Dönem sonu işlemleri kapsamında vadeli çekler için reeskont uygulaması yapılıp yapılamayacağı konusunu daha önce bir yazımda (Referans gazetesi, 2 Nisan 2009) irdelemiştim. Önce o yazımı kısaca anafikri itibariyle hatırlatayım. Şöyle demiştim:
"Maliye Bakanlığı, vadesi gelmemiş bonoya bağlı alacak ve borçların değerleme günündeki kıymetine indirgenerek, bir başka deyişle reeskonta tabi tutularak nazara alınmasını kabul ederken, çekleri bu düzenlemelerden yararlandırtmamakta, bir başka deyişle çeklerin reeskonta tabi tutulmasını kabul etmemektedir. Maliye Bakanlığı'nın bu görüşü, kısaca, 'çekin esas itibariyle bir ödeme aracı olduğu, bu sebeple çeke vade konulamayacağı, çekin görüldüğünde ödeneceği, çeke vade konulsa da yazılmamış sayılacağı, çekin keşide tarihinden önce ibrazı halinde dahi ibrazında ödeneceğinin kanunda hükme bağlandığı, çekin vade ve faiz kaydı taşımasının mümkün olmadığı, bu nedenlerle yasal düzenlemelerde vadeli çekin tanınmadığı ve çekin bu özellikleri dolayısıyla bonodan farklı nitelik taşıdığı' gerekçelerine dayanmaktadır. Bu gerekçeler ve dolayısıyla bakanlığın görüşü doğrudur.
Ancak bakanlığın dayandığı haklı görüş ve hukuki gerekçeler, 5838 sayılı kanunla 3167 sayılı kanuna eklenen geçici 2. madde karşısında, en azından 31.12.2009 tarihine kadar, bize göre geçerliliğini yitirmiştir. Geçici 2. madde ile ileri tarihli çek düzenlenebileceği, bu ileri tarihin vade ile eşdeğer olduğu ve 31.12.2009'a kadar, çek üzerinde bulunan tarihten önce çek hamiline muhatap bankaca ödeme yapılamayacağı yasa düzeyinde hükme bağlanmıştır.
Yani, 5838 sayılı kanunla çeke vade gelmiş, çek 'bonolaştırılmış'tır. Bu nedenle ileri tarihli olarak düzenlenmiş çeklerin, Vergi Usul Kanunu'nun reeskont konusundaki düzenlemeleri karşısında, artık senet gibi görülmesi ve ona göre işleme tabi tutulması gerekmektedir."
Yazımızda böyle demiş ve yazımızın en sonunda "2009 yılının ilk geçici vergi döneminin sonunun gelmiş olması sebebiyle Maliye Bakanlığı'nın (Gelir İdaresi Başkanlığı'nın) görüşünü gözden geçirmesi ve bir sirkülerle uygulamayı yönlendirmesi yerinde olacaktır" demiştik.
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı konuya ilişkin görüşünü, önerdiğimiz gibi, bir sirkülerle açıkladı. Açıkladı ama mükellef hukukunu olumsuz etkilemesi sebebiyle ancak Genel Tebliğ konusu olması gerekecek şekilde ve tam tersi yönde. Açıklamanın yer aldığı 41 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleri'ne göre "çekin ödeme aracı olmasından dolayı senet olarak kabul edilmesi imkân dahilinde bulunmadığından 5838 sayılı kanunun 18'inci maddesiyle yapılan düzenlemeye uyan çeklere de reeskont uygulanması mümkün değildir."
Sirkülerde ileri sürülen görüşe göre "5838 sayılı yasa ile getirilen yeni düzenlemedeki amaç, çeke vade konulması ya da ileri tarihli çek düzenlemesinin sağlanması olmayıp, madde hükmü ile belirlenen tarihe kadarki süreç zarfında, çeklerin kullanılmasıyla ilgili olarak ticari hayatta karşılaşılan sorunların ve bu sebeple yaşanan mağduriyetlerin giderilmesidir. Yeni getirilen düzenlemenin 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun'da yapılmış olması, yeni getirilen düzenleme tarihine kadar zaten ileri tarihli çek keşide edilmesinden ötürü, çek hamilleri ile keşideci arasında cereyan eden hukuki sorunları bertaraf etme amacının bir göstergesi niteliğinde olup, ödenmesine ilişkin ekonomik nedenlerle kısıtlayıcı bir düzenleme olarak görmek gerekir. Yapılan düzenleme ile ileri tarihli çek keşidesinin yasal olarak da mümkün kılınmış olması, çekin "çek" olma niteliğine halel getirmemekte ve bir kredi aracı değil, yine ödeme aracı olma niteliğini korumaktadır."
Bakanlığın bu görüşüne katılma olanağı yoktur. Çekin bir ödeme aracı olarak bir tür kambiyo senedi olduğu, 'çek'te vade olmayacağı, görüldüğünde ödeneceği doğrudur. Ancak devlet bir yasayla ileri tarihli düzenlenen çekin, görüldüğünde ödenmeyeceğini, 31.12.2009'dan ileri olmamak üzere, üzerinde yazılı tarihte ödeneceğini hükme bağlamıştır. Üzerinde yazılı tarihten önce çekin ödenmesini yasaklayan, çek hamili ile çek borçlusu arasındaki iradi sözleşme ilişkisi değil, devletin kanunudur. Yani kanun, çeke vade getirmiş, ileri tarihli çek ile bonoyu ekonomik açıdan eşdeğerleştirmiştir. O halde devletin bir emredici hukuk kuralı olarak getirdiği bu düzenlemeye, bütün hukuk dallarının saygı göstermesi gerekir.
Hukuk bir bütündür. Ticaret hukukuna göre "görüldüğünde ödenemeyen" çeke, vergi hukuku "görüldüğünde ödenen" muamelesi yapamaz.
Zaten konuya Vergi Usul Kanunu'nun 3/B maddesindeki, "vergiyi doğuran olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti ile bir başka deyişle ekonomik öz ve gerçeklikleri ile dikkate alınmasını" emreden düzenleme uyarınca yaklaşılırsa, işletme açısından vadeli çekle bono arasında hukuki ve ekonomik değeri haiz bir farkın kalmadığı, ileri tarihli çekin bankaya ibraz edilmemesinin artık centilmenlik değil, bonodaki vade anlayışına paralel şekilde yasa gereği olduğu görülecektir.
Devletin ekonomik kriz dolayısıyla piyasaları rahatlatmak, vadeli çek konusundaki teamülü ahde vefa ilkesini hiçe sayarak ihlal edip piyasaları sıkıntıya sokanları engellemek için getirdiği yasa kuralına destek vermek gerekirken, iş Hazine menfaati ve vergi almaya gelince tersini düşünmek pek yerinde olmamıştır.
Maliye Bakanlığı'nın bu görüşü, mükellef hukukunu etkilediğinden iptal davasına konu edilebilir veya beyannamelerin ihtirazi kayıtla verilmesi suretiyle yargıya taşınabilir. Bizim inancımız yargının da sirkülerdeki görüşü benimsemeyeceği doğrultusundadır.
(Kaynak: Referans Gazetesi | 14.05.2009)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.