Küresel kriz devam ederken devlet olarak da alınacak bir dizi tedbir var. Şu an yapılmayacak tek şey varsa, o da hiçbir şey yapmadan beklemektir. | |
Finansal krizlerle mücadelede öncelikli görev Merkez Bankası'na düşüyor. Yetkililerin piyasaya gerekli müdahaleden çekinmeyeceklerini hem söylemleri hem de fiilleri ile ortaya koymaları lazım. Şu anda ABD'deki krizden kaçmış, Avrupa'ya girmekten çekinen, Uzakdoğu'dan ürken büyük bir sermaye hareketi görülüyor. Bu sermaye güvenilir bir liman arayışında. Yapılacak çağrı, gerçekleştirilecek görüşmeler, sağlanacak teşvik ve imkânlarla bu güvenilir limanın Türkiye olduğu gösterilmeli. Ne yazık ki sadece hükümetin çabalarıyla bunu sağlamak mümkün değil. Bırakın uluslararası sermayeyi kendi vatandaşlarımızın bile yurtdışından döviz getirmesi bazı kesimlerce kabul edilmiyor. Siyasetçilerimiz ve işadamlarımız artık 'küçük olsun benim olsun' anlayışından sıyrılmalı. Bu konuda 'büyük olsun hepimizin olsun' anlayışının oturması lazım. Artık dövizdeki artış ve küresel finans krizi sebebiyle uygun kredi bulmak kolay değil. Uluslararası sermayeyi yüksek faizle ülkeye çekmek hatta mevcut sermayeyi burada tutmak da mümkün görünmüyor. Aynı tedbir ve teşvikler tüm ülkeler tarafından veriliyor. Bu yüzden, geçtiğimiz aylarda da bahsettiğim üzere, yurtiçi ve yurtdışındaki yastık altı paralarının ekonomiye kazandırılması için bir an önce harekete geçmek lazım. Böylece hem yatırımlar artıp ekonomi canlanmış hem de kayıt dışı azalmış olacak. ABD bile yurtdışındaki paralarını çekmek için vergi muafiyetleri çıkarıyor, biz kendi vatandaşlarımızın parasını neden ülkemize çekmeyelim? Bunun için çok bir şeye gerek yok, sadece vergi kanunlarında bir iki rötuş yeterli. Buna ilâve olarak inşaat, otomotiv gibi sektörlerde KDV oranları da aşağı çekilerek bu sektörlerin dolayısıyla ekonominin canlanması sağlanabilir. Bu ürünlerin fiyatlarını ciddi manada etkileyecek indirimler yapılamazsa da en azından sektör temsilcileri yeni kampanyalar yapmak üzere cesaretlendirilmiş olur. Bu konu ile ilgili görüşünü aldığım bir Maliye yetkilisi, olağanüstü bir gelişme yaşanmaz ve olumsuz bir gelişme olmazsa 2009 yılında bazı vergi oranlarında indirimin söz konusu olabileceğini ifade etti. İndirim uygulanacak vergi hangisi olur veya ne oranda olur şu aşamada bilemiyorum ama vergi indirim lafı bile kulağa hoş geldiği için sizinle paylaşmak istedim. KDV ve ÖTV gelirleri azalmadı Bugüne kadar açıklanan bütçe rakamları tersten okunarak veya eksik bilgiler verilerek sürekli bir ekonomik çöküntüye gidildiği hatta yaşandığı hissi verilmeye çalışıldı. Mesela yurtiçi KDV, ÖTV gibi harcama üzerinden alınan dolaylı vergilerin gerektiği kadar artmadığı, bunun da ekonomik durgunluktan kaynaklandığı iddia edildi. İlk bakışta doğru olarak algılanan bu yorum, biraz araştırma ile farklı bir hüviyet kazanıyor. Çünkü aynı verilerde ithalde alınan vergilerin de hesaplanandan fazla arttığı görülüyor. Toplamda KDV tahsilâtının arttığını hemen söyleyelim. KDV kanununun özelliği olarak bir aşamada ödenen vergi diğer aşamalarda indirim konusu yapılabiliyor. Burada da bu uygulamadan kaynaklanan bir durum görülüyor. Bilindiği üzere özellikle dolar kurunun düşüklüğü yurtdışından alınacak ürünleri ülke içinde ucuz hale getirdi. İmalat sanayiinde de hammadde veya parça ithali arttı. Buna benzer birçok gerekçeyle ithalatta yüksek oranda artış görüldü. Böylece ithalde ödenen KDV, beklenenden fazla artmış oldu. İthalde ödenen KDV diğer aşamalarda yani iç piyasada yapılan satışlar esnasında hesaplanan KDV'den indirildiği için yurtiçinde tahsil edilen KDV miktarı düşmüş görüldü. Diğer yandan ihracat da rekor seviyelere çıktı. Bu da KDV mevzuatının teknik yapısı gereği dahildeki KDV'yi azaltır. Çünkü önceki aşamalarda ödenen KDV, ihraç sonrasında Maliye'den iade alınır, bu da ister istemez yurtiçinde alınan KDV'yi azaltır. ÖTV de sadece bir kere alınan bir vergi. Bu yüzden mesela ithal aşamasında alındıysa diğer aşamalarda alınmıyor. Bu da yurtiçi ÖTV'yi azalmış gösteriyor. Toplamda ciddi bir artış var. Aslında bu tür yorumlar için alınan vergilerin değil, matrahların kıyaslanması lazım. Bu yılın ilk sekiz ayında aslında bir durgunluk olmadığı, ekonomik göstergeler iyi olduğu halde (en azından bütçe ve toplanan vergi rakamları bunları gösteriyor) haber ve yorumlarda sürekli kriz ve durgunluk vurgulandı. Bu yorumlara ABD'de başlayıp tüm dünyaya yayılan ve alınan tedbirlerin fayda etmediği finansal kriz de eklenince imalatçısından sanayicisine, satıcısından tüketicisine kadar herkesi bir tedirginlik aldı. Herkes bekleyip görme refleksi gösteriyor. Bu da normal olarak yatırımları, mal hareketlerini ve tüketimi ciddi manada olumsuz yönde etkiliyor. Yatırım yapacak sanayici de, mal alacak nihai tüketici de kararını erteleme yoluna gidiyor. Elzem derecede olmadıkça eldeki nakitlerin likit şekilde hazır bulundurulması yeğleniyor. Kurda yukarıya doğru yaşanan hareketlilik tekrar dövize dönüşü cazip hale getiriyor. Aslında bu krizden büyüyerek çıkma imkanı hem bireysel manada şirketlerin hem de global manada ülkenin önünde bir fırsat olarak duruyor. Şirketler ellerindeki imkanlar dahilinde gelecek vaat eden ve çeşitli şekillerde teşvik getirilen alan ve yerlerde yatırımlara gitmekten çekinmemeli. Ertelenen harcamalar muhakkak bir aşamadan sonra yapılmaya başlanacak. İşte o döneme hazırlıklı girmek en büyük atılım olacaktır.
|
(Kaynak: Zaman Gazetesi | 13.10.2008)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.