FATURAYA MATBU İMZA KONABİLİR Mİ?
Yoğun ve yaygın satış yapan bir kuruluşuz. Satış işlemlerimiz faturalı olarak yapılmaktadır. Bu nedenle fatura üzerinde bulunması zorunlu olan imzanın notere onaylattırılarak fatura üzerine anlaşmalı matbaa da bastırılarak kullanılması mümkün müdür?
Yaptığınız işin yoğunluğu nedeniyle fatura üzerinde yer alması gerekli olan yetkili imzaların anlaşmalı matbaalar da bastırılacak olan fatura üzerinde basılı olarak bulunması mümkün bulunmaktadır.
Bilindiği üzere Vergi Usul Yasası'nın 230 ve 231'inci maddelerinde fatura şekli ve nizamına ilişkin esaslar düzenlenmiş olup sözü edilen yasanın 231'inci maddesinin 4 numaralı bendinde de faturaların baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya mezun olanların imzasının bulunacağı hüküm altına alınmış bulunmaktadır.
Söz konusu yasal düzenleme gereği, vergi uygulamaları bakımından fatura iş sahibinin veyahut da yetkilendirilmiş bulunan kişilerin imzalarının bulunması zorunlu olmaktadır. Ancak iş yoğunluğu ve gün içersinde düzenlenen fatura sayısının çok olması dikkate alınarak imzaya yetkili olanların imzalarının notere onaylattırılmak suretiyle fatura üzerine anlaşmalı matbaalar da bastırılarak kullanılması mümkün bulunmaktadır.
Buna göre şirketinizi bu amaçla temsile yetkili olanların bu yetkilerini gösteren belge ile noterde imzalarının tasdikinin yapılması ve buna paralel olarak ilgili vergi dairesine durumun bildirilmesi suretiyle anlaşmalı matbaalar da söz konusu faturalarınızı bastırabilirsiniz. (V. Seviğ)
TL karşılığı ihracat götürü gider karşılığı ayrılamaz
Türk Lirası karşılığı yapılan ihracat hasılatı azami gider tutarının tespitinde dikkate alınmaz. Ancak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne Türk Lirası karşılığı yapılmış ihracat, döviz cinsiden hasılat olarak kabul edilecektir
Çeşitli ülkelere ihracat yapan bir kurumuz. Ancak bazı komşu ülkelere Türk Lirası cinsinden ihracat yapıyoruz. Örneğin Kıbrıs gibi. Bu ülkelere yapmış olduğumuz ihracat için Gelir Vergisi Kanunu'nun 40'ıncı maddesi uyarınca götürü gider uygulayabilir miyiz?
Gelir Vergisi Yasası'nın 40/1'inci maddesinin parantez içi hükmü gereği olarak "İhracat, yurtdışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu bentte yazılı giderlerce ilaveten bu faaliyetlerinden döviz olarak elde ettikleri hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla yurtdışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de" indirebilmektedirler.
Yasal düzenleme gereği olarak Gelir Vergisi Yasası'nın 40/1'inci maddesinde yer alan götürü gider indiriminden;
* İhracat,
* Yurtdışında inşaat, yurtdışında onarma, yurtdışında montaj ve teknik hizmetler,
* Uluslararası taşımacılık, faaliyetinde bulunan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilmektedir.
Mevcut düzenlemeler çerçevesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne yapılan Türk Lirası ihracat, özellik arz etmeyen ihracat, ofset, takas yoluyla yapılan ihracat, bağlı muamele yoluyla yapılan ihracat, yurtdışı fuar ve sergilere katılım, kayda bağlı ihracat, ithal edilmiş mal ihracatı, ticari kiralama yoluyla ihracat, mahrece bağlı ihracat, ithal edilmiş mal ihracatı, mahrece iade, peşin bedelli ihracat, posta yoluyla ticari mal gönderilmesi, yurtdışındaki alıcılara yapılan hizmet satışları, serbest ihracat, kredili ihracat, konsinye şeklinde yapılan ihracat, prefinansman yoluyla ihracat, bedelli ticari numune ihracatı, serbest bölgelere yapılan ihracat, sınır ve kıyı ticareti yoluyla yapılan ihracat, yurtdışında ortak olunan firmalara ayni sermaye olarak mal gönderilmesi şeklinde yapılan ihracat, müteahhitlerin yurtdışında ortak olunan firmalara ayni sermaye olarak mal gönderilmesi şeklinde yapılan ihracat, müteahhitlerin yurtdışındaki şantiyelerine, şube, büro temsilcilik ve acentelik gibi yerlere mal gönderilmesindeki ihracat, geçici kabul rejimi çerçevesinde ithal edilen ham ve yarı mamul maddelerin Türkiye'de işlem gördükten sonraki ihracı götürü gider hesabında hasılat olarak dikkate alınabilecektir.
Ancak 194 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği'ne göre aşağıdaki teslimler götürü gider uygulaması kapsamına dâhil edilmemektedir.
* Türk Lirası karşılığı yapılan ihracat,
* Gümrük hattı dışındaki mağaza ve işletmelere yapılan teslimler,
* Yabancı gemi ve uçaklara ve uluslararası taşımacılık yapanlara akaryakıt, su, kumanya ve sair malzeme teslimleri,
* Türkiye'ye sefer yapan yerli ve yabancı hava yolları uçaklarına uçuş faaliyetleri ile ilgili olarak verilen yer hizmetleri,
* Türkiye'deki konsolosluklara, diplomatik temsilciliklere, uluslar arası kuruluşlara ve askeri tesislere yapılan mal teslimleri,
* Türkiye'de ikamet etmeyenlere yurtiçinde yapılan mal teslimleri,
* Uluslararası ihaleye çıkarılan projelere ilişkin olarak Türkiye'de yapılan mal teslimleri,
* Transit ticaretten sağlanan hasılat.
Bunun dışında her türlü ihracat ve yurtdışındaki taşımacılıktan döviz cinsinden sağlanan hasılat, azami götürü gider tutarının hesaplanmasında dikkate alınacaktır. Türk Lirası karşılığı yapılan ihracat hasılatı azami gider tutarının tespitinde dikkate alınmayacaktır. Ancak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne Türk Lirası karşılığı yapılmış ihracat, döviz cinsiden hasılat olarak kabul edilecektir. (V. Seviğ)
ÜNİVERSİTELERE YAPILAN BAĞIŞLAR
İstanbul üretim yapan bir Anonim Şirketiz. Bir vakıf üniversitesine bağış yapmak istiyoruz. Bu durumda söz konusu üniversiteye yapacağımız bağışı, beyanname üzerinde indirim konusu yapabilir miyiz?
Yüksek Öğretim Yasası'nın 56'ncı maddesinin (b) alt bendi gereği olarak;
"Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri genel bütçeye dahil kurum ve kuruluşlarına tanınan mali muafiyetler ve istisnalar ve diğer mali kolaylıklardan aynen yararlanırlar.
Gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri tarafından üniversiteler ve ileri teknoloji enstitülerine makbuz karşılığı yapılacak bağışlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları hükümlerine göre yıllık beyanname ile bildirilecek gelirlerden ve kurum kazancından indirilir."
Aynı yasanın ek 7'nci maddesi hükmü uyarınca da vakıflar tarafından kurulacak olan yüksek öğretim kurumlarının, sözü edilen 56'ncı madde hükmünden aynen yararlanabileceği hususu ayrıca belirlenmiş bulunmaktadır.
Diğer yandan Kurumlar Vergisi Yasası'nın 35'inci maddesi gereği olarak;
* Diğer kanunlardaki muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin hükümler, kurumlar vergisi bakımından geçersizdir.
* Kurumlar vergisi ile ilgili muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin hükümler; ancak bu kanun, Gelir Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanunu'na hüküm eklenmek veya bu kanunlarda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenir.
* Uluslar arası anlaşma hükümleri saklıdır.
Ancak aynı yasanın geçici birinci maddesinin (9) numaralı alt bendin de yer alan; "Bu kanunun yürürlüğünden önce kurumlar vergisine ilişkin olarak başka kanunlarda yer alan muafiyet, istisna ve indirimler bakımından 35'inci madde hükmü uygulanmaz."
Yukarıda yer alan düzenlemeler çerçevesinde şirketiniz tarafından vakıf üniversitesine yapacağınız bağışı, kurumlar vergisi matrahının tespiti sırasında beyanname üzerinde indirim konusu yapmanız mümkündür. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
VERGİ HATALARI VE İDARİ BAŞVURULAR
1. Danıştay 9. Dairesi'nin E.2007/4737, K.2009/61 sayı ve 21.1.2009 tarihli kararı
"(...) davacıların, ihale yoluyla satın aldıkları Bandırma Orman işletme Müdürlüğü'nün eski hizmet binası ve müştemilatının teslimi nedeniyle ödedikleri katma değer vergisinin iadesi istemiyle Bandırma Orman İşletme Müdürlüğü'ne düzeltme başvurusunda bulundukları, orman İşletme Müdürlüğünce tahsil edilen vergide isabetsizlik olmadığından bahisle istemin reddedilmesi üzerine şikâyet yoluyla Maliye Bakanlığı'na başvurulduğu, Maliye Bakanlığı'nca başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddedilmesi sonucu zımni ret işleminin iptali istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır. Olayda, düzeltme başvurusunun 213 sayılı Kanunda bu konuda yetkili olduğu hüküm altına alınan vergi dairesi müdürlüğüne değil, vergi hatalarında düzletme yetkisi bulunmayan orman işletme Müdürlüğü'ne yapıldığı görüldüğünden, yetkisiz makam tarafından tesis edilen işlem üzerine yapılan şikâyet başvurusunun reddine dair işlemin, tekemmülü doğru olarak gerçekleşmediğinden dava konusu edilmesine olanak bulunmamaktadır. Ancak, davacıların Vergi Usul Kanunu'nun 126. maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımı süresi içinde yetkili olan vergi dairesi müdürlüğünden düzeltme isteminde bulunabilecekleri açıktır. Bu durumda, ortada usulüne uygun olarak yapılmış bir düzeltme ve şikâyet başvurusu bulunmadığından, davanın bu yönden irdelenmesi gerekirken, vergi mahkemesince işin esasına girilerek verilen temyize konu kararda isabet bulunmamaktadır."
2. Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun E.2007/547, K.2008/715 sayı ve 24.10.2008 tarihli kararı
"VUK'un 123. maddesinde, mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataları düzeltme istemine konu yapılabilecekleri düzenlenmiştir. Vergi hatalarının düzeltilmesi ve reddiyat, VUK'un 1. kitabı olan ‘Vergilendirme' adı altında ve bu kitabın ‘Vergi Alacağının Kalkması' başlıklı 6. Kısmında yer almaktadır. ‘Vergilendirme' kitabında yer alan ve vergi muamelelerindeki hataların giderilmesini amaçlayan düzeltme yolu, kamu alacaklarının güvenceye bağlanması yahut tahsili amacıyla tahsil dairelerince 6183 sayılı Yasa uyarınca yapılan işlemleri kapsamamaktadır. Bu nedenle davacının, ihtiyati haciz kararını öğrenmesi üzerine tahsil dairesine yaptığı başvuru düzeltme başvurusu olmayıp, istemi kabul edilmediği takdirde idari davaya konu olabilecek idari işlem yaratmak amacıyla yapılmış bir başvurudur. Davacı hakkında alınan 15.10.204 tarihli ihtiyati haciz kararını değil, 9.11.2004 tarihinde verdiği dilekçenin işleme konulamayacağı ve hakkında 6183 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağını duyuran idari işlemi dava konusu yapmıştır. Bu işlem karşı açılacak idari davanın süresinin, sözü edilen işlemin tebliğ edildiği tarihe göre belirlenmesi İYUK'nın 7. maddesindeki düzenleme gereği olmakla birlikte, ihtiyati haciz kararı konu edilmediği için aynı düzenlemeden dolayı idari işlemlere karşı vergi mahkemesinde otuz gün içinde açılabilecek bu davanın, ihtiyati haciz kararına karşı daha kısa bir süre öngören ve bu süreyi yedi gün olarak belirleyen 6183 sayılı yasaya dayanılarak süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen ısrar kararı hukuka uygun görülmemiştir."
3. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2005/529, K.2005/2279 sayı ve 25.10.2005 tarihli kararı
"Üyelerini konut sahibi yapmak amacıyla kurulan davacı kooperatifin arsa sahipleri ile yaptığı sözleşme uyarınca, inşa edilecek bağımsız bölümlerden arsa sahiplerine pay vermek suretiyle arsa temin etmesi münhasıran ortaklarla iş görülmesi şartının ihlali sayılarak adına mükellefiyet tesis edilmiştir. VUK'un yukarıda bahsi geçen 116 ilâ 124. maddeleri hükümler karşısında, adına henüz bir vergi salınmayan kooperatifin mükellefiyetinin silinmesi istemine yönelik başvurusunun idari davaya konu edilebilecek bir işlem tesisine yönelik olduğu ve bu başvuruya altmış gün içinde cevap verilmemesi suretiyle kurulan Maliye Bakanlığı işleminin hukuka uygunluğu yönünden yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerektiği anlaşılan olayda bu başvurunun; vergi muameleleri nedeniyle haksız yere vergi istenmesi veya alınmasıyla ilgili hataların düzeltilmesine yönelik hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi suretiyle verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir."
4. Danıştay 7. Dairesi'nin E.2003/1256, K.2005/3081 sayı ve 5.12.2005 tarihli kararı
"VUK'un 122. maddesi hükmü uyarınca vergi dairesinden düzeltme talebinde bulunma hakkı mükelleflere tanınmış, KDVK'nın 8/1-a maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanların mükellef olduğu belirtilmiş olup; buna göre, dolaylı bir vergi türü olan katma değer vergisinin mükellefi, vergiye nihai olarak katlanmak durumunda kalan kişi ya da kişiler değil, onlara mal teslim eden veya hizmet ifasında bulunan kişilerdir. Böyle olunca; bu verginin hesaplanmasında ya da tahsilinde yapılacak bir hatanın vergi dairesinden düzeltilmesinin istenilmesi hakkı da, vergi mükellefi olan bu kişilere aittir. Vergiye nihai olarak katlanan kişinin, kendisinden haksız olarak alındığını ileri sürdüğü vergiyi, verginin mükellefi olan Milli Emlak Müdürlüğüne karşı Adli Yargıda Özel Hukuk hükümlerine göre açacağı davada geri istemesi olanaklıdır. Olayda da, dava, katma değer vergisinin mükellefi olan ve davacıya taşınmaz ihale eden kurum tarafından, bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne karşı değil, vergiye nihai olarak katlanan davacı tarafından, Maliye Bakanlığına karşı açılmış olup; şikâyet başvurusuna konu verginin mükellefi olmayan kişi tarafından açılan davanın bu nedenle reddi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen temyize konu mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir."
ÖZELGELERDE
EMLAK VERGİSİ
1- İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 4.4.2005 tarih ve 2043 sayılı özelgesi;
"Medeni Kanunu'nun ‘Terekenin Resmen Yönetilmesi' başlıklı 592. maddesi uyarınca mirasın yönetimi tereke memuruna bırakılabilir. Tereke memuru aynı Kanunun 593. maddesi uyarınca, miras bırakanın alacaklarını tahsil etmek ve borçlarını ödemekle yükümlü kılınmıştır. Emlâk Vergisi Kanunu'nda (EVK) yönetimini tereke memurlarının üstlendiği gayrimenkullerin emlâk vergisinden muaf olacağı yönünde bir düzenlemenin de olmaması karşısında, tereke memurunun yönetimini üstelendiği gayrimenkuller için miras bırakan adına tahakkuk edecek vergiyi de ödemesi gerekir."
2- İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 26.4.2006 tarih ve 2426 sayılı özelgesi
"Hazineden satın alınan taşınmazlar 4706 sayılı Kanunu'nun 7. maddesi uyarınca satın alma tarihlerinden itibaren 5 yıl süre ile emlâk vergisine tabi tutulmazlar. Bununla beraber, söz konusu arsa üzerine alıcılar tarafından daha sonra inşa edilen binalar için arsaya ilişkin vergi değeri dikkate alınmaksızın hesaplanacak bina vergisinin ödenmesi gerekir."
3- İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 18.8.2006 tarih ve 2332 sayılı özelgesi
"EVK'nın 30/3. maddesinde, kanunlar veya diğer kamu düzeni koyan mevzuat hükümleri ile tasarrufları kısıtlanan bina, arsa ve arazilerin vergilerinin, kısıtlamanın devam ettiği sürece 1/10 oranında tahsil edileceği düzenlenmiştir. 17.11.1986 Resmi Gazete tarihli konuya ilişkin Yönetmeliğin 3. maddesinde ayrıca, imar planları bulunmakla beraber imar programına dahil olmadığı için üzerinde sadece geçici inşaat yapılmasına izin verilen ve tapuya bu konuda şerh konulan arsaların da tasarrufunun, geçici inşaata etkili olmamak üzere kısıtlanmış kabul edileceği belirtilmiştir. Ancak, bu kısıtlama imar tatbikatı yapılsın veya yapılmasın tapuya şerh konulduğu tarihten itibaren 10 yıldan fazla olamaz. Bu hüküm ve düzenlemeler uyarınca, ilçe sınırları içerisinde bulunan ve imar planına dahil edilmemiş arsa, geçici inşaata izin verilmiş olması ve tapuya bu konuda şerh düşülmüş olması şartıyla en fazla 10 yıl kısıtlı emlâk vergisine tabi tutulur. Söz konusu arsa üzerine inşa edilen geçici binanın vergisi ise bina değeri üzerinden tahsil edilir."
4- İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 13.6.2007 tarih ve 1528 sayılı özelgesi
"EVK'nın 1. ve 12. maddelerinde Türkiye sınırları içerisinde bulunan bina, arazi ve arsaların emlâk vergisine tabi olduğu düzenlenmiştir. Serbest Bölgeler Kanunu'nun 6. maddesinde serbest bölgelerinin sadece gümrük bölgesi dışında olduğu yönünde bir açıklamaya yer verilmiş, ayrıca, EVK'nın geçici ve daimi muafiyetlere ilişkin 5., 15. ve 22. maddelerinde serbest bölgelerde yer alan taşınmazların emlâk vergisinden daimi veya geçici olarak muaf olduklarına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu sebeple, belediye sınırları içerisindeki serbest bölgede yer alan gayrimenkullerin emlâk vergisinden muafiyeti söz konusu değildir."
(Kaynak: Referans Gazetesi | 13.10.2010)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.