Merkez Bankası'nın aldığı faiz indirimi ve karşılık oranlarının artırılmasına ilişkin son kararları, aslında geçen haftaya kadar piyasanın zaten beklediği kararlardı.
Herhangi bir sürpriz yaratması da beklenmiyordu. Ta ki Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın bir konferansta sorulan soru üzerine verdiği bir cevabın konferans bütünü dışında bir anlamda kamuoyuna yansımasına kadar.
Piyasa neden bu kararları bekliyordu ve hatta doğru tepki de vermişti? Çünkü enflasyonda bir düşüş eğilimi vardı. Yine herkesin hemfikir olduğu üzere büyümenin biraz yavaşlatılması ve sıcak para girişinin biraz azaltılması, cari açığın artış hızının düşürülmesi için döviz kurlarının biraz yukarı çıkması, daha açık deyimiyle yabancı paraların Türk Lirası karşısında biraz değerlenmesi gerekiyordu.
Böyle olunca da bu kararlar bekleniyordu. Hatta Merkez Bankası'nın faiz indirimini 50 baz puan mı yoksa 25 baz puan mı indireceği tartışılıyordu. Ancak Sayın Yılmaz'ın o açıklamasından sonra piyasa adeta bu tahminin yanlış olduğunu, Merkez Bankası'nın faiz indirimine gitmeyeceği yönünde bir beklentiye girmeye başladı. Buna göre de bir piyasa oluşmaya başladı. Merkez Bankası'nın faiz oranında 25 baz puanlık bir indirim yaptığını açıklaması üzerine, bu defa acaba Başkan ile PPK açılımıyla söylersek Para Politikası Kurulu'nun üyeleri arasında çelişki mi var gibi bir endişe ile kamuoyu dalgalandı. Her ne kadar kararın oybirliği ile alındığı açıklansa da bu soru işaretleri tam olarak giderilememiş oldu.
Bunun üzerine Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası'nın aldığı son kararların yerinde olduğu ve uygulanan ekonomi politikası doğrultusunda olduğunu açıklamak ihtiyacı duydu. Davos Zirvesi'nde Merkez Bankası'nın aldığı son kararların ilginç bulunduğu yabancı ekonomistlerce dile getirildi. Hatta Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'a "magic man" gibi takılmalar da olduğunu öğrendik.
Aslında başta da belirttiğim üzere özellikle faiz indirimi kararı son günlere kadar beklenen bir karardı. Piyasada gelecek enflasyon beklentisine karşı faizde bir indirim yapılması, bunun yanında karşılık oranlarının artırılmasıyla da piyasadan para çekilmesi suretiyle, özellikle kısa vade için spekülatif hareketlerin ve enflasyondaki canlanmanın önüne geçilmesi amaçlanmaktaydı. Bunun için de ilk bakışta birbiriyle çelişkili görülen bu iki karar aynı anda alınmış oluyor. Daha önce de söylediğim gibi aslında genel gidişatla ilgili beklentiler doğrultusunda alınan bu iki karar arasında bize göre bir çelişki de yok. Ancak burada ilk etki, piyasadaki algı farkı nedeniyle biraz dalgalı bir seyir yarattı.
Bu kararın arkasından bankaların peş peşe kredi faiz oranlarında artışa gitmeye başlamalarıyla da zaten alınmak istenen önlemlerin bankacılık sektörü açısından doğru okunduğunu da söylemeliyiz. Bunun anlamı, her ne kadar Başkan Yılmaz'ın açıklaması ekonomi kamuoyunda bir karmaşa yaratmış görünüyorsa da hem Sayın Babacan'ın açıklamaları hem de bankaların almaya başladığı aksiyona baktığımızda, Sayın Bakan'ın geçen ay bankacılarla yaptığı toplantıda verilen mesajlar doğrultusunda gelişmelerin seyrettiğini söylemeliyiz.
Mevduat faizlerinde vadeye göre farklılaştırmaya gidilmelidir
Durumu bu şekilde değerlendirdikten sonra, bize göre alınan tedbirlere bir ilave daha yapılması ihtiyacı olduğunu belirtelim. O da mevduat faizlerinden yapılmakta olan gelir vergisi stopajının vadeye göre farklılaştırılmasıdır. Her ne kadar, bu daha önce denendi ama mevduat vadesinin uzamasına yeterince katkı sağlamadı diye düşünülebilirse de, bugün koşulların biraz daha farklı olduğunu, en azından uygulanan politika paketinin bir demeti olarak bunun da denenmesinin yerinde olacağını düşünüyoruz. Çünkü faiz oranlarının tek haneli rakamlara indiği ve kredi faizlerinin yükselmeye başladığı bir ortamda 3 ay vadeliden başlamak üzere stopaj
oranlarının farklılaştırılması düşen getirinin yaratacağı mevduattan kaçış riskini azaltabilecektir.
Elbette, geçen aya alınan özel sektör tahvillerinde stopaj oranlarının vadeye göre farklılaştırılması sonucunda, bankacılık sektörünün çıkardığı tahvillerle uzun vadeli kaynak toplamaya çalıştıklarını görmekteyiz. Ancak mevduatın da genel alışkanlıklara uygun bir enstrüman olarak cazip hale getirilmesi faydalı olacaktır. En azından böyle bir uygulama alınan son tedbirlerin anlamını biraz daha açık hale getirecek ve tüm piyasa aktörlerinin durumu doğru okuyabilmesini sağlayacaktır.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 28.01.2011)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.