Hemen her meslek kendi içinde zorluklar yaşıyor.
Bu meslek mensuplarının çok az bir kesimi gayretlerinin karşılığını aldığını düşünüyor. Dolayısıyla bu kesim halinden memnun, yaptığı işi seviyor ve geleceğe mesleki kariyer bakımından da güvenle bakabiliyor. Ancak geriye kalan büyük bir çoğunluk halinden memnun değil.
'Eşit işe eşit ücret' uygulaması, uzun zamandır hükümetin gündeminde olan, hakkaniyet kuralları gereği de olması gereken bir konu. Hükümet, özellikle de Maliye Bakanlığı, maaşlarına zam talebiyle kapısına gelen meslek temsilcilerine, bu meseleyi toptan çözeceklerini söyleyerek geri çeviriyor. Ancak maalesef kamuda yerleşmiş kuralları değiştirmek, oturmuş taşları yerinden oynatmak sanıldığı kadar kolay değil. Bunun en bariz örneğini son olarak 'torba kanun'da kamuda çalışan uzmanların maaşlarını eşitleme çerçevesinde yapılan çalışmada gördük. Kamuda 'uzman' sıfatıyla o kadar çok çeşitli eleman var ki bunların tümüne aynı seviyede ücret vermek gerçekten imkânsız. Dolayısıyla bu işin toptan bir çözümü mümkün değil. Hal böyle olunca da bu konudaki çalışmalar çözümsüzlüğe mahkûm oluyor.
Bugün bazı meslek mensuplarının maillerinden hareketle onların sıkıntılarına tercüman olmaya çalışacağım. Mali konuları yazmam, dolayısıyla camia tarafından takip edilmem sebebiyle bu konuyla ilgili bana en fazla şikâyet vergi denetmenlerinden geliyor. Vergi Usul Kanunu'ndan aldıkları yetkiyle mükelleflerin hesaplarını inceleyen, soruşturma yapan, vergi dairelerini teftiş yetkileri bulunan denetmenler, aynı kanundan yetki alan diğer denetim elemanlarının özlük haklarına yaklaşamıyor olmaktan, rotasyon mekanizmasıyla sürekli yerlerinin değişmesinden, kariyer basamaklarının kendilerine kapalı tutulmasından, emeklilikte yaşanabilir bir maaş almak için gerekli ek gösterge düzeltmesine gidilmemesinden ve bunlara benzer birçok fiili uygulamadan şikâyetçi. Vergi ve sigorta affıyla ilgili birçok düzenleme getirecek 'torba kanun'da veya sonrasında çıkarılacak kanunlardan birisinde durumlarının düzeltilmesini, taleplerinin dikkate alınmasını istiyorlar. Seçim sürecine girilmesini ve kanun çalışmalarını fırsat bilerek seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Vergi denetmenleri, önceki yıllarda da gazetelere ilan vermek, yurdun dört bir yanındaki denetmenleri bakanlığın önünde toplamak, basın kuruluşlarına demeçler vermek gibi eylemlerde bulunmuşlardı. Ben, bütün talepler anında karşılanamasa da ek gösterge konusunda düzeltme yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca vergi denetmenleri, merkezde kurulan Vergi Denetim Koordinasyon Kurulu'na bağlanmalı. Gerekirse kurulun taşra birimi olarak görev yaparlar. Böylece hem daha planlı inceleme yapılmış, dolayısıyla denetim gücü daha etkili kullanılmış olur hem de vergi denetim bağımsızlığı sağlanır. Bu sayede aynı mükellefin birkaç birim tarafından defalarca incelenmesi de söz konusu olmayacağından, mükellefler mükerrer incelemeden kurtulmuş olur.
ÖĞRETİM ÜYELERİ DERTLİ
Üniversitelerin her zaman hareketli olduğu zaten hepimizin malumu. Ancak benim bahsettiğim hareketlilik, YÖK'ü protesto veya öğrenci temsilcilerinin kabulünde yapılan gösteriler değil. Öğretim görevlileri ve araştırma görevlileri, aldıkları maaşın yetersizliğinden dertli. Üniversitelerde en son Bülent Ecevit döneminde doçent ve üstündeki hocaların maaşlarına kısmi iyileştirme yapılmış, doçentin altındakilere ise yapılmamıştı. O zaman yapılan açıklamalarda takip eden dönemlerde profesör ve doçent dışındaki diğer öğretim elemanlarının (yardımcı doçent, öğretim görevlisi ve araştırma görevlileri) maaşlarında da iyileştirmelerin yapılacağı ifade edilmişti. Ancak bugüne kadar bahsi geçen iyileştirme gerçekleşmedi. Birkaç yıldır özellikle yardımcı doçentler ve araştırma görevlileri, maaşlarının yetersizliğini dile getirerek talepte bulunuyor fakat hükümet yetkilileri 'personel rejimi'ni değiştireceklerini ve yeni sistemde maaşların düzeltileceğini söyleyerek, bu talepleri geri çeviriyor. Akademik personelin konuyla ilgili gönderilen mailinde şunlar dile getirilmiş: "Günümüz şartlarında profesör ve doçentlerin maaşları özel sektörde çalışanların karşısında komik düzeyde. Ancak profesörler, aynı işi yapan, aynı sınıf ve statüde bulunan yardımcı doçentlerin iki katına yakın, birinci derecedeki doçent ise bir buçuk katına yakın maaş alıyor. Birinci dereceye gelmiş öğretim görevlisi veya okutmanların ise iki buçuk katına yakın maaş alıyorlar. Aynı işi yapmakla görevli ve aynı eğitim derecesine sahip insanlar arasındaki bu çok farklı ücret dengesizliği, üniversitede çalışan öğretim elemanlarını rahatsız ediyor. Yardımcı doçentler dâhil, diğer bütün öğretim elemanları açıkça haksızlığa uğratılmaktadır."
YARGI PERSONELİ DESTEK BEKLİYOR
Son günlerde yargı, iş yoğunluğu ve sayısal yetersizlikleriyle gündemde. Çözüm olarak yeni savcı-hâkim alma, altyapıyı yenileme gibi tedbirlerden bahsediliyor. Bunların her biri yargıdaki keşmekeşin sona ermesi için hayati önem arz etmekle beraber yargıda görev alan savcı-hâkim dışındaki personelin de çözüm üretmede dikkate alınması lazım. Hafta sonu dâhil, geç saatlere kadar süren icra işlerinin, cezaevi işlemlerinin, soruşturmaların, duruşmaların hâkim ve savcıları gibi o ana kadar çalışmaya devam eden ve duruşmaların sonrasında tamamlayıcı hizmetleri yürüten personelin şartlarının düzeltilmesi büyük bir önem arz ediyor.
(Kaynak: Zaman Gazetesi | 31.01.2011)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.