Dün Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan CNBC televizyonunda canlı yayın konuğu oldu.
Elbette son günlerde ABD ve Avrupa'da meydana gelen krizler sonrasında, Türkiye ekonomisinin gidişatı ve bundan daha da önemlisi ekonomi yönetiminin konuya bakışı konusunda kamuoyunda az da olsa merak uyanmaya başlamıştı. Bu merakın giderilmesi noktasında salı günü Sayın Başbakan'ın başkanlığında yapılan toplantı sonrası gelen yazılı açıklama ile ortaya konulan genel çerçeve birinci ve en önemli somut adım olmuştu. Ama yine de Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı'nın kamuoyu önüne çıkarak genel bir değerlendirmede bulunması çok yararlı oldu.
Böyle dönemlerde piyasalar ve izleyiciler söylenenlerden ziyade işin arka planını, konuşanın konuya genel yaklaşım tarzını ve geleceğe yönelik öngörülerini anlamak ister. İşte bu açıdan Sayın Babacan'ın verdiği görüntü bize göre son derece olumluydu. Dünyadaki gelişmelerin farkında, Türkiye ekonomisinin gidişatına ilişkin kendinden emin ve işin özünü yakalamış, söyledikleri birbiriyle tutarlı ve ayağı yere basan net bir görüntü çizdi. Zaten piyasaların ekonomik gelişmelerine ilişkin başta Sayın Babacan'ın daha sonra da Merkez Bankası Başkanı'nın söylediklerine duyarlı olması da buradan kaynaklanıyor.
Sayın Babacan 2002 sonundan bu yana ekonomi yönetiminin başında bulunmuş, bu arada Avrupa Birliği ve Dışişleri Bakanlığı gibi Türkiye açısından en önemli koltuklardan ikisinde daha görev yaparak tecrübe ve birikimlerini üst düzeylere çıkarmıştır.
Türkiye ekonomisi 2001 yılında vergi gelirleri faiz giderlerini karşılayamaz bir yapıda iken, bugün kamu borç yükümlülüğünü milli gelirinin %40'ları civarına çekebilmişse, bunda uygulanan ekonomi politikasındaki kararlılığın ne denli önemli olduğu yadsınamaz. Türkiye artık bütçe dengesi açısından sağlam bir kültür oluşturmuştur. Şüphesiz bunda Maliye eski Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'ın da büyük emeği olduğunu hatırlatmadan geçemeyiz.
Gelinen noktada Avrupa ülkelerindeki ekonomik krizlerin temelinde kamu borcunun çevrilebilirliği endişesi başrolde iken, bu yönü Türkiye'nin en güçlü taraflarından birini bu nedenle oluşturmaktadır. Ama elbette; "biz iyiyiz, bize bir şey olmaz" diye beklemek değil, çevremizdeki ve dünyadaki gelişmeleri iyi tahlil edip ülke açısından bundan maksimum yarar sağlanmasına dönük yol haritası çizilmesi işin temelini oluşturmaktadır. Zaten Sayın Babacan da bunun altını çizdi. Bu köşede daha önce de belirttiğimiz yeni ve selektif teşvik politikasının hazırlanmakta olduğunu, bunun mikro analizler ile özellikle orta ve uzun vadede cari açık riskini azaltıcı yönde ancak rekabet gücü ve potansiyelini de dikkate alan bir çerçevede olacağını ifade etti.
Aslında Sayın Babacan'ın açıklamalarının satır aralarında;
· Tekrar bir durgunluk ve küçülme durumuna gelmeden ekonomideki kontrolün elden kaçırılmaması,
· Cari açığın gözardı edilmemesi ancak bu konuda panikle de hareket edilmemesi,
· Ekonomide tasarruf, üretim ve rekabet kültürünün egemen kılınması,
· Enflasyona ilişkin öngörüleri fazlaca bozmayacak ama rekabetçi olacak bir kur politikası
bizim çıkarabildiklerimiz.
Zaten bu arka planı Sayın Başbakan, bir cümle ile krizin fırsata çevrilmesi olarak ifade ediyor. Bu röportaj bu söylemin arka planının boş olmadığını göstermesi bakımından çok yararlı olmuştur.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 12.08.2011)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.