Bugün, Ramazan ayının ilk günü. Okuyucularımın hayırlı ve bereketli bir Ramazan ayı geçirmelerini Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. Her yıl bu ay gelince daha derinden algılanabilen bir konuyu yeniden vurgulamak istiyorum. Bunu hemen oruç mevsiminin başında dile getirmekle bu anlamda fayda sağlanacağını düşünüyorum.
Ramazan ayında bireysel ve toplumsal düzeyde gelir dağılımının daha dengeli hale geldiğini savunabilmek, herhalde biraz daha tutarlı gibi görünüyor insana. Ama bu önyargının rakamlarla kanıtlanması da henüz yeterli bilimsel çalışmalar olmadığı için mümkün değil. Daha önce de yazdığım üzere*, artık bazı araştırma kurumlarının buna benzer özel zaman dilimleri içerisinde, bilimsel normlara uygun istatistiksel araştırmalar yapmalarında toplumsal yararlar bulunmaktadır. Hatta TÜİK bile böyle bir sonucu üretmeye yarayan hanehalkı gelir araştırmaları yapabilmelidir. Böylece Ramazan ayı ve bayramdan toplumsal yapımızın nasıl bir gelir dağılımı düzeyini elde ederek çıktığını söyleyebiliriz. Hatta bu araştırmada İSAV-İslami İlimler Araştırma Vakfı'nın "Zekât Potansiyeli" çalışmasında vurgulanan hususların bilimsel taraması da mümkün olabilir. Fakat henüz bu bilimsel heyecanı duyanların sayısının azlığı, bu tür bireysel ve toplumsal gelişim araştırmalarına ulaşmamızı engellemektedir.
Ramazan ayında gelir dağılımında iyileşme olacağı hakkındaki yorumlarımızın havada kalmaması için, bu anlamda uzun soluklu incelemelere ihtiyaç var. Bu incelemelerin ilkeleri ve dönemleri, bilimsel tartışmalarla belirlenmeli ve disiplinle takip edilmelidir. Ancak bu takdirde rakamların mukayesesiyle doğru bulguların analizi mümkün hale gelecektir. Türkiye'de disiplinli gelir dağılımı araştırmalarının artık daha rahat yapılabileceğini düşünüyorum. Ve gönül ister ki, bu araştırmaların kurumsal bir sahibi olsun. Her ne kadar amaca doğrudan hizmet etmese de işçi konfederasyonları tarafından yapılan "açlık ve yoksulluk sınırı" hesaplaması araştırmaları, bu nitelikteki araştırmalara önemli örnek teşkil etmektedir.
Piyasadaki fiyatlar temel alınarak yapılan "açlık ve yoksulluk sınırı" hesaplamasında, farklı yaş ve cinsiyet gruplarına göre bilimsel veriler çerçevesinde, Hacettepe Üniversitesi tarafından oluşturulan beslenme kalıbı esas alınmaktadır. Bir işçinin ailesi ile birlikte, fizyolojik ihtiyaçları ile tutarlı, yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak için gerekli olan kalori sayısı ve bunu karşılayacak besinlerin cins ve miktarı bilimsel olarak belirlenmiştir. Bu beslenme kalıbı temel alınarak, çalışanların yoğun olarak alışveriş yaptıkları market-pazar yerlerinden fiyatlar derlenmekte ve yapılması gereken asgari düzeydeki gıda harcamasına ulaşılmaktadır. Bu araştırmada, "Açlık Sınırı" olarak tanımlanan tutar, dört kişilik bir ailenin gıda harcaması tutarıdır. Gıda ile birlikte kira, ulaşım, yakacak, elektrik, su, haberleşme, giyim, eğitim, sağlık, iletişim, kültür gibi temel ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama da dikkate alınarak bir ailenin yapması gereken toplam harcama tutarına, diğer ifadesiyle "Yoksulluk Sınırı"na ulaşılmaktadır. Bu tutar, bir bakıma insanca geçim şartlarının asgari düzeyidir. Yoksulluk sınırı bir bakıma haneye girmesi gereken toplam gelirin alt sınırıdır.
Ailenin zorunlu ihtiyaçları için yapılması gereken toplam harcama tutarına Türkiye İstatistik Kurumu'nun hanehalkı tüketim harcama verileri yoluyla ulaşılıyor. TÜİK'in Hanehalkı Tüketim Harcamaları Anketi'ne göre "gıda harcamaları"nın toplam tüketim harcamaları içindeki payı %30,70 oranı civarındadır. TÜİK'in Hanehalkı Tüketim Harcaması Sonuçları, hanehalkı bütçesinde gıda harcamaları payının daha da gerilediğini ortaya koymaktadır. Hanehalkı bütçesinde gıda harcamaları payının gerilemesini bir olumsuzluk olarak ortaya koyamayız. Ama Hanehalkı Bütçe Anketi'ne göre gelir dağılımı incelemesi sonuçları itibariyle, gelirden en az pay alan dilimde ortalama kişi başı gelir ile en üst dilimde yer alan kişi başı ortalama gelir arasında 25 kat civarında gelir farkı olduğu bilinmeyen bir husus değil. Bu analizlerin her yılın verileriyle takibe alınması gerekmektedir.
Toplumsal gelişmemizin önemli bir göstergesi olan gelir dağılımının 2011 yılı Ramazan ayındaki seviyelerini incelemelerine konu edinecek genç araştırmacılar ve gazetecilerden bu alanda rasyonel çalışmalar yapmalarını beklediğimi belirtmeliyim. Bu araştırmaları finanse edecek kamu ve özel kurumlar mutlaka olmalıdır. Ramazan ayındaki iyileşmelerin tüm yıla bireysel ve toplumsal etkisini de hesaplayarak tahmin edebilmeliyiz. Ve böylece gelir dağılımında sosyal yapının nasıl geliştirilebileceğini de bu araştırmalarla öngörebilmeliyiz.
Umuyorum ki, Ramazan ayı sonunda en az iki araştırma ekibinin çalışmalarının sonuçları, yayınlanabilecek seviyeye gelir. Çünkü doktora öğrencilerinin bilimsel imkân ve donanımları, önceki dönemlerden çok daha iyidir.
(Kaynak: Yeni Şafak | 01.08.2011)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.