Kamu kurumlarının diğer kamu idarelerine veya dernek, vakıf vb. kuruluşlara veya gerçek kişilere bağış ve benzeri şekillerde kaynak aktardığına dair haberler zaman zaman kamuoyuna yansımaktadır. Son olarak, Merkez Bankası’nın K. Maraş merkezli depremlerin ardından AFAD’a yaptığı 30 milyar TL civarındaki bağış hem büyüklüğü hem de yasal dayanağı yönünden bazı tartışmaları beraberinde getirmiş ve kamu kurumlarının bu şekilde bağış yapıp yapamayacaklarına ilişkin olarak soru işaretleri yaratmıştır.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Bütçelerden yardım yapılması” başlıklı 29’uncu maddesinde aynen;
“Gerçek veya tüzel kişilere kanunda veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde dayanağı olmadan kamu kaynağı kullandırılamaz, yardımda bulunulamaz veya menfaat sağlanamaz. Ancak, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerinde öngörülmüş olmak kaydıyla; kamu yararı gözetilerek dernek, vakıf, birlik, kurum, kuruluş, sandık ve benzeri teşekküllere yardım yapılabilir.
Bu yardımların yapılması, kullanılması, izlenmesi, denetlenmesi ve kamuoyuna açıklanmasına ilişkin esas ve usuller Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir”,
denilmektedir.
Söz konusu kanun maddesine göre kamu kurumlarınca gerçek veya tüzel kişilere yardım yapılabilmesi için buna imkân veren kanuni (yasal) bir düzenlemenin bulunması gerekmektedir.
Bu tür düzenlemeler bazen kamu kurumunun kuruluş ve teşkilatına ilişkin kanunda bulunmaktadır. Bu bağlamda, örneğin belediyelerin diğer kamu idarelerine yardım yapabilmesine ilişkin olarak 5393 sayılı Kanun’da yasal bir düzenleme bulunmaktadır. Söz konusu kanunun “Diğer kuruluşlarla ilişkiler” başlıklı 75’inci maddesinde;
“Belediye, belediye meclisinin kararı üzerine yapacağı anlaşmaya uygun olarak görev ve sorumluluk alanlarına giren konularda;
a) Mahallî idareler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait yapım, bakım, onarım ve taşıma işlerini bedelli veya bedelsiz üstlenebilir veya bu kuruluşlar ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir ve bu amaçla gerekli kaynak aktarımında bulunabilir.
b) Mahallî idareler ile merkezî idareye ait aslî görev ve hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla gerekli aynî ihtiyaçları karşılayabilir, geçici olarak araç ve personel temin edebilir.
c) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan dernekler, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınmış vakıflar ve 7/6/2005 tarihli ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu kapsamına giren meslek odaları ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir. Diğer dernek ve vakıflar ile gerçekleştirilecek ortak hizmet projeleri için mahallin en büyük mülki idare amirinin izninin alınması gerekir.
d) Kendilerine ait taşınmazları, aslî görev ve hizmetlerinde kullanılmak üzere bedelli veya bedelsiz olarak mahallî idareler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına devredebilir veya süresi 25 yılı geçmemek üzere tahsis edebilir. Bu taşınmazlar aynı kuruluşlara kiraya da verilebilir. Bu taşınmazların, tahsis amacı dışında kullanılması hâlinde, tahsis işlemi iptal edilir. Tahsis süresi sonunda, aynı esaslara göre yeniden tahsis mümkündür. Kamu kurum ve kuruluşlarına belediyeler, bağlı kuruluşları ve belediye şirketlerince devir veya tahsis edilen taşınmazlar, kamu konutu ve sosyal tesis olarak kullanılamaz.
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 29’uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile 5253 sayılı Dernekler Kanununun 10 uncu maddesi; belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler için uygulanmaz.
Afet, kitlesel göç ve teröre maruz kalan yerleşim birimlerinin belediyeleri vali veya belediye başkanı, aksayan belediye hizmetinin başka bir belediye tarafından yerine getirilmesini talep edebilir. Yardım istenilen belediye, meclis kararına gerek olmaksızın İçişleri Bakanının izniyle bu talebi yerine getirebilir.” hükmü bulunmaktadır.
Söz konusu kanun maddesine göre belediyelerin diğer kamu idarelerine nakdi olarak yardımda bulunması yasal olarak mümkün değildir.
Diğer bazı kamu idarelerinin de kendi teşkilat kanunlarında da bağış ve yardımda bulunabilmelerine ilişkin yasal düzenlemeler bulunabilmektedir. Bu bağlamda kamu idarelerinin zorunluluk ve aciliyet gerektiren hallerde kanun hükmüne istinaden gerçek ve tüzel kişilere bağış ve yardımda bulunmasında yasal ve kamu maliyesi ilkeleri açısından herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
Merkez Bankası’nın kamu idarelerine bağış ve diğer şekillerde kaynak aktarabilmesine ilişkin olarak da kendi teşkilat kanunu olan 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nu hükümlerinin irdelenmesi gerekmektedir. Söz konusu kanunda Merkez Bankasının bankanın bir hissedarı olarak Hazineye kâr payı (temettü) verebilmesine ilişkin yasal düzenleme bulunmakla birlikte kamu idarelerine bağış ve diğer şekillerde kaynak aktarabilmesine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Kaldı ki, söz konusu kanunun 25.04.2001 tarih ve 4651 sayılı Kanun ile düzenlenen “Bankanın yapamayacağı işlemler” başlıklı 56’ncı maddesinde “Banka, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremez ve kredi açamaz” denilmektedir. Merkez Bankası’nın kamu idarelerine kredi ve avans bile veremediği bir durumda kesin ödeme mahiyetinde olan bağış şeklinde kaynak aktarımında bulunmasının da mümkün olmadığı düşünülmektedir. 4651 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemenin amacı ve gerekçesi; kredi ve avans mekanizmasının 1994 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizin sebeplerinden biri olarak gösterilen kamu açıklarının ve popülist harcamalarının özellikle seçimler öncesinde siyasi olarak TCMB kaynakları ile finanse edilmesinin önüne geçilmesi olarak ifade edilmiştir.
5018 sayılı Kanun’un “Bütçe İlkeleri” başlıklı 13’üncü maddesinde “Kamu hizmetleri, bütçelere konulacak ödeneklerle, mevzuatla belirlenmiş yöntem, ilke ve amaçlara uygun olarak gerçekleştirilir.” hükmü bulunmaktadır.
Söz konusu kanun hükmüne göre, bağış yoluyla alınan gelirler dahil kamu idarelerinin sahip bulunduğu kaynaklar ancak ödenek tahsis edilmesi suretiyle kullanılabilir. Nitekim, kamu idarelerince alınan bağışların nasıl kullanılacağına ilişkin olarak 5018 sayılı Kanun’un 40’ncı maddesinde;
“Herhangi bir gerçek veya tüzel kişi tarafından, kamu hizmetinin karşılığı olarak veya kamu hizmetleriyle ilişkilendirilerek bağış veya yardım toplanamaz, benzeri adlar altında tahsilat yapılamaz.
Kamu idarelerine yapılan her türlü bağış ve yardımlar gelir kaydedilir. Nakdi olmayan bağış ve yardımlar, ilgili mevzuatına göre değerlemeye tâbi tutularak kayıtlara alınır.
Kamu yararına kullanılmak üzere kamu idarelerine yapılan şartlı bağış ve yardımlar, dış finansman kaynağından sağlananlarda 28.3.2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla, hizmeti yapacak idarenin üst yöneticisi tarafından uygun görülmesi halinde, bütçede açılacak bir tertibe gelir ve şart kılındığı amaca harcanmak üzere açılacak bir tertibe ödenek kaydedilir. Bu ödenekten amaç dışında başka bir tertibe aktarma yapılamaz.
Bu ödeneklerden malî yıl sonuna kadar harcanmamış olan tutarlar, bağış ve yardımın amacı gerçekleşinceye kadar ertesi yıl bütçesine devir olunarak ödenek kaydedilir. Ancak, bu ödeneklerden tahsis amacı gerçekleştirilmiş olanlardan kalan tutarlar, tahsis amacının gerçekleştirilmesi bakımından yetersiz olanlar ile yılı bütçesinde belirlenen tutarı aşmayan ve iki yıl devrettiği halde harcanmayan ödenekleri iptal etmeye genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Cumhurbaşkanı, diğer kamu idarelerinde üst yönetici yetkilidir.
Bağış ve yardımlar, kullanılmadığı veya amaç dışı kullanıldığı için geri istenildiği takdirde, bütçeye gider kaydıyla ilgilisine geri verilir. Şartlı bağış ve yardımın zamanında kullanılmaması nedeniyle doğacak zararlar ile amaç dışı kullanım nedeniyle yapılan harcamalar sorumluluğu tespit edilenlere ödettirilir.”
Bu bağlamda, kamu idarelerince alınan bağışların ancak yetkili makamlarca ödenekleştirildikten sonra harcanması gerekmektedir.
Kamu idarelerinin birbirlerine bağış yapması kamunun parasının kamunun bir cebinden diğer cebine aktarılması bağlamında herhangi bir olumlu veya olumsuz etkiye sahip olmayan işlem olarak görülebilirse de yasal dayanaktan yoksun şekilde yapılan bu tür parasal aktarmalar hesap verebilirlik ve şeffaflık gibi kamu maliyesi ilkeleri ile kamu idarelerinin hukuka uygun hareket etmesi prensibine aykırılık teşkil eder.
(Kaynak: Ahmet Arslan / Ekonomim.com | 14.04.2023)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.