Uzun zamandır gündemde olan ve merakla beklenilen yeniden yapılandırmaya ilişkin torba kanun tasarısı TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmeye başlandı.
Tasarı ile trafik cezalarından, elektrik ve su borçlarına kadar birçok kamu alacağı yeniden yapılandırılacak. Vergi konusunda incelemelerden kurtulabilme imtiyazının olduğu matrah artırımı imkânı getirilmiş olacak.
Kamunun özellikle vergi ve sigorta konusunda önemli ölçüde tahsilât imkânı beklediği bu yasadan beklenen verimin sağlanabilmesi bakımından küçük bir öneride bulunmak istiyoruz. Ama önce bu önerinin gerekçesini ortaya koyalım.
Yasa ile vergi ve sigorta prim borçlarının taksitle ödenebilme imkânı getirilmektedir. Ancak taksitle ödeme halinde hesaplanan borç tutarına %5 oranında yıllık ekleme yapılması öngörülmektedir. Yani taksitlendirilecek borcu 100 TL olarak hesaplanan bir mükellef bu borcu bir yıllık taksitle ödemek isterse 105 TL, iki yıl taksitle ödemek isterse 110 TL, üç yıl taksitle ödemek isterse115 TL olarak ödemesi gerekiyor. Bu da bankacılık mantığı ile baktığımızda yıllık %10 faizli ve aylık veya iki aylık taksitlerle bir yılda geri ödenecek bir krediye tekabül etmektedir.
Kümülâtif bazda sağlanan avantaja bakıldığında ve hele de Merkez Bankası'nın karşılık oranlarındaki son artış kararları sonrasında, bunun yüksek bir oran olduğunu söylemek istemiyorum. Ama tasarının böyle kanunlaşacağını varsayarak finansman mantığı içerisinde bir öneride bulunmak istiyorum. Bu öneri sadece bu uygulamadan hem kamunun hem de borçlu mükellefin daha avantajlı bir sonuca ulaşmasını sağlamaya yöneliktir.
Yani amacımız bu oranı tartışmak değil, ortaya çıkan ve bana göre de gayet makul bir mantığı olan bu oranı, tüm tarafları açısından daha avantajlı hale getirmenin yolu nedir diye düşündüğümüzde, ilave bir öneri sunmaya çalışmaktır.
Önerinin temelinde özellikle gerçek kişi mükelleflerin borçlarını peşin olarak ödemeyi tercih edebilmeleri için bankacılık sistemine müracaatlarını sağlamak yatmaktadır. Bunun için yasada küçük bir ilave bütün meseleyi çözebilecektir. O da geçtiğimiz kasım ayında %15'e çıkarılan tüketici kredilerindeki KKDF yani Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu oranının "bu yasa kapsamında borcu için kredi kullanma yoluna başvurmak isteyen mükellefler için KKDF uygulanmaz" şeklinde bir hükmün yasa metnine eklenmesidir. Esasen zaten mevcut uygulamada, ticari krediler için KKDF uygulanmadığı da dikkate alındığında bu öneri daha bir anlamlı hale gelmektedir.
Elbette hükümet bunu tasarı yasalaştıktan sonra bir Bakanlar Kurulu kararı ile de yapabilecektir ama bizim burada amacımız hem bu konuyu ilgililerin gündemine sokmak hem de belki yasa içerisinde yapılmasının paket bütünlüğü açısından da daha uygun olabileceğini hatırlatmaktan ibarettir.
Bunun yapılması ile;
· Kamu, alacağını daha süratli bir şekilde tahsil etme imkânı bulacaktır. Bu uygulama yapılırken, alınan kredinin borçlu mükellefin kendisine değil de bankacılık sisteminden doğrudan ilgili alacaklı idareye aktarılması sağlanırsa, böyle bir kaynağın tüketime gitmesinin önü de baştan kesilmiş olacaktır. Yani böylece Kasım 2010'da alınan tedbirin aksine bir uygulama da yapılmamış olacaktır.
· Mükellef, kamunun sağladığı taksitlendirme alternatifi yanında yeni ve geçerli bir alternatife kavuşmuş olacaktır. Üstelik KKDF maliyeti de olmayacağı için kamuya olan borcunun maliyetini daha da düşürmüş olacaktır.
· Bankacılık sistemi, genel işleyiş kuralları içerisinde ve uygulanan ekonomik politikalara bozucu etkisi olmayan bir işlem imkânı sağlanmış olacaktır.
Özetle sistem tüm tarafların kazançlı olduğu meşhur deyimiyle "kazan-kazan" kuralının işlediği bir şekilde çalışacaktır.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 26.01.2011)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.