5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunu'nun mükellefleri, kanunun hemen birinci maddesinde "Aşağıda sayılan kurumların kazançları, kurumlar vergisine tâbidir" denilerek sayılmıştır. Maddeye göre mükellefler şunlardır:
a) Sermaye şirketleri.
b) Kooperatifler.
c) İktisadî kamu kuruluşları.
ç) Dernek veya vakıflara ait iktisadî işletmeler.
d) İş ortaklıkları.
Ancak bu madde de sayılmamakla birlikte, kanunun ilerleyen maddelerinde bir yeni mükellef grubu daha karşımıza çıkmaktadır. Kurumlar vergisinin bu yeni mükellef grubu, "tam mükellef gerçek kişiler"dir.
5520 sayılı kanuna göre tam mükellef gerçek kişiler de, bazı şartların gerçekleşmesi durumunda kurumlar vergisi mükellefi olabilmektedirler. Nasıl mı? Aşağıda onu açıklayalım.
Kanunun 7. maddesinde "kontrol edilen yabancı kurum kazancı" başlığı altında yeni bir düzenleme ihdas olunmuştur. Maddeye göre, "Tam mükellef gerçek kişi ve kurumların doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin, kâr payının veya oy kullanma hakkının en az yüzde 50'sine sahip olmak suretiyle kontrol ettikleri yurtdışı iştiraklerinin kurum kazançları, dağıtılsın veya dağıtılmasın aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi halinde, Türkiye'de kurumlar vergisine tâbi" olacaktır.
Demek ki maddeye göre, tam mükellef gerçek kişilerin kâr payının veya oy kullanma hakkının en az yüzde 50'sine sahip olmak suretiyle kontrol ettikleri yurtdışı iştiraklerinin kurum kazançları, dağıtılsın veya dağıtılmasın, Türkiye'de kurumlar vergisine tâbi olacaktır. Bu verginin mükellefi kim olacaktır? Yurtdışı şirketi kontrol eden veya ona sahip olan gerçek kişi. Böylece bu konumdaki tam mükellef gerçek kişiler de, bazı şartların gerçekleşmesi halinde kurumlar vergisi mükellefi olarak kurumlar vergisi ödeyecektir.
Kanunun bu konuda aradığı şartlar ise madde de şöyle belirlenmiştir:
a) İştirakin toplam gayri safî hasılatının yüzde 25 veya fazlasının faaliyet ile orantılı sermaye, organizasyon ve eleman istihdamı suretiyle yürütülen ticarî, ziraî veya serbest meslek faaliyeti dışındaki faiz, kâr payı, kira, lisans ücreti, menkul kıymet satış geliri gibi pasif nitelikli gelirlerden oluşması.
b) Yurtdışındaki iştirakin ticarî bilânço kârı üzerinden yüzde 10'dan az oranda gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması.
c) Yurtdışında kurulu iştirakin ilgili yıldaki toplam gayri safî hasılatının 100.000 YTL karşılığı yabancı parayı geçmesi.
Madde de gerçek kişilere yer veriliş şekli de üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konudur. Yurtdışındaki iştirakin kontrol edilen şirket konumunda olup olmadığının belirlenmesinde "Tam mükellef gerçek kişi ve kurumların" kâr payı veya oy hakları birlikte değerlendirilecek ve toplamın yüzde 50'yi aşıp aşmadığına bakılacaktır. Ancak burada ilginç olan, tam mükellef gerçek kişi ile kurum arasında bir bağlantının aranmamasıdır. Örneğin X Holdingin yurtdışında ve sayılan koşulların da oluştuğu ve yüzde 40 oranında sahip olduğu bir iştirakinin yüzde 10 oranında hissesinin, bu holdingle uzak-yakın hiçbir ilişkisi bulunmayan Bay (A) tarafından satın alınması, X Holding'i 7. maddeye tabi hale getirecektir.
Öte yandan birden fazla kurumun iştiraki ile oluşturulan yabancı şirketler için de bu hesaplama toplam üzerinden yapılacak, kurumların paylarının toplamının dikkate alınabilmesi için aralarında her hangi bir ilişki aranmayacaktır. Örnek: Birbirleri ile Türkiye'de dolaylı veya dolaysız hiçbir ilişkisi bulunmayan bazı denizcilik şirketleri, -gerek riskin paylaştırılması amacı gerekse tek başlarına yeterli finansmanı sağlayamamaları nedeni ile- sermayelerini birleştirerek, yurtdışında "kolay bayrak ülkesi" olarak adlandırılan yerlerde şirket kurup gemi işletmektedirler. (Burada aktif faaliyet kazancı var demeyin. Çünkü an gelmekte pasif kazançların oranı yükselmekte, bazen gemi satılmakta ve yenisi alınıncaya kadar para işletilmek suretiyle kazancın tamamı pasif gelirden oluşabilmektedir). Birbirleri ile ilgisiz şirketlerin de, yurtdışındaki iştirakleri oy veya kâr payı oranlarının toplamına göre değerlendirilecek ve neticede yurtdışındaki şirket kontrol edilen yabancı kurum olarak dikkate alınacaktır.
Ancak gerek bu konuda yayımlanan makalelerden gerekse kanunun gerekçesinden ve hazırlık çalışmalarından anladığımız kadarı ile bu aktardığımız sonuçlar, istenen ve arzulanan sonuçlar değildir. Ancak madde kötü yazılmış ve bu garip ve ilginç sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlar, yorumun değil, 1. fıkrada açıkça yer alan lafzın sonuçlarıdır. İleride bu konuda sorun yaşanmaması için, bu maddenin birinci fıkrasının evveliyetle değiştirilmesi ve yeniden tedvin edilmesi gerekmektedir.
Maliye Bakanlığı, yeni kanuna ilişkin olarak bir genel tebliğ hazırlamaktadır. Her zaman olduğu gibi, kanun genel tebliğle düzeltilirse hiç şaşmayın. Ancak genel tebliğle düzeltme, yine her zaman olduğu gibi, ileride birilerinin şirketlere rapor yazmasına engel olamayacaktır.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 16.10.2006)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.