Türkiye'de öteden beri en çok tartışılan konulardan biri de ithalatın yapısıdır.
Dış ticaret açığı ve dolayısıyla da cari açıktaki büyümenin de birinci derece nedeni dış ticaret açığıdır.
Hep konuşulan bu konuda durumu değiştirmek için acaba ne yapılabilir konusunu değerlendirmek bakımından ithalatın yapısına ve yıllar itibarıyla ithalat ihracat arasındaki farka, bir başka deyimiyle ihracatın ithalatı karşılama oranına bakmak gerekir.
TÜİK'in yayımlamış olduğu kasım ayı ithalat ihracat rakamlarına ilişkin bültenden son iki yılın ithalat yapısına baktığımızda tablonun aşağıdaki gibi olduğunu görüyoruz.
Tablodan net olarak görüleceği üzere 2009-2010 yılları kıyaslandığında ithalatımızın yapısı hemen hemen aynıdır. Yani ithalatımızın %71 civarı ara malı ve hammaddelerden oluşmaktadır. Buna karşılık tüketim mallarının ithalatımız içindeki payı %13 civarındadır. Ocak-kasım bazındaki kıyaslamada 2010'da 2009'a göre tüketim malları ithalatının payında %0.3 lük bir azalma dahi söz konusudur.
Bu iki yılın kıyaslanması şu anlamda önemlidir. 2009 son dönemlerdeki ithalatımızın en düşük olduğu yıldır. Buna karşılık 2010 yılı ise cari açığın ve dış ticaret açığının sürekli gündemi meşgul ettiği bir yıldır. Bu haliyle baktığımızda iki yıl arasında ithalat anlamında kısılabilecek ve dolayısıyla da dış ticaret açığını azaltabilecek bir alan olup olmadığını görmek daha kolay olacaktır.
Buna göre ithalat yapısına baktığımızda kısılabilecek alan olarak görülen tüketim malları kaleminde alabileceğimiz fazla bir mesafe olmadığı sonucuna varabiliriz. Buna rağmen bu alanda yapılacak bir şey yok demenin doğru olmayacağını düşünüyorum. Çünkü Türkiye'nin her geçen gün uluslararası alandaki marka güvenilirliği artmaktadır. Hal böyle olunca iç tüketiciler bakımından da yerli malı kullanımının eskiden olduğu gibi algılanmayacağı bir gerçektir. Yani yerli malı kullanımını özendirici buna karşılık ihtisas gümrüğü gibi tüketim malları ithalatını kısıtlayıcı önlemlerle ithalatımız içinde tüketim mallarının payının ilk etapta %10'lara çekilmesinin hedef alınması doğru bir adım olacaktır.
İthalatımız bakımından üzerinde en çok çalışılması gereken bölüm hammadde ve ara malı ithalatına ilişkin kısımdır. Aslında petrol ithalatının da yer aldığı bu bölüm iyi irdelendiğinde mutlaka yapılabilecek bir şeyler olmalıdır. Elbette bugünden yarına petrol bulunması gibi bir durum kolay olmadığına göre petrol ithalatına ilişkin kısımda fazlaca bir alan yok. Üstelik artan petrol ve hammadde fiyatları bir risk oluşturmaktadır. Ama özellikle ara malı ithalatı bakımından mutlaka yapılacak bir şeyler ve alınacak mesafe olmalıdır. Elbette bu konuda büyük bir çaba olduğu inkâr edilemez. ARGE harcamalarının milli gelir içerisindeki payı her yıl artırılmaya çalışılmaktadır. Ama halen uluslararası alanda benimsenen %2'ye ulaşılması için daha çok mesafe gerekmektedir.
Teknoparklarla ilgili gelişmeleri de bu konuda önemli adımlar olarak söylememiz gerekiyor. Tabii ki bu konuda sanayi stratejimizin daha çok aramalı üretimini teşvik edici yönde olması da önem arz etmektedir. Bunun için Sanayi Bakanı Nihat Ergün tarafından açıklanan Sanayi Strateji belgesinin kâğıt üzerinde kalmaması, Sayın Bakan'ın belirttiği gibi hemen uygulamaya konulması son derece önemlidir.
Dış Ticaret Müsteşarlığı verilerine göre ocak-kasım itibarıyla kümülatif bazda ihracatımızın ithalatı karşılama oranının 2005-2010 yılları arasında aşağıdaki gibi seyrettiğini görmekteyiz.
Tablodan görüldüğü üzere Türkiye'nin büyüme yıllarında ihracatın ithalatı karşılama oranı %60.8'le en düşük 2006 yılında olmuş, ikinci sırada ise %61.9'la 2010 yılı gelmektedir. Bu durum daha normal yıllar olarak belirtebileceğimiz 2005 ve 2007'ye göre yaklaşık 1.5 puan daha kötü görünmektedir. Ama aralık ayı rakamları da geldiğinde bu aranın çok az da olsa daralacağını düşünüyorum.
İthalatın yapısı içerisindeki hammadde ve ara malı oranının yüksek olmasının büyüme yıllarında dış ticaret açığının daraltılmasına kolay imkân vermediği bir gerçektir. Ama planlı ve kararlı bir çalışma ile bu yapının düzeltilmesi yine de mümkündür. Bu konuda açıklanan stratejilerin kağıt üzerinde kalmaması, uygulamanın kararlılıkla takip edilmesi işin can alıcı noktasıdır.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 07.01.2011)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.