Bu yazımızda makro ekonomi gündeminde de yoğun bir şekilde tartışılan ancak temelde farklı kavramlar olan hayat pahalılığı ve enflasyon kavramları hakkında açıklamalar yapacağız.
Genel olarak hayat pahalılığı, ortalama düzey bir gelire sahip bir aile tarafından belirli bir dönem boyunca fiili olarak en çok tüketilen tüketim mal ve hizmetlerinin fiyat artışlarının aile bireyleri tarafından doğrudan hissedilmesidir. Diğer taraftan tüketici enflasyonu da tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile ölçülmektedir. TÜFE hesaplanırken hane halkı ile yapılan anketler, harcama ve ciro bilgileri sonucunda hane halkının en çok tükettiği mal ve hizmetlerden bir sepet oluşturulur ve sepetteki mal grupları harcama yoğunluğuna göre ağırlıklandırılır. Şu anda harcama grupları arasında en fazla ağırlığa sahip gruplardan üçü sırasıyla yüzde 25,32 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 16,80 ile ulaştırma ve yüzde 14,12 ile konut harcamaları şeklinde gerçekleşmektedir. En az ağırlığa sahip olan gruplardan üçü de sırasıyla yüzde 3,24 ile sağlık, yüzde 3,06 ile eğlence ve kültür ve son olarak yüzde 2,03 ile eğitim harcamaları şeklindedir. Söz konusu ağırlıklar oluşturulurken toplumdaki ister düşük gelir ister orta gelir isterse yüksek gelir düzeyine sahip olsun tüm tüketici kesimi bahse konu olan anketlere tabi tutulur ve ağırlık oranları anketlerin ve istatistiklerin ortalamasından elde edilir.
TÜFE sepetinde tüm önemli mal grupları bulunmaktadır. Yukarıda da yer aldığı üzere gıda ve alkolsüz içeceklerin bu sepetteki ağırlığı sepetin dörtte birine denk gelmektedir. Bu yüksek ağırlık gıda ve alkolsüz içeceklerin tüm kesimlerin ortak ve yoğun tüketimi olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece TÜFE gerçekçi bir yaklaşımla elde edilir. Ancak orta ve düşük gelirli hane halkının gelirlerinin çok daha önemli bir kısmı gıda ve alkolsüz içecekler grubuna sarf edilmektedir. Örnek üzerinden konuyu açıklarsak daha isabetli olacaktır. Örneğin orta gelir düzeyine sahip bir aile düşünelim. Söz konusu ailenin 10 bin TL geliri olsun. Ailenin temel giderleri; 4 bin TL konut kirası, 1 bin TL faturalar, 3 bin TL tutarı da mutfak harcaması şeklinde gerçekleşmiş olsun. Yani örneğe göre gelirin % 80’i TÜFE sepetinde birinci ve üçüncü sırada bulunan ve TÜFE sepetinde toplam ağırlığı yaklaşık % 37 olan mal ve hizmet gruplarını gitmektedir. Bu durumda bu grupta meydana gelen ortalama %20 fiyat artışı söz konusu aile tarafından neredeyse direkt % 20 olarak hissedilebilir. Buna hayat pahalılığı denir. Ancak TÜFE hesaplanırken söz konusu artış mal grubunun sepetteki ağırlığı ile dikkate alınır. Dolayısıyla enflasyon hesaplamasına etkisi yüzde 7,4 ( 0,37 * 0,20) olarak gerçekleşecektir. Yani diğer mal ve hizmet gruplarında hiç fiyat değişimi olmadığını varsaydığımızda enflasyon yüzde 7,4 olarak gerçekleşmiş olacaktır. Ancak biraz önce ifade ettiğimiz gibi örnek olarak yer verdiğimiz aile bunu % 20 olarak hissedebilecektir.
Peki bu enflasyon hesaplama yöntemi doğru mudur? Pekala doğrudur. Esasen uluslararası standartlarda enflasyon bu yöntemlerle hesaplanmaktadır. Fakat sepet oluşturulurken mal ve hizmet grubu ağırlıkları ülkelerin tüketim alışkanlıklarına ve sıklığına göre değişkenlik gösterebilir. Ayrıca, enflasyon tanımı yapılırken ‘Ortalama fiyat düzeyi’ ya da ‘Genel fiyat düzeyi’ gibi ifadeler kullanılması da tüm mal ve hizmet gruplarının dikkate alınmasının sonucudur. Son olarak, TÜFE hesaplamasında ağırlıklandırma yaparak sepetin belirlenmesi de gerçekçiliği ve objektifliği de artırmaktadır.
(Kaynak: Selçuk Turgay Azak / Ekonomim.com | 26.12.2022)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.