mevcut olduğunun ve bu harcamanın muhasebe kayıtlarına intikal ettiğinin ispatına gerek olmadığı yönündedir. Böyle olmakla birlikte, gereksiz tarhiyatlarla ve ihtilaflarla karşılaşmamak için, gerekli muhasebe kayıtlarının zamanında yapılmasında yarar vardır.
6. Taşınmaz ve iştirak satışında istisna kazancın fona alınması
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5'inci maddesinde yer alan düzenlemeyle, bentte yer alan şartlar çerçevesinde, taşınmaz ve iştirak hissesi satışından elde edilen kazançların %75'i kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
İstisnadan yararlanabilmek için, satıştan elde edilen kazancın istisnadan yararlanan kısmının, pasifte özel bir fon hesabına alınması ve satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar fon hesabında tutulması gerekir.
Fon hesabına alınma işleminin, kazancın beyan edildiği döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerektiği unutulmamalıdır.
7. Yurtdışı iştirak ve şube kazançları istisnası için kazancın Türkiye'ye getirilmesi
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5'inci maddesinde yer alan düzenlemeyle, bentte yer alan şartlar çerçevesinde, yurt dışı iştiraklerden elde edilen bazı kâr payları ile yurt dışı şube kazançları kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.
İstisnalardan yararlanmanın koşullarından birisinin, kazancın beyanname verme süresi içinde Türkiye'ye transfer edilmesi olduğu unutulmamalıdır.
8. Yurtdışı inşaat ve onarma işlerinden sağlanan kazançlar
Yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye'de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, başka bir koşul aranmaksızın kurumlar vergisinden istisnadır.
İstisnadan yararlanmak için, yurt dışında yapılan kapsamdaki işlerden sağlanan kazançların Türkiye'ye getirilmesi zorunluluğu yoktur. Ancak istisnadan yararlanmak için, kazancın Türkiye'de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi gerekmektedir.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 10.02.2012)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.