Sanat eserleri işletmenin faaliyet konusuna göre amortismana konu edilebiliyor. Yürürlükteki mevzuata göre sanat eserlerine amortisman ayrılamıyor ancak bankanın aktifine aldığı tablolar amortismana tabi tutulabiliyor.
SORU: İstanbul'da bir kuruluşta muhasebeci olarak çalışıyorum. Şirket ortakları özellikle tablo ve benzeri nitelikteki eserlere önem veriyorlar. Bu konuda hali hazırda 2008 yılı içerisinde satın alınmış bulunan 12 tablo ile tarihi nitelikte olup, piyasa değeri çok yüksek olan 6 kitap şirketimiz varlıkları arasına girmiş bulunmaktadır.
Söz konusu varlıkların amortismana tabi tutulup tutulmayacağı konusunda şirket içerisinde tereddüde düştük. Şirketin mali işlerden sorumlu grup müdürü bunlar demirbaş niteliğindedir, dolayısıyla amortismana tabi tutulması gerekir diye, bu varlıkların amortismana tabi tutulmasını istiyor. Bu konuda yeminli mali müşavirimiz de amortisman konusu olabilir diyor.
Söz konusu iktisadi varlıkları amortismana tabi tutabilir miyiz?
YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 313. maddesi uyarınca "İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle, gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin söz konusu yasanın değerleme hükümlerine göre tespit edilen bedelleri üzerinden yok edilmesi" amortismanın konusu oluşturmaktadır.
Aynı yasanın 315. maddesi uyarınca da "Mükellefler amortismana tabi iktisadi kıymetlerini Maliye Bakanlığı'nın tespit ve ilan edeceği oranlar üzerinden itfa ederler. İlan edilecek oranların tespitinde iktisadi kıymetlerin faydalı ömürleri dikkate alınır."
Amortisman süresi, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlar. Ancak amortismana tabi malın, işletmede ilke olarak bir yıldan fazla kullanılması gerekmektedir.
Uygulamada özellikle piyasa değeri yüksek olan antika eserlerin ve bu bağlamda kıymetli tabloların amortismana tabi tutulup tutulmayacağı hususu tartışma konusu olmaktadır.
Konuya ilişkin olarak Maliye Bakanlığı tarafından verilmiş olan bazı özelgelere göre;
* Müzayede yoluyla edinilen tablonun aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz kalması mümkün değildir. Bu nedenle amortismana tabi tutulmasına veya ticari kazancın tespit edilmesinde gider olarak dikkate alınmasına olanak bulunmamaktadır.
* Şirkete alınan yağlıboya tablonun demirbaşlar arasına alınarak, amortisman yolu ile gider yazılması, yapılan harcamanın işletme faaliyeti ile ilgili bir harcama olmaması nedeniyle mümkün değildir.
Buna karşın bir bankanın aktifine almış bulunduğu tabloların amortismana tabi tutulabileceği konusu Danıştay tarafından kabul edilmiş bulunmaktadır. (Danıştay 4. Dairesi E.No:1994/ 3132, K.No: 1995/1916)
Kanımızca bir iktisadi kıymetin amortismana tabi tutulabilmesi için o iktisadi kıymetin işletmenin faaliyet konusu ile ilgili ve işletmede de bir yıldan fazla kullanılabilir nitelikte olması gerekmektedir.
Konuyu bu bağlamda değerlendirdiğimizde "Yürürlükte bulunan mevzuata göre sanat eserlerine amortisman ayrılması için gerekli olan koşullara sahip olmamaları nedeniyle amortisman konusu yapılamayacağı ifade edilebilir." ( Bu konuda bakınız "Sanat Eserleri İçin Amortisman Ayrılabilir mi?" Boztaş, Hakan Vergi Dünyası Sayı:329, sf: 88-92)
Ancak bazı hallerde sanat eserleri işletmeler için ticari faaliyetlerinin bir unsuru olabileceği gibi, muhafazası ve sergilenmesi açısından da işletmelerin aktifinde yer alabilir.
Dolayısıyla "İşletmelerin faaliyet konularına göre sanat eserlerinin ticari kazanca etkisinin değerlendirilerek amortsiman konusu yapılıp yapılamayacağına karar verilebilir."
Uygulamada ortaya çıkması muhtemel duraksamaları aşabilmek için Maliye Bakanlığı'nın olayın özelliğini dikkate alarak bir görüş oluşturması gerekmektedir. Bu bağlamda da öncelikle bu tür sanat eserlerini aktifine dahil edenlerin durumlarına göre özelge almak suretiyle bu varlıkları amortismana tabi tutmaları daha uygun olacaktır. (V. Seviğ)
ÜRÜNLE VERİLEN PROMOSYONLAR
SORU: Yaşanmakta olan durgunluğu aşabilmek için yapmakta olduğumuz beyaz eşya satışlarında bazı ürünler ile beraber fotoğraf makinesi, cep telefonu gibi bazı ürünleri müşterilerimize bedelsiz olarak vermekteyiz. Bu ürünlerin müşterimize bir anlamda promosyon olarak verilmesi halinde bu ürünlerin bedellerini dönem giderleri içerisinde gösterebilir miyiz?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 40. maddesinin (1). Bendi gereği olarak "Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler" safi kazancın tespit edilmesi sırasında indirim konusu yapılmaktadır.
Uygulamada "çekiliş, promosyon gibi satışları arttırmaya yönelik yapılan harcamalar bir anlamda ticari faaliyetin sürdürülebilmesi içindir. Bu bağlamda yapılan bu tür harcamalar işletmenin cirosunu arttırmaya yönelik pazarlama gideri olarak değerlendirilmektedir."
Promosyon olarak verilen iktisadi kıymetlerin katma değer vergileri işletme kayıtlarında indirim konusu yapılabilmektedir.
Diğer yandan Gider Vergileri ile ilgili uygulama açısından promosyon olarak verilen telefonlar, işletme açısından gider niteliğinde olan bir harcamadan kaynaklandığından gelir ve kurumlar vergisi uygulaması açısından özel iletişim vergisi kanunen kabul edilmeyen gider niteliğindedir.
Yasal düzenleme gereği olarak özel iletişim vergisi "katma değer vergisi matrahına dahil edilmez, gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider kaydedilmez ve hiçbir vergiden mahsup edilmez." (V. Seviğ)
ÇIRAKLARA YAPILAN ÖDEMELER
SORU: İşyerimizde 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Yasasına tabi olarak sadece eğitim süresince, eğitim gördüğü okulun pratik yapmak üzere kurumumuza göndermiş bulunduğu öğrencilere asgari ücretin yüzde otuzu kadar ödeme yapmaktayız. Bu kişilere yapmakta olduğumuz ödemeler gelir vergisine tabi midir?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 61. maddesinde ücretin tanımı yapılmış olup, söz konusu ücret ödemelerinin aynı yasanın 94. maddesinin (1). Bendi uyarınca tevkifat suretiyle vergilendirilmesi öngörülmüş bulunmaktadır.
Diğer yandan aynı yasanın 23. maddesinde ücret niteliğinde olmasına rağmen gelir vergisine tabi tutulmayan ödemeler "Aşağıda yazılı ücretler Gelir Vergisinden istisna edilmiştir." Denilmek suretiyle söz konusu yasa maddesinde sayılmak (tadadi) olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
Söz konusu yasa maddesinin 12. bendi uyarınca "3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanunu'na tabi çırakların asgari ücreti aşmayan ücretleri" gelir vergisinden müstesnadır. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
MOTORLU TAŞIT VERGİSİ MÜKELLEFİYETİNİN SONA ERMESİ
Danıştay 7.Dairesi E.2000/1499 K.2001/2263 T.14.6.2001
Davacı tarafından 27.10.1982 tarihinde noter satış senedi ile satılan araca ilişkin Motorlu Taşıtlar Vergisi mükellefiyetinin, 25.5.1997 tarihi itibariyle iptali istemiyle yapılan başvuru reddedilmişse de; Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun (MTVK) 8. maddesi, motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin, motorlu taşıtların trafik sicilden kaydının silinmesi ile sona ereceği hükme bağlanmış olmakla birlikte, Trafik Kanunun 20.maddesinin (e) bendinde, tescilli araçları satın alan veya devir alanların bir ay içerisinde gerekli bilgi ve belgeleri sağlayarak, ilgili tescil kuruluşundan adlarına tescil belgesi almak suretiyle, trafik siciline kayıtlarını yaptırmak zorunda oldukları hükme bağlandığından, adına tescil işlemini yaptırmayan alıcı yerine, noterde düzenlenen resmi satış senedi ile birlikte araçla maddi ve hukuki hiçbir bağı kalmayan eski malikin motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin devam ettirilmesinde yasal isabet yoktur.
Danıştay 7.Dairesi E.2000/3517 K.2000/3087 T.6.11.2000
Davacı şirketçe, 14.9.1994 tarihinde noter satış sözleşmesi ile satılan aracın 1996 ila 1999 yıllarına ilişkin motorlu taşıtlar vergisinin gecikme zammı ile birlikte tahsiline ilişkin işlemin iptali için dava açılmıştır. 2918 sayılı Trafik Kanunu'nun 20.maddesi uyarınca, evvelce tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin noterce yapılmasının gerekmesi ve noterce, satış işlemi tamamlandıktan sonra satışın on beş gün içerisinde tescil kuruluşuna bildirilmesinin zorunlu olması, olayda satış işleminin tüm unsurları noterce tamamlandığından, davacının araç üzerinde hiçbir tasarruf hakkı kalmadığı gibi, motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin de sona ermiş olması sebepleriyle, aracın satış tarihinden sonraki dönemlere ilişkin motorlu taşıtlar vergisinin davacıdan tahsilinde yasal isabet yoktur.
Danıştay 7.Dairesi E.1999/1718 K.2000/418 T.10.2.2000
X Noterliğince düzenlenen satış sözleşmesi ile satılan aracın davacı adına kaydının silinmemesi dolayısıyla mükellefiyet kaydı devam ettiğinden bahisle, vadesinde ödenmeyen MTV'nin tahsili amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. Vergi Usul Kanununun 8/1, MTVK. 3 ve 8.maddesi hükümlerine göre, MTV yükümlüsü, ilgili kuruluşta adına kayıt ve tescil yapılmış gerçek ya da tüzel kişi olup, yükümlülük kayıt ve tescil ile başlar ve ancak ilgili kuruluştaki kaydın silinmesi ile sona erer. Öte yandan aracı satın alan veya devralan kişilerce Trafik Kanunundaki yaptırımlara rağmen ilgili tescil kuruluşuna başvurularak trafik kayıt ve tescil işlemlerinin yaptırılmaması durumunda, aracı satan veya devreden kişilerin her zaman bu kuruluşa başvurarak kayıt ve tescilin silinmesini isteyebilecekleri, istemlerine olumsuz yanıt alınması halinde, bu işlemin iptali istemiyle idari yargı mercilerinde dava açabilecekleri, bu nedenle ödenen MTV'ni adli yargı yerinde tazminen talep edebilecek olmaları ve dosyanın incelenmesinden ilgili aracın davacı adına kayıtlı olduğunun anlaşılmış olması sebepleriyle, noter sözleşmesi ile satılmasına rağmen, trafikte davacı adına kayıt ve tescili olan taşıtın ek MTV'nin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde yasaya aykırılık yoktur.
ÖZELGELERDE
KİRA GELİRLERİ VE BELGELENDİRİLMESİ
1.Adana Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 22.1.2008 tarih ve 275 sayılı özelgesi;
"Gelir Vergisi Kanununun (GVK) 73. maddesine göre kiralanan mal veya hakların kira bedelleri emsal bedelinin altında olamaz. Emsal bedelin altında kiralama yapılsa dahi, söz konusu maddede belirtilen usule göre belirlenen emsal kira bedelinin beyanı gerekir. Emsal kira bedeli hesaplamasının yapılmayacağı istisnai haller ,se maddenin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Bedelsiz kiralama yapılabilecek kişilerin sayıldığı söz konusu bentler için genel hüküm kiralamanın sadece ikamet gayesine ile tahsis edilmiş olmasıdır. Bu hükümlere göre, eşe ait işyerinin kullanılması halinde ilk olarak kira bedeli ödeniyor ise, GVK'nın 94/5. Maddesi gereğince tevkifat yapılması ve GVK 98 hükmü gereğince muhtasar beyannamesi ile beyanı gerekir. Eşin bu durumda genel hükümlere göre beyanda bulunacağı tabiidir. Eşe ait işyerine herhangi bir kira ödemesi yapılmıyor ise tevkifat yapılmaz, ancak eşin belirlenecek olan emsal kira bedelini dikkate alarak hesaplanacak gayrimenkul sermaye iradını beyanı gerekir."
2.İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 28.11.2008 tarih ve 24923 sayılı özelgesi;
"1.11.2008 tarihinden itibaren işyerleri için kira bedeli tutarına bakılmaksızın, konut kiralamasında ise kira bedelinin 500 YTL ve üzeri olması halinde kira ödemelerinin, banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenecek belgelerle tevsiki gerekmektedir. Bu sebeple, Türkiye'de yerleşik olmayan çocuğa ait kira bedelinin babası tarafından tahsil ediliyor olması halinde, bu tarihten itibaren kira ödemesinin çocuk adına açılacak bir hesaba yatırılması gerekmektedir."
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 1.12.2008 tarih ve 25141 sayılı özelgesi;
"Hisseli gayrimenkuller için düzenlenen kira sözleşmelerinin ispatı açısından sözleşmede hissedarların tümünün isimlerinin ve hisse miktarlarının yer alması en doğrusudur. Kira ödemelerinin banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenecek belgelerle tevsik zorunluluğunun tespitinde, hissedarların elde edecekleri aylık kira gelirlerinin hisseleri oranına bakılmaksızın, konutların aylık tutarının 500 YTL. ve üzerinde olması halinde ve işyeri kiralarında aylık kira bedelleri tutarına bakılmaksızın banka, benzeri finans kurumu veya posta idaresince düzenlenecek belgelerle tevsiki zorunludur. Ancak, işyeri/konut aylık kira bedellerinin bankaca düzenlenecek dekont veya hesap bildirim cetvelleri ile tevsikinde kira ödemesinin hissedarlardan biri adına yapılması durumunda ödemeye ait bankaca düzenlenen dekontun açıklama kısmına hissedarların isimleri ile kira ödemesi olduğunun belirtilmesi gerekmektedir."
YENİ YAYINLAR
Uluslararası ticarette damping ve antidamping
Onur Elele / Yaklaşım Yayınları / 269 sayfa
Uluslararası serbest ticarette en önemli konulardan biriside haksız rekabetin önlenmesidir. Bu amaçla getirilen düzenlemelerin başında da antidamping düzenlemeleri gelmektedir. Bu alanda Dünya Ticaret Örgütü düzenlemeleri ışığında ülkemizde de 3577 sayılı Kanun çerçevesinde pek çok düzenleme yapılmıştır. Türkiye uluslararası alanda antidamping önlemlerini en çok uygulayan ülkelerden birisidir. Ancak bu önemli konu doktrinde fazla yer bulmamıştır. İşte bu konudaki kaynak eksikliğini de nazara alan Hesap uzmanı Onur Elele, "Uluslararası Ticarette Damping ve Antidamping" adlı kitabını yayınlayarak hem bir boşluğu titiz çalışması ile doldurmuş, hem de antidampingli ithalat karşısında zarara gören yerli yatırımcılarla ihracatçılarımıza yol gösterici bir kaynak oluşturmuştur. Bu önemli ve alanında tek olarak bildiğimiz eseri edinmek isteyenler Yaklaşım Yayınlarına 0312.4394343) müracaat edebilirler.
SÖZÜN ÖZÜ
Atalarınızı değiştiremezsiniz, fakat torunlarınızla ilgili bir şeyler yapabilirsiniz.
W. IZZARD
(Kaynak: Referans Gazetesi | 14.01.2009)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.