Serbest meslek kazancı, serbest meslek faaliyetlerinden elde olunan kazançtır. Bu faaliyet, belli bir edim şeklinde yapılabileceği gibi, danışmanlık gibi süreklilik de arz edebilir.
Serbest meslek hizmetinin verilmesi karşılığında elde edilen kazanç Gelir Vergisi'ne bu hizmet karşılığında alınan bedeller de Katma Değer Vergisi'ne tabidir. Gelir Vergisi Kanunu kazancın vergilendirilmesini "fiilen elde etme" koşuluna bağlamıştır. Buna karşılık Katma Değer Vergisi Kanunu'nda hizmet sunumlarında verginin doğumu, hizmetin ifa edilmiş olmasına bağlanmıştır.
İki kanunun vergiyi doğuran olayı, aynı hizmette aynı kişi için farklı esaslara bağlaması uygulamada zaman zaman duraksamalara ve ihtilaflara yol açtığı gibi, bu günlerde ücretini tahsil edemeyen serbest meslek erbabı için katlanılamaz bir yük de oluşturmaya başlamıştır. Özellikle yıllık sözleşme ile aylık ücret karşılığı hizmet veren muhasebeci, mali müşavir veya hukuk müşaviri gibi serbest meslek erbabının bazı aylar ücretini tahsil edememesine rağmen, o aylarda da hizmetin verildiği gerekçesi ile KDV ödemeleri istenilmekte, ödemeyenler hakkında da cezalı tarhiyatlar yapılmaktadır.
İki kanundaki vergiyi doğuran olay belirlemesinin farklılığından kaynaklanan bu uyumsuzluğun bu kanunlardan birine göre çözülmesi gerekmektedir. Burada hareket noktasının Gelir Vergisi Kanunu olması gerekir. Zira KDV Kanunu serbest meslek hizmetinin ifasını konusuna almakla birlikte, serbest mesleğin, serbest meslek erbabının ve serbest meslek hizmetinin belirlemelerini yapmamış, bu konularda önceliği atıf suretiyle Gelir Vergisi Kanunu'na vermiştir.
Öte yandan Katma Değer Vergisi Kanunu, öz ve ekonomik gerçeklik kadar, şekle de önem veren bir kanundur. Nitekim üstlenilen Katma Değer Vergisi'nin indirim konusu yapılması, sağlıklı belgede gösterilmesi (hatta bu da yeterli değildir. Belgenin de deftere kaydedilmiş olması gerekir) koşuluna bağlanmıştır. Katma Değer Vergisi'nin hesaplanması da belgenin varlığına bağlıdır. Zaten belge yoksa, Katma Değer Vergisi'nin yayılılık özelliği ve indirim mekanizması çalışmaz.
O halde serbest meslek erbabında KDV hesaplanabilmesi, müşterisinde de bu verginin indirim konusu yapılabilmesi için belgenin düzenlenmiş olması gerekir. Bu durumda cevabı aranması gereken soru, meslek erbabının belge düzenleme zorunluluğunun ne zaman doğduğudur.
Serbest meslek erbabının belgesi, serbest meslek makbuzudur. Bu belge, tahakkuk ilkesinin bir eseri olan faturada farklı bir niteliğe sahiptir ve adı gibi sadece bir makbuzdur. Makbuz ise bedel tahsil edildiğinde düzenlenir. Bir başka anlatımla serbest meslek erbabı, bu makbuzu, Gelir Vergisi açısından vergiyi doğuran olay gerçekleştiğinde, tahsil esasında geliri elde ettiğinde düzenlemek durumundadır. Dolayısıyla serbest meslek erbabı, hizmetini ifa etmiş olmasına rağmen, gelirini (hizmetinin bedelini) elde etmedi ise makbuz düzenlemek zorunluluğu yoktur.
Netice olarak, serbest meslek makbuzunun yokluğu ve düzenleme zorunluluğunun bulunmadığı hallerde, Katma Değer Vergisi de doğmaz. Sağlıklı bir belge düzeninin kurulması da bunu gerektirmektedir. Zira bedel tahsil edilmeden KDV'nin doğacağı kabul edilirse, KDV belgesiz beyan edilecek, ancak müşteri tarafından indirim konusu yapılamayacaktır. Bu noktada serbest meslek erbabı belge düzenleyip müşterisinin defterine de işleyemez. Çünkü böyle bir durumda alacağı için icrai takip ve tahsil yeteneğini kaybeder. İleride tahsilat yapıldığında belgenin KDV'siz düzenleneceği görüşü de savunulamaz. Çünkü bu durumda da müşteri söz konusu vergiyi indirim konusu yapamaz. Ayrıca belge düzenlenmesi ile birlikte stopaj sorunu da doğar.
Nitekim geçmişte Danıştay içtihatlarında çözüm "serbest meslek erbabınca hizmetin bedeli tahsil edilmedikçe Katma Değer Vergisi'nin doğmayacağı yönünde" oluşmuşsa da 2006 yılında Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'nda hem de oybirliği ile verilen bir kararla (E. 2006/19 K. 2006/92 T.14.4.2006) aksi görüş benimsenmiş ve özetle "KDV Kanunu'nda hizmetin ifası vergiyi doğuran olaya bağlandığına, Gelir Vergisi Kanunu'nda serbest meslek gelirinin tahsil esasına bağlanmasının KDV'deki hukuki durumu değiştirmeyeceğine, bu nedenle serbest muhasebecilik faaliyetinde hizmetin yapıldığı tarihte bedel tahsil edilmese de KDV'nin doğacağına karar verilmiştir.İçtihat değişikliğinin sebebinin dahi gerekçede açıklanmadığıbu karara katılma olanağı bulamamaktayız.
Daha önce de defalarca dile getirdiğimiz ve en az 10 yıldır pek çok ihtilafa yol açan, ancak meslek odalarınca pek sahiplenilmese de belki binlerce serbest meslek erbabını ilgilendiren bu konunun, artık çözülmesi zorunludur.
Konu içerisinde bulunduğumuz ekonomik kriz ortamında daha da önem taşır hale gelmiştir. 3568 sayılı kanuna göre çalışan pek çok meslek mensubu ve aylık danışmanlık hizmeti veren avukat, gelirini düzenli olarak tahsil edemez durumdadır. Kriz, bu mesleklerde tahsilatı daha da güçleştirmektedir.
Bu konu defalarca dile getirilmesine, yazılmasına, söylenmesine, pek çok serbest meslek erbabı mağdur olmasına, pek çok ihtilaf oluşmasına rağmen, Maliye Bakanlığı, bu konuda yıllardır özenle adım atmamayı çözüm olarak görmektedir. Özellikle içinde bulunduğumuz kriz ortamında serbest meslek erbabını zor duruma sokan bu konunun bu mesleklerin oda veya birliklerince de maliyenin gündemine taşınması gerekir. Zaten meslek odaları niçin var ki?
(Kaynak: Referans Gazetesi | 04.12.2008)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.