Hatırlanacağı üzere, 2003 yılında 4842 sayılı kanunla Gelir Vergisi Kanunu’ndaki yatırım indirimi istisnası yeniden düzenlenmişti. Yapılan düzenleme ile yatırım indirimi istisnası için yatırımın teşvik belgesine bağlanma zorunluluğu kaldırılmış, kanunda sayılan koşulların yerine getirilmesi halinde yapılan yatırım harcamasının yüzde 40’ının herhangi bir tevkifat söz konusu olmaksızın, yatırım indirimi istisnası olarak kurum kazancından indirimi öngörülmüştü. Söz konusu düzenleme ile teşvik belgesi sahibi mükelleflere seçimlik bir hak tanınmış, dileyen mükelleflerin düzenleme tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen teşvik belgeleri kapsamında bu tarihten sonra yapacakları harcamaların da yeni düzenlemeden yararlanabileceği hüküm altına alınmıştı.
Aynı düzenleme kapsamında, seçimlik haklarını eski düzenlemeden yana kullanan mükelleflerin 24 Nisan 2003 tarihinden önce yaptıkları müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki yatırım harcamaları ile bu tarihten önce gerçekleşen yatırımlar üzerinden hesaplanan ve kazancın yetersiz olması nedeniyle sonraki dönemlere devreden yatırım indiriminden yararlanan kazançlar üzerinden ise dağıtılsın dağıtılmasın yüzde 19,8 oranında Gelir Vergisi tevkifatı yapılması hükme bağlanmıştı.
Öteden beri, tam mükellef kurumların yatırım indiriminden yararlanan kazançlarının Türkiye ile Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması bulunan ülkelerden birisinde mukim ortağa dağıtılması halinde, bu kazançlar üzerinden stopaj, ilgili anlaşmada temettü vergilemesi için öngörülen stopaj oranı uygulanmak suretiyle hesaplanmaktadır. Nitekim bu uygulama kapsamında, yatırım indirimi stopajı fiili kâr dağıtımından önce yapılmış ve ödenmişse, kâr dağıtımı ile birlikte her iki vergi oranı arasındaki fark tutarınca vergi iade alınmaktadır. Buna mukabil kâr, yatırım indirimi stopajı yükümlülüğünden önce dağıtılmışsa, doğrudan ilgili anlaşmada temettü vergilemesi için öngörülen vergi oranı kullanılmaktadır.
Yatırım indirimi stopajının nitelik itibariyle bir temettü vergilemesi olduğu yolundaki anlayışa dayanan bu uygulamanın, son zamanlarda vergi idaresi nezdinde benimsenmediği görülmektedir. Vergi idaresinin bu anlayış değişikliğinde, yatırım indirimi stopajının temettü vergilemesinden farklı olarak, asgari Kurumlar Vergisi'ne benzer bir vergilendirme olduğunu düşünmesi etkili olmuştur. İdare bu nedenle, yatırım indirimi stopajı için vergi anlaşmalarında temettü vergilendirmesi için öngörülen düşük vergi oranlarının uygulanmasının mümkün olmadığını ileri sürmektedir.
Vergi idaresinin bu anlayışını, aşağıdaki nedenlerle paylaşmamız mümkün değildir.
* Yatırım indirimi istisnasından yararlanmış olması, söz konusu kazancın menkul sermaye iradı olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Kaldı ki Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 62. maddesinde, yatırım indirimi istisnasından dolayı %19,8 oranında vergilendirilmiş olan kazancın dağıtılması halinde ayrıca stopaj yapılmayacağının düzenlenmiş olması, bu kazancın temettü kazancı olduğunu göstermektedir.
* Yatırım indiriminden yararlanan kazançlara uygulanacak stopajın temettü stopajı olmadığının kabul edilmesi, vergileme için yeterli değildir. Zira, bir verginin “ne vergisi olmadığını” söylemek, başka bir şeyin vergisi olarak algılanması sonucunu doğurmamaktadır. Bu tespit, ancak verginin alınmaması sonucunu doğuracaktır. Bu konuda bir belirleme yapılmamıştır.
* Gelir Vergisi Kanunu’nda yatırım indiriminden yararlanan kazançlar üzerinden stopaj yapılmasının öngörülmüş olması, bize göre temettü üzerinden alınan bir vergi olduğunu göstermeye yeterlidir. Çünkü Gelir Vergisi Kanunu’nda yer alan bir stopaj hükmünün konumuz itibariyle temettü üzerinden alınan bir vergi olduğunu kabul etmek gerekir. Aksi halde kurumların vergilendirilmesi ile ilgili hükümlerin Gelir Vergisi Kanunu’nda da (bu konuda özel bir belirleme yapılmamış olması halinde dahi) yer alabileceği sonucuna varılmasına yol açacaktır.
* Bu anlayış, verginin kanuniliği ve kazanılmış hakların korunması ilkeleriyle çelişmektedir. Yürürlükten kaldırılmış asgari Kurumlar Vergisi uygulamasını, yürürlükten kaldırıldıktan sonra kıyas yoluyla yatırım indiriminden faydalanan kazançlara uygulamaya kalkmak, hem “vergi kanunlarının genişletici yoruma tabi tutulamayacağı” hem de “vergi kanunlarının yorumlanmasında kıyas ilkelerine başvurulamayacağı” yolundaki ilkelerle uyum içerisinde değildir.
Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı, vergi idaresinin bu anlayışının haklı gerekçelere dayanmadığına inanıyor, bu yönde yapılacak tarhiyatların yargı sürecinde mükellef lehine sonuçlanacağı kanaatini taşıyoruz.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 28.11.2006)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.