Anonim şirketler sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız kendi mal varlığıyla sorumlu bulunan şirketlerdir. Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile şirkete karşı sorumludur.
Anonim şirketlerin(esas itibariyle sermaye şirketlerinin) ana sözleşmelerinde belirlenmiş hedeflere ulaşmaları ve faaliyetlerini başarı ile sürdürmeleri büyük ölçüde yeterli sermayeye sahip olmaları ve sermayelerini korumalarına bağlıdır. Bu nedenle anonim şirket sermayesinin 50.000 TL’ den az olamayacağı Türk Ticaret Kanunu’nda belirlenmiştir.
Bununla beraber, ekonomik hayatın akışı içinde şirketler olumsuz sonuçlarla karşılaşmakta; sermayede kayıplar yaşanabilmektedir. Bu gün yazımızda sermaye kaybı ve sonuçları ve alınacak önlemler ile 7394 Sayılı Kanun’la getirilen düzenleme üzerinde duracağız.
Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesinde şirketlerinin başarı ve işletme sürekliliğini etkileyecek derecede önemli sermaye kaybı durumunda alınması gerekli tedbirler aşama -aşama düzenlenmiştir.
Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.(376/1)
Bu önlemler, sermaye artırımı, bazı üretim sistemlerinin değiştirilmesi vs. olabilir. Önlemler, halka açık şirketler için, 378’ inci madde uyarınca tehlikelerin erken teşhisi komitesince de zaten daha önceki tarihlerde önerilmiş olabilir. Hükmün uygulanabilmesi için, kanuni yedek akçeler dışındaki açık yedek akçeler toplamının yarısını da geçmesi gerekir.
Yönetim kurulunun, genel kurulu hemen toplantıya çağırması, şirketin finansal yönden kötü durumda bulunduğunu bütün açıklığıyla kurula anlatması, hatta bu konuda bir rapor vermesi, zararların sebeplerini (kaynaklarını) göstermesi ve tedavi çareleri önermesi gerekir.
Genel Kurulu toplantıya çağırmak yönetim kurulunun görevidir. Kötüleşme aylık hesaplardan anlaşıldığı takdirde, yıllık bilanço esaslarına göre bir ara bilanço çıkarılması da gerekebilir.
Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.(376/2)
İkinci fıkra son yıllık bilançodan, zararlar sebebiyle sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, yönetim kurulunun çağrısı üzerine genel kurul iki karardan birini alabilir. (1) sermayenin üçte biri ile yetinme, yani sermayenin azaltılıp zararın bünye dışına atılması; (2) tamamlama.
Bu iki karardan birini almamışsa anonim şirket sona erer. Kanun’un genel kurulu bu seçenekler arasında tercih yapmaya zorlamasının sebebi, şirketin durumunu bir an önce açıklığa kavuşturma düşüncesidir. Tamamlama ile azaltılan sermaye kadar veya ondan fazla sermaye artırımı yapılması veya bilanço açıklarının pay sahiplerinin tümünce veya bazı pay sahipleri tarafından kapatılması ya da bazı alacaklıların alacaklarını silmesi anlaşılmalıdır. Tamamlamada oybirliği sağlanırsa her pay sahibi bilanço açığını kapatacak parayı vermekle yükümlüdür.
Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Meğerki iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi halde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunur. (376/3)
376’ncı maddenin üçüncü fıkrasında, şirketin borca batık olması durumunda uygulanacak kuralları göstermektedir. “Borca batık olma” kavramı, şirket aktifleri-yıllık bilançoda olduğu gibi defter (iktisap) değeriyle değil- fakat gerçek ( olası satış değerleri ) değeriyle değerlemeye tabi tutulsalar bile alacaklıların, alacaklarını alamamaları, yani şirketin borç ve taahhütlerini karşılayamaması demektir. Borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık bilançodan, aylık, üç aylık veya altı aylık hesap durumlarından, denetçinin, erken teşhis komitesinin raporlarından ve/veya yönetim) ile yönetim kurulunun belirlemelerinden ortaya çıkabilir. Böyle işaretler varsa, yönetim kurulu hem işletmenin devamı esasına göre hem de aktiflerin olası satış değerleri üzerinden bir ara bilanço düzenletir. İki bilanço çıkarılmasının çeşitli yararları vardır. Varlıkları olası satış değerlerine göre çıkarılan bilanço şirketin iflası için yönetim kurulunun mahkemeye başvurmasına gerek olup olmadığını ortaya koyar.
TTK Madde 377(1)Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı, 376’ncı maddenin 3’üncü fıkrası uyarınca yapacağı iflas talebi ile birlikte veya bu kapsamda yapılan iflas yargılaması sırasında 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun 285’nci ila 309’uncu maddeleri uyarınca konkordato talebinde bulunabilir.
2004 Sayılı Kanunu 12.nci Bapta konkordato ile sermaye şirketleri ile kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması imkanı getirilmiştir.
08.04.2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilen 7394 Sayıla Kanun’un 23’üncü maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun safi kurum kazançla ilgili 6.ncı maddesine üçüncü fıkra eklenmiştir. Fıkra şöyledir.’’13/1/2011 tarihli ve 6102sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesi uyarınca sermayenin tamamlanmasına karar verilen şirketin ortakları tarafından zarar sebebiyle karşılıksız kalan kısmı kapatacak miktarda aktarılan tutarlar kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaz.''
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, son yıllık bilançolarında sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılan şirketlerin kendiliğinden sona ermiş sayılmaması için, genel kurulca sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar verilmektedir. Bu amaçla ortaklar tarafından sermaye tamamlama fonu olarak aktarılan tutarlar söz konusu kanun çerçevesinde sermaye konulması veya borç verilmesi niteliğinde kabul edilmemekte ve karşılıksız bir ödeme niteliğini haiz olduğu belirtilmektedir. Ayrıca yapılan bu ödemeler, gelecekte yapılacak sermaye artırımına mahsuben bir avans olarak da nitelendirilmemektedir.
Bu düzenleme ile sermayenin tamamlanmasına karar verilmesi halinde ortaklarca şirketlere bu kapsamda aktarılan tutarların kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaması sağlanmaktadır.
Şirketler geçmiş yıllarda, ortaya çıkan ihtiyaç nedeniyle, zorunlu hallerde sermaye tamamlama fonu, zarar telafi fonu gibi adlarla ortaklarından fon sağlamışlardır İdari uygulama ve incelemelerde zararı yüksek şirketlerin ortaklarınca sağlanan bu fonları gelir niteliğinde kabul edilmeye başlanmışlardır. Vergi yargısında da bu görüş kabul görmeye başlayınca ortaklarca bu tür fon sağlamaktan vaz geçilmiştir. Kanunla getirilen yeni düzenleme kesin çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.
15.9.2018 tarih ve 30536 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan TTK 376’ncı maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar tebliği geçici 1’nci madde ile 1.1.2023 tarihine kadar teknik iflas veya borca batıklık ile ilgili hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsinden yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının dikkate alınmayacağı hükmü düzenlenmiştir. Bu suretle ciddi ve ani dalgalanmaların olumsuz etkilerinin hesaplamaları etkilememesi sağlanmak istenmiştir.
Yukarıda belirttiğimiz önlemler şirketlerin zor duruma düşmeleri halinde neler yapılabileceğine işaret etmektedir. Ancak, önemli olan şirketlerin iyi yönetilmesi ve mali tabloların her yıl düzenli olarak şirket dışından kişi ya da kurumlarca denetime tabi tutularak işletmenin gerçek mali durumunun ve faaliyet sonuçlarının görülmesi ve zamanında tedbir alınmasıdır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 397-406’ncı maddelerinde anonim şirketlerin mali tablolarının Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nca ilan edilen standartlar çerçevesinde bağımsız denetçiler ya da bağımsız denetim kuruluşlarınca denetimi öngörülmüştür. İşletmelerin büyüklüklerine göre(küçük, orta, büyük ve halka açık) ,belirlenen standartlar çerçevesinde düzenli denetimi işletmelere iyi yönetim açısında önemli faydalar sağlayacaktır. Kamunun doğru bilgiyle doğru karar almasına da yardımcı olunacaktır.
Bağımsız denetim, şirket yönetimine doğru bilgi akışı sağlayarak gerçekçi analiz ve tahminler yapma ve doğru karar alma imkânını artırır. İşletme yönetimi ve çalışanların hile yapmasını işletme kaynaklarının-varlıklarının kötü kullanılmasını önlemede yardımcı olur. Tüm şirket ortaklarının hakları daha iyi korunur.
(Kaynak: Akif Akarca / Dr. Mehmet Şafak / Dünya Gazetesi | 14.04.2022)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.