Ana kanunlarımızın yenilenmesi için başlatılan çalışmalar sürmekte. Bunlardan biri olan Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girişinin birinci yılı şu günlerde kutlandı. Bu kanun bizden sonraki kuşaklarca, yapılan ağır eleştiriler nedeni ile daha yürürlüğe girmeden değişikliğe uğrayan bir kanun olarak anımsanacaktır. Umarız, önemli kanunları yenilemenin ne kadar güç bir iş olduğu da böylece ileride bu tür çalışmaları yapacakların çabalarına katkıda bulunur.
Ceza Kanunu'ndan başka Medeni Kanun'umuz da, pek de reform sözcüğünün kullanılamayacağı değişikliklerle 2002 yılının başında, kısa bir ara-süreden sonra yürürlüğe girmişti. O kanundaki kanuni aile mal rejimi sistemini eleştirmiş ve getirilen hükümlerin, istenenin aksine zayıf olan tarafı -ki genellikle ülkemizde kadın olarak görülmektedir- koruyamayacağını, sistemin karmaşıklığının buna engel olacağını ifade etmiştim. Daha şimdiden Türkiye'de ve dışarıda, kazanılmış mal ortaklığı konusunda üç doktora çalışmasının yapıldığını bildirmem düşüncelerimi yansıtacaktır.
Üzerinde çalışılan diğer bir kanun da Borçlar Kanunu idi. Hazırlanan tasarı bilim adamları tarafından o denli eleştirildi ki, hükümetin şimdilik tasarıyı geri çektiğini işitmiş bulunuyoruz. Aslında Borçlar Kanunu'nda önemli değişikliklerin yapılması gerekmekte idi. Ancak, tasarının hazırlanmasında kullanılan yöntem başarılı bir sonuç alınmasını engellemiş ve reform beklentilerimizi belki de uzun süre ertelemiştir.
Bu durumda Ticaret Kanunu Tasarısı'nın da geri alınması doğru olacaktır. Çünkü Ticaret Kanunu büyük ölçüde Borçlar Kanunu ile bağlantılıdır. Tasarının 1. maddesi açıkça, Türk Ticaret Kanunu'nun, Medeni Kanun'un "ayrılmaz bir parçası" olduğunu ifade etmiştir. Borçlar Kanunu Tasarısı m. 647'ye göre ise bu kanunun (BK) Türk Medeni Kanunu'nun beşinci kitabını oluşturmaktadır. Bu durumda Borçlar ve Ticaret Kanunu tasarılarının yan yana ele alınması ve kanunlaşması doğru olacaktır. Çeşitli nedenlerle bilimciler bu konuya değindiler ve bağlantının kurulamamasının sakıncalarını dile getirdiler. Örneğin, ticari işletmenin devri konusu Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu tasarılarında ayrı ayrı düzenlenerek, çoktan beri yapılan eleştirilere rağmen, aralarında bağlantı sağlanmadan eskisi gibi devam ettirilmiştir.
Bildiğimiz kadarı ile Ticaret Kanunu Tasarısı'nın üzerideki çalışmalar devam etmektedir. Büyük Millet Meclisi Adalet Alt Komisyonu'nda kabul edilen metin bu yakınlarda ilgililere dağıtıldı. Alt komisyonda tasarı üzerinde ufak tefek makyaj değişiklilerinin yapıldığı anlaşılıyor. Daha önce yayınlanan genel eleştirilerimde, tasarıda özellikle anonim şirketler bakımından bir konseptin bulunmadığını, hangi tür anonim şirketin düzenlenmek istendiğinin, devlet müdahalesinin derecesinin ne olması gerektiğinin belirlenmediğini ve daha pek çok esasa ilişkin görüşlerimi açıklamıştım. Kaldı ki, tarihi nedenlerle aynı kanunda bir arada yer alan şirketler, kıymetli evrak, deniz ticareti hukuku veya sigorta hukuku gibi çeşitli müesseselerin bugün de tek bir kanunda düzenlenmesi saplantısında kurtulmanın gerektiğini ifade etmiştim. Ticaret Kanunu'na girmesi gerekmeyip, bilanço gibi, ayrı bir kanunda düzenlenmesi daha yerinde olan konuların varlığından da söz etmiştim. Aslında hazırlanan tasarıya "Ticaret Kanunu Tasarısı" değil, Avusturya'da yapıldığı gibi "Ticari İşletmeler Kanunu Tasarısı" adının verilmesinin gerçekçi olacağını da savunmuştum.
Bu görüşlerin ve son aylarda başka hukukçular tarafından ortaya konan eleştirilerin Meclis Adalet Alt Komisyonu'nda hemen hiç kâle alınmadığını görmek çok üzücüdür.
Örnek olarak tasarının "Haksız Rekabet" ile ilgili birinci kitap, dördüncü kısmını oluşturan maddelerine bakalım (Madde 54-63). Bir kere bu maddelerin, İsviçre ve başka ülkelerde olduğu gibi, ayrı bir kanuna gitmesi, maddelerin içeriği nedeni ile gerekmektedir. Haksız rekabet hükümleri aslında tacirler arasındaki rekabeti düzenlemekteydi. O nedenle de Ticaret Kanunu'nda yer alması yadırganmayabilirdi. Bugün ise ilgili maddeler tüketiciyi de korumaktadır. Tüketiciyi korumak ise Ticaret Kanunu'nun değil, kapsamlı bir Tüketiciler Kanunu'nun görevi olmalıdır. Tüketici ile ilgili hükümlerin ayrıca Borçlar Kanunu Tasarısı'nda da yer aldığına işaret edeyim.
Diğer taraftan, haksız rekabet ile ilgili maddelerin İsviçre aslından yapılan çevirilerinde belirginsizliklerin bulunduğunu daha önce ilgililere yansıtmıştım. Örneğin, m.55 (1) a 4'te 'önlemler almak'tan söz edilmektedir. Burada amaç, kanımca önlem almak değil, eylemde bulunmaktır. Bent 5'te söylenmek istenen "öne geçirmek" değil, "kayırmak" olsa gerektir. b) fıkrasının 1 numaralı bendi de tercüme sırasında seçilen ifade bakımından rahatsız edicidir. c) fıkrasının 1 ve 2 numaralı bentleri tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu arada üzerinde değişiklik yapılan m. 63 metninin ilk tasarıda daha belirgin olduğunu da ifade etmeliyim.
Sadece 9 maddelik kısımda gözüme ilk nazarda çarpan bu eksiklikler, alt komisyondaki çalışma yönteminin de hatalı olmasından ileri geliyor. Tasarı bu hali ile kanunlaşamaz. İlk komisyondan katılacak bir kişi ile birlikte üç kişilik bir komisyonda yeni baştan tüm tasarı ele alınmalıdır.
(Kaynak: Dünya Gazetesi | 13.10.2006)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.