Bakkal Mustafa yaz boyunca of çekerek eylülü bekledi. Okullar açılacaktı. Tatile, yazlığına gitmiş mahalleli geri dönecekti. Kendi ifadesiyle "ekmek satarım, durumu düzeltirim" diyordu. Eylül gelmiş, okullar açılmıştı. Mahalle hakikaten kalabalıklaşmış, bakkalda da özellikle akşam saatlerinde artık sıra bile oluyordu. Mustafa'nın keyifler yerine gelmişti. Üstüne bir de ramazan canlılığı, artık of değil oh çekiyordu. Ancak önceki akşam bakkala uğradığımda, müşteri bolluğuna rağmen Mustafa yine of çekiyordu. Anlaşıldı ki uzun zamandır süren ceza davası sonuçlanmıştı. Hiç istemediği halde kendisini bir kavganın içinde bulmuş ve mahkeme de üç ay hapis cezasına hükmetmişti. Allah kurtarsın dedim.
Kendisi yokken bakkala babasının bakacağını, onun da ancak dükkanı açıp kapayabileceğini, idari işleri yapamayacağını söyledi. Vergi beyannamelerini düşündüğünü, babasının faturaları muhasebeye düzgün bir şekilde gönderemeyeceğinden endişelendiğini söyledi.
- "Maliye mazeret kabul etmez mi?" dedi
- Eder, hapiste süreler işlemez.
- İçerideyken beyanname vermesem olur mu?
- Olur, tutukluluk hali mücbir sebep sayılıyor
- Yani beyannamelerimi çıktıktan sonra verebilecek miyim?
- Evet
Maliye sadece tutukluluk halini değil; ağır kaza, ağır hastalık, yangın, yer sarsıntısı ve su basmasını da mazeret kabul ediyor. (Vergi Usul Kanunu[VUK] Md.13) Bu sebepler ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemiyor.(VUK Md.15) Vade ise "uzayan sürenin bittiği gün" olarak değişiyor. (VUK Md.111)
Bu mazeretlerin geçerli olması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi(belgelenmesi) gerekmektedir. (VUK Md.15) Deprem, sel vb. afetler genel nitelikte çok kişiyi etkilediğinden ayrıca kanıtlanması gerekmeyebilir. Yangın, hırsızlık vb. olayların ve kayıpların ise Ticaret Mahkemesi'nden alınacak zayi belgesi ile ispatlanması gerekir.
Vergi kanunları, zor duruma düşenleri başlarına gelen zorluk ortadan kalkıncaya kadar koruyor, süreler işlemiyor, ödevleri yerine getirmesini erteliyor.
İyi niyet esas olmalı
Kanunların tanıdığı bu hakkı kullanırken iyi niyet esas olmalı. Geçmişte, verilen hakkı kötüye kullanmak isteyen uyanıklar da çıkmış. Defterlerini incelemeden kaçırmak için veya süreleri ertelemek için komik denilebilecek kendilerince mücbir sebep uydurmuşlar. "Takside unuttum", "Çalındı", "Yandı, kül oldu", "Hastayım, ölüyorum" diyenler çıkmış. Gerçek olmadığı anlaşılan, iyi niyetli olmayan bu iddialar, idare tarafından da, yargı tarafından da kabul görmemiştir. Cezalı işleme muhatap olmuşlardır.
Nitekim Danıştay bir kararında, sağlık raporu olduğu halde mükellefin mücbir sebep iddiasını kabul etmeyen Maliye'yi haklı bulmuştur. (9.Daire, K.2002/3812) Mükellef uzlaşmaya müracaat için geçerli süre içinde bu hakkını kullanmamış, 10 gün kesin yatak istirahatını içeren rapor almış, rapor aldığının ikinci gününde de uzlaşma müracaatında bulunmuş, bu talebi de Maliye'ce reddedilmiştir. Mahkeme ve temyiz aşamalarında ise, vergi mahkemesi, "yükümlünün raporlu olduğu ikinci günde uzlaşma için müracaat ettiği anlaşıldığından ağır hasta olmadığı sonucuna" ulaşmış. Danıştay'da aynı gerekçelerle vergi mahkemesi kararını onaylamıştır. Mücbir sebep geçerli bulunmamıştır.
Danıştay bir başka kararında yangın raporu olup, zayi raporu olmayan mükellefin hakkında cezai işlem yapan Maliye'yi haklı bulmuştur. Mükellefin mücbir sebep iddiası kabul görmemiştir. (Danıştay 7.D., K. 2004/1701)
Mükellefin iyi niyetli olduğu durumların dikkate alındığını ise, Danıştay 9.Dairesi'nin sel felaketine maruz kalan kişinin iyi niyetli olduğunun anlaşıldığını açıkça belirttiği ve lehine karar verdiği 2001/1109 no.lu kararında görüyoruz.
Bu arada zayi belgesinin alınmasının tek başına yeterli olmadığını da söylemeliyim. Yangında defter ve belgeleri yanmış, zayi belgesi de almış mükelleflerden ilgili dönemlere ait mal aldığı firmalardan fatura suretlerini temin etmesi istenmektedir. Mükellefin ticari icaplara göre emtia satın aldığı kişi veya kuruluşları tanımak ve bilmek durumunda olduğu, gerekli girişimleri yaparak emtia alımına ilişkin belgelerin mevcudiyetini ispat olanağına her zaman sahip bulunduğu düşünülmektedir. Yani zayi belgesinin alınmış olması o döneme ait defter ve belgelerin ibraz yükümlülüğünü ortadan kaldırmıyor. Defter ve belgelerin hangi nedenle olursa olsun ibraz edilmemesi re'sen tarh sebebi sayılmıştır. (VUK Md.30) Zayi belgesinin, ceza uygulanmasının önüne geçeceği ise açıktır. (VUK Md. 373)
Mücbir sebeple ilgili tanınan haklar; defter-belge ibraz etmemek için, vergi incelemelerinden kaçınmak için, vergi kaçırılan dönemleri kendince aklamak için kullanılırsa kişinin ayağına dolaşır. İyi niyet olmadan bu haklar kullanılırsa veya geçerli olunmayacak iddialarda bulunulursa sağlık raporu, zayi belgeleri dahi cezadan kurtarmıyor, kararlar mükellef aleyhinde oluyor.
Zor durumlar için kanunun verdiği haklar, iyi niyetli olarak yasal yükümlülükler yerine getirilerek kullanılmalı.
VUK'nun mücbir sebeplerine ihtiyacınız olmaması dileğiyle...
BİLGİNİZ OLSUN
* Şirket unvanı vb değişikliklerde; kullanılmamış faturalarınızda yer alan eski unvanınızın, üzerine etiket yapıştırarak silmek ya da yok etmek suretiyle iptali mümkün bulunmamakta olup, eski bilgiler okunacak şekilde üstü çizilerek eski unvanın iptali ve yeni unvanın kaşe ile, elle veya bilgisayarla basılarak söz konusu faturaların kullanılması mümkündür. (İst. Defterdarlığı 18/04/2005 tarih, VUK 3000 sayılı mukteza)
* Yapılan vergi incelemesi sonucu tek bir tespitle 385 adet faturanın usulüne uygun düzenlenmediğinin tespiti halinde usulsüzlüğün tek bir eylem olduğu, bu faturaların her biri için usulsüzlük fiilinin tekerrür ettiğinden bahisle ayrı ayrı ceza kesilmesinde isabet bulunmadığı belirtilmiştir. (Danıştay V.D.D. E.2001/501, K. 2002/62, T.15.02.2002
* Davalı işveren, teknolojik yenilenme nedeniyle vasıflı elemana ihtiyacı olduğunu, bu nedenle vasıfsız ve teknolojiyi kullanamayan emekliliği gelen personelin iş sözleşmelerini feshettiğini savunmaktadır. Davacı şoförün hizmetine her zaman ihtiyaç vardır. Şoförlük dışında ek olarak teknolojiyi kullanması gerekmez. Davalı kurum işletmede şoför kadrosunda fazlalık olduğunu, davacıya ihtiyacı olmadığını kanıtlamış değildir. Feshin geçersizliği ve işe iadeye karar verilmesi gerekir. (Yargıtay 9.H.D., E. 2005/12432, K. 2005/15089, T. 2.5.2005)
DR. PARANOYAK
* Bankamatik işçi/memurlarının sadece kamu kesiminde mi olduğunu sanıyorsunuz? Özel kesimde de (Şirketinizde de) maaşı bankamatikle ödenen ama şirkete hiç uğramayan kişiler olmasın!
* ACFE'nin (Dünya Yolsuzluk İnceleme Uzmanları Örgütü) 2004 yılında incelemesini yaptığı suiistimale uğramış şirketlerde, iç denetim organizasyonu olanların ortalama kaybını 80.000 USD, iç denetim organizasyonu olmayanların ortalama kaybını ise 130.000 USD olarak tespit etmiştir. İç Denetimin olmaması suiistimali yüzde 62 artırmıştır.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 30.09.2006)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.