BASINDAN YAZILAR
KKDF mağdurlarına müjde yok mu? / Prof. Dr. Metin Taş, Sezgin Özcan - MuhasebeTR

KKDF mağdurlarına müjde yok mu? / Prof. Dr. Metin Taş, Sezgin Özcan

Anımsanacağı gibi, bu ayın başında kredi faizleri üzerinden alınan Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) oranı yüzde 10'dan yüzde 15'e çıkarıldı. Konuyla ilgili kararın yürürlüğe girmesinin ardından, konu hakkında düşündüklerimizi 7 Kasım 2010 günkü AKŞAM'da yazmıştık.
KKDF oranındaki artışın, konu hakkındaki kararın yürürlüğünden sonra kullandırılacak kredilere uygulanacağına kuşku yok. Ancak, bu artışın daha önce tüketici kredisi kullananlara da uygulanmak istendiği biliniyor. Bankalara bu konuda söylenecek bir şey yok. Zira bankalar, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın verdiği görüş doğrultusunda hareket ediyorlar.


GÖRÜŞ DEĞİŞİKLİĞİ
Biraz geriye giderek hafızalarımızı tazeleyelim. 15 Ağustos 2004 tarihinde KKDF yüzde 10'dan yüzde 15'e çıkarılmış, Maliye Bakanlığı bu artışın kararnamenin yürürlük tarihinden sonra kullanılacak kredilere uygulanacağını açıklamıştı.

Bu son değişiklikte ise Gelir İdaresi, Bankalar Birliği'ne gönderdiği yazıda tam tersi yönde görüş bildiriyor. Yani, kredi kullanıcılarının yüklerinin artırılmak istenmesinin temel sebebi, bu yazıyla bildirilen görüş. Böyle olunca da ister istemez sormak lazım: Ne değişti?


HUKUKA UYGUNLUK
KKDF artışının karar öncesi kredi kullananlara uygulanmak istenmesinin hukuka uygun olup olmadığını anlamak için 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 10. maddesine bakmakta yarar var.
'Tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacıyla kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir. Tüketici kredisi sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve bu sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede öngörülen kredi şartları, sözleşme süresi içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez.'
Kanun hükmünden görüldüğü gibi, kredi şartlarında sözleşme süresinde tüketici aleyhine değişiklik yapılması mümkün değil. Bankaların sözleşmelerinde 'vergilerde vb meydana gelecek artışların yansıtılacağına' ilişkin hükümlerin de herhangi bir değeri bulunmuyor. Çünkü bu hüküm, açıkça kanuna aykırı.

KKDF'yi getiren 88/12944 sayılı Kararname'de meydana gelecek değişikliklerin yansıtılması konusunda bir hüküm yer almıyor. Oranları artıran Bakanlar Kurulu Kararı'nda da konu net değil. Kaldı ki, bankaların uygulamaya çalıştığı gibi bir düzenleme olsa da, 4077 sayılı Kanun hükmü dikkate alındığında, 'normlar hiyerarşisine' göre bunun geçerliliği bulunmuyor.


MÜJDE BEKLENTİSİ
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, konu hakkında sorulan bir soru üzerine, 'madem konu bu kadar konuşuluyor, arkadaşlarla bu konuyu inceleyeceğiz.' açıklamasında bulunmuştu. Konunun hukuka aykırılığı açıkça ortadayken, konunun incelenmesinin neden bu kadar uzun sürdüğünü anlamakta güçlük çektiğimizi belirtmek isteriz.
Tüketici örgütleri, 'bankalara gitmeyin', 'bir şey imzalamayın' deseler de bunun pratik bir değeri yok. Çünkü bankalar, fiilen hesaplarını buna göre tek taraflı olarak düzeltmiş durumda. Yani, kredi müşterisi ödeme yaparken aradaki fark kendisinden isteniyor.
Kişisel bazda ortaya çıkan fark, dava açılmasına değmeyecek kadar küçük. Davanın nereye ve nasıl açılacağı konusundaki bilgi kirliliği de cabası. Bu nedenle, konu hakkında idareye görev düşüyor.
Garibanı sevindirmenin yolunun, eşeğini kaybettirip sonra buldurmak olduğu yönünde yaygın bir görüş vardır, bilirsiniz. Acaba yapılmak istenen bu mu? Vergi borçlarının yapılandırılması konusunda gösterilen gayretkeşliğin bu konuda da gösterilmesi hem hukuki açıdan hem de siyasal açıdan gerekli. Bizden söylemesi...


Eşiniz 3600 günle emekli olur
EŞİm 1956 doğumlu. 1972 yılında SSK'lı olarak işe başladı ve 2,5 yıl çalıştı. Evlilik nedeniyle işten ayrıldı. İki çocuğumuz oldu ve 4 yıldır isteğe bağlı sigorta ödüyoruz.  Bu durumda doğum borçlanmasından yararlanarak SSK'dan 3600 günle emekli olabilir mi? l Zafer Yaramış

Eşiniz doğum borçlanması yaparak 3600 günle SSK'dan emekli olur, ancak bunun için bazı noktalara dikkat etmeniz gerekiyor. 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren isteğe bağlı sigortalı olarak prim ödenen süreler, 4/b (Bağ-Kur) kapsamında geçen sigortalılık süresi sayılıyor. Yani eşiniz 1 Ekim 2008'den itibaren (2010 Kasım ayı ile birlikte 26 aydır) Bağ-Kur sigortalısı. SSK'dan emekli olabilmesi için isteğe bağlı sigortalı olarak 1230 günden (41 aydan) fazla prim ödememeli. Doğum borçlanmasını isteğe bağlı sigortalı iken yaparsa, borçlandığı süreler de 4/b (Bağ-Kur) kapsamında geçen sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Borçlandığı sürelerin 4/a (SSK) kapsamında geçen sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi için isteğe bağlı sigortalılığını sona erdirmesi, 4/a (SSK) kapsamında çalışmaya başlaması ve borçlanmayı ondan sonra yapması gerekiyor.

Emlak vergisinde ikinci taksit ödemesi
EVİ işyeri, arsa ve arazisi olan emlak vergisi mükelleflerinin, 2010 yılı emlak vergilerinin ikinci taksitini ödeme süresi bu ay sonunda bitiyor. Ödeme için bu gün dahil sadece 4 iş günü süre var. Yeri gelmişken hemen hatırlatalım: Emlak vergisi ikinci taksit ödemesi vergi borçlarının yeniden yapılandırılması kapsamında olmayacak. Bu nedenle, ödemenin geç yapılması halinde gecikme zammı ile karşı karşıya kalınacak.

GÜNÜN SÖZÜ
'İnsanlar yalan söylediklerinde olmak istedikleri fakat olamadıkları insanları anlatırlar.'   Dostoyevski

(Kaynak: Akşam Gazetesi | 25.11.2010)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM