Bürokratik işleyişi hicveden çok sayıda fıkra vardır.
Bürokrasiye baktığımızda çoğu zaman bu hicivlere benzer gerçeklikleri de görürüz. Bürokraside en fazla tenkit edilen konu bürokratın yaptığı işlerden hesap vermesi, yapmamak suretiyle verdiği kayıplarla ise kimsenin ilgilenmemesidir. Bürokrat bilir ki, yaptığı işte bir hata olması halinde vay başına gelene. Ama bürokrasi yapması gerekeni yapmayarak ya kamunun menfaatini geciktirir veya zarara uğratır, çoğu zaman da karşı tarafın durumunun daha da kötüleşmesine neden olur.
Bu konuda bazen ismi ön plana çıkan bürokratlar olur. Bir bakana veya üst yöneticiye bir sorun iletildiğinde, şayet iş adı "yokuş"a çıkmış olan o bürokrata havale ediliyorsa talep sahibi anlar ki, bu mesele çözülmek istenilmiyor. Bazen talep sahibi durumu fark ettiğini ima etmek için, tamam biz talebimizden vazgeçelim, dahi der. Çünkü bilir ki havale edilen bürokrat alfabedeki bütün harfler ihtimali kadar olumsuz düşündükten sonra geriye bir ihtimal kalıyorsa ancak o zaman evet der. Çoğunlukla da bu şekilde davrandığı için bir süre sonra hiç talep gelmez olur. Problemler birikir, ta ki o bürokrat ayrılıp yerine; görevinin sadece hayır demek olmadığını hatırlayan, o makamdaki işinin ne pahasına olursa olsun kamu menfaatini korumaya çalışmak değil, adil davranmak ve haksız uygulamaları, gerektiğinde yasal değişiklik önerisi de dahil çözmeye çalışmak olduğunun bilincinde olan biri gelinceye kadar bu böyle devam eder.
Neden kurumsal hafızanın yerleşmemesidir
Her iki tür bürokrat herhangi bir kuruma özel değil, tüm kamu kurumlarında olabilen bir yapı türüdür. Aslında kurumsal yapının tam oturmadığı ve özellikle ekonomik dalgalanma dönemlerinde birinci tür bürokrat davranışının etkileri daha kalıcı hasarlar verebilecek durumdadır. Esasen bu yapının uzun süredir böyle devam edebilmesindeki en önemli etken; birçok kurumda bürokratik hafızanın kurumsallaşması, kurum hafızalarının kişilere bağlı kalması, bu kişiler ayrıldığında da aynı veya benzer konularda yine ilk defa karşılaşılıyormuş gibi yaklaşılmasıdır.
Oysa kurumların tam bir kurumsal hafıza oluşturması ve bu hafızanın adeta manuel hale gelmesi durumunda. Her gelen yeni kişinin bu hafızaya ilave bir şeyler katması böylece de kurumların davranış kalıplarında kişilerden bağımsız bir yapı oluşması mümkündür.
Bu söylediklerimin çoğunu; belli büyüklüğün üzerine çıkmış, kendince kurumsal yapıyı oluşturmuş özel sektör firmalarının çoğunda da görmek mümkündür. Tek istisnası özel sektör firmasında aksamanın etkileri daha erken fark edilebildiği için ayak uyduramayan yöneticinin daha erken koltuğunu kaybetmesidir.
Lafı fazla uzatmadan gelelim yazının başlığındaki fıkraya. Çünkü bu anlatmaya çalıştığımız yapıyı bundan daha iyi özetlemek mümkün değildir. Adamın biri bir bataklığa saplanır. Oradan geçen birinden yardım ister. Fakat yardım talep edilen, hiç istifini bozmadan cevap verir. Tamam ben muhtara haber vereyim, muhtar kaymakamı arasın, kaymakam sivil savunmaya talimat versin sivil savunmadan bir görevli gelir seni kurtarır der. Bataklıktaki adam öfkeyle be adam o zamana kadar ben çoktan boğulurum der. Diğer adam cevap verir: Ama mevzuata uygun olur.
Bu arada elim bir yangın nedeniyle kaybettiğimiz Hazine eski müsteşarlarından Yener Dinçmen'e Allah'tan rahmet yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı dilerim.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 25.01.2012)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.