SORU: İş ortaklıklarında işin bitimi sonucunda ortaya çıkan zararın, iş ortaklığını oluşturan kurumların ilgili dönem kazancından indirim konusu yapılabilir mi?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası'nın ikinci maddesinin yedinci fıkrasında iş ortaklıkları, aynı maddenin diğer fıkralarında yazılı kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda, iş ortaklıkları kazanç paylaşımı amacıyla kurulan ortaklıklar olup ortaklar, belli bir işin birlikte yapılmasını yüklenmektedirler.
Şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerin Kurumlar Vergisi Yasası'nın ikinci maddesinde sayılanlarla veya yasanın ikinci maddesinde sayılanların kendi aralarında oluşturdukları adi ortaklıklar hakkında istenilmesi halinde iş ortaklığı olarak kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirebilmektedirler. Bu durumda, mükelleflerce istemde bulunulması halinde, tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın iş ortaklıkları kurumlar vergisi mükellefi olabilmektedirler.
Yasal düzenleme gereği kurulacak olan iş ortaklığının kurumlar vergisi mükellefi sayılabilmesi için en az aşağıdaki unsurları taşıması gerekmektedir.
* Ortaklardan en az birisinin kurumlar vergisi mükellefi olması,
* Ortaklığın belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı bir sözleşme ile kurulması,
* İş ortaklığı konusunun belli bir iş olması,
* Birlikte yapılacak olan işin belli bir süre gerçekleştirilmesinin öngörülmesi,
* İş ortaklığı ile işveren arasında bir yüklenim sözleşmesinin olması,
* Tarafların, müştereken yüklenilen işin belli bir veya birden fazla bölümünden değil, tamamından işverene karşı sorumlu olmaları,
* İşin bitiminde kazancın paylaşılması,
* Birlikte yapılması öngörülen ve müştereken yüklenilen işin bitimi ve Vergi Usul Yasası'nda belirtilen mükellefiyetle ilgili ödevlerin tamamının yerine getirilmesiyle mükellefiyetin sona ermesi halinde iş ortaklığının varlığından bahis edilebilecektir.
Belli bir iş için kurulacak olan iş ortaklığında işin bitim tarihi, taahhüt sözleşmesinde belirlenen esaslara göre tayin olunmaktadır. Ancak işin bitimi iş ortaklığının da sona erdiğini göstermemektedir. Bu iş dolayısıyla mükellefiyetle ilgili ödevlerin tamamının yerine getirilmesi gerekmektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, kurumlar dilerlerse Borçlar Yasası'nın "adi şirket"lerle ilgili hükümleri çerçevesinde "iş ortaklığı" kurulabilmektedir.
Adi ortaklıklar, kurumlar vergisi mükellefi olmamalarına rağmen, katma değer vergisi uygulaması açısından ayrı defter tutabilmektedir.
İş ortaklıkları ise kurumlar vergisi açısından ayrı bir kurum olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda da iş ortaklıklarının faaliyetinden doğan kazanç, kurumlar vergisine tabi tutulmakta ve vergi sonrası kazanç ortakların hisselerine göre ortaklara dağıtılmaktadır.
Kurumlar vergisi mükellefleri ortaklıklardan doğan zararları indirim konusu yapamamaktadırlar. Bu bağlamda da kurumlar vergisi mükelleflerinin iş ortaklıkları nedeniyle doğmuş zararlarını, kurum kazançlarından indirmeleri mümkün değildir. (Kurumlar Vergisi 1 seri numaralı tebliğ bölüm: 2.5.3)
Bir başka anlatımla kurumlar vergisine tabi olmayı seçmiş bir iş ortaklığının kurum ortağı, iş ortaklığında oluşan zararı kendi kurum kazancından mahsup edemeyecektir. (Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2010 HUD Yayınları Sf:577) (V. Seviğ)
SPONSORLUK HARCAMALARI
SORU: Sponsorluk harcamaları kapsamına dahil olan harcamalar nelerdir? Bir kurumun sponsorluk harcaması olarak kurum kazancından indirim yapabilmesi için söz konusu harcamaların yapılabilmesinde herhangi bir ölçü veya kısıtlama var mıdır?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası'nın 10/1-b maddesine göre Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Yasa ile Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa kapsamında yapılan sponsorluk harcamaları ancak ilgili dönemde kurum kazancı oluşması halinde indirim konusu yapılabilmektedir.
Kurumlar tarafından yapılan sponsorluk harcamaları, harcamaların yapıldığı tarihte kayıtlarda gider olarak dikkate alındığından, söz konusu harcamaların kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması ve kurum kazancının yeterli olması halinde, beyanname üzerinde ayrıca gösterilmek suretiyle kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması gerekmektedir.
Sponsor kurumun adının anılması koşuluyla;
* Resmi spor organizasyonları için yapılan saha, salon veya tesis kira bedelleri,
* Sporcuların iaşe, seyahat ve ikâmet giderleri,
* Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün uygun göreceği spor tesisleri için yapılan ayni ve nakdi harcamalar,
* Sporcuların transfer edilmesini sağlayacak bonservis bedelleri,
* Spor müsabakaları sonucuna göre sporcuların veya spor adamlarına prim mahiyetinde ayni ve nakdi ödemeler, gibi harcamalar sponsorluk harcaması olarak kabul edilmektedir.
Spor sahalarına, sporcuların veya diğer ilgililerin spor giysilerinin ya da spor araç ve gereçlerinin üzerine yazılı veya elektronik sinyaller yardımıyla sanal olarak kurumun tanıtımının yapılmasını sağlayan amblem, marka, isim ve benzeri işaretler konulması gibi doğrudan ticari fayda sağlayan ve kurumun tanıtımını amaçlayan harcamalar ise reklam harcaması olarak kabul edilmekte olup, bu tür harcamalar sponsorluk harcaması olarak kabul edilmemektedir. Bu bağlamda da sponsorluk faaliyetinin yanında reklam ve tanıtım amacını da içeren işlemler nedeniyle yapılan harcamaların, sözleşmede belirtilmek ve emsallerine uygun olmak koşuluyla, reklam ve sponsorluk harcamaları olarak ayrıştırılması mümkündür. (V. Seviğ)
KOLEKTİF ŞİRKETLERİN TASFİYESİ
SORU: Kolektif şirketlerin tasfiyesinde, tasfiye memurlarının sorumluluğu ve görevleri nelerdir? Buna göre kolektif şirketlerin infisahında tasfiye memuruna gerek var mıdır?
YANIT: Türk Ticaret Yasası'nın 211'inci maddesi hükmü gereği olarak "İflastan başka hallerde bir kolektif şirketin tasfiyesi, tasfiye memurlarına aittir."
Sözü edilen yasanın 219'uncu maddesi gereği olarak da "Tasfiye halinde bulunan şirketi mahkemelerde ve hariçte temsil salahiyeti tasfiye memurlarına aittir."
Tasfiye halinde bulunan kolektif şirket namına tanzim olunan bütün evrak ve senetlerin "Tasfiye halinde bulunan filan şirketin tasfiye memurları" ibaresi ilave edilmek suretiyle tasfiye memurları tarafından imzalanması şarttır.
Tasfiye memurları, önceden seçilmişlerse şirketin infisahını ve sonradan ortaklarca seçilmiş veya mahkemece atanmış olurlarsa, seçim ve atamayı müteakip şirket işlerini gören kimseleri davet ederek onlarla birlikte, gelmedikleri takdirde yalnız başlarına şirketin mali vaziyetini gösteren envanter ile bilançoyu düzenlemekte görevlidirler.
Yasal düzenleme gereği "envanter ve bilançonun imzasından sonra, tasfiye memurları envanter ve bilançonun imzasından sonra, infisah halinde bulunan şirketin envanterde yazılı bütün malları ile evrak ve defterlerine el koyarlar" (Türk Ticaret Yasası Madde: 226)
Tasfiye memurlarının diğer görevleri ise Türk Ticaret Yasası'nın 211-242'nci maddelerinde yer almaktadır. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
KURUMLAR VERGİSİ
1. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2007/315, K.2007/2768 sayı ve 19.7.2007 tarihli kararı:
"4389 Sayılı Bankalar Kanunu'na, 4743 sayılı Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla Eklenen Geçici 4. maddesinin 13 numaralı fıkrasında, bu madde uyarınca kanuni ve ihtiyari yedek akçeler ile sermayenin azaltılmasına konu edilen zararlar, 5422 sayılı KVK'nın 14/7. maddesinde belirtilen esaslar çerçevesinde bankaların kazancının tespitinde gider olarak matrahtan indirilir, hükmüne yer verilmiştir. 5422 sayılı KVK'nın "İndirilecek giderler" başlıklı 14. maddesinin ihtilaflı dönemde yürürlükte bulunan 7. bendinde de beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların mali bilançolarına göre meydana gelen zararların kurum kazancının tespitinde gider olarak hasılattan indirileceği belirtilmiştir. (…) Davacı Bankanın, 4369 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen maddesi kapsamında değerlendirilen ve beyannamede indirim konusu yapılmayan bir zararının bulunduğu hususu ihtilafsız olup, Bankalar Kanununda belirtilen kanuni ve ihtiyari yedek akçelerle sermayenin azaltılmasına konu edilebilecek bir zararın bulunması halinde bu zararın gider olarak matrahtan indirilmesi yasa gereğidir. Bu nedenle, davacı bankanın, yukarıda sözü edilen düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda indirim konusu zararının kurum kazancının tespitinde gider olarak matrahtan indirilmesinde yasal bir engel bulunmamaktadır."
2. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2007/2306, K.2008/4933 sayı ve 3.12.2008 tarihli kararı:
"5520 sayılı KVK'nın 27/2. maddesi ve ilgili tebliğ açıklamaları gereğince, İş ortaklıklarının mükellefiyet tesisi ortaklarının tercihine bırakılmıştır. İş ortaklıklarının mükellefiyet tesis ettirmeleri halinde ‘iş ortaklığı', mükellefiyet tesis ettirmemeleri halinde ise "adi ortaklık" olarak yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekmektedir. (...) Ortakların payına düşen kazanç, ortak tüzel kişilik ise iştirak kazancı olarak aynı yılda kendi mükellefiyetlerine ait netice hesaplarına alınacak, ancak tekrar vergilendirilmeyecek, ortak gerçek kişi ise, payına düşen kazanç menkul sermaye iradı olarak beyan edilecektir. Bu durumda, belli bir iş için kurulan iş ortaklığı tarafından tercih hakkı kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirmek yönünde kullanıldığında vergilendirme ve kar dağıtımı KVK'ya göre yapılacağından yüklenilen işin zararla sonuçlanması durumunda kurumlar vergisi mükellefi olan iş ortaklığının, ortaklarının bu zararı mahsup edebileceklerini söylemek KVK'nın zarar mahsubuna ilişkin 9. maddesi uyarınca da mümkün olmadığından 1 sıra No'lu KVK Genel Tebliğinin iş ortaklığında zarar mahsubuyla ilgili 2.5.3 numaralı bölümünün son paragrafında yer alan dava konusu ‘Kurumlar vergisi mükelleflerinin zararlarının, bu mükelleflerin ortaklarınca indirilebilmesi mümkün olmayıp aynı durum kurumlar vergisi mükellefi iş ortaklıklarının zararları için de geçerlidir' düzenlemesinde yasaya aykırılık görülmemiştir."
3. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2003/1774, K.2004/1490 sayı ve 23.6.2004 tarihli kararı:
"Olayda, davacı kurum, elinde bulundurduğu, "(...)" markasını lisans devir sözleşmeleri ile devretmiştir. Bunun karşılığında ise franchise bedeli olarak 20.000 Dolar ve aylık hasılatlar üzerinden % 5 royalty bedeli almaya hak kazanmıştır. Sözleşmelerin yapılarak markanın kullanılmaya başlanması ile davacı yönünden sözleşmede yazılı bedeller talep edilebilir hale gelmiştir. Bu bedellerin tahsil edilip edilmemesi önem arz etmemektedir. Sözleşmede yazılı bedellerin tahsil edilmemesi veya tahsilinden vazgeçilmesi halinde ise VUK'un 322, 323 ve 324. maddelerine göre işlem yapılacağı tabiidir. Bu durumda, sözleşmelerde yazılı tutarlar davacı yönünden tahakkuk ettiğinden ve ticari kazançta tahakkuk esası cari olduğundan, ilgili dönem için tahakkuk eden franchise ve royalty bedellerinin gelir yazılması gerekmektedir. İhbarnamelerin tebliğinden sonra yapılan ek protokoller ile bu bedellerden vazgeçilmesi de bu durumu değiştirmemektedir. Dolayısıyla, davanın reddi gerekirken tarhiyatı kaldıran mahkeme kararında yasaya uyarlık bulunmamaktadır."
ÖZELGELERDE
KURUMLAR VERGİSİ
1. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 17.11.2009 tarih ve 2295 sayılı özelgesi:
"Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile kamuya yararlı faaliyetlerde bulunan derneklere yapılan ayni bağış ve yardımlar, KVK'nın 10/1-c maddesi uyarınca, kurum kazancından indirim konusu yapılabilir. Ancak, kamuya yararlı faaliyette bulunan derneklere ve gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara bağışlanan giyeceklerin teslimi katma değer vergisinden istisna olup, söz konusu teslimler için yüklenilen katma değer vergisinin KDVK'nın 30/b maddesi karşısından indirim konusu yapılması mümkün değildir. Bununla birlikte, indirim konusu yapılamayan katma değer vergisi, işin niteliğine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilir."
2. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 29.6.2009 tarih ve 5712 sayılı özelgesi:
"Şirket personeline işyerinde veya işyeri müştemilatında yemek vermek için yapılan harcamalar ve yine her bir personele şirket dışında yeme ve içme hizmeti için yüklenilen giderlerin 2009 yılında günlük 10,- TL'ye kadar olan kısmı GVK'nın 40/2. maddesi uyarınca, ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınır. Bu arada, her bir personel için işyeri dışında kullanılmak üzere verilen günlük yemek bedelinin 10 TL'yi aşan kısmı ücret niteliğinde olup, ücret bordrosunda belirtilmesi gerekir. Ancak, bu tutar da yine GVK'nın 40/1. maddesine göre gider yazılabilir. İşyerinde işletme faaliyetinde kullanılan ve işletme aktifinde kayıtlı cep telefonu giderleri GVK'nın 40/1. maddesi uyarınca gider yazılabilir. İşletme aktifine kayıtlı olmayan cep telefonu giderlerinin ve sim kart bedellerinin gider olarak yazılması mümkün değildir. Şirketin kiralama yoluyla edindiği ve işletmeye dahil olan ve işte kullanılan araçların otopark giderleri, GVK'nın 40/5. maddesi uyarınca kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılabilir. Aktife kayıtlı olmayan veya sözleşmeyle kiralanmayan araçlar işletmede kullanılıyor olsa bile, söz konusu araçlarla ilgili harcamaların indirim konusu yapılması ise mümkün değildir. Bu arada, işyerinde kullanılmayan ve tüketilmeyen temizlik, gıda ve benzeri emtianın bedellerinin de gider olarak kabulü mümkün değildir."
3. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 28.9.2009 tarih ve 8084 sayılı özelgesi:
"Şirketin kendi çalıştırdığı nakliyecilerin kusuru sonucu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 65. maddesi uyarınca malı taşıtan firmaya kesilen trafik cezasını, yapmış olduğu sözleşmeye göre ödemesi, her ne kadar sözleşmeye istinaden yapılan bir ödeme ise de, ödenen bu bedel cezai şart niteliğinde bir tazminat olarak nitelendirilemez. KVK'nın 11/d maddesinde de ödenen her türlü para cezalarının indirim konusu yapılamayacağı düzenlendiğinden, söz konusu mükellef tarafından fatura karşılığı ödenen bu trafik cezasının kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir. Ancak, ödevli kurumun, alt taşeron firmaların kusuru sonucu malı taşıtan firma adına kesilen trafik cezasını, mal sahibine geri ödemesi, kendisinin kurusu olmadan gerçekleştiğinden VUK'un 3. ve KVK'nın 11/g maddelerine göre sözleşmelerdeki cezai şart olarak kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkündür, alt taşeron firmalardan fatura karşılığı tahsil edilen ceza tutarlarının ise gelir olarak dikkate alınması gerekir. Mükellefin alt taşeron firmalarının kusurları nedeniyle malı taşıtan firma adına kesilen cezaların taşeron firmadan fatura karşılığı tahsile edilmesinde taşeron firmalar bu tutarları gider yazmaz."
SÖZÜN ÖZÜ
Her zaman yaşlılar ölmez, her zaman akıllılar bilmez.
W. SHAKESPEARE
(Kaynak: Referans Gazetesi | 07.04.2010)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.