Yabancı para birimleriyle defter tutabilmek için şirketin iş merkezinin Türkiye'de bulunmayan kişilere ait olması ve Türkiye'ye ayrılmış ödenmiş sermaye tutarının en az 100 milyon dolar veya muadili yabancı para birimi olması gerekir. Ancak bu durumda bile izin verme yetkisi bakanlar kuruluna ait.
SORU: Yurtdışı ile ticari faaliyette bulunmamız nedeniyle ticari defterlerimizi euro cinsinden tutmak ve kâr-zararı buna göre belirlemek istiyoruz. Buna bağlı olarak Vergi Usul Kanunu'nun 215'inci maddesinden yararlanmak üzere bilgi edinmek arzusundayız. Konuya ilişkin olarak yapmış bulunduğumuz çalışmalardan sonra bazı tereddütlerimiz oluştu. Defterlerimizi euro cinsinden tutabilir miyiz?
YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 215'inci maddesi uyarınca, söz konusu yasa gereği tutulacak olan defter ve belgelerin Türkçe düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak Türkçe kayıtlar bulunmak koşuluyla defterlerde başka dilden kayıt da yapılabilmektedir. Bu kayıtlar vergi matrahını değiştirmeyecek şekilde tasdik ettirilmiş defterlere de yapılabilir.
Yasal düzenleme gereği kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılır. Belgeler, Türk parası karşılığı gösterilmek koşuluyla yabancı para birimine göre de düzenlenebilmektedir. Ancak bu bağlamda da yurtdışındaki müşteriler adına düzenlenen belgelerde Türk parası karşılığı gösterilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Yabancı para birimine göre tutulacak defterler için tasdik tarihi itibariyle ödenmiş sermaye, yurtdışında kurulan şirketlerin ise Türkiye'ye ayrılmış ödenmiş sermayesi tutarı en az 100 milyon ABD Doları ya da muadili yabancı para karşılığı Türk Lirası ve sermayesinin en az yüzde 40'ı ikametgâhı, kanuni iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kişilere ait olması gerekmektedir. Bu konuda izin verme yetkisi bakanlar kuruluna ait bulunmaktadır. Bakanlar kurulu bu had ve nispetleri sektörler itibariyle ayrı ayrı yarısına kadar indirmeye veya iki katına kadar attırmaya yetkilidir. Dolayısıyla bu konuda karar alma yetkisi bakanlar kuruluna aittir.
Yukarıda belirtilen koşulların ihlal edildiği hesap dönemini izleyen hesap döneminden itibaren, söz konusu kuruluşun Türk para birimine göre kayıt tutma zorunluluğu tekrar başlar. Başka bir anlatımla Vergi Usul Yasası'nın 215'inci maddesindeki koşullar çerçevesinde bakanlar kurulu tarafından yabancı para birimine göre defter tutma izni verilen kuruluşlar, yasa maddesindeki koşullardan birisini kaybetmesi halinde, söz konusu halin varlığını izleyen yılbaşından itibaren Türk para birimine göre kayıt tutmak zorundadır.
Diğer yanda Türk para birimiyle yapılan işlemler, işlemin gerçekleştiği günün Türkiye Merkez Bankası döviz alış kuruyla ilgili para birimine çevrilir. İktisadi kıymetlerin değerleri ile vergi matrahı kayıt yapılan para birimine göre tespit edilir, beyannamenin verilmesi gereken ayın ilk gününün kuruyla Türk parasına çevrilerek beyan edilir.
Vergi Ödeme, mahsup ve iade işlemlerinde de Türk Lirası tutarlar dikkate alınır.
Yabancı para birimine göre kayıt tutma izni alacak mükellefin mutlaka Türkiye'de kurulmuş olması gerekmemektedir.
Türk parasına göre kayıt tutmakta iken yabancı para birimine göre kayıt tutma izni alan mükellef, yabancı paraya göre kayıt tutacağı ilk hesap döneminin açılış bilançosunu yabancı paraya çevirerek kayıtlarını düzenleyecektir. (V. Seviğ)
YABANCI PARA İLE NASIL DEFTER TUTULUR
* Vergi Usul Yasası gereği tutulacak olan defter ve belgelerin Türkçe düzenlenmesi gerekiyor. Ancak Türkçe kayıtlar bulunmak koşuluyla defterlerde başka dilden kayıt da yapılabilir.
* Yasal düzenleme gereği kayıt ve belgelerde Türk Para birimi kullanılır. Belgeler, Türk Parası karşılığı gösterilmek koşuluyla yabancı para birimine göre de düzenlenebilir.
* Yabancı para ile göre defter tutmak için yurtdışında kurulan şirketin Türkiye'ye ayrılmış ödenmiş sermayesi tutarı en az 100 milyon dolar ya da muadili yabancı para karşılığı Türk Lirası olmalı.
* Şirketin sermayesinin en az yüzde 40'ı ikametgâhı, kanuni iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kişilere ait olması gerekiyor. Bu konuda izin verme yetkisi ise Bakanlar Kurulu'na ait bulunuyor.
* Bakanlar Kurulu bu had ve nispetleri sektörler itibariyle ayrı ayrı yarısına kadar indirmeye veya iki katına kadar artırmaya yetkili. Dolayısıyla karar alma yetkisi Bakanlar Kurulu'na ait.
* Koşullar ihlal edildiği hesap dönemini izleyen hesap döneminden itibaren, söz konusu kuruluşun TL'ye göre kayıt zorunluluğu tekrar başlar. Vergi ödeme, mahsup ve iade işlemleri TL ile yapılır.
HAVA PARASININ VERGİLENDİRİLMESİ
SORU: Yaklaşık 15 yıldır faaliyette bulunduğum ve kiracı olarak kullandığım dükkânımı yıkarak, yerine iş merkezi yapılmak üzere beni dükkânımdan tahliye ettiler. Bana dükkânın tahliyesi için belli bir para verildi. Almış olduğum bu para benim için arizi kazanç olarak kabul edilebilir mi? Yukarıda da belirttiğim gibi ben burada ticari faaliyette bulunuyordum.
YANIT: Günümüzde giderek sayıca artan iş merkezlerinin yapımı için bazı hallerde iş merkezi yapımı için kullanılacak arazi üzerindeki dükkân ve benzeri nitelikteki yapıların içerisinde yaşayan veya faaliyet gösterenlerin bu yerleri tahliye etmeleri için kendilerine belli bir para verilmektedir. Bir başka anlatımla gayrimenkullerin tahliyesi veya kiracılık hakkının devri karşılığında çeşitli biçimlerde kendilerine maddi menfaat sağlanmaktadır. Devir veya tahliye edecek kimse "tazminat", "hava parası" veya başka adlar altında bazı değerler talep etmekte ve çoğu kez de talep edilen miktar olmasa bile belli bir bedel karşılığında bu gibi yerler terk edilmektedir. Diğer yönden bazı işyerleri öteden beri tanınmış olmaları, bulundukları yer, müşterilerinin alışkanlığı gibi nedenlerle mal varlıkları dışında bazı tanınmışlık ve/veya verimlilik değerlerine sahiptirler. Bu gibi yerlerin terk edilmesinde peştamallık veya bir başka ad altında birtakım para ve ayınlar alındığı ya da bazı menfaatler sağlandığı görülmektedir. Bu gibi hallerde adı ne olursa olsun alınan tazminatlar ve peştamallıklar, Gelir Vergisi açısından söz konusu yasanın 82/3'üncü maddesi hükmü uyarınca "arizi kazanç" olarak kabul edilmiştir.
Gelir Vergi Yasası'nın 82/3'üncü maddesi uyarınca "Gayrimenkullerin tahliyesi veya kiracılık hakkının devri karşılığında alınan tazminatlar ile peştamallıklar" arizi kazanç olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda "kiracıya ait tesisat ve malların tahliye ve devri sırasında kiralayan veya yeni kiracıya devrinde doğan kazançlar da" bu kapsamda mütalaa edilmektedir.
Safi arizi kazanç; bu kapsamda elde edilen hasılattan, kanıtlanmak koşuluyla yapılan giderlerin indirilmesi suretiyle hesaplanmaktadır.
Ancak ticari faaliyette bulunanların faaliyet gösterdikleri gayrimenkulün tahliyesi veya kiracılık hakkının devri karşılığında almış bulundukları tazminatlar ve peştamallıklar ile yapmış oldukları tesisat ve eklentilerin tahliye ve devri sırasında almış oldukları bedeller, ticari faaliyetle ilgili sayılmakta ve ticari kazanç olarak vergiye tabi tutulmaktadır.
Bu durumda sizin işyerinizi belli bir bedel karşılığında devriniz için almış bulunduğunuz bedel ticari kazancın bir unsuru olarak Gelir Vergisi'ne tabi olacaktır. (V. Seviğ)
YARIŞMADA KAZANILAN ÖDÜLLERİN VERGİSİ
SORU: Eşimin katılmış olduğu bir televizyon programından kazanmış olduğu parasal ödül kendisine verilirken vergi kesintisi yapılmış bulunuyor. Bu verginin ne olduğunu merak ettik. Bu gibi ödüller Veraset ve İntikal Vergisi'ne tabi tutuluyormuş. Zaten bize bu para bir yıl sonra ödendi. Söz konusu vergi konusunda bize bilgi verebilir misiniz?
YANIT: Veraset ve İntikal Vergisi Yasası'nın 2'inci maddesinde tanımı yapıldığı üzere söz konusu yasa uygulaması açısından "hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda karşılıksız olarak edinilen varlıklar ivazsız intikal" sayılmaktadır.
Aynı yasanın birinci maddesi uyarınca "ivazsız intikaller" İntikal Vergisi'ne tabidir.
Veraset ve İntikal Vergisi Yasası'nın 4/e maddesi uyarınca da ülkemizde para ve mal üzerine düzenlenen yarışma ve çekilişler ile Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi-Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkındaki Yasa'da tanımı yapılan şans oyunlarından elde edilen gelirlerin 2010 yılında 2.535 TL'si hariç kalan kısım İntikal Vergisi'ne tabi tutulmaktadır.
Yasal düzenleme gereği 5602 sayılı yasada tanımlanan şans oyunları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından düzenlenen yarışma ve çekilişlerde İntikal Vergisi oranı yüzde 10 olarak uygulanmaktadır. Bu hüküm uygulanırken ikramiyenin aynı olarak ödenmesi halinde, ikramiye konusu malın faturası üzerinde yer alan değer üzerinden tevkifat yapılmaktadır.
2010 yılında ivazsız intikallerin 2.535 TL'si vergiye tabi değildir. Bu miktar 2009 yılında 2.481 TL, 2008 yılında 2.216 TL olarak belirlenmiştir.
Uygulamada özellikle şans oyunlarında veyahut da yapılan yarışmalar sonucunda ödül kazananlara bu ödülleri verilmeden önce ödül tutarı üzerinden tevkifat yapılmakta ve kalan kısım hak sahiplerine ödenmektedir. Ödülün ayın veya mal olması halinde fatura bedeli üzerinden hesaplanan İntikal Vergisi ödenmedikçe söz konusu ödül hak sahibine verilmemektedir.(V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMI
1. Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu'nun E.2004/26, K.2004/82 sayı ve 25.6.2004 tarihli kararı
"Davacı şirketin bankadan aldığı kredinin bir kısmını ortağına kullandırması örtülü kazanç dağıtımı kabul edilerek Kurumlar Vergisi tarhiyatı yapıldığı ve davacı şirketin tekdüzen hesap planı ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslara uymadığı sebebiyle özel usulsüzlük cezası kesildiğinin anlaşıldığı, ancak davacı şirketin kullandığı kredinin 258.082 dolarlık kısmının hiçbir şekilde kayıtlara intikal ettirilmediği ve buna ilişkin faiz gider yazılmadığından, KVK'nın (5422 sayılı) 17/3. maddesine göre örtülü kazanç dağıtımından bahsetmenin mümkün olmadığı, zira olayda borç para verenin şirket değil banka olduğu, alınan banka kredilerinin ortaklara aynen kullandırılması ve kredi maliyetlerinin aynen aktarılması ticari teamüllerin gereği olup bu gibi aktarımlarda sakıncanın, kredi maliyetinin altında veya üstünde faiz uygulanması ve farkın sebebinin izah edilmemesi durumunda ortaya çıktığı, olayda ise, şirketin aldığı kredinin bir kısmının ortak tarafından kullanıldığı ve sözü edilen kredinin faiz ve komisyon giderlerinin ortak tarafından karşılandığı açık olduğundan, ayrıca faiz alınmadığından söz edilip örtülü kazanç dağıtıldığı varsayılarak yapılan tarhiyatta isabet yoktur."
2. Danıştay 4. Dairesi'nin E.2006/1865, K.2007/485 sayı ve 22.2.2007 tarihli kararı
"5422 sayılı KVK'nın 17. maddesi gereğince şirketler tarafından örtülü kazanç dağıtımı yapıldığından söz edebilmek için sermaye şirketlerinin maddede sayılan gerçek ve tüzel kişilerle olan münasebetlerinde emsaline nazaran göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük bedeller üzerinden yahut bedelsiz olarak alım satım ilişkilerinde bulunduğunun tespit edilmiş olmasının gerektiği, olayda davacı şirketin, serbest bölgede faaliyet gösteren kardeş firmaya sattığı malların kısa bir süre sonra bu firma tarafından ortalama % 75 oranında fazla fiyatla yurt dışına satılması nedeniyle örtülü kazanç dağıtımının var olduğundan bahisle tarhiyat yapılmışsa da davacı şirketle aynı alanda faaliyet gösteren müesseseler nezdinde hiçbir emsal araştırma yapılmadığından ve sırf söz konusu malların davacı şirket tarafından kardeş firmaya satıldığı fiyatla, bu firma tarafından yurt dışındaki firmalara satıldığı fiyat arasında kıyaslama yapılması örtülü kazanç dağıtımının var olduğunun tespiti için yeterli bulunmadığından, yapılan tarhiyatta yasal isabet görülmemiştir."
3. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2007/334, K.2008/498 sayı ve 21.2.2008 tarihli kararı
"Davacının, ticaretini yaptığı mamulü yurtdışına satabileceği fiyattan 484.229,58 ABD Doları düşük bedelle satmasının ticari gereklere uygun düşmediği açıktır. Esasen, inceleme sırasında aynı emtia veya mamulün davacıdan serbest bölgeye ve yurt dışına intikal bedelleri üzerinden karşılaştırma yapıldığından, ayrı bir emsal araştırması aranmasına da gerek bulunmamaktadır. Vergi Usul Kanunu'nun 3. maddesi gereğince, vergi idaresince saptanan yüksek maliyete katlanmasını veya kazançtan vazgeçmesini gerektiren haklı nedenlerin varlığı ve doğruluğunun davacı tarafından kanıtlanması gerektiği gözetilmeksizin ve bu amaçla dava dilekçesine eklenerek dosyaya sunulan belgeler incelenip, gerekli görülen kanıtlar toplanmaksızın, tarhiyatın, yazılı gerekçeyle kaldırılması yolunda verilen karar hukuka uygun düşmediğinden, davacı tarafından sunulan kanıtlar ve yargılama hukukunun tanıdığı yetki uyarınca, gerek görülürse, tüm nitelikleri aynı olmak koşuluyla davacının yurtiçi ve yurtdışına sattığı mamul bedelleri ile karşılaştırma da yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere vergi mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir."
4. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2007/89, K.2007/2446 sayı ve 20.9.2007 tarihli kararı
"Davacının, Serbest Bölgeler Kanunu ile sağlanan olanaklardan yararlanarak girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli sağlayabilmek için Mersin Serbest Bölgesi'nde şube açtığı, şubeye 2.298.137,79 Dolara yurtdışından ithal edilen emtianın, hiçbir işlem ve üretime tabi tutulmaksızın ve kısa süre içinde davacı merkeze 3.214.135,00 dolara satıldığı dosyadan anlaşılmaktadır. Anılan Yasanın 8. maddesi gereğince, merkez ile şube arasındaki ticaretin dış ticaret rejimine bağlı tutulması, esasen merkez tarafından şubeye yurtdışından ithal edilen emtianın, vergi hukuku ve ticaret hukukun düzenlemelerine göre merkezin işyeri olan şubeden, Türkiye'deki merkeze intikalinde, ithalat bedelinden 915.997,21 dolar yüksek bedel uygulanması, ekonomik ve ticari gereklere olduğu kadar davacının, 3218 sayılı Yasanın tanıdığı olanaktan yararlanma amacına da uygun görülmemektedir. Nitekim vergi mahkemesince de serbest bölgedeki şubenin merkezden ayrı bir işletme olmadığının kabulüyle aynı sonuca ulaşılmıştır. Ancak, ithal edilen emtianın, Türkiye'deki merkeze tesliminde dış ticaret rejiminde doğan maliyeti göz ardı edilmiştir. VUK'un 3. maddesi uyarınca, vergi idarelerince saptanan yüksek maliyetin, dış ticaret rejiminin gerektirdiği harcamalardan kaynaklandığını kanıtlaması gereken davacının bu amaçla sunabileceği kanıtlar istenip, tarh matrahının miktarı yönünden yapılacak inceleme sonucuna göre yeniden karar verilmesi gerekmektedir."
5. Danıştay 3. Dairesi'nin E.2007/3846, K.2007/4127 sayı ve 12.12.2007 tarihli kararı
"İncelenen dosyada 5422 sayılı Kanun'un 17. maddesinde düzenlenmiş olan örtülü kazanç dağıtımına ilişkin unsurların olayda gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmaktadır. Diğer taraftan iktisadi işletmenin dosyada mevcut olan uyuşmazlık dönemine ait gelir tablosu ve bilançosunun incelenmesinden, iktisadi işletmenin de kurumlar vergisi matrahı beyan ettiği, dolayısıyla davacının tahsil etmesi gerektiği belirtilen faizin, iktisadi işletme açısından gider niteliği taşıdığı ve kurumlar vergisinin düz oranlı olduğu göz önüne alındığında, iktisadi işletmeye kullandırılan para nedeniyle olayda bir vergi kaybının söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle bulunan matrah farkında ve hususa ilişkin davayı reddeden mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır."
ÖZELGELERDE
KDV
1. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 19.11.2009 tarih ve 1704 sayılı özelgesi
"Tasfiyeye girmiş bir konut yapı kooperatifinin görevi, alacaklarının tahsil edilmesi, borçlarının ödenmesi, kooperatif mal varlığının elden çıkartılması ve amacına uygun gerçekleştirdiği meskenleri üyelerine teslim etmek suretiyle tasfiyesinin sonuçlandırılmasıdır. Dolayısıyla tasfiye halindeki kooperatifin bu işlemler dışındaki herhangi bir iş yapması halinde KDVK'nın geçici 15. maddesi uyarınca vergiden muaf veya istisna olmasını gerektiren durum ortadan kalkacaktır. Bu açıklamalar uyarınca, tasfiye halindeki kooperatifin, tasfiyeye girdiği tarihten itibaren, yaptırılacak olan inşaat taahhüt işlerinin katma değer vergisinden istisna tutulması veya %1 oranının uygulanması mümkün olmayıp, mal ve hizmet alımlarına Kanunun genel esasları çerçevesinde satın alınan mal ve hizmetin tabi olduğu oranda katma değer vergisi uygulanır."
2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 16.7.2009 tarih ve 24523 sayılı özelgesi
"KDV'nin 29/3. maddesi hükmü gereğince, katma değer vergisi indirim hakkı vergiyi doğuran olayın takvim yılı aşılmamak kaydıyla ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilir. Bu hüküm karşısında, 2005 yılı hesaplarına ilişkin olarak hazırlanan Rapora istinaden KDV beyanlarının düzeltilmesi sonucu 2007/Haziran döneminde haksız iade alınması nedeniyle KDV tarhiyatı yapılan mükellefin, uzlaşma sonucu kesinleşerek ödediği katma değer vergisini indirim konusu yapması mümkün değildir."
3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 6.7.2009 tarih ve 23022 sayılı özelgesi
"Serbest bölge içerisinde faaliyet gösteren firmaların serbest bölgede vermiş olduğu hizmetler KDVK'nın 17/4-ı maddesi kapsamında vergiden istisnadır. Serbest bölge dışından serbest bölgeye yönelik verilen hizmetler ise genel esaslar çerçevesinde KDV'ye tabidir. Serbest bölge dışında ancak Türkiye içinde bir yerden serbest bölgeye mal gönderilmesi KDVK'nın 11. ve 12. maddeleri (mal ihracı) kapsamında KDV'den istisnadır. Serbest bölgeler dışında ancak Türkiye içinde bir yerden serbest bölgeye yapılan hizmet transferi ise (serbest bölgedeki müşterilere yapılan fason hizmet hariç) istisna kapsamına girmemektedir. Bu arada, hazır beton imal edilerek transmikserle dökülmesi işi KDV uygulamasında inşaat taahhüt işleri kapsamında ‘hizmet' olarak değerlendirilmektedir. Bu hizmetin serbest bölgedeki inşaatlar için verilmesi de mal teslimi olarak kabul edilemeyeceğinden KDV'ye tabi olacaktır."
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 18.3.2009 tarih ve 2606 sayılı özelgesi
"Derneğin tüzel kişiliği itibariyle ticari, sınaî, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyetinde bulunmadığı sürece katma değer vergisi mükellefiyeti olmayacaktır. Ancak, derneğin bedel mukabili dergi çıkarması veya dergi bedelsiz olsa dahi, dergiye reklam ve ilan almak suretiyle gelir elde edilmesi iktisadi işletmeyi oluşturacağından iktisadi işletmeye ilişkin katma değer vergisi mükellefiyetinin tesisi gerekir."
5. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 13.3.2009 tarih ve 2443 sayılı özelgesi
"Şirketin Kurumlar Vergisi Kanunu'na göre aktif ve pasifiyle kül halinde devredilmesi halinde, devralınan şirketin daha önceki dönemlerde ihraç ettiği mallarla ilgili yüklendiği ve indirim yoluyla gideremediği ve dönem beyannamelerinde de iade olarak talep etmeyip ‘sonraki döneme devreden KDV' olarak beyan ettiği vergilerin zamanaşımı süresi içinde düzeltme beyannamesi vermek suretiyle tercih değişikliği yapılarak (mükerrer indirime sebebiyet vermemek kaydıyla) iadesinin talep edilmesi mümkündür."
SÖZÜN ÖZÜ
Kararlılık keskin bir bıçağa benzer, keskin ve düzgün keser. Kararsızlık ise kör bir bıçak gibi kestiği her şeyi parçalar.
JAN ME KAITHEN
(Kaynak: Referans Gazetesi | 20.01.2010)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.