Sosyal güvenlik ve iş yaşamındaki hak ve yükümlülükler artık değeri yeni yeni anlaşılan bir kavram. Bu doğrultuda vatandaşlarca çekilen bilgi açlığı Ali Tezel’in açtığı ve Sayın Hocam Şükrü Kızılot'un ışık tuttuğu yolda iki elin parmaklarını geçmeyen uzmanlarca giderilmeye çalışılıyor. Kamuoyunda birkaç yetkin yazarı izleyen yurttaşlar aydınlanıyor ve aydınlandıkça bu konudaki merakları daha bir uyanıyor. Kamuoyunda takdir gören birkaç yazar olarak bizler vatandaşlarımızı sağlıklı olarak aydınlatmaya çalışırken bir yandan da bu konularda yanlış yazı yazanların meydana getirdiği bilgisizlik kargaşası işimizi daha da zorlaştırıyor. Dün gün içinde izlediğim bir haber sitesine sansasyonel haber olarak düşmesiyle vakıf olduğuma göre, konulara hâkim olmadığından dolayı sosyal güvenlik konusunda sık sık çam devirmesiyle maruf bir yazanın yine saçmaladığını öğrendim. Bahse konu zat buyurmuş ki “İlk defa Ekim 2008'den sonra memur olanlar emekli ikramiyesi alamayacak”
Neden miymiş? Çünkü 5510 sayılı Kanunda bu yönde hüküm yokmuş.
Bu yokluk da böyle bir hükmün konulmasının unutulmasından kaynaklanıyor olabilirmiş. Veyahut da toplu ikramiye yerine, yeni kurulacak kıdem tazminatı fonundan tıpkı işçiler gibi kıdem tazminatı ödeneceğinin düşünülmesinden kaynaklanabilirmiş.
Bak sen işe! Bilgisizliğinden kaynaklanan yanlış çıkarımın üzerinden bir de tahmin yürütüyor.
Yazan kişi bilmiyor, yeterince okumuyor diye bu hükmün yok olduğunu düşünüyor!
Sadece düşünse iyi, ulusal ölçekte yayın yapan bir gazetede bunu yazıyor. Uzmanlık isteyen bir sosyal güvenlik konusunda yani her tarafa çekilebilecek salt soyut bir sosyal konu olmayan net bir konuda aka kara demiş oluyor.
Yazdığı kimi yazılarıyla yarım yüzyıldır çıkartılagelen pansuman düzenlemelerle karmakarışık hale getirilmiş sosyal güvenlik mevzuatımıza dair sadece gerçek uzmanların görüşlerine başvurulması gereken, üstelik vatandaşın yana yakıla bilgi aradığı bir konuda kafaları daha bir karıştırıyor. Hem de saçmalık o gazetenin manşetine çekilerek tahribatın şiddeti büyütülüyor.
Evet, bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkaramazmış, ama insaf birader, hem deli (!) bir değil, hem biz kamuoyunu aydınlatma misyonuna sahip gerçek sosyal güvenlik uzmanları kırk kişi bile olmadık daha!
Efendim konunun aslı şu. 5510 sayılı Kanun çıkartılırken sadece kendisi değil, kendisiyle ilgili birçok düzenlemeyi de etkiledi. Bunlardan biri de 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununudur. 5510 sayılı Kanun 5434 sayılı Kanunun çok sayıda maddesini yürürlükten kaldırırken ek 82 nci maddeyi de bu Kanuna eklemişti. Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 8 Mayıs 2008 tarihli ve 26870 sayılı RG’de yayımlanan 5510 sayılı Kanuna son şeklini veren 5754 sayılı Kanunun 75 inci maddesi ile eklenen bu ek madde tam da bu “İlk defa 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra ilk defa 4/c sigortalısı yani memur olanlar için” emekli ikramiyesinin nasıl ve ne şekilde ödeneceğinin yöntemlerini ortaya koyuyor.
Yanlışlık bu kadarla kalmıyor bu konuda. Sonra ne mi oluyor? Koskoca gazetede manşetten verilen bu konunun doğrusunu, yani bahse konu ek 82 nci maddenin var olduğunu gün içinde konuyu bilenlerin uyarmasıyla öğreniyor yazan, elektronik ortamda da yazısını tornistan metot düzeltiyor kestirmeden, bir “Pardon sayın okurlarım, ben gene yanlış yazdım, doğrusu da buymuş” deme erdemini göstermeden. Tam da “Çevir kazı yanmasın” hesabı, “Yeni memurların emekli ikramiyesi yok” safsatasını “Yeni memurların ikramiye hakkı neden o kanunda değil de bu kanunda” zırvasına eviriyor. Sanırım mertek gibi ortada duran gazete nüshalarının ortada kaldığını unutuyor. Çuvala sığmayan mertek “Bir tütün eksperi arkadaş beni yanlış anlamış” diye kıvırtma manevrası da bırakmamış bu sefer.
Yazan için cesaret önemli bir özellik, ama konunun gerçek uzmanı olanlar için gerekli ve anlamlı bir özelliktir. Öyle olmayınca da sahibine tahripkârlık özelliği kazandırmaktan öte gitmez. Hele ki bir konuda “Evreka evreka” diyerek ortaya çıkmak için salt cesur olmak yetmez, bundan öte iddialı olunan konuda sağlam, güncel ve kallavi bir bilgi dağarcığını da gerektirir. Aksi durumda yalın cesaret sahibini işte böyle zor durumlara düşürür.
Soru: 03.03.1964 doğumlu babamın sigortalı hizmete başlama tarihi 04.01.1984'tür ve toplam 7 bin 26 gün primi bulunuyor. Babam tam olarak ne zaman emekli olabilir? Fatih BAHÇECİ
Cevap: Sigortalılığa 1984 yılında başlayan diğer tüm erkek sigortalılar gibi babanız da SSK'lılıktan emeklilik bakımından 48 yaş ve 5 bin 225 güne tabi bulunuyor. 25 yıl ve gün şartlarını tamamlayan babanız 48 yaşını dolduracağı 03.03.2012 tarihinden itibaren çalışıyorsa işinden ayrılarak emeklilik başvurusunu yapabilir.
Soru: 1979 doğumluyum. 15.09.1995 tarihinde başladığım SSK sigortalılığında 3 bin 600 günüm var. Halen SSK sigortalısı olarak çalışmaya devam ediyorum. Ne zaman emekli olabilirim? Nilgün KÜÇÜKKARABACAK
Cevap: 24.05.1995-23.05.1996 arasında başlayan sigortalılığınızla SSK’lılıktan emeklilik bakımından 52 yaş ve 5 bin 825 güne tabisiniz. 5 bin 825 günü tamamlamak şartıyla 2031 yılında emekli olabileceğiniz gibi en az 3 bin 600 günle de 2037 yılında yaştan emekli olabilirsiniz.
(Kaynak: Sözcü Gazetesi | 13.10.2011)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.