BASINDAN YAZILAR
Şirketler kâr dağıtırken yüzde 15 vergiyi dikkate almalı / Ahmet Yavuz - MuhasebeTR

Şirketler kâr dağıtırken yüzde 15 vergiyi dikkate almalı / Ahmet Yavuz

Ekonomide önemli bir rol üstlenen aktörlerden birisi de şirketlerdir. Şirketler özelde farklılık arz etse de temelde kâr elde etmek için gerçek veya tüzel kişiler tarafından kurulan tüzel kişiliklerdir.
Şirketlerle ortaklarının ilişkileri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Özellikle çok ortaklı, halka açık şirketlerin ortaklarına karşı korunduğu görülür. Vergi bakımından her şirketin gizli ortağı olarak devlet görülür. Devlet, şirketin kârlılığı halinde kendi payına düşen kısmı vergi adı altında alır. Bu yüzden kârlılığın doğru hesaplanmasını ister ve bunu sürekli takip eder. Vergi matrahlarının tespitinde yaşanan uyuşmazlıkların kaynağında da bu payın artırılmak istenmesi ile daha az verilmek istenmesi arasındaki çekişme yatar.

Diğer ortaklar da kârlılıktan kendi hisselerine düşen kısmı alır. Yalnız şirketlerin kârlarını dağıtma mecburiyeti bulunmuyor. Her şirket, içinde bulunduğu ekonomik ve hukuki çevreye ve geleceğe ilişkin planlarına göre kâr dağıtım politikasını oluşturur. Buna göre işletmenin dönem içinde elde ettiği net kârın ortaklar ve şirket yedek akçe ve fonları arasında dağılımı belirlenir. Kârın dağıtılmayıp, işletme bünyesinde bırakılan kısmı büyümenin finansmanında en önemli kaynaktır. Buna şirket ortaklar kurulu (anonim şirketlerde genel kurul) karar verir. Dağıtılacak kârlar, nisan ayında beyan edilen Kurumlar Vergisi'nden sonra kalan kısımdır. Şirketler öncelikle mecburi yedek akçeleri ayırır, ardından kalan kısmı ortaklara dağıtmaya karar verir. Aslında işin tabiatında kazanç elde etmek olduğundan normalde şirketlerin kârlarını dağıtmaları beklenir. Ancak vergi kanunlarında dağıtılacak kârların ayrıca vergilendirilmesinin gerektiği hükmü mevcuttur. Bu yüzden şirketler genelde vergi sonrası kazançlarını sermayeye ilave etmeyi tercih eder. Çünkü bu alternatif, herhangi bir vergi ödemeyi gerektirmez. Vergi kanunları şirketlerin sermaye yapısının güçlenmesini temin etmek için sermayeye ilave edilen kazançlardan vergi almamayı kabul eder. Bu ayrım yüzünden Türkiye'de mevcut şirketlerin büyük çoğunluğunda kâr dağıtımı yapılmadığı görülür. Yıllarca kâr dağıtımı yapmayan şirketlerle ticari faaliyet yaparak geçimini temin etmeye çalışan kişilerin kendi ve ailelerinin yaşamlarını nasıl idame ettirdikleri kimsenin aklına gelmez.

Normalde şirketlerin kazançlarının vergiden sonraki kısmını dağıtmaları halinde yüzde 15 oranında vergi kesintisine tabi tutulması ve bunun muhtasar beyannameyle bildirilmesi gerekir. Kurumlar Vergisi mükellefi şirketlerin tam mükellef gerçek kişilere, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefi olmayanlara, Gelir Vergisi'nden muaf olanlara, dar mükellef gerçek kişilere, Gelir Vergisi'nden muaf olan dar mükellef gerçek kişilere dağıttıkları kâr payları üzerinden yüzde 15 oranında vergi kesintisi yapmaları gerekir.

Öte yandan şirketlerin tam mükellef şirketlere kâr payı vermesi halinde vergi kesintisi yapılmaz. Ortaklarına bu yoldan kâr payı verip fazladan vergi ödemek istemeyen şirketlerin gizli şekilde kâr dağıtımı yapmasına mani olmak için de vergi güvenlik müesseseleri mevcuttur. Örtülü kazanç dağıtımı ve transfer fiyatlandırması gibi mekanizmalar bunu temin etmek için getirilmiştir. Bu mekanizmalar; şirket tarafından ortaklara veya ilişkili kişilere ödenen faizlerin, ücret ve bedellerin gider olarak kabul edilmemesi, tespit edilen bu tür ödemelerin kâr payı gibi vergilendirilmesi mantığına dayanır. Aynı şekilde Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarında teşebbüs sahiplerinin kendilerine, eşlerine, çocuklarına işletmeden para almasına, mal çekmesine, aylık ve maaş ödenmesine, ikramiye, komisyon ve tazminat ödemesine cevaz verilmemiştir.

İncelemelerde stopaj hesaplanır mı?

Şirketlerin hesapları yıllar sonra da incelendiğinde bulunan matrah farkı üzerinden Kurumlar Vergisi hesaplanır. Denetim elemanları kayıt dışı kalan kazançtan hesaplanan Kurumlar Vergisi'ni düştükten sonra kalan tutarın ortaklara dağıtıldığını kabul ederek bunun üzerinden de stopaj hesaplama yoluna gidiyor. Yani kayıt dışı bırakılan kazancın sermayeye ilave edilmemesinden, bilançoda görülmemesinden hareketle ortaklara dağıtılmış olduğunu kabul ediyorlar. Yukarıda da belirttiğim üzere şirketlerin ortaklarına kâr payı dağıtması Stopaj Vergisi'nin konusuna girer. Bu varsayımdan hareketle şirketlere yüzde 15 oranında bir vergi yükü daha doğuyor. Bu tür tarhiyatlarla karşılaşan mükellefler bazen uzlaşma yolunu seçerek uzlaşılan vergiyi ödemeyi tercih ediyor. Bazen de haksız tarhiyat iddiasıyla mahkemeye müracaat ediyor. Mahkemelerin bu davalarda verdiği kararlar da tam bir istikrar kazanmış değil. Danıştay'ın bazı kararları mükellef, bazıları ise idare lehine. Mesela Danıştay 4. Dairesi, bir kararında inceleme elemanı tarafından bulunan matrah farkının ortaklara dağıtılıp dağıtılmadığının denetim elemanı tarafından araştırılıp ortaya konulması gerektiğine hükmetmiştir. Mahkeme kararında ayrıca mükellef şirket tarafından sonraki dönemlerde beyanların düzeltilmesi suretiyle bu kazançların bilançoya aktarılıp aktarılmadığının araştırılması gerektiği ifade edilmiş. Fakat aynı konuda Danıştay 3. Dairesi ise kayıt dışı bırakılan kazancın ortaklara dağıtılmayarak şirket bünyesinde tutulduğunun ispatının mükellef şirket tarafından yapılması gerektiği, aksi takdirde kâr payının ortaklara dağıtıldığının kabul edilerek vergi hesaplanması gerektiği yönünde karar vermiş. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu da kendisine intikal eden bu konudaki bir davada, kurum kazancının şirket nezdinde tutulduğunun, ortaklara dağıtılmadığının şirket tarafından ispat edilmesi gerektiği, aksi takdirde kâr payı dağıtımı gerekçesiyle stopaj vergi hesaplamanın gerektiği yönünde karar vermiş.

Nasrettin Hoca'nın fıkrasındaki tavşanın suyunun suyuna benzeyen bu vergi şirketlerden aranmalı mı, aranmamalı mı? Bu konuda herkesi tatmin edici bir cevap vermek zor. Ancak mükelleflerin kayıt içindeki kazançlarını sermayeye eklememeleri halinde, bu kârların dağıtılmış kabul edilerek stopaj hesaplanması gerektiği dikkate alındığında; mevcut düzenlemeler çerçevesinde kayıt dışı olarak bulunan ve bilançoya eklenmeyen kârların ortaklara dağıtıldığının kabul edilmesi ve vergi hesaplanması gerektiğini düşünüyorum. Aksi bir yaklaşım, kayıt dışına kaçmak için bir sebep daha oluşturur.

(Kaynak: Zaman Gazetesi | 05.04.2010)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM