Vergi kanunlarında en önemli konu yorumun sıhhatli yapılmasıdır.
Elbette Anayasa'mızda "vergi kanunla konulur ve kanunla kaldırılır" şeklinde temel bir prensip var ise de bazen kanun maddesinde amacın tam olarak ortaya konulamadığı durumlar olabilmektedir. Bazen de kanun maddesi usul ve esas belirlemekte Bakanlar Kurulu'na veya Bakanlığa yetki vermektedir.
Bu şekilde yetki verilen durumlarda, yetkinin kullanımı ile kanun maddesi vücut bulmuş, yani uygulama alanına girmiş olacaktır. Uygulamada bazen bu yetkinin de Anayasa'nın öngördüğü sınırları veya madde ile verilen yetki ölçeğini aştığı durumlar olabilmektedir. Bu durumda idari işlemin yargı yolu ile düzeltilmesi yolu bulunmaktadır.
Bazen de madde hükmünün idare tarafından yorumlanması ile uygulamadaki tereddütlerin giderilmesi gereği doğmaktadır. Bunun için Gelir İdaresi duruma göre genel tebliğ, sirküler, genelge veya özelge ile konuya açıklık getirmeye çalışmaktadır.
İdarenin bu şekilde açıklama yoluna gittiği durumda da mükellef açısından hem idareye tekrar müracaat ederek görüşün düzeltilmesini talep etme hem de yargı yoluna başvurma hakkı bulunmaktadır.
Bütün bu durumlar hukuk sisteminin gereği olan hallerdir. Doğal olarak da sağlıklı işlemesi yargı sürecinin zamanında işlemesi ile sorunsuz uygulama imkânı sağlamaktadır.
Genel hukuk sisteminin gereği de bu olmakla birlikte, yargı süreci son derece uzun olduğunda ise bu yorumların sıhhati ve yorum yapan sayısı en önemli konu haline gelmektedir. Zira uygulamada bazen inceleme elemanı bazında, yorum farklılıkları tarhiyatla sonuçlanabilmektedir. Bu durum, yargı sürecinde geçecek zaman da göz önünde bulundurulduğunda ciddi mağduriyetlere neden olabilmektedir. Böyle bir durumda mükellefe yargıya başvurabileceğinin hatırlatılması da bir hakkın hatırlatılması anlamından çıkmaktadır.
Bütün bu uygulama sıkıntılarını gidermek amacıyla 1 Ağustos 2010 tarihli resmi gazetede yayımlanan 6009 Sayılı Kanun imdada yetişti. Bu kanuna göre düzenlenecek bir yönetmelik ile incelemelerde uyulması gereken kriterlerin belirlenmesi yanında, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız mağduriyetlerin önüne geçilmesini sağlamak üzere mutlaka değerlendirmeden geçmesi gereken raporlara ilişkin matrah farkı veya vergi farkı tutarları belirlenecektir. Bu raporlar Maliye Bakanlığı'nca oluşturulacak Merkezi Rapor Değerlendirme Kurulu değerlendirmesinden geçerek uygulamaya konulabilecek. Merkezi Rapor Değerlendirme Kurulu 01.01.2011 tarihinden itibaren uygulamaya girecek. Böylece, mükelleflerin en azında inceleme elemanı yorum farklılığından dolayı yapılacak tarhiyat için yargıya başvurmadan önce gidebileceği kurumsal bir müessese oluşturulmuş olacaktır.
Aslında kanun maddesinde açıkça belirlenmemiş olmakla birlikte, bazı raporlarda ilgili inceleme birimi ile o inceleme biriminde oluşturulan komisyon arasında çelişki olmamasına rağmen, mükelleflerin yapılan tarhiyatın düzeltilmesi için Gelir İdaresi'ne başvurabilmelerinin de sağlanmasında fayda vardır. Gerçi mevcut yasada düzeltme talebi ve şikâyet yoluyla müracaat hükümleri çerçevesinde mükelleflerin idareye başvuru imkânı bulunmaktadır. Ancak bu başvuruların çoğunlukla akim kaldığı da bilinen bir gerçektir. Bu nedenle çıkarılacak yönetmelikte bu başvurulardan Gelir İdaresi'nce gerekli görülenlerin de bu komisyonun değerlendirmesinden geçmesinde yarar vardır.
Son derece iyi niyetle kurulan bu komisyonun çalışması sırasında farklı inceleme birimlerinden gelen komisyon üyelerinin raporun kendi birimi mensubunca yazılmış olmasını dikkate almaksızın, objektif değerlendirme yapmasını ümit ediyoruz. Bu konuda uygulamanın ilk zamanlarında belki ufak tefek aksaklıklar olsa dahi, zaman içerisinde komisyon yapısının daha bir oturacağını ve sağlıklı değerlendirme oranının artacağını ümit ediyoruz.
Bu komisyonun uygulamada Gelir İdaresi yerine geçerek kanun hükmünü kendince özgün yorumlama yoluna gitmemesi, genel tebliğ, sirküler, genelge ve özelgeleri dikkate alması, yeni bir çift başlı yapı oluşmaması bakımından önemlidir. Maddede bu konuya ilişkin de düzenleme yapılmıştır. Buna göre, bu komisyon bir özelgenin yanlış olduğu değerlendirmesini yaparsa, Gelir İdaresi Özelge Komisyonu'ndan iki kişi ve bu komisyondan üç kişi ile oluşturulacak yeni bir komisyon konuyu değerlendirecektir. Bu komisyonca verilecek karar bağlayıcı mahiyette olacaktır. Bu karar daha önce verilmiş ve konuyu vergi dışı bırakıyorken, yeni görüş vergileme yönünde olduğu takdirde; mükellefe gecikme faizi ve ceza uygulanmaması imkânı sağlamaktadır.
Getirilen bu düzenleme mükellef hukuku bakımından son derece önemlidir. Eskiden özelgeler aksine yazılan raporlar ancak mükellefin şahsına verilmiş bir özelge olması halinde ceza uygulamasını engelliyordu. Bu kanunla yapılan düzenlemeden sonra artık yukarıda belirtilen komisyonun değerlendirmesi soncu değiştirilen görüş, bizzat rapor yazılan mükellefe verilmiş olmasa da aynı sonucu doğuracaktır.
Her şeye rağmen yapılan bu düzenleme ile mükellef hukukunun daha fazla korunması sağlanabilecektir. Uygulamanın başarısı için başlangıçta görülmeyen aksaklıklar olabilecektir. Zaman içerisinde bunların da düzeltilmesi sağlanabilecektir. Teftiş Kurulu, Hesap Uzmanları Kurulu ve Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı'nın bu müesseseye canı gönülden sahip çıkması yeterli olacaktır.
(Kaynak: Bugün Gazetesi | 22.12.2010)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.